Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1585 E. 2022/1382 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1585
KARAR NO : 2022/1382
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/09/2020
NUMARASI : 2018/489 E. – 2020/257 K.

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. ….
DAVANIN KONUSU : Tasarım Hakkına Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti,
Ref ve Men’i ile Maddi ve Manevi Tazminat

BİRLEŞTİRİLEN 2019/82 E, 2019/215 K.SAYILI DOSYA:
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI : …
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU :Tasarım Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 22/09/2020 tarih ve 2018/489 Esas – 2020/257 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraflarca istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili adına tescilli … sayılı “…” başlıklı, … tasarımı olduğunu, özellikle dalgalanan bayrak figürünün ve bayrağın bağlantılı olduğu ürünün masada dengeli bir şekilde durmasını sağlayan ayak kısmının tasarımda öne çıktığını, davalı …şirketine ait iş yerinde ve “www…com.tr” internet sitesinde müvekkil tasarımının çok benzerinin satışa arz edildiğinin tespit edildiğini, anılan davalının ilgili ürünleri, diğer davalı Şirketten faturalı olarak aldıklarını, asıl üreticinin İkba şirketi olduğunu bildirdiğini, üretim ve satış fiillerinin ayrı ayrı şahıs ve şirketler tarafından gerçekleştirilmesi halinde, her iki şahıs/şirketin müştereken ve müteselsilen eylemlerden sorumlu olacağını, davalı şirketlerin hiçbir hakları olmadığı halde müvekkili Şirket adına tescilli çok tanınmış bayrak tasarımının çok benzerini üretip kamuya arz etmelerinin, müvekkilinin tasarım hakkına açıkça tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek, davalı şirketler tarafından gerçekleştirilen fiillerin müvekkilinin tasarım hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, bu fiillerin ref ve men’ine, şimdilik 1.000,00 TL maddi, 30.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren en yüksek banka reeskont faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, hükmün ilanına karar verilmesine talep ve dava etmiştir.
Davalı ….. Ltd. Şti. vekili, davacının kötü niyetli hareket ettiğini, 6769 sayılı Kanunun 58/4-ç maddesi uyarınca Paris Sözleşmesinin 2nci mükerrer 6ncı maddesi kapsamında yer alan hükümranlık alametlerini içeren tasarımların koruma kapsamı dışında olduğunu ve tescil edilemeyeceğini, müvekkilinin satışa sunduğu … ürünlerinin diğer davalı şirket tarafından üretildiğini, müvekkilinin de bu davalıdan 3 farklı kaideli ve ahşap kutulu olarak 03.11.2018 tarihinde 50 adet ürün satın aldığını, bu ürünlerin yüzlerce adet satıldığı ve davacının bu nedenle gelir kaybına uğradığı iddiasının doğru olmadığını, müvekkilince satışa sunulan ürünlerle davacı tasarımlarının benzer olmadıklarını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı…. Ltd. Şti. vekili, davacı tasarımının bir kaide ve bir Türk Bayrağından oluşan iki parçanın bir araya gelmesiyle oluşan birleşik bir ürüne ilişkin olduğunu, birleşik ürünün korumadan yararlanabilmesi için kanunda düzenleme bulunduğunu, davacı tasarımının bu düzenlemeler dışında kaldığı için korumadan faydalanamayacağını, davacı tasarımının esaslı unsurunun … olduğunu, Sınai Mülkiyet Kanununun 58/4-ç hükmü gereğince hükümranlık alametlerinin sınai mülkiyet kapsamında korumadan yararlanamayacağını, dava konusu birleşik ürüne ilişkin olarak Türk Bayrağından oluşan kısmının bizatihi Paris Sözleşmesinin 2. Mükerrer 6. Maddesi, Sınai Mülkiyet Kanununun 58/4-ç maddesi ve … Kanununun 7. maddesi kapsamında tescile ve tasarım korumasına tabi olmadığını, bu parçanın gerek müvekkili gerekse de aynı sektörde faaliyet gösteren diğer tüm şirketler tarafından uzun yıllardan bu yana üretildiğini ve pek çok üründe kullanıldığını, birleşik ürün vasfındaki tescil konusu ürünün yenilik ve ayırt edicilik unsurlarını taşımadığını savunarak, davanın reddini istemiş, birleşen davada ise asıl davada dayandığı hususlara dayanarak davalı adına … sayı ile tescilli tasarımın hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili, müvekkilinin tesciline konu edilen tasarımın üst kısmının bayrak şeklinde tasarlandığını fakat bu kısımda kesinlikle hiçbir ülkenin sembolünün, dini veya milli kültürü simgeleyen şekiller vb. görsel özelliklerin yer almadığını, tasarımda yer alan dalgalanan bayrak figürü üzerinde hiçbir hükümranlık sembolünün yer almadığını, bu yöndeki davacı iddialarının yersiz olduğunu, tasarımı meydana getiren dalgalanan bayrak figürü ve ürünün masada dengeli durmasını sağlayan kaidenin bir bütün olarak tescile konu edildiğini, yenilik kriteri aranırken tasarımın bütününe bakılması gerektiğini, tasarımın her bir unsuru sıradan olabilirken tasarımcının bunları bir araya getirme konfigürasyonunun yeni olabileceğini, müvekkil tasarımının yeni ve ayırt edici olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacı ürününün iki ayrı parçadan oluşan bir birleşik ürün olduğu, masa üstünde konumlandırmayı sağlayan bir kaide ve kaide üzerine monte edilmiş dalgalanan bayrağı temsil eden parça olduğu, tasarım tescili incelendiğinde birleşik ürünün bir parçasının tasarımına tescil alınmadığı, ürünün tümünün oluşturduğu görünüme tescil alındığı, hal böyle olunca tasarımın parçalarının ayrı ayrı yenilik ve ayırt edici nitelik taşıyıp taşımadığının değil, tasarımın genelinin bu nitelikleri taşıyıp taşımadığının göz önüne alınması gerektiği, tasarımın tümünün yenilik ve ayırt edicilik niteliklerini ortadan kaldıracak herhangi bir unsur görülmediği, tasarımda herhangi bir hükümranlık alametinin ve bu kapsam dışında kalan ancak kamuyu ilgilendiren, dinî, tarihî ve kültürel değerler bakımından halka mal olmuş ve ilgili mercilerin tescil izni vermediği işaretlerin, armaların, nişanların veya adlandırmaların uygunsuz kullanımının bulunmadığı, tasarımın üst kısmında yer alan dalgalanan bayrak görünümüne sahip parçanın herhangi bir hükümranlığı işaret etmediği, hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı, davalı tasarımının davacı tasarımı karşısında yeni ve ayırt edici olmadığı, davalı tarafından davacının tasarım haklarına tecavüzde bulunulduğu, davalı …’nın dava konusu üründen kaç adet sattığı konusunda kesin bir tespit yapılamadığı, 252 adet ürünün “muhtemel satış miktarı” olarak belirtildiği dikkate alındığında, bu davalı açısından SMK madde 151/2-a ve TBK. madde 50 uyarınca 1.000,00 TL maddi tazminatın uygun olacağı, davalı …’in diğer davalıdan 50 adet ürün satın aldığı, davalı kayıtlarına göre dava konusu üründen 1 adet satıldığı, diğer 12 adet ürünün, bir kısmının kırıldığının, bir kısmının ise hediye olarak verildiğinin savunulduğu, bu beyanı ispatlayacak belge olmadığından, satılan ürünün 13 adet olarak dikkate alınmasının uygun olacağı, buna göre yoksun kalınan kazancın 1.658,80 TL olarak belirlendiği, tarafların ekonomik durumları, ihlâl olunan hakkın mahiyeti, tecavüzün etkileri, tecavüzün ulaştığı kitle, fiilin ve kusurun ağırlığı, paranın satın alma gücü, ibraz olunan belgeler ve eylemin gerçekleştirilme biçimi karşısında manevî tazminat miktarının 10.000,00 TL olarak saptanmasının hakkaniyete uygun olacağı gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüne, davalıların eylemlerinin davacı tarafın tescilli tasarım hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, tecavüzün men’i ve ref’i ile haksız rekabetin ortadan kaldırılmasına, tescilli tasarıma tecavüz teşkil eden ürünlerin ve üretime ilişkin kalıpların toplatılmasına, üretimin ve satışın önlenmesine, SMK 151/2-a ve BK 50/2 maddesi uyarınca 1.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren yürütülecek banka reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacıya verilmesine, 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yürütülecek banka reskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacıya verilmesine, kararın hüküm özetinin Türkiye genelinde yayınlanan bir gazetede masrafı davalılardan tahsip edilmek üzere ilan edilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, mahkemece takdir edilen manevi tazminatın çok düşük olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının manevi tazminat yönünden kaldırılmasını ve manevi tazminat talebinin tümden kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı birleşen davada davacı … … Ltd. Şti. vekili, tescil konusu ürünün dalgalanan … olduğunu, SMK 58/4-ç ve 64/6-ç, Paris Sözleşmesi’nin 2. mükerrer 6 ve 2893 sayılı … Kanunu gereğince davacı tasarımının hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğunu, davacı ürününün bayrak vasfında değil, dekoratif obje olduğu kabul edilir ise de bu ürünün alelade kırmızı renkli metal bir obje olması karşısında müvekkili ürününün ayırt edicilik vasfının bulunduğunun kabulünün gerektiğini, kaide ve bayrak formundan oluşan iki ayrı ürünün oluşturduğu bileşik ürünün ayırt edicilik niteliğini taşıdığı yönündeki bilirkişi görüşünün de hatalı olduğunu, davacının tasarımına konu ettiği tablayı müvekkili şirketten temin ettiğinin de dikkate alınmadığını, davacının maddi zarara uğradığını ispat edemediğini, hükmedilen manevi tazminatın fahiş olduğunu, hükmün ilanı koşullarının oluşmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı ….. Ltd. Şti. vekili, bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmamasına rağmen itirazları dikkate alınmaksızın eksik inceleme ile hüküm tesis edildiğini, müvekkilinin satışa sunduğu ürünün, davacı firma adına tescilli ürün olmadığını, müvekkili ürününde tasarım olarak bayrak imgelendiğini, 6769 Sınaî Mülkiyet Kanununun 58/4-ç bendi uyarınca, Paris Sözleşmesinin 2nci mükerrer 6ncı maddesi kapsamında yer alan hükümranlık alametlerini içeren tasarımların koruma kapsamı dışında olduğunu ve tescil edilemeyeceğini, ilgili objelerde kullanılan malzeme, üstünde bulunan yazı, imge, unsurların birbirinden farklı olduklarını, müvekkilince bir adet ürün satılmasına karşın 13 adet ürün üzerinden maddi tazminat hesaplanmasının doğru olmadığını, manevi tazminat tutarının fahiş olduğunu, koşulları oluşmamasına rağmen hükmün ilanına karar verilmesinin de hukuka aykırı bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :Asıl dava, tasarım hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, refi ve meni ile maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkin olup, birleşen dava ise tasarım hükümsüzlüğüne ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Birleşen davada, asıl davaya dayanak teşkil eden … sayılı tasarımın hükümsüzlüğü talep edildiğinden ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6769 sayılı SMK’nın 79/1. maddesinde, tasarımın hükümsüzlüğüne ilişkin kararın geçmişe etkili olacağı ve tasarıma bu Kanunla sağlanan korumanın hiç doğmamış sayılacağı düzenlendiğinden, öncelikle birleşen davadaki hükümsüzlük talebinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Dava konusu tasarım, masa üstünde konumlandırmayı sağlayan bir kaide ile kaide üzerine monte edilmiş dalgalanan bayrağı temsil eden iki parçadan oluşan bir birleşik üründür. Dava konusu tasarımın birleşik bir ürün olduğu da gözetildiğinde tümü itibariyle değerlendirilmesi gerekli olup, buna göre dava konusu tasarımın yenilik ve ayırt edicilik niteliklerini ortadan kaldıran bir delilin dosyaya sunulmadığı, diğer bir deyişle dava konusu tasarımın yenilik ve ayırt edicilik niteliklerini taşıdığı dosyaya sunulan bilirkişi raporundan anlaşılmıştır. Öte yandan, dava konusu tasarımda, herhangi bir hükümranlık alametinin veya bu kapsam dışında kalan ancak kamuyu ilgilendiren, dini, tarihi ve kültürel değerler bakımından halka mal olmuş ve ilgili mercilerin tescil izni vermediği işaretlerin, armaların, nişanların veya adlandırmaların uygunsuz kullanımı da söz konusu değildir. Zira tasarımın üst kısmında yer verilen dalgalanan bayrak görünümüne sahip parça, herhangi bir ülke bayrağını işaret etmemektedir. Dava konusu tasarımın hükümsüzlüğünü gerektiren başkaca bir husus da iddia ve ispat edilemediğinden, birleşen davaya konu tasarımın hükümsüzlüğü koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmış, ilk derece mahkemesince de bu yönde hüküm kurulduğundan, davalı birleşen davada davacı Şirket vekilinin, birleşen davaya yönelik istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Asıl davada kurulan hükme yönelik istinaf itirazlarının incelenmesine gelince; dava konusu uyuşmazlığa uygulanması gereken 6769 sayılı SMK’nın 81. maddesinde, tasarım sahibinin izni olmaksızın bu Kanun hükümlerine göre koruma kapsamındaki bir tasarımın kullanıldığı veya uygulandığı ürünün aynısını veya genel izlenim itibarıyla ayırt edilemeyecek kadar benzerini üretmek, piyasaya sunmak, satmak, sözleşme yapmak için öneride bulunmak, ticari amaçla kullanmak veya bu amaçlarla bulundurmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak fiillerinin, tasarım hakkına tecavüz sayıldığı düzenlenmiştir. Aynı Kanunun 58. maddesinde ise koruma kapsamı ve koruma dışı hâller hüküm altına alınmıştır. Buna göre tasarım sahibi, kendi tasarımına kıyasla ayırt edici niteliğe sahip olmayan tasarımlara karşı bu Kanundan doğan haklarını kullanabilir. O halde, bir tasarımın aynısının veya genel izlenim itibariyle ayırt edilemeyecek kadar benzerinin ticari amaçlarla piyasaya sunulması tasarım hakkına tecavüz teşkil edecektir. Ayırt edicilik ise SMK’nın 56. maddesinde düzenlenmiştir. Bu kapsamda, bir tasarımın bilgilenmiş kullanıcı üzerinde bıraktığı genel izlenim; kamuya sunulmuş herhangi bir tasarımın aynı kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimden farklı ise bu tasarımın ayırt edici niteliğe sahip olduğu kabul edilir. Ayırt edici niteliğin değerlendirilmesinde, tasarımcının tasarımı geliştirmede sahip olduğu seçenek özgürlüğünün derecesi dikkate alınmalıdır.
Ayırt edici niteliğin değerlendirmesinde görüşleri dikkate alınması gereken bilgilenmiş kullanıcı, tasarımı kullanarak bilgi sahibi olmuş, tasarımı tanıyan, deneyim sahibi kullanıcı demektir (Tekinalp, Ünal, Fikri Mülkiyet Hukuku, Beşinci Bası, S:677-678). Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 08.03.2022 tarih, 2020/7358 E., 2022/1612 K. sayılı ilamında ise bilgilenmiş kullanıcının, o ürün grubunda uzman olan kişileri değil, ancak tasarıma konu ürünün kullanıcıları arasında bulunan ve genel kitleye nazaran ürünlerin dış görünüşüne değer veren yeteri kadar bilgi sahibi, titiz ve dikkatli kişileri ifade ettiği açıklanmıştır.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; yukarıda da belirtildiği üzere davacıya ait … sayılı tasarım, masa üstünde konumlandırmayı sağlayan bir kaide ile kaide üzerine monte edilmiş dalgalanan bayrağı temsil eden iki parçadan oluşan bir tasarımdır. SMK’nın 58/4 maddesinde, kamu düzenine veya genel ahlaka aykırı tasarımlar ve Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesi kapsamında yer alan hükümranlık alametleri ile bu kapsam dışında kalan ancak kamuyu ilgilendiren, dinî, tarihî ve kültürel değerler bakımından halka mal olmuş ve ilgili mercilerin tescil izni vermediği işaretlerin, armaların, nişanların veya adlandırmaların uygunsuz kullanımını içeren tasarımların, koruma kapsamı dışında kaldığı hüküm altına alınmıştır. Bu kapsamda …’nın tasarım olarak tescili de, kamu düzenine aykırılık teşkil ettiğinden koruma kapsamında değildir. Nitekim, davacı tarafa ait tasarım da önce … şeklinde başvuruya konu edilmiş, TÜRKPATENT tarafından bu şekilde tescilin mümkün olmadığının bildirilmesi üzerine davacı tasarımı mevcut haliyle tescil edilmiştir. O halde, …’nın tasarım olarak koruma kapsamında kalması mümkün olmayıp, davacı tarafın da … şeklinde tescil ettiremediği tasarımdan, …’nda yer alan ay yıldızı çıkararak tasarım tescilini sağladığı gözetildiğinde, bu tasarıma dayalı olarak davacının, davalıların bayrak ve kaide şeklindeki kullanımlarına engel olamayacağı kanaatine varılmıştır. Zira aksinin kabulü halinde, SMK’nın 58/4 maddesi uyarınca koruma kapsamı dışında kalan … üzerinde davacıya koruma sağlanmış olur ki bu durum, yukarıda açıklanan yasa hükümleri ile bağdaşmaz.
Öte yandan, bir an için davacı adına tescilli tasarımın zaten herhangi bir ülke bayrağını işaret etmediği, koruma kapsamının kaide ile üzerindeki dalgalanan bayrak şekli ile sınırlı olduğu düşünülebilir ise de, söz konusu ürünün niteliği gözetildiğinde seçenek özgürlüğünün çok geniş olmadığı, bilgilenmiş kullanıcının, bu tür ürünlerin satıldığı yerlerdeki satış elemanları olarak kabul edilebileceği, davacı tasarımındaki dalgalanma şekli ile davalıların ürünlerindeki bayrağın dalgalanma biçimlerinin farklı olması ve özellikle davalı ürünlerinde, davacı tasarımından farklı olarak …’nın yer alması karşısında bu ürünlerin bilgilenmiş kullanıcı üzerinde bıraktığı genel izlenimin, davacı adına tescilli tasarımın aynı kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimden farklı bulunduğu, buna göre davalı taraf ürünlerinin, davacı adına tescilli tasarımın ayırt edilemeyecek kadar benzeri olmadığı sonucuna varıldığından, bu yönden de davacı tasarımlarına tecavüzün bulunmadığı değerlendirilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesince, asıl davada davacı adına tescilli tasarıma tecavüzün bulunmadığı kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yerinde olmayan gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, davacı vekilinin asıl davada hüküm altına alınan manevi tazminatın miktarına yönelik istinaf başvurusu yerinde görülmemiş, davalılar vekillerinin istinaf itirazları ise yerinde bulunmuş ve HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Asıl davada davacı-birleşen davada davalı … vekilinin asıl davada kurulan hükme yönelik istinaf başvurusu ile asıl davada davalı-birleşen davada davacı … vekilinin birleşen davada kurulan hükme yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Asıl davada davalılar … vekili ile … vekilinin asıl davada kurulan hükme yönelik istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca KABULÜ ile Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 22/09/2020 tarih ve 2018/489 Esas – 2020/257 Karar sayılı kararın KALDIRILMASINA,
3-Asıl davanın REDDİNE,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken maddi tazminat yönünden 80,70 TL, manevi tazminat yönünden 80,70 TL ve değere tabi olmayan maddi talepler yönünden ise 80,70 TL olmak üzere toplam 242,10 TL maktu karar ve ilam harcından, peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 206,20 TL bakiye karar ve ilam harcının davacı Şirketten tahsili ile hazineye irad kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı … tarafından istinaf yargılamasında yapılan 38,90 TL posta masrafı, 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan toplam 187,50 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
7-Davalı … tarafından asıl dava yönünden herhangi bir masraf yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden reddedilen maddi tazminat talebi yönünden 1.000,00 TL, manevi tazminat talebi yönünden 15.000,00 TL ve değere tabi olmayan talepler yönünden 15.000,00 TL olmak üzere toplam 31.000,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
9-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
10-Birleşen davanın REDDİNE,
11-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından, peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL bakiye karar ve ilam harcının, birleşen davada davacı …nden alınarak hazineye irad kaydına,
12-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
13-Davalı tarafından birleşen dava yönünden herhangi bir masraf yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
14-Davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden ve birleşen dava yönünden Dairemizce ilk derece mahkemesi tarafından verilen karar yerinde bulunduğundan, ilk derece mahkemesi karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca belirlenen 4.910,00 TL vekalet ücretinin davacı …nden alınarak davalıya verilmesine,
15-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
16-Harçlar Kanunu uyarınca asıl dava yönünden alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın, asıl davada davacı …nden alınarak hazineye irad kaydına,
17-Birleşen dava yönünden Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, asıl davada davalı birleşen davada davacı … tarafından yatırılan 179,00 TL harçtan mahsubu ile hazineye irat kaydına, asıl dava yönünden anılan Şirketin istinaf başvurusu kabul edildiğinden bakiye 98,30 TL harcın anılan Şirkete iadesine,
18-Asıl davada davalı … Tarafından peşin olarak yatırılan 179,00 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde anılan davalıya iadesine,
19-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 03/11/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 02/12/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip