Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1488 E. 2022/1117 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1488
KARAR NO : 2022/1117
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/12/2019
NUMARASI : 2018/449 E. – 2019/565 K.

DAVACI :
VEKİLİ :

DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : YİDK Marka Kararı İptali, Hükümsüzlük

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 12/12/2019 tarih ve 2018/449 E. – 2019/565 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı ile davalılar … ve … Kurumu tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin 2009/32060, 154925, 115343 sayılı ve “…”, “…”, “…” ibareli markaların sahibi olduğunu, davalının bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… …” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere başvuruda bulunduğunu, 2017/51426 kod numarasını alan başvuruya müvekkilinin itirazının, davalı … YİDK’nun 2018-M-7955 sayılı kararı ile nihai olarak reddedildiğini, oysa taraf markaların benzer bulunduğunu, başvuru sahibi tarafından “…” markasıyla motoryağı üretildiğini, müvekkilinin “…” markalarının tanınmış bir marka ve araç aydınlatma sektörünün dünyada lideri olduğunu, uluslararası tescillerinin bulunduğunu, ayrıca “…”nın orijinal bir ibare olduğunu, koruma düzeyinin yüksek bulunduğunu, müvekkili tarafından markasının Türkiye’de on yıldan uzun bir süredir kullanıldığını, davalının da önceden 2017/464 E. ile “…” başvurusunda bulunduğunu ve bu başvurunun iltibas yarattığının Ankara 4. FSHM’nin 2017/464 E. sayılı dosyasıyla ispatlandığını, davalı markasının kötü niyetle tescil edildiğini ileri sürerek, davalı … YİDK kararının iptalini ve diğer davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Kurumu vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı … vekili, markaların farklı emtiada tescilli olduğunu, ibarelerin benzer olmadığını, müvekkilinin markasını tescili kapsamında kullandığını, davalı markalarının tanınmış olmadığını, markalar arasında iltibas riskinin bulunmadığını, önceye dayalı kullanım iddiasının soyut olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, dava konusu başvurunun “… ” ibareli olduğu, kapsamında 01, 03, 04. sınıftaki malların bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise “…”, “…”, “…” ibaresinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 06, 09, 11, 12, 34. sınıflardaki mal ve hizmetlerin yer aldığı, başvuru kapsamındaki 04. sınıftaki “04/01; Sınai amaçlı yağlar, gresler, kesme sıvıları, toz emici-ıslatıcı ve bağlayıcı maddeler. 04/03; Sıvı ve gaz yakıtlar: benzin, mazot, sıvılaştırılmış petrol gazı, doğal gaz, fueloil ile bunların kimyasal olmayan katkıları” mallarının, itiraza dayanak markaların kapsamındaki emtialarla benzer, kalan emtianın farklı oldukları, 04. sınıftaki motorin, motor yağı gibi emtiayı kapsayan 03. alt sınıf ile 12. sınıfın 01. alt sınıfındaki motorlu kara taşıtları ile bunların parçalarının benzer bulunduğu, keza motorların parçalarını satan yerlerde, genel olarak motor yağı gibi otomobiller için kullanılan fueloil katkıları satılmakta, bunlar motorların işlevini görmesi için tamamlayıcı etki yaratmakta olduğu, ayrıca birçok motorlu kara taşıtı şirketinin de kendi araçları için motor yağı ürettiği, “…” ibaresinin dilimizde bilinen bir anlamı bulunmayan orijinal bir ibare olması nedeniyle başlangıçtaki ayırt ediciliğinin yüksek bulunduğu, tarafların markaları arasında esaslı kök unsuru “…” ibaresinden kaynaklı iltibas riskinin oluştuğu, davacının “…” markasının Almanya’nın otomobil parçaları ve özellikle otomobil elektriği parçaları konusunda tanınmış markalarından birisi olduğu, dünya çapında ise birçok ülkede 90’lı yıllardan itibaren tescilli olup, bu tescillerin yanında markanın uluslararası ticarette yoğun şekilde kullanıldığı, sonuçta “…” markasının “otomobil parçaları” konusunda Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış bulunduğu, bu nedenle “…” markasının iştigal alanı olan otomobil sektörünün bir parçası bulunan 04. sınıfın 01 ve 03. alt sınıflarında başvuru konusu markanın tescilinin, SMK m. 6/4’e de aykırı olacağı, somut davada davalı şahsın başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut verilerin dosya kapsamında bulunmadığından, davalı şahsın kötü niyetli olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, YİDK’nın 2018-M-7955 sayılı kararının 04. sınıf “Sınai amaçlı yağlar, gresler, kesme sıvıları, toz emici-ıslatıcı ve bağlayıcı maddeler.Sıvı ve gaz yakıtlar: benzin, mazot, sıvılaştırılmış petrol gazı, doğal gaz, fueloil ile bunların kimyasal olmayan katkıları.” emtiası ile sınırlı olarak kısmen iptaline, 2017/51426 sayılı markanın 04. sınıf “Sınai amaçlı yağlar, gresler, kesme sıvıları, toz emici-ıslatıcı ve bağlayıcı maddeler.Sıvı ve gaz yakıtlar: benzin, mazot, sıvılaştırılmış petrol gazı, doğal gaz, fueloil ile bunların kimyasal olmayan katkıları.” emtiası ile sınırlı olarak kısmen hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … Kurumu vekili istinaf başvuru dilekçesinde, tarafların markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi anlamında benzerlik bulunmadığını, SMK’nın 6/5. maddesi koşullarının davacı yararına gerçekleşmediğini ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, bir markanın tescil edilmesinden sonra, temelindeki idari işlemin iptali için dava açılamayacağını, davacı markalarının hiçbirinin müvekkilinin markasının tescilli olduğu 01, 03, 04. sınıflarda tescilli bulunmadığını, davacının markalarının tanınmış olmadığını, bu nedenle farklı sınıflarda korunamayacağını, markaların bir bütün halinde incelenmesi ilkesi uyarınca, tarafların markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi anlamında benzerlik bulunmadığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Katılma yoluyla istinaf isteminde bulunan davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, müvekkilinin markasının 6 kıtada, 91 ülkede tescilli ve tanınmış olduğunu, davalı gerçek kişinin ise müvekkilinin tanınmışlığını ve güvenilirliğini sömürmeye çalışan kötü niyetli bir kişi olduğunu, başvurunun kötü niyetle yapıldığından davanın tümüyle kabulünün gerektiğini, davalının müvekkilinin markalarından haberdar olmamasının, hayatın olağan akışına aykırı bulunduğunu, müvekkili ile birlikte davalının ortağı olduğu … Ltd. Şti.’nin 2014 ve 2015 yıllarında aynı fuarlara katıldıklarını, tarafların markaları arasında iltibas riskinin de bulunduğunu, müvekkilinin markasının tanınmış olduğunu ve SMK’nın 6/4 ve 6/5. maddeleri şartlarının müvekkili yararına oluştuğunu ileri sürerek, yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : 1- Dava, YİDK kararının iptali ve hükümsüzlük istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı … vekili ile davalı … Kurumu vekilinin yerinde görülmeyen tüm istinaf itirazlarının reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2- Davacı vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesine gelince; işlem dosyasının incelenmesinden, davalı … tarafından “… ” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere başvuruda bulunulduğu, davacının “…” ibareli markalarına dayalı olarak iltibas, tanınmışlık ve kötü niyet gerekçeleriyle başvuruya itiraz ettiği, itirazın … YİDK’nun 2018-M-7955 sayılı kararı ile nihai olarak reddedildiği anlaşılmıştır.
Yargıtay HGK.’nun 16.07.2008 gün ve 2008/11-501 E.-507 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi marka hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre, tescil yoluyla sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tesciller kötü niyetli olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla davalının başvurusunun davacı markalarıyla iltibas oluşturma ihtimalinin varlığının kabulü halinde, ayrıca tescille sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuruda bulunduğunun da ispatı gerekir. Kötü niyetin varlığı her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak belirlenmelidir. Yine Yargıtay HGK.’nun 21.09.2005 gün ve 2005/11-501 E.-507 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi Türk Medeni Kanunu hükümleri uyarınca iyiniyetin asıl, kötüniyetin istisna olması sebebiyle davalının kötüniyetli olduğunun delil ve gerekçelerinin gösterilmesi gerektiğinden davacı, davalının kötüniyeti bulunduğunu kanıtlamalı ve mahkemece de bunun delil ve gerekçesi gösterilmelidir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2011/5436 Esas, 2013/6621 Karar ve 02/4/2013 tarihli kararına konu bir olayda, mahkemece “…” markasının yaratılmış bir marka olduğu ve yüksek derecede ayırt ediciliğinin bulunduğu, bu ibarenin davalı tarafından tesadüfen seçilip tescil ettirilmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmediği, saat sektöründe ya da ziynet eşyası sektöründe bulunan bir kimsenin bu markadan haberdar olmamasının da hayatın olağan akışıyla bağdaşmadığı, davalının da bu markayı hangi saik ile seçerek tescil ettirdiği konusunda ikna edici bir açıklamasının bulunmadığı, bu nedenle davalının marka tescili sırasında markanın davacıya ait olduğunu bildiği, bu itibarla davalının SMK’nın 6/9. maddesi anlamında kötü niyetli olduğu belirlenmiştir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; hem davacı şirketin hem de davalı gerçek kişinin otomotiv sektöründe üretim yaptığı anlaşılmaktadır. Almanya’da mukim davacının “…” markasının, özellikle otomobil elektriği parçalarında, 120 yıldan fazla süren tarihi geçmişi ile dünya çapında tanınmış olduğu, mahkemece görüşüne başvurulan uzman bilirkişi heyet raporunda da belirtilmiştir. Özel olarak uzmanlık gerektiren bir alanda üretim yapan davalı gerçek kişinin, davacının geniş reklam çalışmaları ve fuar tanıtımları dolayısıyla aynı sektörde faaliyet gösteren davacı şirket markalarından haberdar olmadığının söylenebilmesi, hayatın olağan akışına aykırıdır. “…” ibaresinin yaratılmış, herhangi bir anlamı olmayan, orijinal bir ibare olduğu da mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi raporunda bildirilmiştir. Davacının markası 1980’li yıllardan beri Türkiye’de de tescillidir ve kullanılmaktadır. Buna karşılık davalı gerçek kişi tarafından, tamamen orijinal olan bu ibarenin birebir aynısının, aynı sektörde neden marka olarak seçildiği konusunda inandırıcı bir açıklama da getirilmemiştir. Dolayısıyla Dairemizce de mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi raporunda benimsendiği gibi davalı gerçek kişinin kötü niyetli olduğu kabul edilmiştir.
Her ne kadar davacı vekili tarafından dava dilekçesinde bildirilen Ankara 4. FSHM’nin 2017/464 E. sayılı dosyasında, aynı taraflar arasındaki benzer bir uyuşmazlıkta mahkemece davalının kötü niyetli olmadığı tespit edilmiş, Dairemizce de 03.06.2021 tarih ve 2019/1517 E.- 2021/836 K. sayılı karar ile tarafların istinaf istemlerinin reddine karar verilmiş ise de, davalının anılan uyuşmazlığın konusu olan markası, tamamen düz yazı ile oluşturulmuş 2016/95540 sayılı “…” markasıdır. Eldeki davanın konusu ise bu kez davalının, tamamen davacının fiili kullanımına yaklaştırılmış, sarı lacivert hakim renklerde ve benzer çizgi ile kompozisyonda oluşturulmuş 2017/51426 numaralı markasıdır. Davalı gerçek kişi işbu dava konusu başvuru ile giderek davacı markalarına yaklaşmış, tescil yoluyla sağlanan marka korumasını, amacına aykırı biçimde kötüye kullanmış, bu yolla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak ya da şantaja yönelik başvuruda bulunmak niyetinde olduğunu belli etmiştir. Davalının davacı markaları karşısında benzer sınıflarda tescil ettiremeyeceğini bildiği “…” ibaresini, bu kez farklı sınıflarda kötü niyetle marka olarak tescil ettirmeye çalışmasını hukuk himaye etmez. Esasen kötüniyetli başvuru durumu mal ve hizmetlerle ilgili olmayıp, markanın tamamı ile ilgili olabileceğinden, kötüniyetli başvuru iddiası ile açılan davada, marka başvurusunun kötüniyetle yapıldığı kanaatine varıldığında, kötüniyet tescilin tamamını kapsar ve bölünemez (…, Türk Marka Hukuku, İstanbul, Eylül 2018, s.953). Bu nedenle Dairemizce de somut uyuşmazlıkta davalının kötüniyetli başvurusunun bütün sınıflar yönünden reddinin gerektiği kanaatine varılmıştır. HGK’nun yukarıdaki kararında da belirtilen kötü niyetin varlığının her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak belirlenmesi gerektiğine yönelik ilke, Dairemizce davalı başvurusunun bu somut olayda kötü niyetli olarak kabulünün mümkün olduğu gerekçesini desteklemektedir. Dolayısıyla davalının marka tescilinde MK’nın 2. maddesi anlamında kötü niyetli olduğu, tescili talep olunan markanın, davacı markalarının uzun yıllardır toplumda oluşturduğu tanınmışlık, güven, itibar ve imajını kendisine transfer etmeyi amaçladığı anlaşıldığından, Dairemizce davanın bu yönden de yerinde olduğu sonucuna varılmıştır.
Bu durum karşısında mahkemece, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın tamamen kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değilse de, HMK.’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK ‘nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. Bu yeni kararın istinaf kararı olduğu ve istinaf karar tarihinde geçerli bulunan harç ve vekalet ücretine göre hüküm kurulması gerektiği ise tabiidir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı … vekili ile … Kurumu vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 12/12/2019 gün ve 2018/449 E. – 2019/565 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
3-Davanın KABULÜ ile YİDK’nın 2018-M-7955 sayılı kararının tüm sınıflar yönünden İPTALİNE,
4-Davalının 13.11.2018 tarihinde tescil edildiği anlaşılan 2017/51426 sayılı markasının tüm sınıflar yönünden HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE VE SİCİLDEN TERKİNİNE,
5-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70-TL maktu karar ve ilam harcından, peşin alınan 35,90-TL’nin mahsubu ile bakiye 44,80-TL’nin davalı … ile davalı … Kurumu’ndan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 15.000,00-TL vekalet ücretinin davalı … ile … Kurumu’ndan tahsiliyle davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 1.800,00-TL bilirkişi ücreti, 303,80-TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 38,50-TL tebligat ve posta masrafı, 148,60-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından oluşan toplam 2.290,9‬0-TL yargılama giderine, 35,90-TL peşin harç ve 35,90-TL başvurma harcı tutarı eklenerek oluşan toplam 2.362,7‬0-TL’nin davalı … ile davalı … Kurumu’ndan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalıların uhdesinde bırakılmasına,
9-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
10-Davacıdan peşin alınan 54,40-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
11-Davalılardan ayrı ayrı peşin olarak alınan 54,40-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, alınması gereken 80,70-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davalılardan ayrı ayrı tahsili ile Hazineye irat kaydına,
12-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 15/09/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 16/09/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip