Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1552 E. 2022/1177 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1552
KARAR NO : 2022/1177
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/06/2020
NUMARASI : 2019/193 E. – 2020/149 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Marka ile ilgili Kurum Kararı İptali, Hükümsüzlük

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 25/06/2020 tarih ve 2019/193 E. – 2020/149 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkili şirketin 2010/72806, 2013/16703, 2012/42457, 2011/69814, 2012/42451, 2010/72805, 2012/42539, 2002/19144, 2013/16701, 2012/42480, 2002/14738, 2013/16613, 2011/69586 sayılı “…” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalı şirketin bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki 2017/111758 başvuru numaralı “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı … Kurumuna başvurduğunu, başvuruya yaptıkları itirazın Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından nihai olarak reddedildiğini, oysa müvekkili şirketin “…” esas ibareli seri markalarının tescil tarihlerinden bu yana süt ve süt ürünleri başta olmak üzere tescilli oldukları sınıflarda hâlihazırda yoğun, çekişmesiz ve kesintisiz olarak kullandığını, iltibas değerlendirmesinin çatı markalarından bağımsız olarak yapılması gerektiğini, davalının başvurusunun da “…” sesinden türetildiğini, başvurunun görsel olarak hiçbir ayırt ediciliğinin bulunmadığını, hedef kitlesinin çocuklar olduğunu, ortalama tüketici kitlesinin bir kısmında dahi karıştırılma ihtimalinin varlığının yeterli olduğunu, başvurunun müvekkilinin tanınmış markalarını sulandıracağını ve kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, YİDK’nın 2019-M-1539 sayılı kararının iptaline ve başvurunun hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Kurumu vekili, YİDK kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı vekili, davalı markasında yer alan … ibaresinin “süper” kelimesinin vurgulu telaffuzu olan “…” ibaresi referans alınarak türetildiğini, müvekillinin 29. sınıf mallar için tescilli 2011/10645 sayılı “… … …” ibareli markası bulunup kazanılmış hakkı bulunduğunu, ayrıca markalar arasında benzerlik bulunmadığını, itiraza gerekçe gösterilen bir kısım markanın kullanımının da ispatlanamadığını, “…” kelimesinin 29. ve 30. sınıf mallar için tanımlayıcı olduğunu, söz konusu sınıflarda bu ibareyi taşıyan başka markalar da bulunduğunu, davacının markalarının tanınmış olmadığını, başvurunun kötü niyetli yapılmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, başvuru kapsamındaki 29 ve 30. sınıftaki malların itiraza dayanak markaların kapsamındaki mallar ile aynı/aynı tür oldukları, somut olayda marka benzerliği değerlendirmesinde çatı markası (veya ticaret unvanı kılavuz unsuru) arka planda bırakılarak inceleme yapılacağı, davacının itiraza mesnet markalarının “…” kökünden türetildiği kabul edilse dahi bu markaların bir kısmının örneğin …” markalarının, “…” kökünden bağımsızlaştığı, yine markaların işletmesel köken olarak öncekilerle bağlantılı olduğu imajını vermediği, tüketici nezdinde böyle bir imajın bulunduğunun dosya kapsamından tespit edilemediği, bu nedenlerle Yüksek Mahkeme tarafından belirlenen kriterlerin karşılanmadığı ve davacı markalarının birbirinin devamı, serisi olarak değerlendirilemeyeceği kanaatine varıldığı, “…” ibaresinin “…” fiil kökünden geldiği ve Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü’ne göre ve ayrıca halk arasında “çabuk içmek/yemek” anlamında kullanılan bir sözcük olduğu, bu anlamı itibariyle de gıda malları bakımından zayıf bir sözcük olduğunun düşünüldüğü, davacının “…” markalarının “hiperaktif” kelimesine gönderme yaptığı, davalının “…” markasında yer alan “…” ibaresinin ise “…” fiiline anlamsal bakımından bir gönderme yapmadığı, bu yönde bir algı yaratmadığı, daha çok “süper” sözcüğüne yakınlaştığı, markada yer alan “… …” ibaresinin bir bütün olarak algılandığı ve “…” çatı markası ile bir arada bütünsel bir algı yarattığı ve bu haliyle davacı markaları ile benzerlik içermediği ve karıştırılma ihtimaline sebep olmayacağının değerlendirildiği, davacının “…” ibaresini davalıdan önce tescilsiz olarak kullanıldığını ispata yarar delillerini sunmamış olduğu, taraf markalarının benzer olmaması nedeniyle aralarında iltibas tehlikesinin bulunmadığı, karıştırılma tehlikesi bulunmadığından tanınmışlığın davaya etkisinin bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, dava konusu marka ile müvekkili şirketin markalarının görsel, işitsel ve kavramsal olarak iltibasa yol açacak nitelikte benzer olduklarını, markaların içme sesinin yansıması olan “…” sesinden türetildiğini, müvekkilinin “…” ibareli markalarının da mevcut olduğunu, “…” ve …” ibarelerinin ayırt edilmesinin mümkün olmadığını, başvurunun kötü niyetli olduğunu, hedef kitlesi olan çocuklar olduğundan markalar arasında iltibasın gerçekleştiğini, başvurunun çatı markasından bağımsız değerlendirilmesi gerekirken çatı marka ile bütünsel bir algı yarattığında bahisle hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, davalı şirketin ürünlerinde “…” ibaresini küçük boyutlarda kullandığını, “…” ibresinin ön plana çıkarıldığı takdirde haksız ve hukuka aykırı bir sonucun doğacağını, tüketici nezdinde tanınmış müvekkili markalarının sulandırılacağını ve başvurunun kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, Türk Patent YİDK Marka kararı iptali, hükümsüzlük istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 10/02/2020 tarih ve 2019/3019 Esas, 2020/1174 Karar sayılı ilamında “…” kelimesinin, yansıma bir sözcük olmakla “…” eyleminden doğan, yiyecek ve içecek emtiası yönünden tanımlayıcılığa yakın ve ayırt ediciliği düşük bir ibare olduğunun ve ayırt ediciliği düşük bu gibi kelimelerin koruma düzeyinin düşük tutulması gerektiğinin kabul edildiği, kaldı ki başvuru ile itiraza gerekçe gösterilen markalar “…” ibaresi ile başlamakla birlikte davalının davaya konu markasında yer alan “…” ibaresinin “süper” kelimesini, davacının başvuruya işitsel olarak yakın olan markalarındaki “…” ibaresinin ise “hiperaktif” kelimesini çağrıştırdığı, bu yöndeki ilk derece mahkemesi değerlendirmesinin yerinde olduğu, taraf markaları bütünsel olarak değerlendirildiklerinde aralarında ilişkilendirme ihtimali dahil de karıştırılma ihtimali bulunmadığı, kötü niyet iddiasının kanıtlanamadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 29/09/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 15/10/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip