Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1477 E. 2022/1002 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

…..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/03/2020
NUMARASI …..

DAVANIN KONUSU : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 05/03/2020 tarih ve 2018/392 E. – 2020/102 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraflarca istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili Şirketin yaklaşık 210’a yakın markanın yanı sıra,….. 2009 yılında müvekkili Şirketin kullandığını, bu ibarenin … nezdinde de müvekkili adına tescillenmiş ve hukuken koruma altına alınmış olduğunu, dava konusu “… … ibaresine yönelik itirazlarının Kurum tarafından reddedildiğini, “…” ibaresinin bir ayırt ediciliğinin bulunmadığını, “…” kelimesinin temel bir yiyecek sınıfının adı olduğunu, “…” ibaresinin ise “…” fiilinin emir kipi olduğunu, dolayısıyla markanın yeni veya farklı bir anlam kazanmadığını ve tanımlayıcı olduğunu, müvekkilinin “…” ve “…” ibareleri ile bir seri marka ailesi yarattığını, davalı markasını duyan ya da gören tüketicilerin daha önce tanıdığı müvekkili markalarının bıraktığı intibayı hatırlayacağını ve en önemlisi, bu hatırlamanın itiraza konu markanın müvekkilinin markalarının bir uzantısı veya müvekkilince verilmiş bir lisansa dayalı kullanımlara konu edildiği algısını yaratacağını, müvekkilinin markasının tanınmış olduğunu, dava konusu markanın tescilinin müvekkilinin markasının ayırt edici karakterini sulandıracağını, müvekkilinin kullanım ispatına ilişkin delillerini 08.05.2018 tarihli dilekçesi ile Kuruma sunduğunu ve fakat bu delillerin değerlendirilmediğini, başvurunun aynı zamanda kötüniyetle yapılan bir marka başvuru şeklinde değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürerek 2018-M-7644 sayılı YİDK karar iptali ve 2017/93500 sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin markası ile davacı markalarının bütün olarak benzerlik taşımadıklarını, aralarında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, ortalama tüketicilerin markalar arasındaki farklılıkları algılayarak derhal iki ayrı marka karşısında olduğunu algılayabileceğini, birden fazla unsurdan oluşan bileşme markalarda benzerlik tespitinin tek bir kelimeden yapılmasının doğru olmayacağını, markaların benzer hizmetleri ifade etmemekte olduğunu, müvekkilinin “pasta siparişi ve dağıtımı” işi ile iştigal ettiğini, davacının ise süt ürünleri firması olduğunu, açılan davanın yerinde olmadığını, YİDK kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, taraf markaları arasında, başvuru kapsamında yer alan 30. Sınıf emtia bakımından ayniyet derecesinde bir ilişki bulunduğu, yine başvuruda yer alan 35. sınıfta gösterilen hizmetler ile de davacı yanın ret gerekçesi markaları kapsamındaki 29, 30 ve 32. Sınıf emtialar arasında da benzerlik düzeyinde bir ilişki olduğu, davalı yanın 43. Sınıfta yer alan “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” ile davacı taraf markaları kapsamında yer alan bir kısım gıda ürünleri (söz gelimi 29.sınıftaki “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünler”, 30. Sınıftaki “Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar” vs) arasında da bir bağlantının mevcut olduğu, iltibas ihtimalinin varlığı için önemli olanın, önceki markanın, sonraki marka içerisindeki kullanımında bağımsız ayırt edici karakterini koruyup korumadığı ve ayrıca ortak olarak yer alan ibarenin ne denli ayırt edici olduğu, “…” kelimesinin kökenini oluşturan “…” kelimesi öncül olarak “şeker tadında olan, şekerle veya şekerli şeylerle yapılan yiyecek.” anlamlarına gelen bir kelime olduğu, “…” ibaresi aynı kökü işaret eden bir kelime olmakla birlikte günlük dildeki kullanımında aynı zamanda samimiyet içerikli bir hitap şekli olarak da yine kullanıldığı, “…” ibaresinin genel anlamda gıda ürünleri bakımından genel anlamda ayırt edici vasfı bulunmayan kelime olduğu, dolayısıyla özgünlüğü bulunmayan, yaratılmamış ve tescil edilmek istenilen sektörde son derece yaygın kullanımı bulunan, yeri geldiğinde doğrudan ürün adı yeri geldiğinde ise malın/hizmetin bir niteliğini belirtici nitelikteki anlamı ile kullanımı bulunan bu ibarenin, kimsenin tekeline bırakılmasının zaten mümkün olmaması gerektiği, davacı yanın tek başına “…” şeklinde herhangi bir markası bulunmayıp “… …” ve “… … …” şeklindeki markalarında, yukarıda da belirtildiği üzere “…” ibaresi davacı yanın tanınmış çatı markası olarak ayırt edici unsur konumunda kullanıldığı, “…” ibaresi gıda sektörü açısından zayıf bir marka olup, ürün ve sıfat olan “…”, “…” şeklindeki kullanımların, özellikle … kavramı ile doğrudan ilişkilendirilebilir mal ve hizmetler yönünden tanımlayıcılığa yakın bir ayırt ediciliğinin bulunduğu, … ibaresinin tanımlayıcılığa yakın bir anlam ortaya koyduğu tespit olunan emtiada, davacı yanın da tek başına “… – …” ibareleri üzerinde inhisari hak sahibi olmayışı göz önüne alındığında, davacının bu emtiada, kendisi ile aynı sektörde faaliyet gösteren rakiplerinin de anılan ibare üzerinde eşit orandaki kullanım hakkına katlanması gerekeceği, sair emtia bakımından ise “…” ibaresinin ayırt edici gücünün daha yüksek olacağı, tanınmışlık temeli aranılan koşulların meydana gelmediği, kullanım ispatı def’inin, itiraza konu markanın başvuru tarihinde veya rüçhan tarihinde, itiraza gerekçe gösterilen markaların Türkiye’de en az beş yıldır tescilli olması şartı arandığı, anılan markaların tescil tarihi üzerinden gerek dava konusu markanın başvuru tarihi gerekse de iş bu davanın tarihi itibariyle kanunen aranan beş yıllık süre geçmediğinden anılan markaların kullanmama def’i kapsamında değerlendirilmesi zaten mümkün olmadığı, “… …” ibaresini bir bütün olarak içerdiği gözetildiğinde, davacının “… …” markalarının kullanıp kullanmamasının, yukarıda benzerlik ve iltibas ihtimaline ilişkin yapılan değerlendirmeler neticesinde varılan sonucu değiştirmeyeceği gerekçesi ile davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, YİDK’nın 14/09/2018 tarih 2018-M-7644 sayılı kararının davacının itirazının reddiyle ilgili kısım yönünden kısmen 30 sınıfta makarnalar mantılar erişteler mayalar kabartma tozları her türlü un irmikler nişastalar, çaylar buzlu çaylar tuz, hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler patlamış mısır yulaf ezmeleri mısır cipsleri kahvaltılık hububat ürünleri işlemden geçirilmiş buğday arpa yulaf çavdar pirinç ve 35 sınıfta Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için makarnalar mantılar erişteler mayalar kabartma tozları her türlü un irmikler nişastalar, çaylar buzlu çaylar tuz, hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler patlamış mısır yulaf ezmeleri mısır cipsleri kahvaltılık hububat ürünleri işlemden geçirilmiş buğday arpa yulaf çavdar pirinç, biralar bira yapımında kullanılap preparatlar maden suları kaynak suları sofra suları sodalar sebze ve meyve suları bunların konsantreleri ve özleri meşrubatlar enerji içecekleri (alkolsüz) proteinle zenginleştirilmiş sporcu içecekleri alkollu içecekler (biralar hariç) şaraplar rakılar viskiler likörler alkol içeren kokteyller mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir). yönünden iptaline, YİDK iptaline yönelik fazlaya dair talebin reddine, hükümsüzlük talebinin kısmen kabul kısmen reddi ile, davalı Şirket adına tescilli 2017/93500 sayılı … … ibareli markanın tescilli olduğu, 30. sınıfta makarnalar mantılar erişteler mayalar kabartma tozları her türlü un irmikler nişastalar, çaylar buzlu çaylar tuz, hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler patlamış mısır yulaf ezmeleri mısır cipsleri kahvaltılık hububat ürünleri işlemden geçirilmiş buğday arpa yulaf çavdar pirinç ve 35 sınıfta Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için makarnalar mantılar erişteler mayalar kabartma tozları her türlü un irmikler nişastalar, çaylar buzlu çaylar tuz, hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler patlamış mısır yulaf ezmeleri mısır cipsleri kahvaltılık hububat ürünleri işlemden geçirilmiş buğday arpa yulaf çavdar pirinç, biralar bira yapımında kullanılap preparatlar maden suları kaynak suları sofra suları sodalar sebze ve meyve suları bunların konsantreleri ve özleri meşrubatlar enerji içecekleri (alkolsüz) proteinle zenginleştirilmiş sporcu içecekleri alkollu içecekler (biralar hariç) şaraplar rakılar viskiler likörler alkol içeren kokteyller mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir). yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, hükümsüzlüğe ilişkin fazlaya dair talebin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, “…” ibaresinin, tanımlayıcı bir ifade olduğundan tek başına marka olarak tescili mümkün olmadığını, ancak işbu husus dikkate alınmaksızın hüküm kurulduğunu, … ibaresini tanımlayıcı ve ayırt ediciliği düşük olarak tanımlayan Kurumun “…” ibaresini tescil etmesinin mantığa aykırı bulunduğunu, dava konusu … ibareli marka başvurusuyla da 30, 35. ve 43. sınıfta yer alan ürünlerin üretimi, pazarlanması ve sergilenmesi ile ilgili sınıflar için tescili talep edildiğini, … ibaresinin anlamsal ve işitsel olarak müvekkilinin seri markaları açısından herhangi bir ayırt edicilik teşkil etmeyen bir tanımlayıcı bir ibare olduğunu, SMK 5. maddesi uyarınca marka olarak tescilinin reddi gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte, dava konusu markanın tescil edilebilir olduğunun kabulü halinde dahi dava konusu marka müvekkili Şirketin seri markalarına iltibas ettiğinden tescilinin mümkün olmadığını, dava konusu markanın halk tarafından müvekkili Şirket markaları ile ilişkilendirileceğini, davaya konu marka ile müvekkili Şirket markaları arasında iltibas riskinin çok yüksek olduğunu, dava konusu markanın, müvekkilinin markasının içeriğini sulandırıcı nitelikte bulunduğunu, dava konusu YİDK kararının tüm mal ve hizmet sınıfları yönünden iptali ile dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerekirken davanın kısmen kabulü yönündeki karar hukuka aykırı bulunduğunu, kötüniyetli marka tescil talebinin söz konusu olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, birden fazla unsurdan oluşan bileşke markalarda iki marka arasındaki benzerliğin tespiti açısından sadece tek bir kelimenin değerlendirilmesinin yerinde olmadığını, değerlendirmenin bütüncül olarak yapılması gerektiğini, tarafımıza ait ola “… …” ibaresinde marka unsurunun bütüne hakim olduğunu oysa ki davacı yana ait markalarda … ibaresinin değil … ibaresinin marka teşkil ettiğini, … kelimesini tek başına kullanmadıklarını aksine … ile birlikte kullanılan bir marka olduğunu … ibaresinin çatı marka olarak kullanıldığını, … markasının sair ayırt edici unsurlarını taşıdığını, taraflara ait markaların bütünsel olarak ilgili tüketiciyi yanılgıya düşürecek bir benzerlik meydana getirmeyeceğinin açıkça ortaya konulmuş bulunduğunu, davacı yanın iddialarının ve yerel mahkeme kararının yerinde olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, mahkemenin kısmen kabule konu ettiği mal ve hizmetler bakımından karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, … ibaresinin ayırtediciliğinin zayıf olduğunu, bütünsel değerlendirilmesi gerektiğini, yeterli farklılık bulunduğunu, YİDK kararının yerinde olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :1-Dava, marka ile ilgili Kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, markalar arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sescil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin aşağıdaki istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2-Davalılar vekillerinin istinaf itirazlarına gelince; dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgeler incelendiğinde, davalının “… …” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, başvurunun yayınlanmasından sonra davacı Şirketin, “… …” esas ibareli yukarıda ayrıntılı belirtilen markalarını gerekçe göstererek başvuruya itiraz ettiği, itirazının YİDK tarafından ret edildiği, bu bağlamda dosya kapsamındaki uyuşmazlığın davalının başvurusuna konu ibare ile davacının itirazına mesnet markası arasında SMK’nın 6/1. maddesi kapsamında iltibas bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesinde, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir. Bu durumda önemli olan, halkın işaretler arasında herhangi bir şekilde herhangi bir nedenle bağlantı kurma ihtimali olup, buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelimedir ve şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ile bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir (Yargıtay HGK, 15/11/2013 Tarih, 2013/11-202, 2013/1587).
Diğer taraftan, karıştırılma ihtimalinin değerlendirilmesinde markanın ayırt edicilik gücünün de dikkate alınması gerekmektedir. Ayırt ediciliği zayıf olan markalar bakımından karıştırılma ihtimalinin mevcudiyeti daha az olacaktır (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, İstanbul, Eylül 2018, s.247).
Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, markalar arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sescil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, davacı ve davalı markalarında “…” ibarelerinin ortak olduğu, ancak anılan ibarenin tek başına ayırt edicilik taşıyacak biçimde markalarda ve başvuruda yer almadığını, esasen şekerli ürünleri tanımladığından yalnız başına ayırt ediciliğinin de bulunmadığı, ibarenin herkesin kullanımına açık bulunduğu, davacının markasının tanınmış olmadığı, tescilli bir marka ile iltibas yaratmayan işaretin marka tescil başvurusunda bulunmanın kötüniyetli bir yaklaşım olarak değerlendirilemeyeceği, bir kelime veya ibarenin marka olarak seçilip tescil ettirilmesinin, anılan kelime üzerinde marka sahibine tekel hakkı vermeyeceği, aksine, anılan kelimenin kullanıldığı mal ve hizmetler bakımından iltibas yaratabilecek derecede benzerlerinin kullanılmasını engelleme hakkını sağlayacağı anlaşılmış olup, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin, iş bu dava dosyası için emsal olabilecek nitelikteki, “… – … …” markalarına ilişkin olarak verdiği, 2020/129 Esas, 2020/4266 Karar ve 20.10.2020 Tarihli ilamının da bu yönde olduğu görülmüştür. Bu itibarla somut olayda 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6. maddesinin somut olaya uygulanabilme şartları bulunmadığı için mahkemenin aksi yöndeki gerekçesi doğru bulunmamıştır.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davalılar vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince, davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm istinaf itirazlarının ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı … ve davalı … vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile, Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 05/03/2020 tarih ve 2018/392 E. – 2020/102 K. sayılı sayılı kararının KALDIRILMASINA;
3-Davanın REDDİNE,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70-TL maktu karar ve ilam harcından, peşin harç olarak alınan 35,90-TL harçtan mahsubu ile bakiye 44,80-TL karar ve ilam harcının davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
5-Davalı … ve davalı … kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 7.375,00.TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı … ve davalı …Kurumuna verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
7-Davalı … tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 150,00-TL posta gideri‬, istinaf aşamasında yapılan 148,60-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 298,6‬0 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalı …’a verilmesine,
8-Davalı … tarafından istinaf aşamasında istinaf kanun yoluna başvurma harcı olarak yatırılan toplam 148,60-TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalı …Kurumuna verilmesine,
9-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
10-Davalı … ve davalı … tarafından istinaf başvurusunda ayrı ayrı yatırılan 54,40-TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalı … ve davalı …Kurumuna ayrı ayrı iadesine,
11-Davacıdan alınması gereken 80,70-TL maktu karar ve ilam harcından davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40-TL harçtan mahsubu ile bakiye 26,3‬0-TL’nin davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
12-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 30/06/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 01/07/2022

….

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.