Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2020/1533 – 2022/1183
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/1533
KARAR NO : 2022/1183
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/09/2020
NUMARASI : 2019/254 E. – 2020/153 K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 09/09/2020 tarih ve 2019/254 E. – 2020/153 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalı şirketin 2018/46649 sayılı “…” markasının 5, 31 ve 35. Sınıflarda tescili talebinde bulunduğunu, söz konusu markanın tescil başvurusuna itiraz edilmesine rağmen itirazlarının reddine karar verildiğini, müvekkiline ait “…” ibareli önceki tarihli tescilli markalar ile iş bu davaya konu marka arasında iltibas tehlikesi bulunduğunu, müvekkilinin seri tanınmış markalarının olduğunu, dava konusu marka başvurusunun müvekkiline ait markaların tanınmışlığından haksız yararlanmasına neden olacağını, itibarına zarar vereceğini ve ayırt ediciliğini zedeleyeceğini, müvekkiline ait “…” ibareli alan adı ile davalı markası arasında iltibas bulunduğunu, davalının marka başvurusunda kötüniyetli olduğunu ileri sürerek 2019-M-7204 sayılı YİDK kararının iptaline, tescili halinde davalı şirkete ait 2018/46649 sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Şirket vekili, “…” markalı ürünün bir zirai ilaç olduğunu, “…” adlı böcek türünün bitkilere verdiği zararları önlemek için kullanıldığını, zirai mücadele için Bakanlık izni gerektiğini, makro marketlerin bu izne sahip olmadığını ve bu marketlerde zirai mücadele ilacının da satımının yasak olduğunu, markaların karıştırılmayacağını, markaların benzer olmadığını, müvekkilinin kötü niyetli olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı… vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, itiraza mesnet 2016/22627, 2016/18427, 2016/18267, 99/011019, 2009/42371, 2009/42374, 2010/46527, 2014/43688, 2014/43693, 2013/13864, 2010/46527, 2012/06560 sayılı markaların koruma kapsamı altında bulunan mal ve hizmetlerle davalı şirkete ait 2018/46649 sayılı markanın koruma kapsamı altında bulunan mal ve hizmetlerin aynı/aynı tür/benzer mal ve hizmetler olduğu, ancak “…” ibaresinin, en az 20 türü olan bir böcek türü olduğu, markanın hitap ettiği tüketici kesiminde bu ibarenin soyut-somut ayırt ediciliği bulunduğu, tescile konu mal ve hizmetleri doğrudan tanımlamadığı, “…” ibaresinin Türkçe’de büyük, geniş anlamlarına geldiğinden ayırt ediciliği oldukça düşük olup, her ne kadar tescilli olduğu sürece markanın korunması esas ise de bu ibareyi içeren markaların koruma kapsamları dar değerlendirilmesi gerektiği, diğer bir deyişle, anılan ibarenin ortak olarak yer aldığı markalarda yapılacak küçük değişikliklerin dahi iltibas tehlikesini ortadan kaldıracağının kabulü gerektiği, davacı markasının bir bütün olarak “…” olarak ilgili tüketici nezdinde algılanacağı, marka içerisinde bulunan “…” ibaresinin markayı oluşturan diğer unsurlardan ayrı ve bağımsız bir karakterinin bulunmadığı, karşılaştırılan markalar arasında iltibas tehlikesi bulunmadığı, işaretler arasında benzerlik bulunmaması nedeniyle, davalı şirket markası ile karşılaşan tüketicinin bu marka ile davacıya ait özellikle perakendecilik hizmeti alanında bilinen “…” ibareli marka ile bir bağlantı kurmayacağı, bu nedenle davalı şirketin davacıya ait “…” ibareli markanın tanınmışlığından haksız şekilde yararlandığından, onun itibarına zarar verdiğinden veya ayırt ediciliğini zedeleyeceğinden söz edilemeyeceği, SMK m.6/6 hükmü koşullarının somut olayda oluşmadığı, davalı şirketin kötüniyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötüniyet iddiasına dayalı hükümsüzlük istemi yerinde bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, yerel mahkeme kararının aksine davaya konu “…” ibareli marka ile müvekkili şirkete ait …/… ibareli seri markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesi anlamında benzerlik bulunduğunu, esas unsurun “…” ibaresi olduğunu, dava konusu markanın müvekkili şirket seri markalarından biri olarak algılanacağını, SMK’nın 6/1. maddesindeki koşulların oluştuğunu, yerel mahkeme kararında … ibareli alan adı ile benzer olmadığının belirtilmesinin de yerinde bulunmadığını, 6769 sayılı SMK’nın 6/5. maddesindeki koşulların oluştuğunu, sadece ve sadece müvekkile ait markanın bilinirliğinden yararlanmak amacı ile bu ibarenin tescil edilmek istendiğinin tartışmasız bulunduğunu, müvekkiline ait tanınmış marka benzerinin tescil başvurusuna konu edilmesi kötüniyetli olarak kabul edilmesi gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, marka ile ilgili Kurum kararlarının iptali, marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davalı şirketin “…” ibareli marka başvurusu ile davacının itirazına mesnet gösterdiği “…/ …” ibaresi içeren markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi anlamında iltibas bulunmadığı, işaretler arasında benzerlik bulunmaması nedeniyle, davalı şirket markası ile karşılaşan tüketicinin bu marka ile davacıya ait özellikle perakendecilik hizmeti alanında bilinen “…” ibareli marka ile bir bağlantı kurmayacağı, bu nedenle davalı şirketin davacıya ait “…” ibareli markanın tanınmışlığından haksız şekilde yararlandığından, onun itibarına zarar verdiğinden veya ayırt ediciliğini zedeleyeceğinden söz edilemeyeceği, SMK’nın 6/6. maddesindeki koşullarının somut olayda oluşmadığı, davalı şirketin kötüniyetle hareket ettiğinin kanıtlanamadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 29/09/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 10/10/2022
Başkan
Üye
Üye
Katip