Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1499 E. 2022/1320 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1499
KARAR NO : 2022/1320
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/12/2019
NUMARASI : 2019/67 E. – 2019/558 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Hükümsüzlük

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 12/12/2019 tarih ve 2019/67 E. – 2019/558 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı ile davalı … tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin 2014/45135, 2014/45133, 2014/45132, 2012/98857, 97291 sayılı ve “…”, “…”, “…”, “…+şekil”, “…” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalının bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…+şekil” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere başvuruda bulunduğunu, 2017/46158 kod numarasını alan başvuruya müvekkili tarafından yapılan itirazın YİDK’nın 2018-M-10137 sayılı kararı ile yerinde görülmeyerek reddedildiğini, oysa müvekkilinin dünyanın üçüncü büyük zil üreticisi olduğunu ve 45 ülkeyle ticaret yapıldığını, formülün sahibinin soyadını Sultan III. Osman’dan alan … olduğunu, dünyaca tanınmış bir çok sanatçının bu zilleri kullandığını, nesiller boyu üretimin devam etmesinden sonra 1996 yılında varislerin “…” ve “…” olarak ikiye ayrıldığını ve ayrı firmalar kurduklarını, bu firmaların 97291 tescil numaralı “…-…” markasının sahibi olduğunu, müvekkiline ait markaların tanınmış olduğunu, müvekkilinin 97291 sayılı markanın yanında 2014/45135, 2014/45133, 2014/45132 ve 2012/98857 numaralı markaların da sahibi bulunduğunu, dava konusu marka başvurusunda “…” ibaresi dışında kalan sözcüklerin tanımlayıcı olduğunu, YİDK kararında geçen “…” ve “…” örneklerinin huzurdaki davaya uygun olmadığını, “…” ibaresinin 15. sınıfta yer alan ürünler için doğrudan müvekkili şirketi işaret ettiğini, başvuru konusu markanın sınıfları arasında bulunan 35. sınıftaki “müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması…” hizmetlerinin müvekkilinin markalarının tescil sınıflarıyla ilgili bulunduğunu, benzer uyuşmazlıklarda verilen mahkeme kararlarında iddialarının desteklendiğini, davaya konu markaların tescil sınıflarının aynı olduğunu, davaya konu başvuruda bulunan şekil unsurunun …’un simgelerinden olan “15 Temmuz Şehitler Köprüsünü” ve bunun marka imajında ön planda olan “…” ibaresini güçlendirmekten başka bir işe yaramadığını, başvuruya konu markanın müvekkiline ait markaların serisi olarak algılanacağını, başvurunun tümden reddinin gerektiğini, müvekkiline ait markaların tanınmışlığı hususunun davalı … tarafından incelenmediğini, davalının basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğüne aykırı hareket ettiğini, dolayısıyla aynı zamanda kötüniyetli olduğunu ileri sürerek, davalı … YİDK kararının iptalini ve diğer davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı … savunmada bulunmamıştır.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, başvuru kapsamındaki 15. sınıftaki tüm emtialar ile 09. sınıftaki “Metronomlar” ve 35. sınıftaki “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Metronomlar. Müzik aletleri ve kutuları. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” mallarının ve hizmetlerinin, itiraza dayanak markaların kapsamındaki mal ve hizmetlerle aynı oldukları, davacı markalarının 2012/98857 tescil numaralı marka hariç şekil unsuru ihtiva etmeyen, düz yazı/sözcük markaları olduğu, 2012/98857 sayılı markada ise “…” kelimesinde “U” harfi ay-yıldız şekilde tasarlanarak bir konsept verildiği, davacıya ait markaların tamamında “…” ibaresinin korunduğu, bunun yanına “…” ibarelerinin eklendiği, özellikle 2012/98857 tescil numaralı markada “…” ibaresinin büyük fontlarla yazılarak ön plana çıkarıldığı, bir seri oluşturulduğu, davalıya ait marka başvurusunda ise büyük yazı fontunda yazılan “…” ibaresine ek olarak şekil unsurunun bulunduğu ve şablonun alt kısmında oldukça küçük fontta “…” ibaresinin yer aldığı, davaya konu marka başvurusunda “…” ibaresinin “i” harfinin mikrofon şeklinde tasarlandığı, “a” harfinin içinde gitar sapı şeklinin bulunduğu, “u” harfinin içinde de müzik aleti figürü olduğu, “s” harfi ile piyano görselinin tasarlandığı, markanın üst kısmında bulunan şeklin de bu konsepte uygun olarak “piyano tuşları” yahut … ibaresinden hareketle “köprü” silueti olduğu, dava konusu markada sözcük unsurlarının baskın ve ayırt edici bulunduğu, taraf markalarında ortak bulunan “…” ibaresinin bir coğrafi alan adı olarak bilinse de onu öne çıkaracak biçimde gerçekleştiğinden, taraf markalarının görsel, kavramsal ve işitsel olarak benzedikleri, zira “…” ibaresinin davacı markalarının kullanılageldiği süre de göz önüne alındığında, tescil kapsamındaki emtialar açısından zayıf bir marka olarak değerlendirilemeyeceği, tüketicinin iki ayrı marka ile karşı karşıya kaldığını fark etse dahi her iki markanın da aynı iktisadî veya idarî kaynağa ait olduğu yanılgısına düşebilecek olması karşısında, davaya konu başvuruda bulunan 15. sınıftaki tüm emtialar, 09. sınıftaki “Metronomlar” ve 35. sınıftaki “Metronomlar. Müzik aletleri ve kutuları mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetleri bakımından, 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesi kapsamında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, 6769 sayılı SMK’nın 6/3. maddesinin, ortada tescilsiz bir marka yahut ticaret sırasında kullanılan başkaca bir işaret bulunmaması nedeniyle somut uyuşmazlığa uygulanamayacağı, davacı yanın işlem dosyası kapsamında markalarının tanınmışlığını ispatlamaya yönelik delil sunmamış olduğu, dosyadaki beyanlar kapsamında bu markaların “zil”, “müzik enstrümanı” emtiaları için tanınmış olarak değerlendirilmesi ihtimalinde dahi, tanınmışlığın bulunduğu emtialar ile dava konusu marka başvurusunda SMK 6/1. maddesi kapsamında değerlendirmede benzer bulunan emtia/hizmetler dışında kalan emtiaların birbirleri ile benzerlik göstermeyen, birbirleri ile ilişkisi bulunmayan, tamamen farklı ihtiyaçlara yönelik emtialar/hizmetler olması ve “…” ibaresinin orijinal olmayan, yaratılmamış ve bilinen bir sözcük olması, farklı mal ve hizmet sınıflarında çok sayıda farklı hak sahibi adına zaten tescilli olması gibi hususlar bir bütün olarak gözetildiğinde, dava konusu markanın tescilinin, mezkûr emtia/hizmetler açısından davacı markasının ayırt ediciliğini zedelemeyeceği, itibarına bir zarar vermeyeceği ya da salt “…” sözcüğünü tercih etmiş olması nedeniyle davalının haksız bir menfaat sağlamayacağı, davalı şahsın kötü niyetli olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, YİDK’nın 2018-M-10137 sayılı davacının itirazının reddine ilişkin kararının 15. sınıftaki tüm emtialar, 9. sınıftaki “Metronomlar” ve 35. sınıftaki “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Metronomlar. Müzik aletleri ve kutuları. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” emtiası ile sınırlı olarak kısmen iptaline, davalı adına kayıtlı 2017/46158 nolu markasının tescil kapsamındaki 15. sınıftaki tüm emtialar, 9. sınıftaki “Metronomlar” ve 35. sınıftaki “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Metronomlar. Müzik aletleri ve kutuları. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” emtiası ile sınırlı olarak kısmen hükümsüzlüğüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, hem başvuru markasının hem de davacı markalarının “…” ibaresine eklenen farklı kelime ve şekil unsurları ile birlikte tanzim edilmiş olduğu, dolayısıyla sadece “…” ibaresinin ortak kullanıldığından bahisle karıştırma ihtimalinin bulunduğu yönünde karar verilmesinin hatalı olduğunu, Yargıtay’ın aksi yönde verdiği “…” kararlarının bulunduğunu, bir coğrafi yer adının bir kişinin tekeline verilemeyeceğini, özellikle şehir isimlerinin tek başına markasal ayırt ediciliğinin bulunmadığı, şehir isimlerinin yanlarına eklenen unsurlarla birlikte tanımlayıcı olmamaları koşuluyla bir bütün olarak ayırt edici oldukları, somut olayda da başvuru markasında “…” ibaresinin yanı sıra oldukça göze çarpan ve ayırt ediciliği bulunan şekil unsurunun olduğu, hem köprü ve piyano şeklinin, hem de … ibaresini oluşturan harflerin müzik aleti görsellerini içermesi sebebiyle ve yine başvuru markasında yer alan “…” ibarelerinin de bulunuyor olması sebebiyle, başvuru markasının davacı markalarından yeterince farklılaştığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili katılma yoluyla sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde, müvekkili şirketin 50 yıldan uzun bir geçmişe sahip, dünyanın üçüncü büyük zil üreticisi olan, üretim formülünü sadece firmaların sahibinin bildiği, el yapımı bateri zillerini 45 ülkeye ihraç eden köklü bir şirket olduğunu, aynı zamanda “…” ve “…” ibareli markaların da sahibi bulunduğunu, ilk zillerin ustası …’ın torunu olan …’ın ölünce 9 yaşındaki çırakları …’un bu efsaneyi devam ettirdiklerini, … …’un oğullarının şirket üzerindeki haklarını alıp kendi yollarına ayrı bir firma ile devam etmek isteyince, firmanın “…” ve “…” olarak ikiye ayrıldığını, bu firmaların şu anda ortaklaşa 97291 sayı ile tescilli “… – …” markasının sahibi olduklarını, bu iki firmanın ortaklaşa sahibi oldukları “…” markasının sadece Türkiye’nin değil dünyanın en ünlü zil markası olduğunu, bu hususta yapılmış birçok internet anket çalışmasının ve gazete haberlerinin bulunduğunu, bu bilgilerin ve delillerin tamamının dosyada mevcut olduğunu, buna rağmen yerel mahkemenin müvekkilinin markasının tanınmışlığına ilişkin yeterli bilgi ve delilin olmadığından ve tanınmışlığının ispat edilemediğinden bahsetmesinin hukuka aykırı bulunduğunu, davalı şahsın müvekkilinin markasını aynı ürünler ve hizmetler bakımından tesadüfen seçtiğini düşünmenin de mümkün olmadığını, zira davalı şahsın da müvekkili ile aynı sektörde yer aldığını, bu itibarla da davalı şahısın kötü niyetinin ispat olunduğunu, davalının mal ve hizmet listesinde yer alan ürün ve hizmetlerin tamamının, müvekkilinin markaları ile ilintili ve benzer olmasından dolayı davalı markasının reddinin gerektiğini ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : 1- Dava, YİDK kararının iptali ve hükümsüzlük istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm istinaf itirazlarının reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2- Davalı … vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesine gelince; davalı …’in “…+şekil” ibareli 2017/46158 numaralı marka tescil başvurusuna karşı, davacının “…”, “…”, “…”, “…+şekil”, “…” asıl unsurlu markaları gerekçe gösterilerek yaptığı itirazı, diğer davalı … YİDK’nun 2018-M-10137 sayılı kararı ile reddedilmiş olup, taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalının marka tescil başvurusunun 6769 sayılı SMK’nın 6/1, 6/3, 6/5, 6/9. maddesi anlamında tescil edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Davacı vekilince “…” ibaresinin 15. sınıfta yer alan ürünler için doğrudan müvekkili şirketi işaret ettiği, başvuru konusu markanın diğer sınıflarının da müvekkilinin markalarının tescil sınıflarıyla ilgili bulunduğu ileri sürülmüştür. Ancak Yargıtay 11. H.D.’nin 26.11.1999 tarih ve 5790/9590 sayılı kararında da açıklandığı üzere, ülkemizde şehir, bölge ve maruf mahal isimlerinin tek bir sözcük olarak bir kişi lehine marka olarak tesciline olanak bulunmamakta olup, bu tür yer isimlerini oluşturan sözcükler hangi ürün üzerinde kullanılacaksa onunla birlikte, örneğin “…”, “… Restaurant” şeklinde tescilinin başvuruda bulunan kimselerin menfaat dengelerinin korunması bakımından uygun olacağı sonucuna varılmıştır.
Dava konusu başvuru da sadece “…” sözcüğünden ibaret olmayıp, tescili istenen emtia sınıfını ifade etmek üzere “…” ibareleri ve şekilden oluşan karma bir işaretten oluştuğuna göre, başvurunun asli ve yardımcı unsurları ile bir bütün halinde ayırt edici niteliğe sahip olduğunun ve ileride tescili gerçekleştiği taktirde, koruma sınırının da ayrı ayrı sözcükler üzerinde olmayıp, işaretin bütününü oluşturan izlenim üzerinde gerçekleşeceğinin kabulü gerekir.
Yine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 07.12.2015 tarih, 2015/5558 Esas, 2015/13106 Karar sayılı ilamında da kabul edildiği üzere, bir coğrafi yer adının esas unsur olarak yer aldığı markaların, uzun süredir kullanmak suretiyle bu ibarenin ilgili sektörde ayırt edici bir marka haline dönüştürüldüğünün ve başvurunun tescili halinde tüketicilerce davacının seri markalarından biri olarak algılanacağının ispatı halinde korunması mümkün ise de, bu hususun davacı tarafça ispatlanması gerektiği tabiidir.
Somut uyuşmazlıkta ise davacı vekilince, sadece dava dilekçesinde müvekkilinin markalarının ne kadar eski ve tanınmış olduğuna dair beyanlarda bulunulmuş, bu beyanlarının ispatına yönelik, gerek YİDK nezdinde gerekse hükümsüzlük istemini de içeren dava dilekçesinin ekinde, iki adet internet sayfası görüntüsünden başka hiçbir delil sunulmamıştır. Davacı vekilince sunulan bu delillerden hareketle dava dilekçesinde bildirilen maddi olguların ispatlanmış kabul edilemeyeceği tabiidir.
O halde mahkemece, ülkemizde şehir, bölge ve maruf mahal isimlerinin tek bir sözcük olarak bir kişi lehine marka olarak tesciline imkan bulunmadığı, davacının itirazına dayanak markalarının ilgili sektörde uzun süredir kullanmak suretiyle ayırt edici bir marka haline geldiğini ve hatta tanınmış olduğunu dahi ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Ancak ilk derece mahkemesi kararına karşı sadece davalı … vekilince istinaf başvurusunda bulunulduğundan, diğer bir deyişle davalı … tarafından istinaf itirazında bulunulmadığından, Dairemizce tespit edilen bu yanlışlık, hükümsüzlük kararı yönünden kararın kaldırılması nedeni yapılamamış, ilk derece mahkemesinin bu yöne ilişkin hükmünün aynen muhafazası gerekmiştir.
Bu durum karşısında mahkemece, yukarıda açıklanan gerekçelerle YİDK kararının iptaline yönelik davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değilse de, HMK.’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK ‘nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. Bu yeni kararın istinaf kararı olduğu ve istinaf karar tarihinde geçerli bulunan harç ve vekalet ücretine göre hüküm kurulması gerektiği ise tabiidir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 12/12/2019 gün ve 2019/67 E. – 2019/558 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
3-… YİDK kararının iptali istemine ilişkin davanın REDDİNE,
4-Davalı … aleyhine açılan hükümsüzlük davasının KISMEN KABULÜ ile davalı adına kayıtlı 2017/46158 nolu markasının tescil kapsamındaki 15. sınıftaki tüm emtialar, 9. sınıftaki “Metronomlar” ve 35. sınıftaki “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Metronomlar. Müzik aletleri ve kutuları. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” emtiası ile sınırlı olarak KISMEN HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE VE SİCİLDEN TERKİNİNE,
5-Fazlaya ilişkin istemlerin REDDİNE,
6-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70-TL maktu karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 35,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80-TL’nin davalı …’den tahsili ile Hazineye irat kaydına,
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca belirlenen 15.000,00-TL vekalet ücretinin davalı …’den tahsiliyle davacıya verilmesine,
8-Davalı … kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca belirlenen 15.000,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle anılan davalıya verilmesine,
9-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 600,00-TL bilirkişi ücreti, 248,30-TL tebligat ve posta masrafı ile 148,60-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından oluşan toplam 996,9‬0-TL yargılama giderinin davanın kabul ve ret oranına göre takdiren 1/2 kabul edilerek bu orana tekabül eden 498,45-TL’ye, 44,40-TL peşin harç ve 44,40-TL başvurma harcı tutarı eklenerek oluşan toplam 587,25‬-TL’nin davalı …’den tahsili davacıya verilmesine,
10-Davalı … tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 33,50-TL posta masrafı ile 148,60-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından oluşan toplam 182,1‬0-TL yargılama giderinin, davacıdan tahsili ile davalı … verilmesine,
11-Davalı … tarafından ilk derecede ve istinaf aşamasında herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
12-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
13-Davalı … tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 54,40-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde anılan davalıya iadesine,
14-Harçlar Kanunu’na göre davacıdan alınması gereken 80,70-TL istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 54,40-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
15-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 27/10/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 07/11/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip