Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1642 E. 2022/1341 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1642
KARAR NO : 2022/1341
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/09/2020
NUMARASI : 2019/78 E. – 2020/176 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ : …

DAVANIN KONUSU :Endüstriyel Tasarımla İlgili Kurum Kararlarının İptali, Endüstriyel
Tasarımın Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 18/09/2020 tarih ve 2019/78 E. – 2020/176 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalılar tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin bez elbise dolabının iç yerleşimini konu alan tasarım geliştirdiğini ve bu tasarımın 02.12.2016 tarihinde 2016 07979/1 no ile tescil edildiğini, davalıya satışının yapıldığını, 2 yıl boyunca ürünleri satın alan davalıların aynı tasarımı kendi adlarına 02.01.2019 tarihinde tescil ettirdiğini, tasarımın bültende yayınlandığını, yayına yapılan itirazın YİDK’nın 2019/T-466 sayılı kararı ile reddedildiğini, anılan kararın yüzeysel ve irdelemeye dayalı olmadığını, davalı tasarımının yenilik unsuru taşımadığını ileri sürerek 2019/T-466 sayılı YİDK kararının iptaline ve davalılara ait 2019/00002 sayılı tasarımın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar …, … ve … vekili, müvekkillerinin tasarımının modüler olduğunu, ortada yer alan bölmelerinin yüksekliklerinin ayarlanabileceğini, tasarım hukukunda geçen birleşik ürün tanımına göre ayırt edici özellikleri fazlasıyla karşıladığını, tescile konu ürünün tüketiciye demonte halinde gönderildiğini, tüketicinin ürünü yap-boz şeklinde kullandığını, bu durumun ise tüketicinin taşınma, ürünün yerini değiştirme gibi durumlarda ürünü kolayca demonte hale getirip uygun gördüğü zamanda tekrar monteli hale getirmesine imkan tanıdığını, dolayısıyla herhangi bir tüketicinin müvekkilinin ürününü yalnızca sağ ve solda bulunan 5 kare raf ve ortadaki 2 uzun raf şeklinde değil, sağda yan yana 5 kare raf ve sağda 2 uzun raf olacak şekildede kurabildiğini, müvekkili tasarımının sonlu veya sonsuz olarak çeşitli birimlerde bağlantı kurulmasını sağlayacak nitelikte olduğunu, davacının tasarımı ile müvekkilinin tasarımlarının birbirinden bağımsız iki ayrı ürün olarak değerlendirmesi gerektiğini, kumaş tela ağırlıklarının farklı olduğunu, müvekkiline ait iskelet borularının orijinal pvc plastik olduğunu, diğer iskelet boruların hammaddesinin hurda plastik olduğunu, aparatların orijinal möblen iken diğer ürünlerin aparatlarının sert kırılgan plastik olduğunu, işin gereği olarak dış görünümlerin birbirine benzer olduğunu, davacıya ait tescildeki dış sınırın dikdörtgen prizması şeklinde oluşunun müvekkili tasarımı ile karşılaştırıldığında bir kriter olmadığını, müvekkili tasarımda yer alan modüler ve değiştirilebilir orta bölümlerin ayırt ediciliğin değerlendirilmesinde önemli rol oynadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, aldırılan 04/05/2020 havale tarihli bilirkişi raporuna karşı, davalılar…, … ve … vekilinin 05/06/2020 tarihli dilekçesi ile itiraz ettiği, itirazları doğrultusunda yeni bir heyetten bilirkişi raporu aldırılmasını talep ettiği, 24/06/2020 tarihli duruşmada davalı şahıslar vekilinin katıldığı, söz konusu duruşmada 1 nolu ara kararı ile davalı şahıslar vekilinin itirazlarının değerlendirilmesi için yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verdiği, bilirkişi ücreti olarak belirlenen eksik 1.800,00 TL delil avansını ikmal etmek üzere davalı şahıslar vekiline iki hafta kesin süre verildiği, belirtilen süre içerisinde eksik delil avansının ikmal edilmemesi halinde uygulanacak yaptırımın davalı şahıslar vekilinin yüzüne açıkça ihtar edildiği, davalı şahıslar vekilinin yasal iki haftalık süre sona erdikten sonra 17/07/2020 tarihinde eksik delil avansını ikmal ettiği, HMK m.324/1 ve 2 hükmüne göre, taraflardan her birinin ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorunda olduğu, taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabileceği, aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılacağı, bu bağlamda davalı şahıslar vekilinin bilirkişi incelemesi talebinden vazgeçmiş sayılmalarına karar verildiği, mevcut bilirkişi heyet raporuna göre; davaya konu 2019/0002 sayılı tasarımın 2016/07979 sayılı tasarım karşısında yeni olduğu, ancak bilgilenmiş kullanıcı nezdinde ayırt edici niteliği haiz olmadığının belirlendiği gerekçesi ile davanın kabulüne, 2019-T-466 sayılı YİDK kararının iptaline, davaya konu 2019/0002 sayılı tasarımın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalılar …, … ve … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, yerel mahkeme tarafından yeni bilirkişi heyetinden rapor alınmasına yönelik talebinin kabul edildiğini ancak bilirkişi ücretinin süresi içerisinde yatırılmaması sebep gösterilerek bilirkişi incelemesi delilinden vazgeçilmiş sayıldığının tespitine karar verildiğini, dosya kapsamında daha önce tanzim edilmiş bir bilirkişi raporu bulunmakta olup, bilirkişi incelemesi delilinden vazgeçmiş sayılmalarının açıkça hukuka aykırılık teşkil ettiğini, mahkeme tarafından 24.06.2020 tarihli celsede, bir sonraki celsenin 18.09.2020 tarihine bırakılmasına karar verilmiş olup, bilirkişi ücretinin 17.07.2020 tarihinde yatırıldığı göz önünde bulundurulduğunda Yerel Mahkeme tarafından 12.08.2020 tarihli ara karar ile verilen “Davalı şahıslar vekilinin mahkemece verilen kesin süre içerisinde eksik delil avansını mahkeme veznesine ikmal etmedikleri anlaşıldığından HMK m.324/2 hükmü gereği davalı şahısların bilirkişi incelemesi delilinden vazgeçmiş sayıldıklarının tespitine” yönelik verilen kararın yerinde olmadığını, bilirkişi ücretinin yalnızca 9 gün geç yatırıldığını, yapılacak olan bir sonraki celseye kadar 2 ay kadar bir süre bulunduğu dikkate alındığında yerel mahkeme tarafından haksız ve hukuka aykırı şekilde karar oluşturulduğunu, müvekkilin tescilini talep etmiş olduğu tasarım olan “bez dolap” alanında seçenek özgürlüğünün kısıtlı olduğunu, 07.09.2020 tarihli uzman görüşünde, davalılar tarafından tescile konu edilen söz konusu kumaştan ve metal profillerden yapılan muhafaza dolabı ürününün, ürünün fonksiyonu, genel şekli, kullanım amaçları, niteliklerinin farklılık arz etmesi de “yenilik” ve “ayırt edicilik” unsurlarının oluştuğunu, tasarımcının kendini ifade edebilmek için çok az fırsatı olduğu durumlarda, çok küçük farklılıklar ayırt ediciliği yaratmak için yeterli olacağını, müvekkillerine ait tasarım, görünümü, işlevi, içeriği, yapısı ve kullanımı açısından davacıya ait tasarımdan tümü ile farklı ve özgün olduğunu, müvekkilinin tasarımının özgünlüğü sayesinde piyasada var olan ürünlerden ayırt edicilik kriterlerini sağlayan özellikte olduğunu, 07.09.2020 tarihli uzman görüşünde “tasarımcının kendini ifade edebilmesi için çok az fırsatı olduğu durumlarda, çok küçük farklılıklar ayırt ediciliği yaratmak için yeterli olacağını, bilirkişi raporunda ve yerel mahkeme gerekçesinde yer verildiği özelliklerde “bilinçli kullanıcı” esas alındığı halde yerel mahkeme tarafından davanın kabulüne yönelik karar verilmesi çelişkiye mahal verdiğini, bilgilendirilmiş kullanıcı” davalı tarafa ait tasarım ile müvekkillere ait tasarımlar arasındaki farklılığı ayırt edebilecek nitelikte kullanıcılar olduğunu, gardıroplar için alınan tasarım tescillerinde, tasarımı üreten kişilerin de çok fazla seçeneği olmadığını, davacıya ait tasarım ile müvekkil tasarımının “bilgilendirilmiş kullanıcı” tarafından birbirinden rahatça ayrı iki tasarım olduğu net bir şekilde görüldüğünü ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, başvuruya konu tasarım ile itiraza mesnet tasarımlar kıyaslandığında görsel açıdan farklı özelliklerinin bulunduğu, davalının tasarımının davacının tasarımından farklı bulunduğunu, bilirkişi raporunun yetersiz olduğunu, yenilik ve ayırtedicilik kriterinin bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, endüstriyel tasarım ilgili Kurum kararlarının iptali ve tasarımın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, 04/05/2020 havale tarihli bilirkişi raporuna karşı davalılar…, … ve … vekilinin 05/06/2020 tarihli dilekçesi ile itiraz ettiği, itirazları doğrultusunda yeni bir heyetten bilirkişi raporu aldırılmasını talep ettiği, 24/06/2020 tarihli duruşmaya davalı şahıslar vekilinin katıldığı, söz konusu duruşmada 1 nolu ara kararı ile davalı şahıslar vekilinin itirazlarının değerlendirilmesi için yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verdiği, bilirkişi ücreti olarak belirlenen eksik 1.800,00 TL delil avansını ikmal etmek üzere davalı şahıslar vekiline iki hafta kesin süre verildiği, belirtilen süre içerisinde eksik delil avansının ikmal edilmemesi halinde uygulanacak yaptırımın davalı gerçek kişiler vekilinin yüzüne açıkça ihtar edildiği, davalılar …, … ve … vekilinin yasal iki haftalık süre sona erdikten sonra 17/07/2020 tarihinde eksik delil avansını ikmal ettiği, davalı gerçek kişiler vekilinin kendilerine tanınan kesin süre sona erdikten sonra delil avansını ikmal etmesinin HMK m.324/2 hükmünün uygulanmasını bertaraf etmeyeceği, belirtilen sürenin sona ermesi nedeni ile davacı lehine usuli müktesep hak meydana geldiği gerekçesi ile davalılar …, … ve … vekilinin bilirkişi incelemesi talebinden vazgeçmiş sayılmalarına karar verilmiştir.
Davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte olan 6100 sayılı HMK’nın 114/g maddesinde gider avansı, dava şartı olarak düzenlenmiştir. Aynı Yasa’nın 120/2. maddesinde, gider avansının yatırılması için mahkemenin davacıya iki haftalık kesin süre vermesi ve 115/2. maddesinde de dava şartı olan gider avansının yatırılmaması halinde davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddedileceği düzenlenmiştir.
HMK’nun 324. maddesinde ise taraflardan her birinin ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorunda oldukları, tarafların birlikte aynı delilin ikamesini talep etmiş olmaları halinde gereken gideri yarı yarıya avans olarak ödeyecekleri ve taraflardan birisinin avans yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde, diğer tarafın bu avansı yatırabileceği ve aksi hâlde, talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılacağı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümlerin saklı olduğu ifade edilmiştir.
03.04.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği’nin 45. maddesinde, “(1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl Bakanlıkça çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Gider avansı, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderler için davacıdan alınan meblağı ifade eder. (2) Adli yardım talebiyle açılan dava ve işlerde adli yardım konusunda bir karar verilinceye kadar harç, gider ve delil avansı alınmaz. Kanunlardaki özel hükümler saklıdır. (3) Gider avansının yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması halinde, mahkemece bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir. Dava şartı olan gider avansının yatırılmaması veya tamamlanmaması halinde, dava, dava şartı yokluğundan reddedilir. (4) Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Delil avansı, tarafların dayandıkları delillerin giderlerini karşılamak üzere mahkemece belirlenen kesin süre içinde ödemeleri gereken meblağı ifade eder. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. Taraflardan biri avans yükümlülüğünü yerine getirmediğinde, diğer taraf bu avansı da yatırabilir. Delil avansını yatırmayan taraf, o delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılır. Tarafların üzerinde tasarruf edemeyecekleri dava ve işlerle, kanunlardaki özel hükümler saklıdır. (5) Delil avansının ödenmesine, hâkim tarafından dilekçelerin verilmesi, ön inceleme aşaması veya tahkikatın başında karar verilir.” düzenlemesi mevcuttur. Anılan maddede gider avansı ve delil avansı birlikte düzenlenmiş olup, bu maddenin 1. fıkrası ile 4 ve 5. fıkraları arasında uyum bulunmadığından, HMK’nın 324. maddesi gözetilerek, Yönetmeliğin 45. maddesinin 4. ve 5. fıkralarının öncelikle uygulanması gerekmektedir (Pekcanıtez, Hakan/ Atalay, Oğuz/ Özekez, Muhammet, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku 13. Bası s. 880).
HMK’nın gider avansına ilişkin 120. maddesi ile delil avansına ilişkin 324. maddesi birlikte değerlendirildiğinde ve gider avansının yatırılmaması ile delil avansının yatırılmamasının farklı hukuki sonuçlara bağlandığı dikkate alındığında, gider avansının tanık dinlenmesi, bilirkişi raporu alınması ve keşif gideri gibi delil ikamesine yönelik giderleri kapsayacak şekilde yorumlanmasına olanak olmadığı, dava şartı olan gider avansının, delillerin ikamesi dışındaki yargılama giderlerini ifade ettiği kabul edilmelidir.
Delil avansına yönelik ara kararında ise mahkemece, hangi delil için ne miktarda avans yatırılacağı açıkça belirtilmeli ve avansın kesin süre içinde yatırılmaması halinde bu delilin ikamesinden vazgeçildiğinin kabulü ile dosya kapsamındaki delillere göre karar verileceğinin ihtar edilmesi gerekir.
Delil ikamesi avansının verilen kesin süre içinde yatırılmaması, davanın dava şartı yokluğu ile reddine neden teşkil etmez. Taraf belirtilen sürede delil avansı giderini yatırmazsa dayandığı o delilden vazgeçmiş sayılır. Yargıtayın emsal uygulaması da bu yöndedir (Yargıtay 3. HD.’nin 23.05.2018 tarih ve 2016/19570 E.- 2018/5727 K., 3. HD.’nin 04.04.2018 tarih ve 2016/11972 E.- 2018/3497 K., 5. HD.’nin 25.04.2018 tarih ve 2017/3513 E.- 2018/8206 K., 11. HD.’nin 28.02.2018 tarih ve 2016/7652 E.- 2018/1503 K., 20. HD.’nin 05.06.2018 tarih ve 2017/3304 E.- 2018/4335 K.).
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2014/1458 Esas, 2015/7103 Karar ve 26/05/2015 Tarihli kararında belirlendiği üzere de, davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya Mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bilindiği üzere bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken bir kısmını işin özelliğine, tarafların durumlarına göre belirlemesi için hakime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkça belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir. Bu nedenle karar tarihinde yürürlükte olan HMK’nın 90. maddesinde belirtildiği gibi kanunun tayin ettiği süreler hakim tarafından azaltıp çoğaltılamaz. Buna karşın, HMK 94. maddesine göre hakimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hakim tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltacağı gibi, süre geçtikten sonra da tarafın isteği üzerine yeni bir süre tanıma yoluna da gidebilir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir. Hakim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. Kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usulü kazanılmış hak doğacağı da kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazen davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla, geciken adaletin de bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uyulmamanın sonuçlarını açıkça anlatmalı, tarafları uyarmalıdır.
Yukarıda açıklanan bilgiler ışığında somut olay irdelendiğinde, mahkemece, davalı şahıslar vekilinin itirazlarının değerlendirilmesi için yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilerek bilirkişi ücreti olarak belirlenen eksik 1.800,00 TL delil avansını ikmal etmek üzere davalılar …, … ve … vekiline iki hafta kesin süre verildiği, belirtilen süre içerisinde eksik delil avansının ikmal edilmemesi halinde uygulanacak yaptırımın davalı şahıslar vekilinin yüzüne açıkça ihtar edildiği, davalı gerçek kişiler vekilinin yasal iki haftalık süre sona erdikten sonra 17/07/2020 tarihinde eksik delil avansını ikmal etmesi üzerine yazılı şekilde karar verilmiş ise de, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2014/1458 Esas, 2015/7103 Karar ve 26/05/2015 Tarihli yukarıda belirtilen kararında da belirlendiği üzere, her ne kadar davalılar vekilince kesin süre bittikten sonra masraf yatırılmış ise de, masrafın kesin sürenin verildiği celse ile bir sonraki celse arasında yatırılmış olması nedeniyle davalılar vekilince celse atlanmasına ve yargılamanın uzamasına sebebiyet verilmediğinden, ikinci bilirkişi raporu alınmadan, mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, Dairemizce davalılar vekillerinin bu yöne ilişkin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine gönderilmesine, kararın niteliğine göre davalılar vekillerinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalılar …, … ve … vekili ve davalı … vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 18/09/2020 tarih ve 2019/78 E. – 2020/176 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davalılar vekillerinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4- Davalılar …, …, … ve … tarafından ayrı ayrı yatırılan 54,40.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde anılan davalılara ayrı ayrı iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 27/10/2022 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 11/11/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip