Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/161 E. 2022/199 K. 23.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/11/2019
NUMARASI ….

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Tasarım Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 05/11/2019 tarih ve 2018/499 E. – 2019/467 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin özellikle küçük ev aletleri ve endüstriyel mutfak makineleri alanında faaliyet gösterdiğini, 2014/02414 ve 2016/00944 sayılı tescilli tasarımlarının bulunduğunu, davalı …’ın ise 2018/01949 sayılı “…” konulu tasarım başvurusunu yaptığını, başvuruya müvekkilince yapılan itirazın davalı Kurum tarafından reddedildiğini, dava konusu tasarımın yenilik ve ayırt edicilik niteliklerini haiz olmadığını, tasarım başvurusunun kötü niyetle yapıldığını, müvekkilinin davalıya karşı açmış olduğu davalarda, uzman bilirkişilerce yapılan incelemelerde her iki ürünün birbirine ayırt edilemeyecek derecede benzer bulunduğunun tespit edldiğini, … tarafından yapılan incelemenin eksik ve yetersiz olduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2018/T-901 sayılı kararının iptaline, dava konusu tasarımın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu tasarımın yenilik ve ayırt edicilik niteliklerini taşıdığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkilinin 1998 yılında faaliyetlerine başladığını, adına tescilli patent, marka ve tasarımların bulunduğunu, müvekkilinin sadece kendisine ait tasarımlı ürünleri ürettiğini ve kendi markaları ile piyasaya sürdüğünü, müvekkiline ait dava konusu tasarımın yeni ve ayırt edici olduğunu, davacının kötü niyetli hareket ettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu 2018/01949 numaralı tescilli tasarımın, davacının gösterdiği deliler karşısında yeni ve ayırt edici olduğu ve bu değerlendirme neticesinde tescilin iptalini oluşturacak koşulların oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, dava konusu tasarımla ilgili birbiriyle çelişkili raporlar bulunduğu halde mahkemece bu çelişkiyi giderecek ve hükme esas alınan bilirkişi raporuna yaptıkları teknik itirazları karşılayacak yeni bir bilirkişi raporu alınmadığını, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, tasarımların genel görünümleri itibariyle karşılaştırılmadıklarını, bilirkişi raporunda tespit edilen farklılıkların da genel görünüme etkisi olmayan farklılıklar olduklarını, oysa ürünlerin önden görünümlerinin, şekil ve büyüklüklerinin, yay bağlantılarının, şekillerinin ve duruşlarının, orta bağlantı ve arka dayanma stop noktalarının, yüksekliğe ilişkin ayarlarının, ayakların yapısının, şeklinin ve konumlandırılmasının, kulp görünüşlerinin, düğmelerin ve vidaların tasarımdaki yerlerinin birebir aynı olduklarını, tasarımcının seçenek özgürlüğü kriterinin de ayrıntılı olarak değerlendirilmediğini, akıllı taklit konusunun mahkeme gerekçesinde açıklanmadığını, kötü niyet iddialarının ne gerekçeli kararda ne de hükme esas bilirkişi raporunda yer almadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve tasarım hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İlk derece mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ise de hükme esas alınan bilirkişi raporuna karşı davacı tarafça yapılan ciddi itirazlar karşılanmadığından Dairemizce, HMK’nın 356. maddesi uyarınca duruşma açılmasına karar verilmiş ve davacı vekilinin itirazlarının değerlendirilmesi hususunda ek bilirkişi raporu alınması yoluna gidilmiştir.
Tasarım, 6769 sayılı SMK’nın 55. maddesinde tanımlanmış olup aynı Yasa’nın 56. maddesinde, yeni ve ayırt edici niteliğe sahip tasarımların anılan Kanunla sağlanan haklar kapsamında korunacağı düzenlenmiş, aynı maddenin 4. bendinde de yenilik unsuru tanımlanmış ve bir tasarımın aynısı, başvuru veya rüçhan tarihinden önce dünyanın herhangi bir yerinde kamuya sunulmamış ise o tasarımın yeni kabul edileceği, sadece küçük ayrıntılarda farklılık gösteren tasarımların aynı olduğu hüküm altına alınmıştır. Ayırt edicilik ise maddenin 5. bendinde düzenlenmiş, bir tasarımın bilgilenmiş kullanıcı üzerinde bıraktığı genel izlenimin, tescilli tasarım için başvuru veya rüçhan tarihinden önce kamuya sunulmuş herhangi bir tasarımın aynı kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimden farklı ise bu tasarımın ayırt edici niteliğe sahip olduğunun kabul edileceği belirtilmiştir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya değerlendirildiğinde; dava konusu tasarım başvurusu tost tasarımına ilişkin olup, öncelikle tasarımcının seçenek özgürlüğünün ve bilgilenmiş kullanıcının kim olduğunun değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bir … olan dava konusu üründe, ısıtılarak hazırlanan iki yüzey arasında tutulacak yiyecek malzemelerinin pişirilmesi esastır. Hazırlama ve pişirme süreçleri açısından harcıalem hale gelmiş bir yöntemde işlemleri karşılayacak şekilde bir alt blok ve üzerinde ısıtılmış plaka ile onun üzerinde yer alan ve kaldırılıp indirilebilecek üst blok olması işlemlerin doğasına uyumludur. Bu yapısal çözümleme ile üst bloğun bir kulp/kol yardımı ile hareketinin sağlanması da yine beklenen bir unsurdur. Halihazırda açıkça bilinen ve uygulanan tost hazırlama işlemleri ve makinelerinin çoğu da bu temel yapısal çözümleme üzerine inşa edilmiştir. Ancak diğer taraftan bu yapısal elemanların her birinin çözümünde veya yukarıda belirtilen her bir elemanın tasarımında farklı yaklaşımlar görülebilmektedir. Alt üst blok formu için temel bir geometri çizgisi kabul edilebilir olmakla birlikte, kulp/kol, ayak, göstergeler ve kontrol düğmeleri gibi temel elemanların her biri kendi içerisinde sınırsız seçenek özgürlüğü sunan ve tasarımcıların hem genel form yapısı hem form içerisinde kullandığı yüzey hareketleri, malzeme çeşitliliği ve tasarım çizgisi farklılıkları gibi her bir noktada sonsuz sayıda seçenek üretilmesi mümkündür.
6769 sayılı SMK’nın 56/5 maddesi uyarınca ayırt edici niteliğin belirlenmesinde bilgilenmiş kullanıcı esas alınmış olmakla birlikte bilgilenmiş kullanıcının kim olduğu tanımlanmamıştır. Dosyada mevcut bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere bilgilenmiş kullanıcı, söz konusu ürünün doğası, görünümü ve teknik olarak sahip olduğu zorunlu özellikleri hakkında görüş sahibi olan ve başka bir deyişle ürün hakkında uzman kadar olmasa da temel düzeyde görüş belirtebilecek kişidir. Bilgilenmiş kullanıcılar birer uzman olmayacakları için tasarımın detaylarındaki küçük farklılıklara dikkat etmeyecek ancak alım tercihlerini etkileyecek hususlarda yapılan değişiklikleri fark edebilecek kişilerdir. Bu bilgiler ışığında somut uyuşmazlığa dönüldüğünde, dava konusu … olduğunda emtianın kullanım ve temas sıklığından dolayı bilgilenmiş kullanıcının sıradan bir tüketici/kullanıcı olacağı kabul edilmiştir.
Davacı tarafça dayanılan 2014/02414 ve 2016/00944 sayılı tasarımlarla dava konusu tasarımın karşılaştırılmasına gelince; dosyada mevcut bilirkişi raporunda söz konusu ürünlerin benzer ve farklı yönleri açıklanmıştır. Bu kapsamda, taraf ürün ayaklarının yere bastığı yüzeyler, her iki ürün kolunun kullanım şekli ve kesiti, arka blok bağlantı kısmı dışında kol çizgisinin yan görünüşü açısından ürünler benzerdir. Buna karşılık, ürün üst bloğunu hareket ettirmeye yardımcı kol üzerinde konumlanan plastik parça, davacı ürününde arkaya doğru oval bir formda ve üzerinde tutmaya referans veren kıvrımlı bir yapıya sahipken davalı ürününde karşı ürüne oranla düz ve temel bir geometri kullanılmıştır. Yine davacı ürününde bu plastik parça kesiti, alttan görünecek şekilde yer alırken davalı ürününde ise metal kolu kaplayacak şekilde konumlanmıştır. Bunun dışında kontrol düğmesi her iki üründe hem konumlandırma pozisyonu ve ona zemin oluşturan yüzey hem de düğmesi ile birbirinden farklıdır. Davalı ürünü metal kolunun alt blokla bağlantısı, alttan yukarı yükselen bir elemana ve düz bir form ile sağlanırken, davacı ürününde kolun yukarıdan kavisli bir şekilde aşağı kıvrılması ile elde edilmiştir. Davalı ürün ayak yapısı yandan incelendiğinde önden arkaya 2 tekrarla kavis alarak yanda boşluklar oluşturarak ortada kalan bölümde kumanda düğmesine bir alan oluştururken, davacı ürününde boşluk önde bırakılmış ve arka kısımda kumanda düğmesi için bir yüzey oluşturulmuştur.
Yukarıda özetlenen taraf ürünlerinin benzer ve farklı yönleri birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu tasarımın, yeni ve bilgilenmiş kullanıcı üzerinde bıraktığı genel izlenimin, ayırt edici niteliğe sahip olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı tarafça dosya kapsamında alınan bilirkişi raporuna yapılan itirazların da değerlendirilmesi gerekmektedir. Öncelikle her ne kadar bilirkişi heyetinin teşekkülüne yönelik itirazda bulunulmuş ise de HMK’nın 266. maddesi uyarınca, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, bilirkişi incelemesi yapılması mümkün olup, hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez.
Somut olayda da uyuşmazlık, dava konusu tasarımın yeni ve ayırt edici olup olmadığı noktasında toplandığından, Dairemizce bilirkişi heyeti, tasarımlar konusunda uzman iki kişi ile bir marka vekilinden oluşturulmuştur. Dolayısıyla, davacının bilirkişi heyetinde mutlaka hukukçu bir marka uzmanının yer almasına ilişkin itirazı yerinde değildir.
Davacı taraf, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarında, ürünlerin genel görünümlerinin dikkate alınmadığını, oysa ürünlerin genel görünümleri itibariyle ayırt edilemeyecek derecede benzer olduklarını, ürünler arasındaki farklılıkların ise küçük farklılıklar olduklarını ileri sürmüştür. Ancak, yukarıda seçenek özgürlüğü hususu değerlendirilirken açıklandığı üzere, davaya konu tasarım tost makinesine ilişkin olduğundan, bir alt blok ve üzerinde ısıtılmış plaka ile onun üzerinde yer alan ve kaldırılıp indirilebilecek üst blok bulunması zorunludur. Öte yandan, bu alt ve üst blokların temel bir geometrik yapısına sahip olmaları da doğaldır. Nitekim, piyasadaki tost makineleri, genel olarak daire veya kare/dikdörtgen şeklinde tasarlanmışlardır. O halde davaya konu ürünlerin, anılan yönlerden benzer olmaları, dava konusu tasarımın yeniliğini ve ayırt ediciliğini etkilemeyecektir. Bunun dışında, yine yukarıda belirtildiği üzere, dava konusu tasarım, kulp, ayak, kontrol düğmesi ve metal kolun, alt blokla bağlantısı yönlerinden davacının itirazına mesnet tasarımlardan farklı olduğu, bu farklılığın da genel görünüm yönünden dava konusu tasarıma ayırt edicilik kattığı gözetildiğinde, davacı vekilinin bu itirazı da yerinde görülmemiştir.
Öte yandan, yukarıda açıklanan nedenlerle davacı tarafın seçenek özgürlüğü ve dava konusu tasarımın akıllı taklit olduğu yönündeki itirazları da yerinde olmadığı gibi dava konusu tasarım başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin iddia da ispat edilememiştir. Zira, dava konusu tasarım, davacının itirazına mesnet tasarımlar karşısında yeni ve ayırt edici olup, taklit bir tasarımdan söz edilemeyeceği gibi taraf ürünlerinin aynı renk üretilip, piyasaya sunulması da davalı tasarımının kötü niyetli olduğunu göstermez. Bu itibarla, dava konusu tasarım başvurusunun kötü niyetli yapıldığı iddiasının ispat edilemediğinin kabulü gerekmiştir. Bunun dışında, davacı tarafça başka mahkeme dosyalarında alınan bilirkişi raporlarına dayanılmış ise de, bu raporlara konu tasarımlar, dava konusu tasarım ile aynı olmadıklarından, anılan raporların eldeki uyuşmazlığa bir etkisinin bulunmadığı değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak, başvuru konusu tasarımın teknik zorunlulukları ile tasarımcının seçenek özgürlüğü değerlendirilmiş, davacının itirazına mesnet ürünler ile dava konusu tasarım karşılaştırılmış ve dava konusu tasarımın yenilik ve ayırt edicilik niteliklerini taşıdığı kanaatine varılmış bulunduğundan, YİDK kararının iptali ve davalı tasarımının hükümsüzlüğü istemli davanın reddine karar vermek gerekmiş, davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Dairemizce duruşma açılarak inceleme yapıldığından ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, yeniden davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile Ankara 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 05.11.2019 gün ve 2018/499 Esas – 2019/467 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70.TL maktu karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80.TL karar ve ilam harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. hükümlerine göre tayin ve tespit olunan 7.375,00.TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
6-Davalılar tarafından ilk derece yargılamasında ve istinaf aşamasında yapılan herhangi bir gider bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
8-Davacıdan peşin olarak alınan 54,40.TL istinaf karar ve ilam harcının, kararın kesinleşmesinden sonra ve talebi halinde davacıya iadesine,
9-Davalı … kendisini istinaf aşamasında vekille temsil ettirdiğinden ve birden fazla duruşma yapıldığından, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre hesaplanan 5.100,00.TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile anılan davalı kuruma verilmesine,
Dair, davacı vekili ile davalı … vekilinin yüzlerine karşı, davalı …’ın yokluğunda yapılan açık yargılama sonucunda 23.02.2022 tarihinde HMK 361 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 23/03/2022