Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1511 E. 2022/1206 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2020/1511 – 2022/1206
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1511
KARAR NO : 2022/1206
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/07/2020
NUMARASI : 2016/456 E. – 2020/310 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
İHBAR OLUNAN :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 09/07/2020 tarih ve 2016/456 E. – 2020/310 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı ve davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, davalı tarafından, müvekkili şirkete 01.10.2015-01.10.2016 tarihlerini kapsayacak şekilde … Sigorta Sözleşmesi yaptırıldığını, davalının sigorta poliçesi gereği ödemesi gereken primleri ödemeyerek sözleşmeyi ihlal ettiğini, ödenmeyen 53.830,40 TL sigorta priminin bir ay içinde ödenmesi gerektiği, aksi halde sözleşmesinin bir aylık süre dolduğu anda feshedileceği ve fesih tarihine kadar tahakkuk etmiş primlerin isteneceği hususlarını içeren ihtarnamenin davalıya gönderildiğini, ancak davalı tarafından bir ödeme yapılmadığını, bunun üzerine Ankara 25. İcra Müdürlüğünün 2016/8020 esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının ödemeye ilişkin belge ibraz etmeksizin takibe itiraz ettiğini, yapılan itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, Ankara 25. İcra Müdürlüğünün 2016/8020 esas sayılı dosyasında yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, davalı yanın %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, icra takibine konu edilen alacağı kabul etmediklerini, icra takibine sunmuş oldukları tüm itirazları aynen tekrarladıklarını, davacı tarafça müvekkiline sunulmuş bir hizmetin olmadığını, temerrüt koşulları oluşmadığından işlemiş faiz talep edilemeyeceğini, davanın görevsiz mahkemede açıldığından görev açısından davanın reddedilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini ve davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, sigorta sözleşmesinin, TTK’nın 1401 vd maddelerinde düzenlendiği, aynı Kanunun 1431. maddesi uyarınca sigorta priminin tamamının, taksitle ödenmesi kararlaştırılmışsa ilk taksidin, sözleşme yapılır yapılmaz ve poliçenin teslimi karşılığında ödenmesi gerektiği, dosyada mevcut yukarıda bahse konu edilen poliçe ve sunulan ödeme evrakları incelendiğinde, toplam 5 eşit taksitte 67,288,00 TL davacının prim alacağı bulunduğu, prim borcunun davalı yanca ödenmediği, prim borçlarının ödenmemesi sebebiyle davacı tarafından 12/01/2016 tarihi itibarıyla feshin ihbar olunduğu, fesih ihbarının davalıya noter marifetiyle 14/01/2016 tarihinde tebliğ edildiği, yapılan fesih ihbarı gereği poliçenin 14/02/2016 tarihinde vaki ödeme bulunmaması nedeniyle iptal olunduğu, davacı tarafça sunulan belgelere göre, davalı tarafın grup poliçesi kapsamında isimlerinin bildirdiği kimselere poliçenin fesih tarihine kadar tıbbi hizmetlerin sunulduğu, sunulan bu hizmetlere karşılık davalı tarafından prim ödemesinin bulunmadığı, sağlık hizmetlerinin alınması karşısında sözleşmeden yararlanan ve ödemede bulunmayan davalı tarafın, poliçenin inaktif olduğu ve sigortalının sorumluluğunun başlamamış olacağı yönündeki savunmasına itibar olunmadığı, sigorta sözleşmesinin 01/10/2015-01/10/2016 tarihleri arasında geçerli olmak üzere akdedildiği, ancak davacı tarafından prim ödemelerinin yapılmaması nedeniyle 14/02/2016 tarihinde sözleşmenin feshedildiği, bu suretle poliçenin davacı tarafından ayakta tutularak geçerli olduğu ve hizmetin verildiği tarihler olan 01/10/2015-14/02/2016 arasındaki 137 gün üzerinden davalının prim borcunun hesabının yapılması yoluna gidilmesi gerektiği, 17/01/2020 tarihli buna uygun olarak bilirkişi heyeti marifetiyle yapılan hesaplamaya göre davacının davalıdan 25.256,00 TL prim borcu (asıl alacak) ve 880,00 TL işlemiş faiz için talep hakkı bulunduğu, fazlaya ilişkin kısım için davalının icra takibine yapmış olduğu itirazın yerinde olduğu, asıl alacak likit olmadığından icra inkar tazminatı ile fazlaya ilişkin istemin yerinde görülmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, Ankara 25. İcra Müdürlüğünün 2016/8020 takip sayılı dosyasına davalı borçlunun yaptığı itirazın kısmen iptaline, icra takibinin 25.256,00 TL asıl alacak ve 880,00 TL işlemiş faiz üzerinden takipte belirtilen şartlarla devamına, asıl alacak likit olmadığından davacı tarafın icra inkar tazminatı talebinin ve fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda hatalı inceleme yapıldığını, zira söz konusu bilirkişi raporunda fesih tarihine kadar olan süre hesaplanarak bu gün sayısı üzerinden toplam prim borcuna oranla bir alacak miktarı hesabı yapıldığını, muaccel hale gelen prim borçlarına karşın bilirkişilerce gün esaslı yapılan hesabın hukuki-bilimsel hiçbir dayanağının bulunmadığını, fesih tarihi olan 14/02/2016 tarihinde talep edilen tüm prim borcu olan 53.830,40 TL’nin muaccel olduğunu, 6102 sayılı TTK’nın 1431/3 maddesinde açıkça “sigorta priminin taksitle ödenmesinin karşılaştırıldığı hallerde, riziko gerçekleşince, ödenecek tazminata veya bedele ilişkin primlerin tümü muaccel olur.” şeklinde belirtildiğini, davalı yanın muhtelif tarihlerde poliçede belirtilen sağlık hizmetlerinden yararlanmış olup, rizikonun gerçekleştiğini, bunun dışında faiz hesabının da hatalı olduğunu, işlemiş faiz başlangıç tarihi olarak 01.01.2016 tarihi esas alınmalıyken 14.02.2016 tarihinin esas alındığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, mevzuat gereğince sağlık poliçesinin ilk taksidinin ödenmesinin zaruri olduğunu, ilk taksit ödenmediği zaman poliçenin geçerlilik kazanmayacağını, Sağlık Sigortaları Genel Şartlarının 8. maddesi ve mevzuat gereğince ilk taksidi ödenmediği için aktif hale gelmeyen dava konusu sağlık sigorta poliçesinde; hem ilk taksitin ödenmediği iddia edilip hem de bu hizmettin müvekkiline sunulduğunu ve müvekkilinin yararlandığını iddia etmenin abesle iştigal olduğunu, sağlık poliçesine dayandırılan ve mevzuat gereği hiç bir zaman aktif olmayan, ilk taksiti de ödenmeyen sağlık poliçesinden kaynaklı açılan huzurdaki davanın tümüyle reddinin gerektiğini, davacı taraf, aktif edilmeyen poliçeye rağmen hizmet sunduğunu ve ödeme yaptığını iddia ediyorsa ödediği rakamları genel hükümler nezdinde ilgilisine dava açma hakkının bulunduğunu, müvekkili şirket ile davacı sigorta şirketi arasında imzalanarak geçerlilik kazanmış bir sağlık poliçesinin olmadığını, talimat mahkemesinde aldırılan bilirkişi raporunda poliçe tarihinin 14.10.2015 olduğunun belirtildiğini, mahkemece aldırılan bilirkişi raporunda da bu tarih için 01.10.2015 dendiğini, dosyada fahiş bir bilgi çelişkisinin olduğunu, bilirkişilerin 27.02.2017 tarihli zeyil 1’in dosyaya sunulmadığını, davacı sigorta şirketince müvekkiline sağlanmış bir hizmetin olmadığını, müvekkili şirketin 01.10.2015 ve devamı tarihlerinde, davacı tarafça iddia edilen poliçeden hizmet almadığını, davacı tarafça iddia edilen sağlık poliçesinin hiç bir şekilde 01.10.2015 ve devamı tarihlerde aktif olmadığını, ayrıca davacı tarafça mahkeme dosyasına sunulan bir kısım hastane ve eczane kayıtları ile hizmetin sunulduğunu iddia ettiğini, yargılamanın ileri aşamasında sunulan bu bilgi, belge ve evraklara, iddia ve delillerin genişletilmesi kapsamında olduğu için kabul etmemelerine ve muvafakat vermemelerine rağmen mahkemece itibar edildiğini, evrakların doğruluğunun araştırılmadığını, ilgili kuruluşlardan teyit alınmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, sigorta prim alacağının tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, taraflar arasında 01.10.2015-2016 tarihlerini kapsayan … sigorta poliçesinin düzenlendiği, sağlık sigortasının TTK’nın 1511 vd. maddelerinde düzenlendiği, aynı Kanunun 1519/2. maddesi uyarınca, hayat sigortalarına ilişkin hükümlerin 1497 ve 1504 üncü madde hükümleri dışında hastalık sigortasına da uygulanacağı, yine sigortalının uğradığı hastalık, ilaç ve tedavi giderleri için harcama yapılması gibi gerçek zararların sigortacı tarafından karşılanması öngörülen sağlık sigortalarında ise, genel hükümler dışında, zarar sigortalarına ilişkin hükümler ile 1500 ilâ 1502 nci madde hükümlerinin sağlık sigortası hakkında da uygulanacağı, TTK’nın 1434/2. maddesine göre ilk taksidi veya tamamı bir defada ödenmesi gereken prim, zamanında ödenmemişse, sigortacının, ödeme yapılmadığı sürece, sözleşmeden üç ay içinde cayabileceği, aynı hükmün Sağlık Sigortası Genel Şartları’nın 8. maddesinde de yer aldığı, somut olayda da davalı tarafından sigorta primi hiç ödenmediğinden davacının sözleşmeden caymakta haklı bulunduğu, ödenmesi gereken sigorta priminin ise cayma tarihi itibariyle muaccel olan prim miktarı değil, sözleşmenin yürürlükte olduğu dönem için istenebilecek prim olduğu, Yargıtay 11. HD’nin 2016/797-9287 E.K. Sayılı ilamının da bu yönde olduğu, mahkemece de bu kapsamda davacının isteyebileceği prim miktarının belirlendiği, işlemiş faizin de davacı tarafından davalıya verilen süre gözetildiğinde usulünce hesaplandığı, aksi yöndeki taraf istinaflarının yerinde görülmediği anlaşılmakla, davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gereken 80,70.TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40.TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30.TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-Davalıdan alınması gereken 1.785,35.TL nispi istinaf karar ve ilam harcından, davalı tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 446,34.TL harcın mahsubu ile bakiye 1.339,01.TL’nin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-İstinaf aşamasında davacı ve davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdelerinde bırakılmasına,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf kararının tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkemesince yapılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 29/09/2022 tarihinde HMK 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 20/10/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.