Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1553 E. 2022/1347 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2020/1553 – 2022/1347
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1553
KARAR NO : 2022/1347
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/10/2020
NUMARASI : 2020/75 E. – 2020/262 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : Maddi ve Manevi Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 01/10/2020 tarih ve 2020/75 Esas – 2020/262 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı …vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili …’in davalı ile grup şirket olan ….’ne ait dershane ve temel lisede matematik öğretmeni olarak 12.08.2003 – 21.07.2017 tarihleri arasında çalıştığını, aynı zamanda matematik zümre başkanlığı görevini de yürüttüğünü, müvekkilinin ülke genelinde tanınan bir matematik öğretmeni ve aynı zamanda da yazar olduğunu,…(… ile birlikte); … (… ile birlikte); 3-…(… ile birlikte);… (… ile birlikte); … isimli eserlerin hak sahibi bulunduğunu, davalı şirket tarafından bu eserlerin bir kısmında müvekkilinin ismi belirtilmek kaydı ile bir kısmında da belirtilmeden yayımlandığını, ancak müvekkile hak sahipliğinden dolayı ödenmesi gereken tazminatların ödenmediğini ileri sürerek, FSEK’in 68. maddesi kapsamında müvekkilin hak sahibi olduğu eserlerin piyasa rayici ile belirlenecek olan telif tazminatının 3 katı olacak şekilde müvekkilin davalıdan olan alacağının belirlenmesine, alacağı belirlendikten sonraya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile bu şekilde belirlenecek maddi tazminat için şimdilik alacak belirsiz olduğu için HMK’nın 107. maddesi uyarınca 1.000,00 TL’nin ve 50.000,00 TL manevi tazminatın 21.11.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının hizmet akdi ile çalıştığından 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 18/2.maddesi gereğince herhangi bir hak talebinde bulunamayacağını, davacı ile diğer öğretmenler tarafından birlikte hazırlanan dokümanların, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında hukuken yeni bir eser olmayıp, matematik alanındaki bilimsel çalışmaların eğitim ve sınav müfredatına girmiş olan kısmının derlemesi niteliğinde bulunduğunu, müvekkili Şirket tarafından basılmış, yayınlanmış davacıya ait bir bilimsel ve/veya akademik çalışma bulunmadığını, davacı tarafından yapılan çalışmaların, davacının işinden ve işinin gerekliliğinden kaynaklanan çalışmalar olduğunu, müvekkil şirket tarafından davacının yaptığı çalışmalara ilişkin tüm ücretlerin hizmet sözleşmesi kapsamında ödendiğini, davacının hizmet akdi ile çalıştığı süreç boyunca yaptığı çalışmalara ilişkin 2 adet sözleşme de bulunduğunu ve davacının, FSEK uyarınca eser sayılan veya sayılmayan tüm çalışmalarından kaynaklanan haklarını….’ne devrettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, “…”, “…”, “…”, “…”, “…” ve “…” isimli kitapların 5846 sayılı FSEK md.2/1 kapsamında ilim ve edebiyat eseri olduğu, “…”, “…”, “…”, “…”, isimli eserler üzerinde diğer yazarlarla birlikte davacı …’in eser sahibi olduğu, dava konusu “…” ve “…” isimli eserlerin eser sahiplerinin tespit edilemediği, “…”, “…”, “…”, “…”, isimli eserler üzerinde diğer yazarlarla birlikte davacı …’in eser sahibi olarak manevi ve mali haklarının bulunduğu, mali hakları kullanma yetkisininde “…”, “…”, “…”, “…”, isimli eserlerin sahiplerini bir araya getiren davalıda olduğu, mali haklarını kullanma yetkisinin davacıda olmadığı, FSEK’in 10/son maddesi kapsamında hazırlanmış dahi olsa, eser ile ilgili manevi hakların sahibinin eseri vücuda getiren yazarlar olarak kalmaya devam edeceği, mali hakları kullanma yetkisinin sahibi olan ve bir araya getiren konumunda bulunan davalının mali hakların kullanılması için gerekli olduğu ölçüde manevi hakları da kullanabileceği, ancak manevi haklara tecavüz oluşturacak eylemlerden de kaçınmasının zorunlu olduğu, eserlerin basılarında davacı ismine yer verilmiş olduğundan, belirtilen basılarda davacı adının yer alması nedeniyle manevi hakkına (FSEK m.15) tecavüz edilmiş olmadığı, yukarıda da ifade edildiği üzere mali hakları kullanma yetkisine sahip olan şirketin veya onun izni ile eseri çoğaltıp yayan kişinin eser ile ilgili umuma arz yetkisini kullanmasının mümkün ve gerekli olduğu, zira aksi halde sahip olduğu mali yetkilerden yararlanmasının zaten mümkün olamayacağı, bu nedenle davacı vekilinin eserlerin izinsiz kamuya sunulduğuna yönelik iddiasının da kabul edilemeyeceği, davacı vekilinin başkaca bir manevi hak ihlali iddiasında bulunmadığı, zaten anılan eserlerin niteliği gereği güncelliğinin her basıda gözetilmesinin gerektiği, mali hakları kullanma yetkisine sahip olan kişinin çoğaltma, işleme ve yayım tekniği gereği zaruri görülen değiştirmeleri yapma yetkisinin yasadan doğduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporuna her iki tarafça da itiraz edilmesine rağmen mahkemece ek bir inceleme yapılmadığını, müvekkil ile davalı kurum arasında herhangi bir iş sözleşmesi bulunmadığını, müvekkilinin iş sözleşmesinin dava dışı …. ile imzalandığını, bu nedenle belirtildiği gibi FSEK 18/2 kapsamında mali hakların kullanma yetkisinin davalı kurumda olmasının mümkün bulunmadığını, iş akdi kapsamında müvekkilinin görevinin sadece matematik öğretmeni olarak derslere girmek ve matematik eğitimi vermek olduğunu, müvekkilinin görev tanımı içerisinde matematik eserleri meydana getirmenin bulunmadığını, … isimli eserlerin eser sahibinin müvekkili olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :Dava, FSEK’e dayalı telif tazminatı ile manevi tazminat istemlerine ilişkin olup, yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere ilk derece mahkemesince, davacının hak sahibi olduğunu ileri sürdüğü eserlerin mali haklarını kullanma yetkisinin, FSEK’in 10/son. maddesi uyarınca davalıya ait olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili, dava dilekçesinde listelenen eserlerin müvekkili tarafından oluşturulduğunu, bu eserlerin bir kısmında müvekkilinin adı belirtilerek, bir kısmında ise adı belirtilmeksizin davalı tarafından yayınlandığını, ancak müvekkiline hak sahipliğinden kaynaklanan tazminatların ödenmediğini, dolayısıyla tazminatların ödenmesi için işbu davanın açılmasının zorunlu hale geldiğini ileri sürmüş olup, bu haliyle davacının talebinin neye ilişkin olduğu, hangi haklarının ihlal edildiğinin ileri sürüldüğü, eser sahipliğinden kaynaklanan mali ve manevi haklarının ihlali nedeniyle mi yoksa eserleri hazırlaması karşılığında telif ücreti için mi eldeki davanın açıldığı açık değildir. Zira dava dilekçesinde davacı taraf, bu eserlerin bir kısmının, müvekkilinin ismine yer verilerek yayınlandığını belirtmiş olup, ismine yer verilerek yayınlanan eserlerden dolayı hangi nedenle maddi ve manevi tazminat istendiği hususunda bir açıklama yapılmamıştır. Bu durumda mahkemece, öncelikle HMK’nın 31. maddesinde düzenlenen hakimin davayı aydınlatma görevi kapsamında, davacıya dava dilekçesinin açıklattırılması ile dava konusunun kesin olarak tespiti yapılmalıdır.
Öte yandan, 5846 sayılı FSEK’in 10. maddesi “Birden fazla kimsenin iştirakiyle vücuda getirilen eser ayrılmaz bir bütün teşkil ediyorsa, eserin sahibi, onu vücuda getirenlerin birliğidir. Birliğe adi şirket hakkındaki hükümler uygulanır. Eser sahiplerinden biri, birlikte yapılacak bir muameleye muhik bir sebep olmaksızın müsaade etmezse, bu müsaade mahkemece verilebilir. Eser sahiplerinden her biri, birlik menfaatlerine tecavüz edildiği takdirde tek başına hareket edebilir. Bir eserin vücuda getirilmesinde yapılan teknik hizmetler veya teferruata ait yardımlar, iştirake esas teşkil etmez. Birden fazla kimsenin iştiraki ile vücuda getirilen eser, ayrılmaz bir bütün teşkil ediyorsa bir sözleşmede veya hizmet şartlarında veya eser meydana getirildiğinde yürürlükte olan herhangi bir yasada aksi öngörülmediği takdirde birlikte eser üzerindeki haklar eser sahiplerini bir araya getiren gerçek veya tüzel kişi tarafından kullanılır. Sinema eseri ile ilgili haklar saklıdır.” hükmünü haizdir.
Somut olayda dava dilekçesinde, tazminat talep edilen kitaplar üzerinde davacı ile birlikte dava dışı kişilerin de hak sahibi olduğu ileri sürülmüş olup, eserden doğan hakların ihlali sebebi ile açılan tazminat davalarında, eser birliğine adi şirket hükümleri uygulanacaktır. Eser sahipleri arasında adi ortaklık ilişkisi olduğunda, eser sahiplerinden her birisinin tek başına esere vaki tecavüzün önlenmesini talep etme hakkı olmakla birlikte, tek başına tazminat talep etme hakkı bulunmamaktadır. Bu itibarla mahkemece, davacı ile dava dışı eser sahipleri arasında birlikte eser sahipliğinin söz konusu olup olmadığının tespiti ile şayet birlikte eser sahipliği mevcut ve davacı tarafça da telif ücreti değil hak ihlali nedeniyle tazminat talep edilmekte ise eser sahipleri arasında adi ortaklık ilişkisi bulunduğundan, davacının tek başına esere vaki tecavüzün önlenmesini talep etme hakkı olmakla birlikte, tek başına tazminat talep etme hakkının bulunmadığı, bu hakkın ancak diğer eser sahipleri tarafından davacıya verilecek bir muvafakatname ile ya da eser sahipleri arasındaki adi ortaklık ilişkisini temsil etmek üzere bir temsilci atanması sağlanmak suretiyle, bu temsilci tarafından kullanılabileceği nazara alınarak, davacı tarafça ileri sürülen talep türleri itibariyle dava şartlarından olan aktif dava ehliyeti konusunda bir değerlendirme yapılmaksızın, davanın esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi de doğru olmamıştır.
Son olarak, davacı ile davalı arasında herhangi bir iş sözleşmesi bulunmadığı ileri sürülmüş olup, mahkemece bu hususta bir inceleme yapılmadan, eserlerin sahiplerini bir araya getirenin davalı olduğu gerekçesiyle, eserlerin mali haklarını kullanma yetkisinin davalıya ait olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Bu durumda, davacı ile davalı ve diğer eser sahipleri arasında bir iş ilişkisi bulunup bulunmadığı, iş ilişkisi bulunmuyorsa davalının ne şekilde davalıları bir araya getirdiği hususları da araştırılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu yönden taraf delilleri toplanıp değerlendirilmeden karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
O halde ilk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan eksikliklerin giderilmesi, sonucuna göre taraf delillerinin değerlendirilmesi ve davacının talep edebileceği miktar hakkında bilirkişi incelemesi yaptırılması, oluşacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
HMK’nın 341. vd. maddelerinde bir kanun yolu olarak düzenlenen istinafın amacı, ilk derece mahkemesince verilen kararın denetlenmesi ve kararın yerinde görülmemesi halinde yeniden yargılama yapılarak hüküm kurulmasıdır. Burada, temyizden farklı olarak ilk derece mahkemesi kararı yalnızca hukuka uygunluk yönünden değil maddi yönden de denetlenmektedir. İlk derece mahkemesi kararı yerinde değilse kural olarak istinaf mahkemesinin, ilk derece mahkemesinin kararını kaldırması ve ilk derece mahkemesi yerine gerekirse yeniden yargılama da yaparak karar vermesi gerekir. Ancak, HMK’nın 353/1-a. maddesinde düzenlenen yargılamaya ilişkin bazı temel usul hatalarının bulunması halinde ise istinaf incelemesi sonunda yeniden karar verilmesi söz konusu olmayıp, kararın kaldırılarak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli deliller toplanmadan veya değerlendirilmeden karar verilmiş olması hali de düzenlenmiştir. Gerçekten de ilk derece mahkemesince, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli deliller toplanmadan veya değerlendirilmeden karar verilmesi ve delillerin ilk defa istinaf aşamasında değerlendirilmesi halinde taraflar, maddi vakıa denetimi yönünden iki dereceli incelemeden mahrum kalacak ve adil yargılanma hakkının unsurlarından olan hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilecektir. Somut olaya bu açıdan bakıldığında, davacının talebi kesin olarak belirlenmemiş ve buna göre uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli deliler toplanmamış ve değerlendirilmemiştir. Bu itibarla, yapılan açıklamalar çerçevesinde mahkemece, inceleme ve değerlendirme yapılması gerektiğinden ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ ile, Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 01/10/2020 tarih ve 2020/75 Esas – 2020/262 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafça yatırılan 54,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
8-Kararın niteliğine göre, İİK’nın 36. maddesi uyarınca icranın geri bırakılması kararı için davacı tarafından yatırılan 7.329,66 TL nakdi teminatın iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 27/10/2022 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 25/11/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.