Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1532 E. 2022/1187 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1532
KARAR NO : 2022/1187
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/06/2020
NUMARASI : 2019/92 E. – 2020/63 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 24/06/2020 tarih ve 2019/92 E. – 2020/63 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin 1997 yılında kurulduğunu, kurulduğu günden bu yana gerçekleştirdiği faaliyet neticesinde ürün ve markalarını sektöründe meşhur ve maruf hale geldiğini, 16, 35 ve 41. Sınıflar esas olmak üzere birçok sektörde faaliyet göstermekte olup, özellikle müvekkilinin düzenlendiği uluslararası fuarların Türkiye’nin en büyük, Avrupa’nın 3. ve Dünyanın 4. Fuarı olma unvanını da elinde bulundurduğunu, yayıncılık sektöründe yurtiçinde, yurtdışında uluslararası yayın yapmakta olduğunu, ayrıca Amerika’nın en büyük fuarcılık kuruluşu olan…’nın verdiği “… temsilcisi olduğunu, davalının 18/05/2017 tarihinde müvekkili ile haksız rekabet etmek, müvekkili şirketin ürün ve hizmetleri ile iltibas kurmak ve müşterilerini kendi şirketine geçirmek için kurulmuş bir şirket olduğunu, davalının bu doğrultuda, müvekkili tarafından meşhur ve maruf hale getirilen markalar ile iltibas kuracak biçimde “…” ibaresini kötüniyetli olarak kendi adına tescil ettirmek için girişimde bulunduğunu, bunun üzerine, müvekkili tarafından tescil başvurusuna itiraz edildiğini, itirazlarının reddedilmiş olduğunu, ret kararlarına Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu nezdinde itiraz edildiğini, bu defa da itirazlarının YİDK’nın 2019-M-6287 sayılı kararıyla reddedildiğini, YİDK kararının yerinde olmadığını, davalı şirketin … ibaresini seçiminin tesadüfi olmadığını, müvekkili adına 2007/16745 kod no.su ile kayıtlı … ibaresinin birebir aynısının itiraza konu markada asli unsur olarak kullanıldığını, itiraza konu marka başvurusunun 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 5/1-ç, 6/1. maddelerinde açıklanan koşulların tamamını karşıladığını, davalının tescil talebinin kötüniyetli olduğunu ileri sürerek YİDK kararının iptalini ve 2018/19255 sayılı markanın hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
Davalı Şirket vekili, “…” ibaresinin davacı şirkete özgü bir kelime olmadığını, müvekkilinin marka başvurusunun marka tescilinde mutlak ret nedenleri incelemesinden başarıyla geçtiğini, dava konusu ibare olan “…” ibaresinin özel bir isim olmayıp gündelik hayatta çokça kullanılan bir ibare olduğunu, davacı vekilinin iş bu davayı açmakta haksız ve kötüniyetli olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacıya ait 2007/16745 sayılı markanın tescil edildiği 35. sınıfta bulunan hizmetler ile davalı şirkete ait 35. sınıfta bulunan hizmetlerin aynı veya benzer tür hizmetler oldukları, davacıya ait 2003/08848 sayılı markanın tescil edildiği 16, 35 ve 41. Sınıfta bulunan mal ve hizmetler ile davalı şirkete ait başvuruya konu mal ve hizmetlerin aynı veya benzer tür hizmetler oldukları, davacının 2003/08848 sayılı “…” markasının esas unsurunun “…” ibaresi olduğu, markayı oluşturan genel görünümde bu ibare oldukça büyük bir punto ile yazılmış olup, markayı oluşturan diğer kelime unsurlarının nispeten küçük punto ile oluşturulmuş ve geri planda kalan bir pozisyonda konumlandırıldığı, davacının 2007/16745 sayılı “… …” ibareli markasının esas unsurunu ise bir bütün olarak markayı oluşturan söz öbeği oluşturduğu, marka bir bütün olarak “ev ürünleri fuarı” manasında olup, tescil edilmek istendiği mal ve hizmetler bakımından ayırt ediciliğinin düşük olduğu, davacının itirazına mesnet gösterdiği markaları ile davalının başvurusuna konu marka arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimali bulunmadığı, davacı vekilinin marka işlem dosyasında SMK m.6/1 hükmü bağlamında itirazda bulunduğu, SMK m.6/5 ve SMK m.6/9 bağlamında itiraz gerekçesi ileri sürmediği, davacı vekilinin, hükümsüzlük istemi bakımından gerek tanınmışlık gerekse kötüniyet iddialarının da değerlendirilmesi gerektiği, iltibas tehlikesi bakımından belirtilen değerlendirme yanında davacıya ait itiraza mesnet 2007/16745 sayılı markanın dava tarihi itibari ile “Müddet” durumda bulunduğu, celp edilen marka tescil belgelerinden anlaşıldığından bu markaya dayalı hükümsüzlük istemi ileri sürülemeyeceği, davacıya ait 2003/08848 sayılı marka bakımından ise yukarıda yer verilen gerekçelerle SMK m.6/1 hükmü bağlamında davalı şirket markasının hükümsüzlüğü koşullarının oluşmadığı, davacı markalarının tanınmış olduğuna ilişkin iddiasını ispatlayamadığı, dosya kapsamında somut olgu bulunmadığından kötüniyetli marka başvurusu iddiasının yerinde bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, müvekkiline ait markanın asli unsuru … ibaresi olup dava konusu markadaki şekil unsurunda da bu ibare baskın bir biçimde yer almakta olup, … ibaresine bu kadar baskın bir biçimde yer verilmiş olması karşısında diğer ibarelerin bir önemi de kalmayacağını, bilirkişi raporunda da … ibaresinin dava konusu edilen markada ön plana çıkar şekilde yer verildiği, böylece görsel ve kavramsal olarak benzerliğin bulunduğunun ifade edildiğini, markanın tescilli biçimi, görsel ve kavramsal benzerliğin bulunması karşısında karıştırılma ihtimalinin olmadığını söylemenin mümkün olmadığını, diğer yandan gerekçeli kararda 35 ve 41. sınıfın bilinç düzeyi yüksek alıcı kitlesine hitap ettiği ifade edilmişse de, bu tespitin hatalı olduğunu, 35 ve 41.sınıftaki emtiaların hitap ettiği alıcı kitlesi normal alıcı kitlesi olduğunu, gerekçeli karardaki tanınmışlıkla ilgili tespitlerin de hatalı bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka ile ilgili Kurum kararlarının iptali, marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, “…” manasına gelen “…-…” ibareli davalı şirket başvurusu ile davacının itirazına mesnet gösterdiği, “…” anlamına gelen “… …” ibareli ve “…” ibareli markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi anlamında iltibas bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olduğuna ilişkin iddianın ispatlanamadığı, dosya kapsamında somut olgu bulunmadığından kötüniyetli marka başvurusu iddiasının yerinde bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 29/09/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 10/10/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip