Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2020/1539 – 2022/1286
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/1539
KARAR NO : 2022/1286
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/07/2020
NUMARASI : 2019/4 E. – 2020/116 K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Markanın Hükümsüzlüğü
Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 17/07/2020 tarih ve 2019/4 E. – 2020/116 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 1847 yılında Copenhag’da kurulmuş, dünyanın en büyük 5 bira şirketi arasında yer alan bir şirket olduğunu, tescilli “…” esas unsurlu markalarını uzun yıllardır nizasız ve fasılasız olarak kullandığını, davalı şirketin 2018/18072 numaralı marka başvurusuna itiraz ettiklerini, itirazlarının hukuka aykırı olarak reddedildiğini, oysa davaya konu “…” ibareli başvurudan daha önce müvekkilinin “…” markasını kullanmaya başladığını ve bu kullanım sonucunda mezkûr markaların ayırt edici nitelik kazandığını, müvekkili adına 2018/06547 no ile işlem görmekte olan “…” markası ile aynı çalışma alanı ve birebir aynı emtiada kullanılmak üzere davalı şirket tarafından aynı ibareler için marka başvurusu yapılmasının kötüniyetli olduğunu, ayrıca 2018/19177 nolu “… müvekkilinin …” markasının müvekkili adına 32. sınıfta tescilli olduğunu, başvuru markasının müvekkilinin markaları ile aynı esas ve ayırt edici unsuru içermesi nedeniyle seri marka izlenimi yaratacağını, müvekkilinin 2018/06547 başvuru numaralı müvekkilinin “…” markasının aynı zamanda bir slogan olup, müvekkili ve emtialarını tanıtıcı bir işlevinin de olduğunu, davalı şirketin müvekkili şirketin tanınmışlığından, tüketiciler nezdindeki kalite algısından haksız ve hukuki dayanaktan yoksun bir şekilde istifade etmeye kalkıştığını ileri sürerek 2019-M-5555 sayılı YİDK kararın iptaline, 2018/18072 numaralı başvurunun tescili halinde sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Şirket vekili, davacının itirazlarına gerekçe olarak gösterdiği markaların 2018/19173 numaralı “… … + ŞEKİL”, 2018/19177 numaralı “… …” ve 2018/19169 numaralı “… … …” marka başvurularının başvuru tarihlerinin 26.02.2018 olduğunu, müvekkilinin davaya konu marka başvurusunun tarihi olan 22.02.2018 tarihinden sonraki tarihli bulunduklarını, dolayısıyla davacının yaptığı itirazlara gerekçe olarak gösterdiği markaların itiraza gerekçe teşkil etmesinin mümkün olmadığını, bununla birlikte davacının itirazına gerekçe olarak gösterdiği bu markaların müvekkilinin marka başvurusu ile benzer olmadığını, davacının müvekkili hakkındaki kötüniyet iddialarının kabul edilebilir nitelikte olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu “…” ibareli markanın bir bütün olarak soyut-somut ayırt edici niteliği haiz bulunduğu, markanın tescil edilmek istendiği emtia sınıfı dikkate alındığında “…” ibaresinin tasviri bir anlam taşıdığı, bu markanın bir bütün olarak halkı yanıltıcı işaret taşımadığı, dava konusu markanın mutlak tescil engeli barındırmadığı, dava konusu yapılan markanın başvuru tarihinin 22.02.2018 olduğu, davacının dayanak yaptığı 2018/19173, 2018 19177 ve 2018 19169 numaralı markalarının başvuru tarihlerinin 26.02.2018 olması nedeniyle sonraki tarihli bu markaların değerlendirme dışı tutulduğu, davacının dayanak yaptığı markalardan 2018/06632, 2018/06627, 2018/06622, 2018/06617 numaralı başvurularının çekişme konusu yapılan “…” ibaresi ile hiçbir ilgisi bulunmadığı, 2018/06685 ve 2018/06675 numaralı başvuruların sırasıyla “…” ibareli başvurular hem çekişme konusu yapılan “…” ibaresini içermedikleri, taraf markalarında ortak unsur durumunda bulunan ve çekişme konusunun temelini oluşturan “…” ibaresinin, biranın türü veya üretim yöntemine ilişkin tüketiciyi bilgilendirici bir açıklama niteliğinde olduğu, bira üretimi yapan herkesin içerik veya üretim yönetimini ifade etmek, tüketiciyi bilgilendirmek için kullanacağı genel bir ibare olduğu, SMK’nın m.6/1 hükmü koşullarının oluşmadığı, davalı şirketin kötüniyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötüniyet iddiasına dayalı hükümsüzlük istemi yerinde bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, müvekkili şirket tarafından kullanılmakla maruf ve meşhur hale getirilen “…” ibareli markası uluslararası 32. sınıfa dahil emtia için 22.01.2018 tarih ve 2018/06547 no ile huzurdaki davaya konu kötüniyetli başvurudan (1) bir ay önce marka başvuru konusu edildiğini, davalının kötüniyetli olarak aynı ibarelerle mezkur başvurudan 1 ay sonra kötüniyetli marka başvurusunda bulunduğunu, yerel mahkemece yapılan yargılamada sunulan delillerle davanın sübuta erdiğini, mahkemece de eksik, yanlı ve hüküm kurmaya elverişsiz raporun tüm itirazlara rağmen hükme esas alınarak usul ve yasaya aykırı olarak haklı davanın reddine karar verildiğini, bu durumun yerleşik Yargıtay içtihatlarına açıkça aykırılık teşkil ettiğini, “…” ibareli markanın müvekkili şirket tarafından bulunmuş ve uzun süredir müvekkili şirket tarafından yoğun biçimde kullanılmakla maruf ve meşhur hale getirildiğini, ayırt edici nitelik kazandırıldığını, “…” markasının ilk kez müvekkili şirket tarafından davalıdan 1 ay önce yaratıldığını, tüketiciler nezdinde de ayırt edici niteliği haiz bulunduğunu, bu durumun maalesef görmezden gelindiğini, davalı şirket tarafından markanın kullanılmasının açıkça marka haklarımıza tecavüz niteliğinde bulunduğunu, başvurunun kötüniyetli olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, marka ile ilgili kurum kararlarının iptali ve markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, dava konusu “…” ibareli markanın bir bütün olarak soyut-somut ayırt edici niteliği haiz bulunduğu, markanın tescil edilmek istendiği emtia sınıfı dikkate alındığında “…” ibaresinin tasviri bir anlam taşıdığı, bu markanın bir bütün olarak halkı yanıltıcı işaret taşımadığı, dava konusu markanın mutlak tescil engeli barındırmadığı, davacının dayanak yaptığı 2018/19173, 2018/19177 ve 2018 19169 numaralı markalarının başvuru tarihlerinin sonraki tarihli olması nedeniyle bu markaların değerlendirme dışı tutulduğu, davacının dayanak yaptığı markalardan 2018/06632, 2018/06627, 2018/06622, 2018/06617 numaralı başvurularının da çekişme konusu yapılan “…” ibaresi ile benzerliği bulunmadığı, davacının dayanak yaptığı 2018/06685 ve 2018/06675 numaralı başvuruların “…” ibareli olduğu, çekişme konusu yapılan “…” ibaresini içermedikleri, davacının önceki tarihli başvurusu 2018/06547 numaralı marka başvurusunun kapsamı ile davalının başvurusunun kapsamlarının aynı bulunduğu, taraf markalarında ortak unsur durumunda bulunan ve çekişme konusunun temelini oluşturan “…” ibaresinin, biranın türü veya üretim yöntemine ilişkin tüketiciyi bilgilendirici bir açıklama niteliğinde olduğu, bira üretimi yapan herkesin kullanacağı genel bir ibare olduğu, SMK’nın 6/1. maddesindeki koşullarının oluşmadığı, davalı şirketin kötüniyetle hareket ettiğinin kanıtlanamadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 06/10/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH :10/10/2022
Başkan
Üye
Üye
Katip