Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1527 E. 2022/1273 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2020/1527 – 2022/1273
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1527
KARAR NO : 2022/1273
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/07/2020
NUMARASI : 2019/388 E. – 2020/101 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 13/07/2020 tarih ve 2019/388 E. – 2020/101 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin 2018/80096 numaralı başvurusu ile “…” ibaresinin tescili için Türkpatent Kurumuna başvurduğunu, davalı … San. A.Ş. tarafından 2009/01012 sayılı “…” ibareli markaya dayalı olarak müvekkili başvurusuna itiraz edildiğini, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından bu itirazın reddedildiğini, davalı Şirketin bu karara yönelik itirazının ise YİDK tarafından kabul edilerek müvekkili başvurusunun reddine karar verildiğini, bu kararın hatalı olduğunu ve iptal edilmesi gerektiğini, davalının Polonya’da bulunan dava dışı “….” şirketine 2006 yılından 2013 yılına kadar tescilli markası olan “…” markası ve ürünlerinin fason üretimini yaptığını, Polonya’da bulunan dava dışı şirketin iş ortağı müvekkil şirketin 2006 yılından beri “…” markasının gerçek hak sahibi olduğunu, yurtdışında tescilleri bulunduğunu, davalının ise kötüniyetli olarak Polonya’daki firmadan habersiz Türkiye’de marka tescili belgesi aldığını, davalının Polonya’da bulunan firmaların 2013 yılından sonra kendi şirketi ile çalışmalarının sonlandığını kabul edemediğini, kötü niyetli olarak markanın Türkiye’de tescilli olmamasından yararlanarak gerçek hak sahibi olan “….” şirketini zarara uğratmaya başladığını, Türkpatent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunca yapılan incelemenin eksik olduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2019-M-7916 sayılı kararının iptaline, dava konusu markanın tescil işlemlerinin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile redde mesnet marka arasında karıştırılma tehlikesinin bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı, davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, redde mesnet markanın kapsamında yer alan mallarla dava konusu başvuru kapsamındaki mal ve hizmetlerin aynı tür/benzer emtialar oldukları, SMK m.19/2 hükmüne göre; 6 ncı maddenin birinci fıkrası kapsamında yapılan itirazlarda, itiraz gerekçesi markanın itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinde Türkiye’de en az beş yıldır tescilli olması şartıyla, başvuru sahibinin talebi üzerine, itiraz sahibinden, itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde itiraz gerekçesi markasını itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetler bakımından Türkiye’de ciddi biçimde kullanmakta olduğuna ya da kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunmasınun talep edileceği, somut olayda itiraza mesnet markanın 22/12/2009 tarihinde tescil edildiği, dava konusu marka başvurusunun 07/09/2018 tarihinde yapıldığı, dolayısıyla itiraza mesnet markanın kullanmama def’ine konu olabilecek bir marka olduğu, itiraza mesnet markanın özellikle tıbbi yakılar emtiaları bakımından davaya konu marka başvuru tarihinden önce 2017 yılında ciddi surette kullanımına ilişkin faturaların marka işlem dosyasına sunulduğu, söz konusu faturaların yurtdışı şirketine kesildiği, dolayısıyla bu faturaların ihracata konu olduğu, faturalan üzerinde “…” ibaresinin markasal olarak belirtildiği, ayrıca bu ürün örneklerine ambalaj üzerinde yer verildiği, bu hususun fotoğraflanarak marka işlem dosyasına ibraz edildiği, bu hale göre itiraza mesnet markanın tıbbi yakılar emtiaları bakımından dava konusu marka başvuru tarihinden önceki son 5 yıl içerisinde ihracata konu olarak ciddi biçimde kullanıldığı, söz konusu emtialar bakımından kullanmama def’inin hüküm ve sonuçlarını doğuramayacağı, taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; görsel, işitsel ve kavramsal olarak, ilgili alıcısı nezdinde iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer oldukları, her iki markada “…” ve ağzından ateş çıkan ejderha figürünün ortak olarak bulunduğu, itiraza mesnet markada ayrıca bulunan “…” ibaresinin aynı zamanda marka sahibinin ticaret unvanının özünü oluşturduğu, bu nedenle markasal olarak ayırt ediciliğinin arka planda kaldığı, SMK m.6/1 hükmü bağlamında iltibas tehlikesi bulunduğu, davacı vekili her ne kadar davalı şirketin kötüniyetli olarak marka başvurusunda bulunduğunu iddia etse de, somut olayda davanın niteliği gereği, davacının marka başvurusunu müteakip gerçekleşen yayına itiraz neticesinde davalı kurumun SMK m.6/1 hükmü bağlamında yaptığı incelemede yayına itiraz eden kimsenin kötüniyetli olup olmadığını değerlendirme görevi bulunmadığı, eldeki davanın konusunun da davalı …’in nihai olarak tesis ettiği YİDK kararının hukukilik denetimini içerdiğinden, davalı şirketin kötü niyetli olup olmamasının davaya konu YİDK kararını hukuka aykırı hale getirmeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, mahkemece hem dava dilekçesinde hem de yargılama sırasında dile getirdikleri iddiaların tamamının göz ardı edildiğini, kurulan hükümde davalı Şirketin 2009 yılında yaptırmış olduğu tescilin kötü niyetli olarak yaptırılan bir tescil olduğu iddialarının incelenmediğini, dava dosyasına sundukları İzmir Fikri Sinai Haklar Hukuk Mahkemesince alınan bilirkişi raporunda davalı Şirketin 2009 yılında yaptığı tescilin kötü niyetli tescil olduğunun belirtildiğini, mahkemece işin esasına girilip kötü niyetli tescil olup olmadığı hususunda bir karar verilmesi gerekirken sadece YİDK kararının usul yönünden incelenmesi ve bu şekilde bir karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı markasının kötü niyetle tescil edildiğini, 556 sayılı KHK’nın 4. maddesi uyarınca milletlerarası anlaşmaların öncelikle uygulanacağını, markanın kötü niyetli olarak tescilinin, AB Marka Tüzüğü’nün 52/1-b maddesinde açıkça bir hükümsüzlük sebebi olarak düzenlendiğini, yine Paris Konvansiyonu’nun 6. maddesinin 6. mükerrer şekline göre de “birliğe dâhil bir ülkede bir marka sahibi olan kimsenin acentesi veya mümessili, marka sahibinin izni olmaksızın, bu markanın kendi namına tescilini bu ülkelerden birinde veya bir çoğunda talep ederse, bu acente veya mümessil hareketinin haklı olduğunu ispat etmedikçe, marka sahibi talep edilen tescile itiraz etmek veya bu tescilin terkinini yahut, ülke mevzuatı müsaitse, zikredilen tescilin kendi lehine devir ve naklini istemek hakkına haiz olacaktır.” denildiğini
ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, “…+şekil” ibareli başvuru ile redde mesnet “…+şekil” ibareli marka arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğu, zira her iki markanın asli unsurunun da aynı olduğu, ayrıca marka kapsamlarında yer alan mal ve hizmetler arasında da benzerlik olduğu, her ne kadar davacı tarafça, redde mesnet markanın kötü niyetli olarak tescil ettirildiği ileri sürülmüş ise de eldeki davanın, marka başvurusunun reddine ilişkin YİDK kararının iptali istemine ilişkin bulunduğu, böyle bir davada redde mesnet markanın tescilinin kötü niyetli olup olmadığının tartışılmasına imkan bulunmadığı, redde mesnet markanın, iptali istenen YİDK karar tarihi itibariyle hükümsüz de kılınmadığı ve hüküm ifade ettiği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 06/10/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 20/10/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.