Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1586 E. 2022/1348 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1586
KARAR NO : 2022/1348
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/07/2020
NUMARASI : 2018/120 E. – 2020/184 K.

DAVACI : …
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 07/07/2020 tarih ve 2018/120 Esas – 2020/184 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili şirketin … sayılı ve “…” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalı şirketlerin bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…+şekil” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı Kuruma başvurduklarını, 2016/64264 kod numarasını alan başvuruya müvekkilince yapılan itirazına Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de YİDK tarafından reddine karar verildiğini, oysa müvekkili şirketin uzun yıllar süren emek ve yatırımlar sonucunda…’te, Türkiye ve Avrupa’nın günümüzdeki en büyük ev, ofis ve alışveriş – eğlence merkezlerinden biri olan … hayata geçirdiğini, bu ibareyi taşıyan seri markalarının olduğunu, müvekkili markasının tanınmış bulunduğunu, müvekkilinin “…” markaları üzerinde önceki yıllara dayanan üstün ve öncelikli hak sahibi olduğunu, dava konusu başvuru ile müvekkilinin markalarının iltibas oluşturacak düzeyde benzer bulunduğunu, davalı …’nin “…” esas unsurlu tescil denemeleri nedeniyle müvekkili ile arasındaki davalarda değişik mahkemelerin verdiği emsal kararlar ve değişik bilirkişiler raporlarının iddialarını teyit ettiğini ileri sürerek, YİDK’in 2018-M-496 sayılı kararının iptaline, dava konusu marka başvurusunun tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı… vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, davacı tarafın davaya konu markalar arasında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik olduğu, bu durumun da iltibasa neden olduğu iddiasının kesinlikle yerinde olmadığını, davaya konu markaların şekillerinin karıştırılmasının ilk bakışta dahi mümkün bulunmadığını, müvekkilinin, davacı şirketin toplumda tanınmışlık düzeyine erişmesi nedeniyle haksız yararlanmasından, şöhretini sömürmesinden veya davacı şirketin itibarını zedelemesinden söz edilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı Şirket, davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu… sayılı ve “…+şekil” ibareli marka başvurusu ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, dava konusu markanın, davacı markasının tanınmışlığından haksız bir yarar sağlamayacağı, markanın itibarına zarar vermeyeceği veya ayırt edici karakterini zedelemeyeceği, TürkPatent YİDK’nın 2018-M-496 sayılı kararının yerinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, müvekkilinin 2004 yılından bu yana… nezdinde tescilli, “…” ibaresini ihtiva eden seri ortak hizmet markaları ile davalının “…” esas ibareli marka başvurusunun, hem esas ibareleri yönünden, hem de markaların kapsamlarındaki hizmetler yönünden benzer oldukları, davalı marka başvurusunun …/ … benzerliğini özellikle öne çıkaracak bir şekilde yapıldığını, farklı olarak başvuruda yer verilen unsurların ise iltibas olgusunu ortadan kaldırmadığını, nitekim davalının “…” esas unsurlu tescil denemeleri nedeniyle açtıkları davalarda, değişik mahkemelerin emsal kararları, değişik bilirkişi raporları ve Yargıtay kararları ile haksızlığının ve iltibas olgusunun kabul edildiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davalı şirketlerin “…+şekil” ibaresinin 36,41,43 ve 44. sınıflarda marka olarak tescili için diğer davalı Kuruma başvurduğu, davacı Şirketin … sayılı ve “…”, “…+ şekil”, “… …”, “…”, “…”, “… …” “… …” ibareli markalarına dayalı olarak iltibas gerekçesiyle başvuruya itiraz ettiği, itirazın önce MDB tarafından reddedildiği, bu karara yönelik itirazın da YİDK’in 29.01.2018 tarih, 2018-M-496 sayılı kararıyla reddine karar verildiği, bu kararın davacı vekiline 06.02.2018 tarihinde tebliğ olunduğu anlaşılmıştır. Görüldüğü üzere iki aylık hak düşürücü süresi içinde açılan işbu davaya konu uyuşmazlık, davalı şirketlerin marka tescil başvurusunun, davacının itirazına mesnet markalarına 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzer olup olmadığıdır.
6769 sayılı SMK’nın geçici 1. maddesinin yollamasıyla somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 35. maddesi uyarınca tescil başvurusu yapılmış markanın 7 nci ve 8 inci madde hükümlerine göre tescil edilmemesi gerektiğine ilişkin itirazlar ilgili kişiler tarafından yapılır. Aynı KHK’nın
43. maddesinde de, markanın hükümsüzlüğünü, zarar gören kişilerin mahkemeden isteyebilecekleri hüküm altına alınmıştır.
Somut olayda, davacının itirazına mesnet … sayılı markalar ortak marka, diğer markalar ise davacıya ait markalardır. 556 sayılı KHK’nın 55. maddesinde ortak marka düzenlenmiş olup, buna göre üretim veya ticaret veya hizmet işletmelerinden oluşan bir grup tarafından kullanılan işaretler ortak markadır. Müteakip maddede ise bir ortak markanın tescili için başvuru ile birlikte markanın kullanılma usul ve şeklini gösterir bir teknik yönetmeliğin verilmesinin zorunlu olduğu, ortak marka teknik yönetmeliğinde, ortak markayı kullanmaya yetkili olan işletmeler belirtileceği düzenlenmiştir. Davacı vekilinin 30.05.2018 havale tarihli dilekçesine ekli ortak marka teknik yönetmeliğinin 4.3. maddesinde markaların süresini uzatma, yenileme, sınıf ekleme, tadil gibi konularda davacı Şirketin tek başına yetkili olduğunun düzenlemesi ile Türk Medeni Kanununun 693/3. maddesindeki düzenleme de gözetildiğinde, davacı Şirketin ortak olarak maliki bulunduğu söz konusu markaların korunması hususunda tek başına yetkili olduğu kabul edilerek, işin esasının incelenmesine geçilmiştir. Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/4970 E., 2017/6967 K., 2017/4577 E., 2019/1604 K. ve 2015/14551 E., 2017/2007 K. sayılı ilamlarında da davacı Şirketin söz konusu markaların korunması için tek başına hukuki yollara başvurabileceği kabul edilmiştir.
556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; davalı şirketlerin başvuruları kapsamında bulunan 36,41,43 ve 44. sınıfta yer alan hizmetler bulunmaktadır. Dosyada mevcut bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere davacının itirazına mesnet… sayılı markaların kapsamlarında yer alan hizmetlerle dava konusu başvuru kapsamında yer alan alan hizmetler aynı aynı/benzer/ilişkili hizmetler olduğundan emtia benzerliğine ilişkin koşul gerçekleşmiştir.
Marka işaretlerinin karşılaştırılmasına gelince; davacının itirazına mesnet olup emtia benzerliği de bulunan … sayılı markaların asli unsuru “…” ibaresidir. Zira bu markalarda yer alan “…” ibaresi bir yer adı olup ayırt ediciliğe etkisi olmadığı gibi yine markadaki şekil unsuru da ayırt edicilik taşımamaktadır. Dava konusu başvuru ise sol üst tarafında yer verilen bir kaplan resmi ile hemen altındaki “…” ibaresi ve bunların yanında konumlandırılmış “…” ibarelerinden oluşmaktadır. Başvuruda yer verilen “…” ibaresi İngilizce olup, Türkçe’de … anlamına gelmektedir. Yine başvuruda İngilizce olarak kullanılan “…” ibaresi çiftlik, “…” ibaresi ise yaşamak anlamındadır. Görüldüğü üzere başvuruda yer verilen kelimelerin anlamları itibariyle “…” ibaresi asli unsur olarak kullanılmıştır. Bir an için “…” ve “…” ibarelerinin anlamlarının ülkemizde bilinmediği kabul edilse dahi bu durum, “…” ibaresinin dava konusu başvurunun asli unsuru olduğu kabulünü değiştirecek nitelikte olmayıp, söz konusu ibarelerin hepsinin asli unsur olarak kabulü sonucunu doğuracaktır. Bu durumda, davacının itirazına mesnet yukarıda belirtilen markaların asli unsurunu oluşturan “…” ibaresinin, görsel, anlamsal ve işitsel olarak çok benzeri olan “…” ibaresinin dava konusu başvuruda da asli unsur olarak kullanılması, markalar arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerliğe yol açmış olup, başvuruda yer verilen diğer unsurlar, başvuruya yeterli ayırt ediciliği sağlamamıştır. O halde başvuru konusu ibare ile davacının itirazına mesnet yukarıda belirtilen markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğu sonucuna varılmıştır. Nitekim, davalı yabancı şirketin “… …”, “…+şekil” “… … …” ibareli marka başvurularının, davacı Şirkete ait markalarla iltibasa yol açacağına ilişkin ilk derece mahkemesi kararlarının onanmasına dair Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/4970 E., 2017/6967 K., 2017/4577 E., 2019/1604 K. ve 2015/14551 E., 2017/2007 K. sayılı kararları da aynı yöndedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiştir.
HMK.’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 07/07/2020 tarih ve 2018/120 Esas – 2020/184 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın KABULÜ ile YİDK’nın 2018-M-496 sayılı kararının İPTALİNE,
3-Dava konusu başvuru tescil edilmediğinden hükümsüzlük talebi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından, peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 4.490,00 TL bilirkişi ücreti, 485,14 TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 57,20 TL tebligat ve posta masrafı, 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından oluşan toplam 5.180,94 TL yargılama giderine, 35,90 TL peşin harç ve 35,90 TL başvurma harcı tutarı eklenerek oluşan toplam 5.252,74’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca belirlenen 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalıların uhdesinde bırakılmasına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin alınan 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 27/10/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 25/11/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip