Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1498 E. 2022/1319 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1498
KARAR NO : 2022/1319
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/11/2019
NUMARASI : 2019/68 E. – 2019/484 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Hükümsüzlük

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 07/11/2019 tarih ve 2019/68 E. – 2019/484 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin 2003/14200, 2011/108916, 2017/113898 sayılı ve “…”, “…”, “…” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalının bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere başvuruda bulunduğunu, 2018/05980 kod numarasını alan başvuruya müvekkili tarafından yapılan itirazın YİDK’nun 2018-M-10747 sayılı kararı ile yerinde görülmeyerek reddedildiğini, oysa markaların benzer olduğunu, söz konusu ürünlerin tarım sektöründe kullanıldığını, ürünlerin alıcı kitlesinin çiftçiler olduğunu, tarım ve gübre sektöründe müvekkili firmanın uzun yıllardır faaliyet gösterdiğini, “…” ibaresinin 16 yıldır sektörde kullanıldığını, davalı şirketin markasının müvekkili adına tescilli “…” markalarının serisi algısını yarattığını, davalı şirketin, müvekkili şirketten ve markalarından haberdar olduğunu, müvekkilinin ABD’de mukim …’in bütün markalarının satış yetkisini haiz münhasır lisans hakkı sahibi bulunduğunu, davalı firmanın açıkça kötü niyetli olarak, müvekkili şirket markalarını taklit ettiğini, müvekkilinin markalarının toplumda ulaştığı itibardan haksız yere faydalanmayı amaçladığını, davalının fiilleri karşısında müvekkilinin itibarının zedelendiğini ileri sürerek, davalı … kararının iptalini ve diğer davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı Şirket vekili, davacının markasında yer alan “…” ibaresinin kimsenin inhisarına bırakılamayacak kimyasal bir terim olduğunu, müvekkilinin tescil başvurusu yaptığı “…” ibaresinin müvekkilinin ürününün içeriğindeki “kalsiyum tiyosülfata” işaret ettiğini, bir kimyasal terimi markasının yan unsuru olarak kullanan ve tescil ettiren davacının “…” ibaresinin kendi inhisarında olduğu iddiasının kabul edilemeyeceğini, davacı yanın müvekkilinin kötü niyetli olduğu iddiasına dayanak olarak Ankara 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2015/285 E. 2017/419 K. sayılı 12.12.2017 tarihli kararını gösterdiğini, davacının dayandığı bu kararın henüz kesinleşmediğini, dava konusu davacının markasının “…”, davalı müvekkilinin markasının ise “…” ibaresi olduğunu, huzurdaki dava konusu markalar ile hiçbir ilgi ve benzerliğinin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, başvuru kapsamındaki 01. sınıf malların ve hizmetlerin, itiraza dayanak markaların kapsamındaki mal ve hizmetlerle aynı/benzer oldukları, dava konusu “…” ibaresinin “bir bileşimde oksijenin sülfür(kükürt) ile değiştirilmesini ifade eden bir ön ek, kükürtlü” anlamına geldiğini, dolayısıyla organik kimyada sıklıkla kullanılır bir kelime olup, ilgili sektörde faaliyet gösterenlerin kullanımına konu olabilecek türden ve mal veya hizmetle bağlantılı bir çağrışım/algı oluşturan bir sözcük olması nedeniyle, dava konusu 01. sınıf mallar bakımından ayırt ediciliğinin zayıf bulunduğu, başvuru markasında yer alan “…” ibaresinin, markanın başında yer almakta olup, markanın esas unsurunu oluşturduğu, dolayısıyla taraf markalarını farklılaştırmaya yeterli olduğu, dava konusu marka ile davacının itiraza mesnet markaları arasında, bütünsel olarak benzerlik bulunduğundan söz edilemeyeceği, karşılaştırılan işaretlerin 6769 sayılı SMK’nun 6/1 bendi anlamında iltibasa yol açacak kadar benzer olmadığı ve aralarında karıştırma ihtimalinin bulunmadığı, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davalı marka başvurusu kapsamında yer alan 01. sınıftaki malların tamamının, müvekkilinin 2003/14200 ve 2011/108916 sayılı markalarının kapsamında koruma altında olduğunu, taraf markaları arasındaki esas ve ortak unsurun “…” ibaresi olduğunu, hem davalı tarafın marka başvurusuna konu ürün içeriğinde, hem de davacı müvekkiline ait markalı ürünlerin içeriğinde kükürtün bulunmadığını, davalı tarafın kendi kabulünde olduğu gibi ürün içeriğinin “kalsiyum tiyosülfat”, davacı müvekkilinin “…” markalı ürünlerinin de “azot” içerdiğini, kalsiyum tiyosülfat ve/veya azot içeren ürünlerin içeriğini göstermek için “…” ibaresinin açıklayıcı nitelikte kullanılmasının mümkün olmadığını, ilk derece mahkemesince taraf markalarının kullanıldığı ürünlerin içeriği dikkate alınmadan değerlendirme yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, bu durumun açıkça ortaya koyduğu üzere taraf markalarının benzer bulunduğunu, davalı firmanın kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve hükümsüzlük istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve mahkemece görüşüne başvurulan ve aralarında kimya mühendisinin de bulunduğu bilirkişi heyet raporunda da belirtildiği üzere, “…” ibaresinin organik kimya dalında “bir bileşimde oksijenin sülfür (kükürt) ile değiştirilmesini ifade eden bir ön ek, kükürtlü” anlamına geldiği, özellikle uyuşmazlık konusu 1. sınıftaki kimyasal ürünler bakımından ayırt edici niteliğinin bulunmadığı, aynı nedenle ticaret alanında herkesin kullanımına açık bir ibare olduğu, davacının da “sul” ve “sul plas” ibarelerini ekleyerek markalarını tescil ettirebildiği, davalının marka tescil başvurusunda yer alan “…” ibaresi ile yeterli ayırt ediciliği sağladığı, sonuçta karşılaştırılan işaretlerin 6769 sayılı SMK’nun 6/1 bendi anlamında iltibasa yol açacak kadar benzer olmadığı ve aralarında karıştırma ihtimalinin bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca davacıdan alınması gereken 80,70-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 54,40-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 27/10/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 27/10/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip