Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/1643
KARAR NO : 2022/1387
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/09/2020
NUMARASI : 2018/444 E. – 2020/218 K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Faydalı Model Belgesi Hükümsüzlüğü, Patente Tecavüzün Önlenmesi
Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 09/09/2020 tarih ve 2018/444 Esas – 2020/218 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkilinin yol bariyeri, hidrolik kapan, mantar bariyer, tuzak, güvenlik yazılımı gibi güvenlik sistemlerinin üretilmesi ve satışı işiyle iştigal ettiğini, yaptığı AR-GE çalışmaları sonucunda “…” buluşunu elde ettiğini ve yıllardır bu ürünü üretip sattığını, ürünü “…” adıyla piyasaya sürdüğünü, ürünün yoğun talep görmesi ve piyasada tutması üzerine patent başvurusunun 26.02.2016 tarihinde … başvuru numarası ile yapıldığını ve başvurunun araştırma aşamasında olduğunu, hal böyleyken davalı tarafından 21.09.2016 tarihinde … sayılı faydalı model tescil belgesi başvurusu yapıldığını ve 21.04.2017 tarihinde başvurunun tescil edildiğini, davalının faydalı model belgesine ait tarifname, teknik çizim ve üretim tekniğinin, müvekkili patent başvurusu ile aynı olduğunu, bu tescilin müvekkilinin patent haklarını ihlal ettiğini, faydalı model incelemelerinin şekli nitelikte olduğunu, tekniğin bilinen durumu ile ilgili araştırma raporu istenilmemesi nedeniyle faydalı model haklarının kötü niyetli olarak kullanıldığını, davalı başvurusunun müvekkilinden 7 ay sonra yapıldığını ve tescile bağlandığını, oysa müvekkilinin buluş konusu ürünü 2014 yılından bu yana tasarlayıp ürettiğini, bu iddiaları kapsayan ve faydalı model tescilinin geri çekilmesi talebinin ihtarname ile davalıya bildirildiğini, buna rağmen davalının faydalı modelini geri çekmediğini ileri sürerek, … sayılı faydalı model belgesinin hükümsüzlüğüne, haksız tescile dayalı tüm kullanımlarının önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, … sayılı faydalı model belgesinin hükümsüzlüğü ve bu faydalı modele dayalı kullanımların önlenmesi istemli işbu davada müvekkiline husumet düşmeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili, davacının mesnet olarak ileri sürdüğü patent başvurusunun henüz araştırma raporu safhasında olduğunu, bu başvuruya dayalı olarak tecavüz iddiası ile dava açma hakkı olmadığını, davacının tescil işlemlerinin sonuçlanmasına dek bekletilme talebinin yerinde bulunmadığını, esasa ilişkin olarak davacının tecavüz iddialarını destekleyici herhangi somut bir delil sunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalının üretiminin kendi faydalı modeline uygun olduğu varsayımından hareketle, davalıya ait … sayılı faydalı modelin davacının … sayılı patent başvurusunun mevcut istemleri kapsamında kaldığı ancak bu durumda dahi 6769 sayılı Kanunun 136. maddesi hükmü uyarınca patent veya faydalı modelin verildiğine ilişkin ilânın ilgili bültende yayımlanmasından önce öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak karar verilmesinin mümkün olmadığı ve bu hususta hüküm kurulabilmesi için patentin tescil sürecinin sonunun beklenmesi gerektiği, davalıya ait … sayılı faydalı modelin 3 ve 4. istemlerinin yeni olduğu, sair istemlerin (1, 2, 5, 6, 7, 8, 9, 10) yenilik vasfını taşımadığı ve hükümsüzlüğü koşullarının oluşmadığı, yeni olduğu tespit edilen 3. ve 4. istemlerin ise davacı patentine bağımlılık ilkesi (6769 s. Kanun m 155 ve 551 s. KHK 79. Madde) uyarınca tecavüze ilişkin belirtilen sonucu değiştirmeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, 05.10.2020 tarihli ek kararla, HMK’nın 305/a maddesi uyarınca davanın reddine, davalı …’e karşı açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine şeklinde karar düzeltilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, davalı Şirketin, müvekkili şirketin patent başvurusundan 7 ay sonra müvekkili şirketin başvurusu araştırma aşamasındayken faydalı model başvurusu yaptığını ve faydalı modelin tescili için getirilen kolay prosedür sayesinde kısa sürede haksız tescili gerçekleştirdiğini, her ne kadar müvekkili şirketin patent başvurusunu 2016 yılında yapmışsa da buluşa konu ürünü 2014 yılından bu yana tasarlayıp ürettiğini, davalı Şirketin de bu üründen haberdar olduğunu, mahkeme tarafından redde dayanak yapılan bilirkişi raporunda tescile konu ürün üzerinde fiziki inceleme yapılmadan sonuca gidilemeyeceği belirtilmiş ve bunun üzerine davalıya kesin süre verilerek ürünü hazır etmesi veya yerini bildirmesinin istenilmesini talep ettiklerini, mahkemece bu talepleri konusunda bir karar verilmediği gibi ürünün hazır edilmesinin de kendilerinden beklendiğini, oysa mahkemeye bu ürünü sunmalarının mümkün olmadığını, mahkemece varsayım ve tahmine dayalı hüküm kurulduğunu, mahkeme tarafından davalıya kesin süre verilerek ürün hazır ettirilseydi veya ürünün bulunduğu yerde bilirkişi incelemesi yaptırılması sağlansaydı varsayım ve tahminin ortadan kalkacağını ve kesin bir kanaate göre hüküm tesis edileceğini, müvekkili şirketin 2016 yılında yaptığı patent başvurusunun araştırma raporu aşamasında olması, bu araştırma raporu ve tescil aşamalarının eldeki dosya açısından bekletici mesele yapılması yönündeki taleplerinin reddinin de doğru olmadığını, davalılar yararına ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin yasal dayanağının bulunmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE :1-Dava, faydalı model belgesinin hükümsüzlüğü ile davacı patentine tecavüzün önlenmesi istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İlk derece mahkemesince 09.09.2020 tarihli oturumda tefhim edilen kısa karar ile davanın reddine karar verilmiş, gerekçeli kararda da yukarıda özetlenen gerekçeye verilmiş, 05.10.2020 tarihli ek kararla ise tarafların HMK’nın 305/a maddesi kapsamlarındaki istemlerinin haklı olduğu belirtilerek asıl hükmün gerekçesi değiştirilmiş, davalı Kuruma faydalı model hükümsüzlük davasında husumet yöneltilemeyeceği hususu gerekçeye eklenmiş, ayırca davanın reddine şeklindeki hüküm de değiştirilerek, davanın reddine, davalı …’e karşı açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
7251 sayılı Kanun’la değişik HMK’nın 305/a maddesi uyarınca, taraflardan her biri, nihaî kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde, yargılamada ileri sürülmesine veya kendiliğinden hükme geçirilmesi gerekli olmasına rağmen hakkında tamamen veya kısmen karar verilmeyen hususlarda, ek karar verilmesini isteyebilir. Görüldüğü üzere anılan hüküm çerçevesinde, yargılamada ileri sürülmesine veya kendiliğinden hükme geçirilmesi gereken bir hususta tamamen veya kısmen karar verilmemesi halinde hükmün tamamlanması söz konusu olup, verilen bir hükmün ya da kararın gerekçesinin tamamlama yoluyla değiştirilmesi söz konusu değildir. Somut olayda ise mahkemece, hem hükmün gerekçe kısmı değiştirilmiş hem de hüküm sonucunda değişiklik yapılmış olduğundan, mahkemenin 05.10.2020 tarihi hükmün tamamlanmasına ilişkin ek kararı yerinde görülmemiştir.
Asıl karara yönelik istinaf itirazlarının incelenmesine gelince; 6100 sayılı HMK.’nın 294. maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK.’nın 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Yine HMK.’nın 298/2. maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Kararın gerekçesi ile hükmün de birbirine uyumlu olması gerekir. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyetine ve kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141. maddesine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar ve hüküm arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm veya gerekçe başka ise bu durumun, mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın, kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta da ilk derece mahkemesince, hükmün gerekçe kısmında hükümsüzlüğü talep edilen dava konusu … sayılı faydalı modelin 3 ve 4. nolu istemlerinin yeni olduğu, buna karşılık 1, 2, 5, 6, 7, 8, 9, 10 nolu istemlerin ise yenilik vasfını taşımadıkları açıklanmasına rağmen gerekçesi de belirtilmeksizin bu istemler yönünden de davanın reddine karar verilerek gerekçe ile hüküm arasında çelişkiye yol açılmıştır. Bu durumda, az yukarıda açıklanan hüküm ile kısa kararın birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırılık bulunmaktadır. O halde anılan İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince, hüküm ve gerekçe arasındaki çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilmesi zorunlu olduğundan, usul ve yasaya aykırı olan hükmün kaldırılması gereklidir.
Her ne kadar bölge adliye mahkemeleri, hukuki denetimin yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak, tahkikat sonucuna göre yeniden esas hakkında hüküm kurabilir ya da yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, veyahut kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verebilirse de somut olayda, mahkeme kararının gerekçesi ile hüküm fıkrası çelişkili olduğundan, ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine elverişli bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle Dairemizce kararın gerekçesi ile hüküm sonucu arasında yaratılan çelişki giderilecek şekilde davanın yeniden görülüp yeni bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
2- İstinaf kararının neden ve şekline göre, davacı vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ ile, Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 09/09/2020 tarih ve 2018/444 Esas – 2020/218 Karar sayılı asıl kararının ve 05.10.2020 tarihli ek kararın KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine,
3-Davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafça yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 03/11/2022 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 02/12/2022
Başkan
…
Üye
…
Üye
…
Katip
…