Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1520 E. 2022/1269 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1520
KARAR NO : 2022/1269
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/09/2020
NUMARASI : 2019/291 E. – 2020/151 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 09/09/2020 tarih ve 2019/291 E. – 2020/151 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraflarca istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili şirketin Türkiye’nin ilk özel sektör çay fabrikalarından birine sahip olduğunu, 35 yılı aşkın süredir çay işletmeciliği yaptığını, bu bağlamda “…” markasının müvekkili adına tescilli tanınmış bir marka olduğunu, iş bu davanın konusu olan markaları “… …”nin, tescilli markaları ile birlikte kullanılmış hali bulunduğunu, müvekkili tarafından “… …” markasının tescili için 2018/87469 no ile başvuruda bulunulduğunu, davalı … tarafından “…” ibareli markalara dayalı olarak bu başvuruya itiraz edildiğini, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından bu itiraz üzerine SMK’nın 5/1-b maddesi uyarınca başvurunun reddine karar verildiğini, müvekkilince bu karara yapılan itirazın ise YİDK tarafından reddedildiğini, davalı Kurum tarafından müvekkili markası ile itiraz edenin markası arasında benzerlik ve karıştırılma tehlikesinin görülmediğini, bu tespitin doğru olduğunu, ancak tescil edilmek istenen markanın ayırt edici özelliği olmadığı iddiasının hatalı bulunduğunu, “…” ibaresinin müvekkiline ait bir marka olduğunu ve tüketici nezdinde ayırt edici nitelik taşıdığını, diğer taraftan “…” markasıyla üretilen çayın türünün ise “…” ibaresi ile açıkça ortaya konulduğunu, marka tescilinde şekil bulunması zorunluluğunun da bulunmadığını, aslolanın markayı oluşturan yazının tüketicide oluşturacağı kanaat olduğunu, nitekim davalı Kurumun benzer şekildeki birçok markayı tescil ettiğini, müvekkili markasının esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, anılan markanın gerek davalının markalarından, gerekse de diğer markalardan tamamen farklı bulunduğunu, “… …” markasının tek başına bağımsız, özgün ve orijinal bir marka olduğunu, tüketici nezdinde ayırt edilebilecek nitelikleri de haiz bulunduğundan marka olarak tescil edilmesi gerekirken talebin reddine dair karar verilmesinin hukuka aykırılık teşkil ettiğini ileri sürerek, YİDK’in 2019-M-7179 sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davacının “… …” ibareli başvuru markasının, red kapsamındaki mallar bakımından herhangi bir malın kaynağına işaret eder nitelikte ayırt edici bir ibare olmadığını, dolayısıyla reddedilen mallar bakımından tescili istenen ibarenin tüketici nezdinde markasal fonsiyonunu yerine getiremeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, dava konusu YİDK kararının tescil başvurusunun reddi konusunda yerinde olsa da red gerekçesinin müvekkili Kurum’un markalarına benzerlik ve karıştırılma ihtimali olmasının gerektiğini, davaya konu “… …” ibaresinde esas unsurun “…” kelimesi olduğunu, ortalama bir tüketici markayı gördüğünde “…” kelimesinin onun için ayrıştırıcı unsur olacağını, bunun ise müvekkilinin tescilli ve koruma altında olan markası bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davaya konu marka başvurusunu oluşturan işaretin “… …” şeklinde, şekil unsurundan yoksun, standart karakterle yazılı salt kelime markası olduğu, “…” ibaresinin, çay emtiasının güzel olduğunu belirten, çay emtiasını niteleyen, doğrudan tanımlayıcı niteliği haiz bir ibare bulunduğu, “…” ibaresinin ise sektörde paket çay türü, ürün adı olarak kullanılan, doğrudan tanımlayıcı, somut ayırt edici niteliği bulunmayan bir ibare olduğu, bir bütün olarak davaya konu marka başvurusunun, “Çaylar, buzlu çaylar” emtiaları bakımından, ayırt edici niteliği bulunmayan, bu emtiaları tasvir edici “…” ve “…” ibarelerinden müteşekkil bulunduğu, bu nedenle marka fonksiyonlarını yerine getirme gücünden yoksun bir işaret olduğu, davacının önceki tarihli 2006/39787 sayılı “… …+Şekil” ibareli markasının salt söz öbeği unsurundan oluşmadığı, söz öbeğinin yanı sıra şekil ve renk figürlerini de içinde barındırdığı, davaya konu marka başvurusunun ise yukarıda izah edildiği şekli ile farklı ve daha yalın bir formda tescile konu edildiği, markalar arasında aynılık bulunmadığı, davacının önceki tarihli tescilli markasının, tanımlayıcı unsurların yanı sıra, somut ayırt edici niteliği sağlayacak şekil ve renk unsuru ile ayırt ediciliğinin sağlandığı, umumi intiba olarak aynı olmayan markalar nedeniyle, davaya konu marka başvurunun, önceki tarihli marka nedeniyle somut ayırt ediciliğinin bulunduğundan söz edilemeyeceği, davaya konu marka başvurusunun kullanım yolu ile ayırt edicilik kazandığına ilişkin, bu işaretin başvuru tarihinden önce yoğun ve sıkı kullanımını gösterir yeterli bilgi ve belgenin dava dosyasında bulunmaması nedeniyle, SMK m.5/2 hükmü koşullarının somut olayda gerçekleşmediği, “… …” ibareli işaretin, “Çaylar, buzlu çaylar” emtiaları dışında kalan diğer emtialar bakımından, bu emtiaların karakteristik özelliklerini belirten bir karşılığının bulunmadığı, bu emtiaları doğrudan tanımlamadığı, tasvir edici niteliğinin bulunmadığı, dolayısıyla bu emtialar bakımından dava konusu marka başvurusunun somut ayırt edici niteliği haiz, SMK m.5’te düzenlenen mutlak tescil engellerini içerisinde barındırmayan, ilgili tüketicisi kesiminde marka algısı oluşturmaya haiz bir işaret olduğu, marka tescilinde ret için mutlak sebepler arasında olan ret sebeplerinin, mutlak karakteri icabı, herhangi bir kişinin ileri sürmesine gerek kalmaksızın Türk Patent ve Marka Kurumu ve mahkeme tarafından re’sen dikkate alınacakları ve bu maddeye göre açılan davalarda sadece Türk Patent ve Marka Kurumunun davalı olarak yer alacağı, mutlak ret sebeplerini, mükellefiyetleri olmamasına rağmen 6769 sayılı SMK’nin 17. maddesi gereği herkesin Türk Patent ve Marka Kurumu’nun bilgisine arz edebileceği, tescil neticesinde menfaat kaybına uğrayabilecek kişilerin de 6769 sayılı SMK’nin 18. maddesi çerçevesinde itiraz konusu yapabilecekleri, itiraza rağmen YİDK tarafından verilen kesinleşmiş idari karara karşı, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre iptal davası ikame edilebileceği, bu davalarda, mutlak ret sebeplerinin mahkemece re’sen dikkate alınacağı, bu nedenle, mutlak tescil engeli hükümlerinin uygulanmasından kaynaklı, YİDK kararının iptali istemli davalarda, … dışındaki kimselerin pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı, eldeki davada bu nedenle, davalı …’un pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile “Çaylar, buzlu çaylar” emtiaları dışında kalan mallar bakımından 2019-M-7179 sayılı YİDK kararının iptaline, fazlaya ilişkin istemin reddine, davalı … Müdürlüğüne yöneltilen davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin marka başvurusuna davalı Şirket tarafından, marka benzerliği iddiası ile itirazda bulunulduğunu, ancak Çaykur’un bu iddiasının kurum tarafından reddedildiğini, davalı … tarafından bu karar aleyhine dava ikame edilmediğini, buna rağmen mahkemece, kurum tarafından reddedilen bu hususun taleplerine konu olmamasına rağmen re’sen değerlendirilerek karar verildiğini, bu tespit ve kararın hatalı olduğunu, dosyada bulunan bilirkişi raporunda da “…” ibaresinin sektörde ürün adı (paket çay türü) olarak kullanıldığının, markanın bütünsel açıdan “…” markası ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğinin, bu durumda “…” markası altında çıkarılan bir marka olduğu algısının olacağının ve bu yönüyle mutlak tescil engelinin olmadığının tespit edildiğini, “…” ibareli bir markanın daha önce tescil edildiğini, zaten müvekkilinin kullanımında olan bu marka yönünden bu kez ayırt edicilik özelliği olmadığı ya da başka markalarla karıştırıldığı kanaati ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, davaya konu YİDK kararının davalı …’un itirazı sonucu tesis edildiğini ancak mahkemece bazı mutlak red nedenleri yönünden de inceleme yapıldığını, muterizin bu davada taraf ehliyetinin bulunduğunu, mahkemece … yönünden husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, davacının “… …” ibareli başvuru markasının, red kapsamındaki mallar bakımından herhangi bir malın kaynağına işaret eder nitelikte ayırt edici bir ibare olmadığını, dolayısıyla, reddedilen mallar bakımından tescili istenen ibarenin tüketici nezdinde markasal fonksiyonunu yerine getiremeyeceğini ve söz konusu mallar bakımından “ayırt ediciliğinin” bulunmadığını, söz konusu başvurunun orta düzeydeki tüketiciler tarafından marka olarak algılanacak nitelikteki asli ayırt edici unsurunun “… …” ibaresi olduğunu ve anılan ibarenin, genel ve sıradan bir ibare niteliğinde bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
Davalı Şirket vekili, davacının tescilini istediği markanın “… …” sözcüklerinden oluştuğunu, bu ibarede esas unsurun “…” sözcüğü olduğunu, bunun da müvekkilinin tescilli ve koruma altında olan markası bulunduğunu, mahkemece bu husus gözetilerek, 30. sınıfta tescilin tamamiyle reddinin gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın tümden reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :1-Dava, marka başvurusunun reddine dair YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, “… …” ibareli dava konusu başvurunun, başvuru kapsamında yer alan “Çaylar, buzlu çaylar” malları dışında kalan mallar yönünden ayırt edici nitelik taşıdığı anlaşılmakla, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2-Dava konusu başvuruya ilişkin işlem dosyasının incelenmesinden; davacının 02.10.2018 tarihinde 2018/87469 sayılı “… …” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, başvuru kapsamında 30. sınıf malların yer aldığı, başvuruya davalı … tarafından “…” ibareli markalara dayalı olarak itiraz edildiği, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca SMK’nın 6. maddesi kapsamında ileri sürülen itirazların reddedildiği, ancak dava konusu marka başvurusunun, SMK 5/1-b maddesi uyarınca reddine karar verildiği, bu karara karşı davacının yaptığı itirazın ise YİDK’in 2019-M-7179 sayılı kararı ile reddedildiği ve ret kararının davacıya 02.09.2019 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
6769 sayılı SMK’nın 17. maddesi uyarınca, marka başvurusunun yayımlanmasından sonra herkesin, marka başvurusunun 5. maddenin birinci fıkrasının (ç) bendi hariç diğer bentleri kapsamında tescil edilemeyeceğini belirten yazılı ve gerekçeli görüşlerini markanın tesciline kadar Kuruma sunabilmesi mümkün olup, bu kişilerin, Kurum nezdinde işlemlere taraf olmaları ise söz konusu değildir. Aynı Kanun’un 18. maddesinde ise marka başvurusunun yayımına itirazın düzenlenmiş ve bültende yayımlanmış bir marka başvurusunun, 5 inci veya 6 ncı maddelere göre tescil edilmemesi gerektiğine ilişkin itirazların ilgili kişiler tarafından marka başvurusunun yayımından itibaren iki ay içinde yapılacağı hüküm altına alınmıştır. Her ne kadar ilk derece mahkemesince, mutlak tescil engeli hükümlerinin uygulanmasından kaynaklanan YİDK kararının iptali istemli davalarda, … dışındaki kimselerin pasif husumet ehliyetlerinin bulunmadığı gerekçesiyle davalı … yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş ise de, dava konusu başvurunun, davalı … Müdürlüğünün itirazı üzerine Markalar Dairesi Başkanlığınca reddedildiği, anılan davalının SMK’nın 17. maddesi kapsamında diğer davalı Kuruma görüş bildirmesinin söz konusu olmadığı, aksine SMK’nın 18. maddesi kapsamında yaptığı itirazında, başvurunun ayırt edici olmadığı yönünde mutlak ret nedenine de dayandığı, eldeki davanın da, davalı … Müdürlüğünün itirazı üzerine marka başvurusunun reddine ilişkin Markalar Dairesi Kararına yapılan itirazın reddine dair YİDK kararının iptali için açıldığı gözetildiğinde, anılan davalı yönünden davanın pasif husumet yokluğundan reddi yönündeki ilk derece mahkemesi kararı yerinde görülmemiş ve bu davalının pasif husumetinin bulunduğu kabul edilmiştir.
Dava konusu marka başvurusu, davalı Kurum tarafından SMK’nın 5/1-b maddesi uyarınca reddedilmiştir. 6769 sayılı SMK’nın 5/1-b maddesinde herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretlerin tescil edilemeyeceği düzenlenmiştir. Madde gerekçesinde de açıklandığı üzere sicilde gösterilebilir olmasına rağmen ilgili mal veya hizmet için ayırt ediciliğe sahip olmayan, dolayısıyla tüketiciler tarafından marka olarak algılanmayacak işaretler tescil edilemeyecektir. Bir işaretin belli mal veya hizmetler açısından ayırt edici olup olmadığı ise “somut ayırt edicilik” olarak adlandırılmaktadır. Bu hüküm ile sicilde gösterilebilir olması ve soyut ayırt ediciliğe sahip olmasına karşılık, tescilinin talep edildiği mal ve hizmetler bakımından ayırt ediciliği olmayan işaretlerin tesciline engel olunması amaçlanmıştır.
Dava konusu başvuru, standart harf karakterleriyle yazılmış “… …” ibareli olup, başvuruda başkaca bir ibare ya da şekil unsuru bulunmamaktadır. Her ne kadar ilk derece mahkemesince “…” ibaresinin, sektörde paket çay türü, ürün adı olarak kullanılan, doğrudan tanımlayıcı, somut ayırt edici niteliği bulunmayan bir ibare olduğu kabul edilmiş ise de Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 06.03.2012 tarih, 2010/4132 E., 2012/3269 K. ve 19.01.2015 tarih, 2014/15448 E., 2015/649 K. sayılı kararlarında da açıkça kabul edildiği üzere “…” ibaresi, çay ürünü yönünden tanımlayıcı bir nitelik taşımamaktadır. Bununla birlikte “…” ibaresinin “…” ibaresinden farklı olduğu ve çay emtiası yönünden tanımlayıcı nitelik taşıdığı kabul edilse dahi, dava konusu başvuru yalnızca bu ibareden oluşmayıp, ayrıca “…” ibaresini de içermektedir. Dosyada mevcut bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere “…” ibaresi, 30. sınıf ürünlerin ortalama tüketicileri üzerinde markasal algı yaratacak nitelikte bir ibaredir. Gerçekten de, “…” ibaresi, bir sıfat olmakla ve ayırt ediciliği düşük bulunmakla birlikte doğrudan bir tanımlama veya tasvir içerdiği söylenemez. Nitekim, Özel Dairenin birçok kararında da “… …” gibi ibarelerin marka olabilecekleri kabul edilmiş, aksi yöndeki ilk derece mahkemesi kararına iştirak edilmemiştir. O halde, ilk derece mahkemesince, dava konusu başvurunun bir bütün olarak kapsamında bulunan “çaylar, buzlu çaylar” malları da dahil tüm mallar yönünden 6769 sayılı SMK’nın 5/1-b maddesi kapsamında ayırt edici bulunduğu gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi yerinde görülmemiştir.
Eldeki davanın, marka başvurusunun reddine ilişkin YİDK kararının iptali istemine ilişkin olduğu, davalı … Müdürlüğünün itirazı üzerine Markalar Dairesi Başkanlığınca taraf markaları arasında karıştırılma tehlikesinin bulunmadığı gerekçesiyle bu yönden itirazın yerinde görülmediği, anılan davalı tarafından da bu karara itiraz edilmediği ve yalnızca marka başvurusunun, 6769 sayılı SMK’nın 5/1-b maddesi uyarınca reddine ilişkin Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı davacı başvurucu tarafından itiraz edildiği gözetildiğinde, işbu davada taraf markaları arasında karıştırılma tehlikesinin bulunup bulunmadığı yönünde bir tartışmaya girilmesi mümkün olmadığından, Dairemizce bu yönde bir değerlendirme yapılmamıştır.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurularının kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararı kaldırılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 09/09/2020 gün ve 2019/291 E. – 2020/151 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın KABULÜ ile … YİDK’in 29.08.2019 tarih, 2019-M-7179 sayılı kararının İPTALİNE,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70-TL maktu karar ve ilam harcından, peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30-TL’nin davalı … ile davalı …’ndan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca belirlenen 15.000,00-TL vekalet ücretinin davalılardan tahsiliyle davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 1.800,00-TL bilirkişi ücreti, 250,41-TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 38,50-TL tebligat ve posta masrafı, 148,60-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından oluşan toplam 2.237,51-TL yargılama giderine, 44,40-TL peşin harç ve 44,40-TL başvurma harcı tutarı eklenerek oluşan toplam 2.326,31-TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davalı … tarafından peşin olarak yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının, talep halinde ve kararın kesinleşmesini müteakip anılan davalıya İADESİNE,
10-Harçlar Kanunu uyarınca davalı …’ten alınması gereken 80,70-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin anılan davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
11-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 06/10/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 21/10/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip