Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/12/2018
NUMARASI …..
DAVANIN KONUSU : … Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 06/12/2018 tarih ve…. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin….. ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı Kuruma başvurduğunu…. kod numarasını alan başvuruya müvekkilince yapılan itirazın, davalı Kurum tarafından reddedildiğini, oysa müvekkili adına tescilli markalarda “…” kelimesinin baskın unsur olduğunu, “…” ibaresinin aynı zamanda müvekkilinin ticaret unvanının çekirdek kısmını oluşturduğunu, davaya konu “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin bulunmadığını, başvurudaki baskın unsurun da “…” ibaresi olduğunu, dolayısıyla dava konusu başvurunun, müvekkilinin “…” asıl unsurlu markaları ile ilişkilendirilme/karıştırılma ihtimalinin son derece yüksek bulunduğunu, bu markanın müvekkili şirketin seri markalarından birisi olarak algılanacağını, davalının marka seçimindeki amacının, müvekkilinin bilinir markası ile aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer olan marka kullanarak, müvekkili markasının sahip olduğu bilinirlikten faydalanmak olduğunu, tescili halinde dava konusu markanın, müvekkili markalarının tanınmışlığından haksız yararlanacağını ileri sürerek…. sayılı … kararının iptaline, tescili halinde markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Kooperatif vekili, müvekkilinin bir kooperatif olduğunu, amacının kooperatiflerin kuruluş amacına uygun olarak bulunduğu topluluğun haklarını gözetip destek sağlamak bulunduğunu, davalı markasında, kuruluş ve hizmet amacına uygun olarak modern bir kadına ait olan etek figürünün kullanıldığını, kooperatifin adının ve logosunun bir bütün olarak özgün bir şekilde oluşturulduğunu, “…” kelimesinin hayatın olağan akışında sıklıkla kullanıldığını, sıradan bir kelime olduğunu, “…” ibaresinin ise “… …” ibaresinin kısaltması şeklinde oluşturulduğunu, müvekkilinin … … ilçesinde bulunduğunu, bu nedenle “…” ibaresi oluşturulurken davacının “… …” ibareli markasının akla dahi gelmediğini, “…” ibaresi ile davacının “…” veya “… …” markalarının benzer olmadığını, karıştırılma ihtimali bulunmadığını, davacının KHK’nın 8/4 maddesi anlamındaki iddialarının da yersiz olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu…. sayılı “…” ibareli markanın kapsadığı mal ve hizmetlerin bir kısmının, davacının itirazına mesnet markaların kapsamlarında yer alan mal ve hizmetlerle aynı/aynı tür oldukları, ancak taraf marka işaretleri arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında halk nezdinde karışıklığa neden olacak derecede bir benzerliğin bulunmadığı, dolayısıyla taraf markaları arasında iltibas ihtimalinin ortaya çıkmayacağı, davacıya ait “…” ibaresini haiz markaların, tanınmış marka olduklarının ispatlanamadığı, dolayısıyla 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, eksik inceleme ve araştırma ile hazırlanan bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının bozma sebebi olduğunu, “…” ibaresinin, müvekkiline ait markaların baskın unsuru olduğunu, “…” ibaresinin ayırt edicilik özelliğinin bulunmadığını, markalar arasında iltibas tehlikesinin bulunduğunu, “…” ibareli başvurunun, 556 sayılı KHK’nın 7. maddesinin (a) ve (b) bentlerinde düzenlenen mutlak red nedenleri ve 8. maddesinde düzenlenen nisbi red nedenleri uyarınca tescil edilemeyeceğini, müvekkili markalarının baskın unsurunun “…” ibaresi olduğunu, bu ibarenin aynı zamanda müvekkilinin ticaret unvanını oluşturduğunu, “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin bulunmadığını, emsal mahkeme kararlarının dikkate alınmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, … kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin dikkate alınarak belirleneceği, buna göre “…+şekil” ibareli dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunmadığı, zira dava konusu başvuruda “…” ibaresinin öne çıkarılmadığı ve bir bütün olarak “…” ibaresinin kullanıldığı gibi yine marka başvurusunda ön planda olacak biçimde biçimde özgün bir şekil unsuruna yer verildiği, bu şekilde dava konusu başvuruya ayırt ediciliğin sağlandığı, davacı tarafça emsal olarak dayanılan mahkeme kararlarında “…” ibaresi ön planda olduğundan, bu kararların dava konusu uyuşmazlığa bir etkilerinin olmayacağı, bunun dışında dava konusu başvuru yönünden herhangi bir mutlak ya da nispi tescil engelinin bulunmadığı, marka işaretleri arasında benzerlik olmadığından davacı markaları tanınmış olsalar dahi bu durumun başvurunun tesciline engel olmayacağı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 07/10/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 04/11/2021
Başkan
…
Üye
…
Üye
…
Katip
..