Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1593 E. 2022/1383 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2020/1593 – 2022/1383
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1593
KARAR NO : 2022/1383
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/10/2020
NUMARASI : 2019/367 E. – 2020/277 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU :Markaya Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti, Ref’i, Men’i, Ticaret Unvanının Terkini ile Maddi ve Manevi Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 06/10/2020 tarih ve 2019/367 Esas – 2020/277 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkilinin “…” oteller zincirinin ve “…” markalarının TÜRKPATENT nezdindeki sahibi olduğunu, müvekkili adına tescilli markaların … numaralı ve “…” ibaresi tek başına veya esas unsur olarak içeren markalar bulunduğunu, müvekkilinin … markası altında sunduğu özellikli hizmetlerin ülkemizde ve dünyada milyonlarca kişinin üyesi olduğu facebook, instagram, pinterest, foursquare, youtube, google plus gibi sosyal medyada ve ülkemizin önde gelen dergi ve gazetelerinde haber konusu edildiğini, davalıların müvekkiline ait tescilli ve özellikle “geçici konaklama hizmetleri ve yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” sektöründe tanınmış … markasını işlettikleri otel ve restoranda kullandıklarını, ayrıca bu ibareyi taşıyan alan adlarının da olduğunu, davalıların müvekkili adına tescilli … markasına tecavüz suretiyle konaklama, organizasyon, tatil turları vb. hizmetlere ilişkin tanıtım ve pazarlama faaliyetlerinde bulunduklarını, oda satışı için çeşitli tur ve tatil şirketleri ile anlaştıklarını, müvekkilinin marka değeri üzerinden haksız kazanç elde edildiğini, Google arama motorunda … ibaresi için… kullanımı suretiyle de haksız eylemlerine devam ettiklerini, davalılara yönelik olarak 09.10.2018 tarihinde ihtarname keşide ederek “…” ibaresine/markasına ilişkin kullanımların durdurulmasının ihtar edildiğini, davalılar tarafından ihlal teşkil eden kullanımlara devam edildiğini, davalıların marka hukukuna aykırı kullanımlarının Ticaret Kanunu uyarınca da haksız rekabet teşkil ettiğini, davalı şirketlerin ticaret unvanlarından … ibaresinin terkininin gerektiğini ileri sürerek, davalıların eylemlerinin markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, marka hakkına tecavüz teşkil eden davalı eylemlerinin men ve ref’ine, markalara tecavüz teşkil eden tanıtım vasıtası dahil olmak üzere müvekkilinin tescilli markasını içeren her türlü ürüne el konulmasına, el konulan ürünler üzerindeki markaların silinmesine veya bunun mümkün olmaması halinde bu ürünlerin imhasına, tecavüz yönünde verilecek mahkeme kararının, masrafları tecavüz eden tarafından karşılanarak, Türkiye’de tirajı en yüksek 3 gazeteden birinde ilanına, şimdilik 10.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi tazminatın avans faizi ile birlikte davalı … … A.Ş. ve …’dan müşterek ve müteselsilen tahsiline, davalılardan … …. A.Ş. ve … … A.Ş.’nin ticaret unvanlarındaki … ibaresinin silinmesine ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, müvekkili … …. A.Ş. hakkında konkordato davası ve iflas davası açıldığını, bu davaların Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/319 E. ve 2019/439 E. sayılı davaları ile görüldüğünü, bu davaların bekletici mesele yapılması gerektiğini, huzurdaki davanın müvekkili şirketlerin oteli bulunmadığından ve ticari faaliyeti kalmadığından konusuz kaldığını, otelin başka bir şirketçe işletildiğini, müvekkillerinin hiçbir faaliyeti olmadığı için davanın haksız olduğunu, davacıya herhangi bir zarar verilmediğini, müvekkili şahsın… numaralı başvurularının reddedildiğini, davacının bazı başvurularının baştan itibaren geçerli olmadığını, maddi ve manevi tazminat taleplerinin fahiş olduğunu, faiz ve faiz başlangıç taleplerinin de yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalı tarafın marka ihlali eyleminde kusurlu olduğunun tespit edildiği, davacı tarafından sunulan emsal lisans sözleşmelerinin bu davada yapılacak tazminat hesabında dikkate alınmasının mümkün olduğu, ancak sözleşmenin imza tarihi ile davalının eylemi nedeniyle gönderilen ihtarname tarihine kadar TL‘deki değer kaybının yasal faiz oranı ile uyarlanması gerektiği, buna göre davacının 388.665.44 TL. talep edilebileceği, ancak taleple bağlı kalınarak şimdilik talep edilen 10.000,00 TL maddi tazminata hükmetmek gerektiği, marka hakkı tecavüze uğrayan marka sahibi tecavüz fiilleri nedeniyle manevi tazminat isteyebileceği, tarafların ekonomik durumları, ihlal olunan hakkın mahiyeti, tecavüzün etkileri, tecavüzün ulaştığı kitle, fiilin ve kusurun ağırlığı, paranın satın alma gücü ibraz olunan belgeler ve eylemin gerçekleştirilme biçimi karşısında manevi tazminat miktarının 20.000,00 TL olarak saptanmasının hakkaniyete uygun olacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalı taraf eylemlerinin davacı tarafın tescilli marka hakkına tecavüz ettiğinin ve haksız rekabette bulunduğunun tespitine, tecavüzün men’ine, ref’ine, davalı tarafın kullandığı “…” ibareli her türlü ürün ve tanıtım vasıtası üzerindeki ibarelerin silinmesine, bu mümkün olmadığı takdirde bu ürünlere el konulup imha edilmesine, 10.