Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1665 E. 2022/1335 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2020/1665 – 2022/1335
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1665
KARAR NO : 2022/1335
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/09/2020
NUMARASI : 2019/242 E. – 2020/245 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 17/09/2020 tarih ve 2019/242 E. – 2020/245 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin “…” ve “…-…” ibareli marka tescilleri bulunduğunu, davalıya ait “…” ibareli marka başvurusunun yayınına itiraz ettiklerini, itirazlarının YİDK tarafından reddedildiğini, oysa dava konusu başvurunun tescilli markaları ile ayırt edilemeyecek derecede benzediğini, ihtilaflı marka başvurusunun aynı/benzer sınıf emtiada yapıldığını, müvekkilinin markasının tanınmışlık kazanması sebebi ile iş bu başvurunun kötüniyet taşıdığını ileri sürerek YİDK’nın 26/04/2019 tarih ve 2019/M-3694 sayılı kararının iptaline, davalı şirket adına yapılan 2018/76509 sayılı ve “…” ibareli marka başvurusu tescil edilmişse hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, “…” ibaresinin “hücre” anlamına geldiğini, yaygın kullanımı olduğundan ayırt ediciliğinin zayıf olduğunu, davalı şirketin ilaç sektöründe faaliyet gösterdiğini ancak müvekkilinin bu sektörde faaliyetlerinin bulunmadığını, davalı şirketin başvurusunu WIPO kanalı ile yapması sebebi ile, başvurularına gelen itirazdan haberdar olmadıklarını bu sebeple de (davacıdan) kullanım ispatı talep edemediğini, işbu dava sebebi ile açılan huzurdaki hükümsüzlük davasında da esas alınan 2005/52505 ve 2010/04227 sayılı markaların kullanım ispatını talep ettiklerini, bu markaların başvuru ve dava konusu markaları ile benzemediğini, emtia listelerinin aynı olmadığını, karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı… vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu markanın beyaz zemin üzerine siyah ve büyük harfler ile “…” harflerinden oluşmuş, herhangi bir şekli unsur içermeyen kelime marka olduğu, markada tamamlayıcı ibareler olmadığından bir bütün olarak ana unsurdan oluştuğu, davacı markalarının “…-…” ve “…” beyaz zemin üzerine siyah font ve büyük harfler ile oluşturulmuş, figüratif unsur içermeyen kelime markaları olduğu, dava konusu markanın, “…” ibaresini ana unsur olarak içerip, tüketici kesiminde bir bütün olarak aynı şekilde, görsel, işitsel ve kavramsal olarak algılanacağı, davacı markalarında ise ana unsurların “…” ve “… …” olup, karşılaştırmada bir bütün olarak inceleme kuralı gereğince, aralarında karıştırılma ihtimalinin söz konusu olmadığı, dava dosyası kapsamında, davacının “…” ibaresi üzerinde gerçek hak sahibi olma yönünde iddiasını kanıtlamaya yönelik belge bulunmadığı, davacının “…” markasının Türkiye’de tanımış marka statüsünde olduğuna dair delil olmadığı, davacının kötüniyet iddiasının ispatlanamadığı, davacı tarafın markalarını Türkiye’de ciddi biçimde kullanımlarına ilişkin belgelerin dava dosyası kapsamında bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, markalar arasında aynı/ayırt edilemeyecek derecede benzerlik söz konusu olup, yerel mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini, iki markanın aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, “…” ibaresinin tescili talep edilen markada hiçbir ayırt ediciliği bulunmadığını, dolayısı ile … ibaresinin markaya ayırt edicilik kazandırma vasfına sahip olmadığını, “…” ibareli başvurunun 6769 sayılı Kanun’un 6/1 ve devamı maddeleri gereği reddi gerektiğini, davalının on binlerce seçenek arasından, müvekkiline ait olduğunu bildiği/bilmesi gerektiği … ibaresini kullanmak istemesinin de kötüniyetini ortaya koyan diğer bir durum olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali, marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davalının başvuru konusu yaptığı “…” ibareli marka ile davacının itirazına mesnet gösterdiği “…-…” ve “…” ibareli markaları arasında, bütünsel yaklaşımla değerlendirme yapıldığında, SMK’nın 6/1. maddesi anlamında benzerlik ve iltibas bulunmadığı, zira davalının başvurusuna konu “…” ibaresinin tüketici kesiminde bir bütün olarak aynı şekilde, görsel, işitsel ve kavramsal olarak algılanacağı, davacı markalarında ise ana unsurların “…” ve “… …” olup, karşılaştırmada bir bütün olarak inceleme kuralı gereğince, karıştırılma ihtimalinin söz konusu olmadığı, davacının “…” ibaresi üzerinde gerçek hak sahibi olma yönündeki iddiasının kanıtlanamadığı, davacının “…” markasının Türkiye’de tanımış marka statüsünde olduğunun ispat edilemediği, davacının kötüniyet iddiasının sabit olmadığı, davacı tarafın markalarını Türkiye’de ciddi biçimde kullanımlarına ilişkin delillerin dava dosyası kapsamında bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 27/10/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 09/11/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.