Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1645 E. 2022/1277 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2020/1645 – 2022/1277
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1645
KARAR NO : 2022/1277
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/09/2020
NUMARASI : 2019/270 E. – 2020/244 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 17/09/2020 tarih ve 2019/270 E. – 2020/244 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, davalı Şirketin 2018/19342 başvuru numaralı “…” ibareli başvurusuna, müvekkilince 2006/18094, 2008/ 62741, 2006/18095, 2011/32945, 2014/108331, 2014/108321 sayılı “…”, “…, …”, “… …” ibareli markalara dayalı olarak karıştırılma, tanınmışlık, kötü niyet gerekçeleriyle yapılan itirazın, davalı Kurum tarafından reddedildiğini, alınan kararın usul ve yasaya uygun olmadığını, taraf markaları arasında karıştırılma/ilişkilendirme ihtimali bulunduğunu, müvekkiline ait markaların tanınmış marka olduğunu ve bu nedenle de başvurunun reddinin gerektiğini, dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2019-M-4572 sayılı kararının iptaline, dava konusu marka başvurusu tescil edilmişse hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında, marka kapsamları arasında benzerlik olmadığından karıştırılma tehlikesinin bulunmadığını, davacının diğer iddialarının da yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkili başvurusunun kapsamında kalan 34. sınıf mallar ile davacının itirazına mesnet markaların kapsamlarında yer alan mal ve hizmetler arasında herhangi bir benzerlik bulunmadığını, bu nedenle söz konusu markalar arasında karıştırılma ya da ilişkilendirme ihtimali olmadığını, ayrıca davacı markalarının tanınmış marka niteliği taşımadıklarını, bu sebeplerle YİDK kararının usule ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, her ne kadar dava konusu 2018/19342 sayılı “…” ibareli marka ile 2008/62741, 2011/32945, 2014/108331 sayılı “… …”, “”…, …” ibareli davacı markaları arasında marka işaretleri bakımından benzerlik olsa da, dava konusu markanın kapsamındaki mallar ile davacı markalarının kapsamındaki mal ve hizmetlerin aynı/aynı tür/benzer/ilişkili olmadığı, dava konusu markanın, davacı markasının tanınmışlığından haksız bir yarar sağlamayacağı, markanın itibarına zarar vermeyeceği veya ayırt edici karakterini zedelemeyeceği, kötü niyet iddialarının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, gerekçeli kararda da kabul edildiği üzere müvekkili adına tescilli “…” ibareli markalar ile birebir aynı olan marka başvurusunun kullanımının, müvekkil markasını sulandıracağı gibi halk tarafından karıştırılmaya sebebiyet verir nitelikte olduğunu, markaların benzerliğinin yanı sıra müvekkilin markasını kullanım biçimleri incelendiğinde davalı tarafın markasını müvekkil markasının kullanıldığı ve tanındığı, müvekkil ile özdeşleştiği şekilde tescil ettirmek istediğinin görüleceğini, davalı taraf yalnızca müvekkili markası ile birebir aynı olan … markasını seçmekle kalmadığını, aynı zamanda müvekkili markasının yazım şeklini de birebir taklit ederek iltibas tehlikesini arttırdığını, dava konusu markaların eşya listeleri farklı olsa dahi markaların birebir aynı olması, müvekkil markasında yer alan mal ve hizmetlerle ilişkilendirilebilir bulunması ve müvekkil markalarının tüketici nezdinde son derece iyi bilinmesi sebebiyle dava konusu markanın tesciline izin verilmemesi gerektiğini, müvekkili şirkete ait “…” ibareli markaların 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesi anlamında tanınmış marka olduğunu, bu nedenle, … markalarının herhangi bir emtia ya da hizmet markası olarak düşünülmesinin ve klasik mal/hizmet ilişkisi temelinde değerlendirilmesinin, markanın bugün için ulaşmış olduğu tanınmışlık değerini yadsımak olacağını, müvekkili adına tescilli “…” markası ile tanzim ediliş biçimi itibariyle de birebir aynı olan davalı markasının tesciline izin verilmesinin ve kullanılmasının, müvekkilinin emek ve zaman harcayarak itibar edindirdiği … markalarının sulandırılmasına neden olacağını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma ihtimalinden söz edilebilmesi için marka işaretlerinin yanı sıra markaların kapsamlarındaki mal ve hizmetler arasında da benzerlik olmasının gerektiğini, somut olayda her ne kadar marka işaretleri arasında yüksek düzeyli benzerlik mevcut ise de dava konusu başvurunun kapsamında yer alan 34. sınıf malların ya da bu malların benzerlerinin, davacının itirazına mesnet markaların kapsamlarında yer almadığı, buna göre 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi koşullarının gerçekleşmediği, aynı KHK’nın 6/5 maddesinde düzenlenen koşulların meydana geleceğinin ya da başvurunun kötü niyetli yapıldığının da ispat edilemediği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70.TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40.TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30.TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 06/10/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 20/10/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.