Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2020/1486 – 2022/1265
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/1486
KARAR NO : 2022/1265
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/06/2020
NUMARASI : 2019/350 E. – 2020/147 K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : Marka ile ilgili Kurum Kararı İptali, Hükümsüzlük
Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 23/06/2020 tarih ve 2019/350 E. – 2020/147 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkili şirketin 1999 yılında Lübnan’da kurulan, kadın erkek kozmetik ürünleri üzerine pek çok ülkede ticari faaliyet gösteren tanınmış bir firma olduğunu, Cezayir, Avustralya, Bahreyn, Kanada, Mısır, Almanya, Hindistan, Irak, Ürdün, Kuveyt, Lübnan, Libya, Fas, Nijer, Paraguay, Katar, Romanya, Suudi Arabistan, İsveç, Suriye, Tunus, Birleşik Arap Emirlikleri, İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri ve Yemen’de yoğun ticari faaliyet yürüttüğünü, Türkiye’deki ticari faaliyetleriyle ilgili “…” firması ile sözleşme imzaladığını, 2004 yılında Fransa’da verilen “Kalite ve Ticari Prestij” ödülünün sahibi olduğunu, elde ettiği tanınmışlık sebebiyle Türkiye’de de taklit edildiğini, bu kapsamda görülmekte olan üç dava bulunduğunu, müvekkilinin “…”markasının Paris Sözleşmesi ve 6769 SMK hükümleri uyarınca tanınmış marka olduğunu, “…” markası üzerinde öncelik hakkına sahip olan müvekkilinin davalı şirkenin, “…” ibareli marka başvurusuna itiraz ettiğini, itirazın Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından nihai olarak reddedildiğini, oysa markanın müvekkili markası ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, davalının markasını müvekkilinin kullanımları ile iltibas yaratacak şekilde kullandığını, YİDK itiraz dilekçesi ekinde davalının müvekkilinin markasının taklit edildiğine ilişkin Ürdün Gümrüğünce düzenlenen belgelerin ibraz edildiğini, davalının müvekkilinin markasından haksız yarar sağlamaya çalıştığını ve kötü niyetli olduğunu ileri sürerek YİDK kararının iptaline ve davalı markasının tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …vekili, YİDK kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı şirket vekili, davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davacının 2016 yılında başlayan markasal kullanımını gösteren faturalar dikkate alındığında önceye dayalı kullanımı olduğunun tespit edildiği, Türkçe karşılığı “zarafet, şıklık, zariflik” olan “…” kelimesinin birçok alanda marka olarak kullanıldığı, markalar düşük seviyede ayırt ediciliği olan bir unsuru paylaşıyorsa, karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde örtüşmeyen bileşenlerin markaların genel izlenimi üzerindeki etkisine odaklanılacağı, davacının her ne kadar önceye dayalı kullanımının bulunduğu tespit edilse de, “…” ibaresinin ayırt ediciliği zayıf bir ibare olması ve davalı markasının … ibarelerinden oluşmasının başına ve sonuna gelen ibarelerle davalı markasının davacının tescilsiz markasından yeterince farklılaştığı, bu markalarla karşılaşan ve bu markaları okuyan ortalama bir tüketicinin taraf markalarının birbirinden farklı markalar olduğunu kolaylıkla anlayabileceği, tanınmışlığa ilişkin olarak sunulan faturalardan tespit edilen satışların belirli alanlara ilişkin olduğu, faturalarda yer alan koli ve paketlerdeki ürün sayıları göz önüne alındığında salt sunulan faturaların yeterli olmadığı, davacının internet sitesinde yer alan görselde bulunan ülkelerin hepsine ithalat yaptığına dair resmi bir dokümana rastlanılmadığı, Türkiye’ye yapılan satışlar sonrası hemen akla gelecek markalardan olduğunu dair veri sunulmadığı, davalıya ait marka başvurusunun kötü niyetinin varlığının ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, bilirkişi raporuna itiraz dilekçemizde belirttiğimiz, YİDK dosyasına sistem üzerinden sunulan 220 sayfalık PDF dosyasının incelemeye alınmadığını ve tartışılmadığını, gümrük idaresi nezdinde bulunan davalıya ait ürün örneklerinin celbedilmediğini ve değerlendirmeye alınmadığını, davalı ürün ambalajında müvekkilinin ürün ambalajında kullanılan yazım şekli ve marka konumlandırmasını birebir gerçekleştirdiğini, ürünlerin üzerinde “…” ibaresinin görünmeyecek şekilde ve “…” ibaresinin müvekkilinin ticaret unvanının olduğu bölgede yer aldığını, Bakırköy, Adana ve İstanbul mahkemelerinde müvekkilinin markalarının taklit edilmesiyle ilgili davaların görüldüğünü, bilirkişi incelemelerinde müvekkilinin markasının taklit edildiğinin tespit edildiğini, yine müvekkilinin yaptığı itiraz üzerine 2016/101597, 2019/01672 ve 2019/01679 sayılı marka başvurularının reddedildiğini, bunların müvekkilinin markasının tanınmış olduğunun göstergesi olduğunu, “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin bulunmadığının doğru olmadığını ileri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, YİDK marka kararı iptali ve hükümsüzlük istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere Türkçe’de “zerafet, şıklık, zariflik” anlamına gelen “…” kelimesinin birçok markada kullanıldığı ve ayırt ediciliği düşük, zayıf bir ibare olduğu, bu tür kelimelerin küçük değişikliklerle ayırtediciliğin sağlanabileceği, zayıf markayı alan kişilerin bunun sonuçlarına da katlanması gerektiği, somut uyuşmazlıkta davalı konusu başvurunun içerdiği ek kelimelerle davacının markalarından farklılaştığı, ortalama tüketicilerin davacının markası ile başvuru konusu işareti ilk gördüğünde ve duyduğunda bunların farklı iki işaret ve marka olduğunu hemen algılayabileceği, markalar arasında ilişkilendirme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, bu nedenle davacı itirazlarının reddine dair kurum kararının hukuka uygun olduğu, davacı vekili davalının kullanımı ile müvekkilinin markasını taklit ettiğini de ileri sürmüş ise de, markasal kullanımın işbu davada tartışılamayacağı, bu nedenle davalının markasal kullanımına yönelik delillerin değerlendirilmesinin sonuca etkisinin bulunmadığı, tanınmışlığın ve kötü niyetin kanıtlanamadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 06/10/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 16/10/2022
Başkan
Üye
Üye
Katip