Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2020/1479 – 2022/1179
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/1479
KARAR NO : 2022/1179
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/02/2020
NUMARASI : 2018/337 E. – 2020/44 K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali
Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 18/02/2020 tarih ve 2018/337 E. – 2020/44 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 2017/76170 başvuru numarası ile “… + şekil” ibaresinin 6, 35 ve 41. sınıflarda marka olarak tescili için davalı Kurum nezdinde başvuruda bulunduğunu, başvurunun diğer davalının 2016/49118, 2016/49122 ve 2016/57831 sayılı “… + şekil” ibareli markalarını mesnet göstererek yaptığı itiraz üzerine 41. sınıfta yer alan hizmetler çıkartılmak üzere kısmen reddedildiğini, oysa markalar arasında benzerlik ve SMK’nın 6/1. maddesi anlamında ilişkilendirme/iltibas ihtimalinin bulunmadığını, mal ve hizmet benzerliğinin de söz konusu olmadığını ileri sürerek, Markalar Dairesi Başkanlığının kararının kaldırılmasına ve müvekkilinin başvurusunun talep edilen sınıflarda tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı… vekili, YİDK kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı şirket vekili, davaya konu ibare ile müvekkilinin markalarının ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, markalar arasında iltibas tehlikesi bulunduğunu, davacı markasındaki şeklin benzerliğe engel olmadığını, markalar arasında ürün ve hizmet benzerliği de bulunduğunu, dava konusu markanın tescilinin müvekkilinin tanınmışlığına zarar vereceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, taraf markalarının 41. sınıfta birebir aynı hizmetleri kapsadığı, davacı markasında şekil unsuruna rağmen hâkim unsurun “…” kelimesi olduğu, figüratif unsur içermeyen davalının 2016/49122 sayılı markasında esas unsurun da “…” kelimesi olduğu, markaların fonetik olarak ve ilk dört harflerinin aynı olması nedeniyle görsel olarak aynı oldukları, son harfteki farklılığın markaları uzaklaştırmadığı, emtiaların ve işaretlerin bu denli yakın oldukları bir durumda iltibas ihtimali doğmaması için işaretler yönünden ciddi görsel, kavramsal ve işitsel farklılaşmaların meydana gelmesinin gerektiği, somut durumda ise tam tersi şekilde markaların esas unsurları bakımından yoğun bir benzerliğin mevcut olduğu, dava konusu markada ayırt ediciliğin aktarıldığı başkaca hiçbir ek unsurun mevcut olmadığı, bu nedenle markalardaki esas unsur pozisyonunda olan bu kelimelerdeki benzerliğin özellikle görsel, işitsel ve kavramsal açıdan tüketiciyi yanıltabilecek düzeyde olduğu, dava konumu markanın davalının önceki tarihli markaları ile ilişkilendirilebileceği ve karıştırılabileceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, yazılışlarının farklı olması nedeniyle taraf markalarının benzer olmadığını, markaların kapsamındaki ürün ve hizmetlerin de benzemediğini, itiraza mesnet marka 41. sınıfta tescilli olsa da …A,Ş.’nin yabancı dil eğitimi vermediğini, bu alanda ticari faaliyetinin olmadığını, müvekkilinin markasını sadece Almanca dil eğitimi alanında kullanacağını,”…” kelimesinin Almanca kelimesi ile birlikte Almanca öğrenimini kendi kendine yapabileceği anlamında kullanıldığını, davacının “…” markalı başka ürün ve hizmetlerini hatırlatmak için kullanılmasının söz konusu olmadığını, ayrıca bu ibarenin davalı tarafından bulunmadığını, genel kabul görmüş bir kelime olduğunu, bu ibareyi taşıyan başka markalar bulunduğunu ileri sürerek, yerel mahkeme kararını kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, marka ile ilgili kurum kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 16.01.2015 tarih ve 2014/14107 Esas, 2015/472 Karar sayılı ilamında vurgulandığı üzere karıştırılma ihtimalinin tespitinde markaların farklılığından ziyade benzer kısımlarının değerlendirilmesinin önem arz ettiği, somut olayda taraf markalarının kavramsal ve işitsel olarak aynı oldukları, görsel olarak da yüksek seviyede benzerlik gösterdikleri, davacı başvurusundaki şekil unsurunun markayı farklılaştırmaya yetmediği, bu nedenle taraf markalarının ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, davacı vekilince davalının markasını 41. sınıf hizmetler yönünden kullanmadığı ileri sürülmüş ise de, davalının, başvuru ile benzer bulunan 2016/49122 sayılı markasının 17.08.2017 tescil tarihinin üzerinden beş yıllık sürenin dolmadığı, ayırt edicilikleri düşük olsa bile markaların tescilli oldukları sürece korunmasının esas olduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 29/09/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 12/10/2022
Başkan
Üye
Üye
Katip