Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1510 E. 2022/1205 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1510
KARAR NO : 2022/1205
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/07/2020
NUMARASI : 2019/636 E. – 2020/338 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 06/07/2020 tarih ve 2019/636 E. – 2020/338 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkilinin Çorum ilinde sigorta acentesi olduğunu, 2014 yılı içerisinde Ankara ili sınırlarında yolcu taşımacılığı işi yapan 17 araçla ilgili araç sahiplerinin, müvekkili acenteye motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigortası yaptırmak üzere şifahen telefonla müracaat ettiklerini, bunun üzerine söz konusu araçların trafik sigortalarının yapıldığını, araç ve poliçe sahiplerinin, plakalarını henüz almadıklarını, ruhsatlarının hazır olmadığını, araçlarının poliçe talep tarihi olan 2014 model olduğunu beyan etmeleri üzerine söz konusu poliçelerin yeni kayıt olarak sisteme girildiğini, müvekkili acentenin davalıdan araç ruhsat ve plaka bilgilerini istemesi üzerine aracın tramer sisteminde sıfır/yeni araç olmadığının ortaya çıktığını, bu nedenle poliçenin yeniden düzeltildiğini, zeyil evrakı düzenlemek suretiyle bedel farkının poliçe sahibinden talep etme yoluna gidildiğini, ancak davalı tarafından ödemenin gerçekleşmediğini, bunun üzerine Ankara 29.İcra Müdürlüğünün 2018/11445 sayılı takip dosyası ile davalı hakkında takip yaptıklarını, davalının itirazı üzerine takibin duruduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına, % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin ev hanımı olduğunu, ZMMS poliçesine konu aracın eşinden miras kaldığını, müşterek çocukları tarafından diğer dolmuşlar gibi davacı tarafından 2014 yılında sigortalandığını, davacının toplam 17 aracın ZMMS poliçesini tanzim ettiğini, davacının acente olarak seçilmesinin müvekkili ve ayrık 16 araç sahibinin çabası ile gerçekleşmediğini, müvekkilinin önceki senelerde olduğu gibi dava dışı … sigortaya başvurduğunu, dava dışı … sigortanın uygun fiyat teklifi yapan … sigorta acentesi olarak davacı acenteyi önerdiğini, davacı ile görüşüldüğünü, aynı gün ruhsat bilgilerinin davacıya verildiğini, kendilerine bildirilen bedelin ödendiğini, tramer kayıtları ile bunun sabit olduğunu, icra takibinde yer alan 05/12/2014 tarihli poliçede araç plakasının yeni kayıt olarak ve araç bilgilerinin ise yanlış girilip yanlış basamak kodu seçilerek düşük sigorta primi çıkarıldığını, oysaki bir önceki poliçede 05/12/2013-2014 vadeli poliçedeki doğru bilgilerin girilerrek poliçe yapılması gerektiğini, bunun 7 ay sonra düzenlendiğini, davacının acentelik sözleşmesinin 2015 yılında feshedildiğini, ruhsatın davacıya ibraz ile 05/12/2014’te 2.360,49 TL bedelli teklif alınarak ve bedeli ödenerek poliçenin tanzim edildiğini, acentelerin tramer sistemine girerek araçların her türlü bilgisine ulaşabildiğini, müvekkilinin bilgi ve belge gizlemesinin bu nedenle mümkün olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, sigorta sözleşmelerinde bilgilendirmeye ilişkin yönetmelik esasınca ve TTK‘nın 1423. maddesinde belirtilen aydınlatma yükümlülüğü gereğince sözleşmenin kurulmasından önce ve sonrasında sigorta ettireni etkileyebilecek nitelikteki değişiklik ve gelişmelerden haberdar edilmesinin sigortacının görev ve yükümlülüklerine dahil olduğu, bilgilendirme yapıldığının ispatının sigortacıya ait bulunduğu, mevcut olayda davacının, davaya konu zeyil evraklarının düzenlenmesinden önce, sigorta ettiren davalıyı yazılı olarak bilgilendirilmesi gerektiği ve bilgilendirdiğine ilişkin ispat yükünün kendisinde olduğu ancak ispata ilişkin tevsik edici bilgi ve belge sunulmaması nedeniyle oluşan bedel farkını davalıdan talep edemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, mahkemece, dosyaya sundukları ve bilirkişinin rapor tanzim ederken fark etmediği asıl poliçeyle aynı gün yapılan ve bir nüshasının da karşı taraf verildiğini belirten zeyil ve değişiklik belgelerine itimat edilmeden hüküm kurulduğunu, davalı ve diğer araç sahiplerinin müvekkilini aradıklarını ve araçlarının sıfır araçlar olduklarını beyan ettiklerini, müvekkilinin de kendisine verilen bilgiler doğrultusunda poliçeleri düzenlediğini, sözleşmenin kurulması aşamasında davalının gerçeğe aykırı beyanda bulunmak suretiyle müvekkilinin iradesini fesada uğrattığını, yaptığı hile ve desiselerle müvekkilini yanıltan davalının değil müvekkilinin kusurlu olduğu sonucuna ulaşmanın zorlama bir yorum olduğunu, araç ve poliçe sahiplerinin iyiniyetli olduğunu söylemenin mümkün olmadığını, zira araç ya da poliçe sahiplerinin araçları için önceki yıllara ait poliçe miktarlarını bildiklerini ve 2014 yılındaki poliçe miktarının 2013 yılından daha düşük ya da az olmayacağını bilebilecek durumda olduklarını, davalının söz konusu poliçeyi Ankara ilinde bir acenteye bu şekilde yaptıramayacağı için uzaktaki müvekkilini hedef seçtiğini, sözleşme kurulurken acentenin poliçe sahibini bilgilendirmediği şeklinde bir durumun somut olayda mevzu bahis olmadığını, söz konusu değişikliğin ve prim farkının davalının lehine olduğunu, dolayısıyla zorunlu trafik sigortasının amacı ve kapsadığı yahut sigorta ettiği durumların meydana gelmesi halinde sigorta şirketinin karşılaşacağı külfet göz önüne alındığında, davalının bu prim farkını ödemekle sorumlu tutulamayacağı, acente ya da sigortanın buna katlanacağı gibi bir sonuca ulaşılmasının mümkün bulunmadığını, böyle bir kabulün kanunun ruhuna da aykırı olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE :Dava, sigorta prim alacağının tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, her ne kadar davacı tarafça, davalı tarafından sigortalanan araç konusunda yanlış bilgi verilerek iradesinin fesada uğratıldığı ileri sürülmüş ise de bu iddianın ispat edilemediği, bunun dışında sigorta poliçesinin ilk olarak 05.12.2014 tarihinde düzenlendiği, burada aracın yeni kayıt olarak gösterildiği, aynı tarihte yapılan zeyilname ile de aracın doğru bilgilerinin girildiği, buna rağmen primin ilk poliçeyle aynı tutulduğu, 23.07.2015 tarihinde yapılan zeyilnamede ise sigorta priminin 7.215,51 TL olarak girildiği, aracın bilgilerine ulaşılmasına rağmen davacı tarafça tanzim edilen 1. zeyilde, sigorta primine ilişkin herhangi bir değişiklik yapılmadığı, bu durumun davalı savunmasını teyit ettiği, öte yandan esasen acente olarak söz konusu sigorta poliçesini düzenleyen davacının, sigorta şirketi adına prim tahsil yetkisi olup olmadığını ve söz konusu sigorta primini kendisinin ödediğini dahi dosya kapsamında ispat edemediği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70.TL maktu karar ve ilam harcının, davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 485,00.TL harçtan mahsubu bakiye 404,30.TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf kararının tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkemesince yapılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 29/09/2022 tarihinde HMK 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 20/10/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip