Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1636 E. 2022/1326 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2020/1636 – 2022/1326
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1636
KARAR NO : 2022/1326
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/02/2020
NUMARASI : 2019/126 E. – 2020/58 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :

DAVANIN KONUSU : Marka ile ilgili Kurum Kararı İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 20/02/2020 tarih ve 2019/126 E. – 2020/58 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkilinin “…” ibareli markaların sahibi olduğunu, davalıların … nolu “…” ibareli marka başvurusuna yaptıkları itirazın davalı… Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından nihai olarak reddedildiğini, oysa markaların iltibasa neden olacak derecede benzer olduklarını, markalar arasında emtia benzerliği de bulunduğunu, ortalama tüketicilerin markalar arasında idari ve iktisadi bağ olduğunu düşünebileceklerini, kararın “…” markası hakkındaki emsal kararlara da aykırı olduğunu, başvurunun kötü niyetli olarak yapıldığını ileri sürerek, YİDK’nın 05/02/2019 tarih ve 2019-M-974 sayılı kararının iptaline ve dava konusu başvurunun 29. ve 30. sınıflarda bulunan tüm emtiaları ile 35. sınıfın içerisinde yer alan 5, 29, 30, ve 32. sınıf mallara ilişkin hizmetler bakımından hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiş, 06/11/2019 tarihli celsede davalılar …ve … ile sulh olduklarını beyan ederek hükümsüzlük talebinden vazgeçtiklerini bildirmiştir.
Davalı… vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalılar, davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davacı markaları tek heceli ve bir seferde söylenen “…” kelimesinden ibaretken davalıların markasında yer alan “…” kelimesinin, iki heceli “… – …” olarak telaffuz edildiği ve “…” kelimesinin bir bütün olarak algılanmasını engellediği, ayrıca “…” sözcüğü anlamlı ve kullanımı yaygın bir ibare iken “…” kelimesinin tüketici nezdinde bilinen bir anlamının bulunmaması, kulakta bıraktığı ses bakımından farklılaşması sebebiyle farklı markasal bir algı yarattığı, bu haliyle “…” sözcüğünden uzaklaşmış gözüktüğü, “…” kelimesinin gıda tüketicisi tarafından emsallerine göre veya kendi özelliğinde daha düşük kalorili veya daha yoğun proteinli ya da daha az yağlı, az şekerli ürünlere işaret edildiğini algılayacağı, özellikle 29 ve 30. sınıftaki gıda sektöründe sıklıkla kullanılan “…” sözcüğünün günümüzde ayırt edici niteliğinin zayıfladığı, gıda emtialarında marka yaratmada sıkça kullanılan bir kelime olduğu, böylesi bir kelimenin tek bir firmanın tekeline bırakılmasının marka hukuku ilkeleri ile bağdaşmayacağı, bu çerçevede yapılan değerlendirmede markalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, tarafların marka örneklerinin baskın ve ayırt edici unsurları göz önüne alınarak, görsel, işitsel ve kavramsal bakımdan mukayeselerinde ortalama özen ve dikkate haiz alıcı kitlesi nezdinde yaratacağı bütünsel genel izlenim yönünden taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, SMK’nın 6/5. maddesinde yer alan koşullar oluşmadığı gibi taraf markaları benzer görülmediğinden tanınmışlık iddiasının bu duruma bir etkisinin olmayacağı, kötü niyet iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, “…” ibaresinin zayıf veya tanımlayıcı olarak kabul edilemeyeceğini, markanın çok uzun süreden beri piyasada olması nedeniyle ayırt edici niteliğinin yükseldiğini, taraf markalarının iltibas yaratacak derecede benzediğini, tescil sınıflarının benzerliğinin iltibası artırdığını, ortalama tüketicinin tüketim algısının yok sayıldığını, başvurunun kötü niyetli olarak yapıldığını, mahkeme kararının daha önce “…” markası hakkında verilen emsal mahkeme kararlarına aykırı olduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : 1-Dava, marka ile ilgili YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgeler incelendiğinde, davalıların “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, başvurunun yayınlanmasından sonra davacının “…” esas unsurlu markalarını gerekçe göstererek başvuruya itiraz ettiği, davacının itirazının reddedildiği anlaşılmış olup, bu bağlamda dosya kapsamındaki uyuşmazlık davalıların başvurusuna konu marka ile davacının itirazına mesnet markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi kapsamında iltibas bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesinde, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir.
Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davacı markalarının tek veya baskın unsuru olan “…” ibaresinin davaya konu marka başvurusunda da yer almasından kaynaklı olarak taraf markaları arasında benzerlik bulunduğunun açık olduğu, başvuruda yer alan “…” hecesinin “nicelik bakımından olağandan ve ya alışılandan çok (Türk Dil Kurumu Sözlüğü)” anlamı ile başvurunun davacının markalarından farklılaşmasını sağlamadığı, bu hali ile davalıların markasının davacının markalarıyla ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılması ihtimalinin bulunduğu kanaatine ulaşılmış, her ne kadar mahkemece “…” kelimesinin ayırt ediciliğinin zayıfladığı belirtilmiş ise de, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 21/06/2022 tarih, 2021/3086 E- 2022/5098 K. sayılı ilamında, “…” ibaresi, 31/03/2022 tarih ve 2020/7712 E.- 2022/2681 K. sayılı ilamında “…” ibaresi, 02/03/2022 tarih ve 2020/7012 E.-2022/1426 K. sayılı ilamında “…” ibaresi davacı tarafa ait “…” esas unsurlu markalarla benzer bulunduğundan, istikrar kazanan bu kararlar karşısında mahkemenin söz konusu değerlendirmesi yerinde bulunmamış, işaretler arasındaki benzerlik koşulunun oluştuğu sonucuna varılmıştır.
Bunun yanında, 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesinin somut uyuşmazlığa uygulanabilmesi için karşılaştırılan markaların kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği şartının da gerçekleşmesi gerekmekte olup başvurunun tescil ettirilmek istendiği 29, 30 ve 35. sınıf mal/hizmetler davacının itiraza mesnet gösterilen “…”, “… …”, “……” ve “… …” ibareli tescilli markaları kapsamında aynen yer aldığından emtia benzerliği koşulunun da gerçekleştiği anlaşılmıştır.
Bu itibarla 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6/1. maddesinin somut olaya uygulanabilme şartları bulunduğundan YİDK kararının iptali yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, aksi kanaat ile davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmelidir. Diğer bir ifade ile kanun koyucu, temyiz kanun yolunda Yargıtay tarafından verilen yerel mahkeme hükmünün düzeltilerek onanması kararını, istinaf mahkemeleri için öngörmemiş, bu halde istinaf mahkemesince yeniden esas hakkında karar verilmesini istemiştir. Mahkemece yapılan bu yanlışlığın giderilmesinin ise yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği anlaşıldığından, YİDK karar iptali talebi yönünden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

2-Hükümsüzlük talebine gelince; yukarıda belirtildiği üzere davacı vekili 06/11/2019 tarihli celsede davalılar …ve … ile sulh olduklarını ve hükümsüzlük talebinden vazgeçtiklerini bildirmiştir. Davadan vazgeçme HMK’nın 307 ve devamı maddeleri uyarınca davadan feragat anlamına geldiğinden, hükümsüzlük talebiyle açılan dava tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri nitelikte olduğundan, davacı vekilinin davadan feragat olarak kabul edilecek bu beyanı davaya son veren taraf işlemi niteliğinde olup, davacı vekilinin dosyada bulunan vekaletnamesinde feragate ilişkin yetkisinin bulunduğu anlaşıldığından hükümsüzlük talebiyle açılan davanın bu gerekçeyle reddi gerekirken yukarıda açıklanan gerekçeyle reddi de doğru görülmemiş, bu itibarla ilk derece mahkemesi kararı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca bu yönden de kaldırılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 20/02/2020 gün ve 2019/126 E. – 2020/58 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Davanın KABULÜ ile, …nun 05/02/2019 tarih ve 2019-M-974 sayılı kararının İPTALİNE,
3-Hükümsüzlük talebi yönünden davanın FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE,
4-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 15.000,00.TL maktu vekalet ücretinin davalılar …, … ile … alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00.TL bilirkişi ücreti, 239,30.TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 126,00 TL tebligat ve posta masrafı, 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan toplam 2.313,90.TL yargılama giderine, 44,40.TL peşin harç, 44,40.TL başvuru harç tutarı eklenerek oluşan toplam 2.402,70.TL’nin davalılar …, … ile … tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 27/10/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 14/11/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.