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminatın 09.10.2018 tarihinden itibaren yürütülecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davalıların ticaret unvanlarında yer alan “…” ibaresinin silinmesine ve terkin edilmesine, kararın hüküm özetinin Türkiye genelinde yayınlanan bir gazetede masrafı davalılardan tahsip edilmek üzere ilan edilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalılar vekili, zaman aşımı defilerinin dikkate alınmadığını, davanın yetkisiz mahkemede görüldüğünü, ispatlanamayan ve oluşmayan maddi zarar sebebiyle maddi tazminat talebinin reddinin gerektiğini, bilirkişi raporlarında da tespit edildiği üzere müvekkili şirketlerin kullanıma son verdiklerini, bu nedenle de davanın reddinin gerektiğini, lisans sözleşmesinin uyarlanarak yapılan hesaplamanın fahiş olduğunu, faiz ve faiz başlangıç taleplerinin de fahiş olduğunu, manevi tazminat taleplerinin reddinin gerektiğini, ticaret sicilden müvekkili şirketlerin kuruluş kayıtlarının istenilmediğini, bu şirketlerin diğer müvekkili gerçek kişi tarafından kurulmadığını, dolayısıyla müvekkili … açısından davanın reddinin gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

GEREKÇE :Dava, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, meni ve ref’i, ticaret unvanının terkini ile maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 141. maddesinin 3. fıkrası uyarınca mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılmak zorundadır. HMK’nın 297. maddesinde ise hükmün hangi hususları kapsaması gerektiği düzenlenmiş olup buna göre mahkeme kararları, asgari olarak tarafların iddia ve savunmalarının özetlerini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılmasını ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri ihtiva etmelidir. Açıklanan hükümler birlikte değerlendirildiğinde, gerekçenin, bir hükmün olmazsa olmaz unsuru olduğu sonucuna varılmaktadır. Zira taraflar, ancak kararlara konulması gereken gerekçeler sayesinde hükmün hangi maddi ve hukuki nedene dayandırıldığını anlayabilirler. Ayrıca, karar aleyhine yasa yollarına başvurulduğunda da kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı gerekçe sayesinde denetlenebilir. Diğer bir deyişle, istinaf veya temyiz incelemesi ancak bir kararın gerekçe taşıması halinde mümkün olabilir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; davacı tarafça davalı Şirketlerin unvanlarından “…” ibaresinin terkini talep edilmiş olup, ilk derece mahkemesince de bu talebin kabulüne karar verilmiş ise de unvan terkini talebi yönünden hiçbir gerekçeye yer verilmediği gibi davalı Şirketlerin ticaret sicil kayıtları dahi dosyaya kazandırılmamıştır. Oysa yukarıda açıklandığı üzere tüm mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunlu olup, unvan terkini talebi yönünden ilk derece mahkemesi kararı gerekçeden yoksundur. Bu haliyle anılan yönden usulüne uygun ve denetime elverişli bir kararın varlığından söz edilemez.
Öte taraftan, davacı tarafça maddi ve manevi tazminatın yalnızca davalılar … ile … … AŞ’den müteselsilen tahsili istenilmiş olmasına rağmen mahkemece 6100 sayılı HMK’nın 26/1. maddesine aykırı şekilde talep aşılarak hüküm altına alınan maddi ve manevi tazminatın tüm davalılardan tahsiline karar verilmesi de doğru olmamıştır.
Kabule göre de; davacı tarafça 6769 sayılı SMK’nın 151-2/c maddesi uyarınca emsal lisans bedeline göre maddi tazminat talep edilmiş, mahkemece ise davacı tarafça sunulan emsal lisans sözleşmesinin imza tarihi ile davalının eylemi nedeniyle gönderilen ihtarname tarihi arasındaki TL değer kaybının yasal faiz uyarlanmak sonucu bulunan miktara, ihtar tarihinden dava tarihine kadar avans faizi işletilmiş ve bu şekilde maddi tazminat miktarı belirlenmiş olup, bu şekilde bir hesaplama yöntemi doğru değildir. Oysa, öncelikle davalının tecavüzün hangi tarihleri kapsadığının tespit edilmesi, bu dönem için uygulanabilecek bir emsal lisans sözleşmesinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi, emsal lisans sözleşmesinin tespiti halinde süre ve içerik yönünden somut olaya uygun olup olmadığının değerlendirilmesi, şayet uygun bir emsal lisans sözleşmesi bulunamaması halinde ise uzman bilirkişilerden bu değerin tespitinin istenilmesi, tüm bu incelemelere rağmen davacının zararının tespit edilememesi halinde ise TBK’nın 50. maddesi uyarınca hakkaniyete uygun bir maddi tazminatın hüküm altına alınması gerekirken, yazılı şekilde yerinde olmayan gerekçelerle maddi tazminat talebi konusunda karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Her ne kadar bölge adliye mahkemeleri, hukuki denetimin yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak, tahkikat sonucuna göre yeniden esas hakkında hüküm kurabilir ya da yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, veyahut kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verebilirse de somut olayda, unvan terkini talebi yönünden mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığının denetlenmesi mümkün olmadığından, ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine elverişli bir hüküm bulunmadığı gibi yukarıda belirtilen ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli deliller toplanmadığından, davalılar vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, kararın niteliğine göre davalılar vekilinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince davalılar vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ ile, Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 06/10/2020 tarih ve 2019/367 Esas – 2020/277 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davalılar vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davalı tarafça yatırılan 512,50 TL nispi istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davalılara iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 03/11/2022 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 02/12/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.