Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2020/1538 – 2022/1288
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/1538
KARAR NO : 2022/1288
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/09/2020
NUMARASI : 2019/35 E. – 2020/136 K.
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 02/09/2020 tarih ve 2019/35 E. – 2020/136 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı şirket ve davalı … tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalı tarafından 2018/41642 başvuru numaralı “…” ibareli ve 35. sınıf “Alışveriş ve iş merkezlerinin yönetimi ve günlük işlerinin organizasyonu ve koordinasyonu hizmetleri; pazarlaması; yani reklam ve promosyon aktivitelerinin organizasyonu ve düzenlenmesi hizmetleri” ve 36. sınıfta “Alışveriş ve iş merkezlerindeki alanların ve dükkanların kiralanması ve dükkanların satımında komisyonculuk hizmetleri.” marka başvurusunda bulunulduğunu, söz konusu marka başvurusunun ilanı üzerine müvekkili tarafından “…” markalarına dayanılarak itiraz edildiğini, bu itirazın reddedildiğini, bu karara karşı yapılan itirazın da YİDK’nın 2019-M-6206 sayılı kararı ile reddedildiğini, davalının “…” ibareli marka başvurusu ile gerek alfabetik, gerek işitsel, gerek görsel, gerek anlamsal olarak müvekkilinin “…” markaları arasında iltibas yaratacak ölçüde benzerlik bulunduğunu, dava konusu marka ile müvekkilinin markasının asli unsurunun aynı zamanda müvekkilinin ticaret unvanında yer alan “…” ibaresi olduğunu, davacının markaları ve dava konusu davalının marka başvurusu arasında emtia arasında aynılık/benzerlik bulunduğunu, dava konusu YİDK karanın müvekkilinin itirazlarına ilişkin olarak benzer dosyalarla müvekkili lehine vermiş olduğu kararlar ile çeliştiğini, davaya konu markanın ilgili hizmetler yönünde kullanımı halinde müvekkilinin davaya dayanak markalarının serisi olarak algılanabileceğini, müvekkilinin markalarının yüksek bir tanınmışlığa sahip olduğunu, davalının kötüniyetli olduğunu ileri sürerek YİDK’nın 2019-M-6206 numaralı kararının iptaline ve 2018/41642 başvuru numaralı “…” ibareli markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, dava konusu “…” ibareli markada esas unsurun “…” değil bir bütün halinde “…” olduğunu, görsel benzerlik incelendiğinden dava konusu marka başvurusunda “…” ibaresinin diğer kelimelerden ayrı yazılmadığını, markanın bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini, markalar arasında görsel, anlamsal ve işitsel açıdan benzerlik bulunmadığını, davacının markalarından hiçbirinin davalının markasını korumak istediği emtia bakımından tescilli olmadığını, davacının tanınmışlık maddesinden yararlanabilmesi için öncelikle markalar arasında bir benzerlik bulunması gerektiğini, ancak böyle bir benzerlik bulunmadığı gibi marka başvurusu sahibi davalının davacının markasında haksız bir yarar elde etme çabası içinde olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, tarafların markalarının kapsamlarının benzer bulunduğu, davacının itirazına dayanak gösterdiği markalarının “…”, dava konusu markanın ise “…” olduğu, taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında, görsel, işitsel ve kavramsal olarak davaya konu hizmetlerin hitap ettiği ortalama tüketici nezdinde iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer oldukları, SMK’nın 6/1. hükmü koşullarının oluştuğu, davalı şirketin tescil başvurusunda bulunduğu markayı kendisi kullanmayıp eylemli bağlantı içinde bulunduğu dava dışı …’a kullandırtmak amacıyla marka başvurusunda bulunduğu için kötüniyetli bulunduğu, Sınai Mülkiyet Kanunu’nun nisbi tescil engelini aşmak üzere böyle bir yol izlediği, marka başvurunun kötüniyetli olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne, 2019-M-6206 sayılı YİDK kararının iptaline, dava konusu 2018/41642 sayılı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı şirket vekili istinaf başvuru dilekçesinde, müvekkiline ait markada yer alan … ibarelerinin çatı marka olduğu şeklinde yapılan değerlendirmenin kabulünün mümkün olmadığını, müvekkilinin dava konusu edilen ve bir bütün halinde algılanan “…” unsurlarının markanın bütünü olduğunu, ayırt ediciliği düşük adların, başka eklerle tescil edilebildiğine ilişkin birden çok emsal karar olduğunu, tüketiciler nezdinde karıştırılma ihtimali bulunmadığını, her ne kadar kullanmama definde bulunulmamış ise de, davanın her aşamasında bu definin ileri sürülmesinin mümkün bulunduğunu, bu nedenle, ilgili markaların,müvekkilinin markası kapsamındaki emtia bakımından kullanılıp kullanılmadığının tespit edilmesi gerektiğini, benzer olmayan markalar bakımından, 6769 sayılı Kanun’un 6/5. maddesinin uygulama alanı bulmasının mümkün olmadığını, müvekkilinin … Şirketi ile bağlantılı olmasının huzurdaki davayı etkileyen bir yönü bulunmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, markaların bütünsel olarak farklı bulunduğunu, … ibaresinin tasviri kullanıldığını, SMK’nın 6. maddesinin uygulanma koşullarının olmadığını, markalar arasında iltibas veya benzerlik olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, marka ile ilgili Kurum kararlarının iptali ve markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgeler incelendiğinde, davalının “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, başvurunun yayınlanmasından sonra davacının “…” esas ibareli markalarını gerekçe göstererek başvuruya itiraz ettiği, davacının itirazının Markalar Dairesi ve YİDK tarafından ret edildiği anlaşılmakta olup, bu bağlamda dosya kapsamındaki uyuşmazlığın, davalının başvurusuna konu “…” ibaresi ile davacının itirazına mesnet “…” esas ibareli markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi kapsamında iltibas bulunup bulunmadığı noktasında toplandığı görülmektedir.
Somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesinde, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir. Bu durumda önemli olan, halkın işaretler arasında herhangi bir şekilde herhangi bir nedenle bağlantı kurma ihtimali olup, buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelimedir ve şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ile bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir (Yargıtay HGK, 15/11/2013 Tarih, 2013/11-202, 2013/1587).
Diğer taraftan, karıştırılma ihtimalinin değerlendirilmesinde markanın ayırt edicilik gücünün de dikkate alınması gerekmektedir. Ayırt ediciliği zayıf olan markalar bakımından karıştırılma ihtimalinin mevcudiyeti daha az olacaktır (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, İstanbul, Eylül 2018, s.247).
Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, markalar arasında karıştırılma ihtimalinin varlığında, markaların görsel, işitsel ve kavramsal özelliklerinin bir bütün olarak değerlendirilerek sonuca gidilmesi gerektiği, somut olayda, davacının itiraza dayanak markalarının işareti “…” ibaresinden oluşmaktayken, davalının başvurusuna konu markada ise “…” ibaresinden oluştuğu nazara alındığında ve markalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, görsel, işitsel ve kavramsal yönden bütün olarak bıraktıkları izlenim itibariyle markalar arasında karıştırılma ihtimalini doğuracak ölçüde bir benzerlik bulunmadığı anlaşılmakta olup, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin,”… + ŞEKİL” – “…” ibareli markalara ilişkin olarak verdiği, 2019/624 Esas, 2019/7551 Karar ve 27/11/2019 Tarihli kararında da aynı sonuca ulaşıldığı görülmüştür.
Bu itibarla dava konusu markalar arasında SMK’nın 6/1. maddesi kapsamında iltibas bulunmaması nedeniyle davanın reddi yönünde hüküm kurulması gerekirken aksi kanaatle yazılı gerekçe ile hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. Diğer taraftan benzer bulunmayan bir marka başvurusunun kötüniyetli bir marka başvurusu olarak nitelendirilemeyeceği anlaşılmakla ileri bir tahkikata girilmemiştir.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davalılar vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı şirket ve davalı … vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 02/09/2020 tarih ve 2019/35 E. – 2020/136 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA;
2-Davanın REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70,TL maktu karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 44,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 36,30.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davalı şirket ve davalı … kendilerini vekille temsil etttiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 15.000,00.TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı şirket tarafından istinaf aşamasında istinaf kanun yoluna başvuru harcı olmak üzere yapılan toplam 148,60.TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı şirkete verilmesine,
7-Davalı … tarafından istinaf aşamasında 73,51.TL posta masrafı, 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı olmak üzere toplam 222,11.TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … verilmesine,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
9-Davalı şirket ve davalı … tarafından istinaf başvurusunda ayrı ayrı yatırılan 54,40.TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalı şirket ve davalı … ayrı ayrı iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 06/10/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 10/10/2022
Başkan
Üye
Üye
Katip