Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1476 E. 2022/998 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1476
KARAR NO : 2022/998
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/11/2019
NUMARASI : 2016/342 E. – 2019/466 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : Markaya tecavüzün tespiti meni ve refi ile maddi-manevi tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 07/11/2019 tarih ve 2016/342 E. – 2019/466 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraflar tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin kurulduğu 1995 yılından beri ilk günden itibaren emlakçılık sektöründe faaliyet gösterdiğini, 1995 yılında şirket adına ticaret siciline kaydını yaptırdığını, müvekkilinin çalıştığı alanda Türkiye çapında tanınmış ve önde gelen firmalardan biri haline geldiğini, müvekkilinin yıllardır kullandığı ve yoğun emek ve çabalarının sonucunda ayırt edicilik kazandırdığı “…” markasının 2007/60684 no ile 36. sınıfta 10 yıl için tescil edildiğini, müvekkiline ait “…” ibareli markaların tanınmışlığının internet üzerinden yapılabilecek olan bir araştırmada ortaya çıkabileceğini, müvekkilinin tescilli ve tanınmış “…” ibareli markasını hukuka aykırı şekilde davalı tarafından kullanımının öğrenilmesi üzerine, davalıya, müvekkilinin tescilli markasının haksız ve hukuka aykırı şekilde kullanımının durdurulması için ihtar çekildiğini, davalı tarafın kaldıracağını belirtmesine rağmen kullanmaya devam ettiğini, bu nedenle iş bu davanın açılma zorunluluğunun doğduğunu, davalının aynı sınıf ürün ve hizmetlerde müvekkilinin tescilli markasını hukuka aykırı aynı olacak şekilde kullandığını, bunun müvekkilinin marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini, davalının taşınmaz değerleme işinin de emlakçılık işinin bir parçası olduğunu, bu durumun müvekkilinin markasıyla iltibas yarattığını, davalının eyleminin aynı zamanda haksız rekabet anlamında da hukuka aykırılığa sebebiyet verdiğini, 556 sayılı KHK’nın markaların haksız rekabete karşı özel olarak korunması amacını taşıdığını, bu itibarla “…” markasının aynı ya da benzer kullanım biçiminin TTK m.55/5 bendinde açıklandığını, iyi niyet kurallarına aykırı sayılan hareketlerden olması sebebiyle haksız rekabete ilişkin hükümlerle de bağdaşmadığını, müvekkilinin yıllar boyu edindiği itibarı haksız ve hukuka aykırı bir biçimde kullanıldığını, böylelikle müvekkilinin itibarının zedelenmesine de zemin hazırlandığını ileri sürerek davalının, müvekkiline ait “…” tescilli markasına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti ile tescilli markalara tecavüzün ve haksız rekabetin ref’ine ve men’ine, davalının bundan böyle, müvekkiline ait söz konusu “…” markasını veya markayı anımsatacak/iltibas oluşturacak herhangi bir ibare taşıyan ürünleri kullanmamasını ve satmamasını, “…” markasını tanıtma vasıtası içeren tabela, dekarasyon, mobilya, ilan, kartvizit vs. basılı tanıtım malzemeleri ile ilgili her türlü malzemenin kullanımının sona erdirilmesini, söz konusu malzemelerin masrafı karşı taraftan alınmak suretiyle toplayarak imha edilmesini, davalının mali durumunun bilirkişi marifetiyle incelenmek suretiyle çıkacak hesaba göre, 100 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminata ihtarın tebliğ tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faiziyle birlikte mahkum edilmesine, haklı davalarının kabulüne karar verilmesinin ardından masrafın davalıdan alınması suretiyle söz konusu mahkeme ilamının yurt çapında yayın yapan tirajı yüksek bir gazetede ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili Şirketin kurulduğu günden bu yana SPK ve BDDK mevzuatlarına uygun olarak elde edilen çeşitli yetki ve lisanslar çerçevesinde değerleme hizmeti verdiğini, emlaçılık/emlak danışmanlığı/emlak komisyonculuğu sektörü ile gayrimenkul değerleme ve danışmanlık sektörünün birbirinden farklı faaliyet alanları olduğunu, “… Taşınmaz Değerleme ve Danışmanlık A.Ş.”nin müvekkili şirket adına tescilli ticaret unvanı olduğunu, tescilli ticaret unvanının müvekkili şirket tarafından kullanımının davacı şirket tarafından engellenemeyeceğini, müvekkili şirketin ticaret unvanının kullanımının davacı şirketin “…” ibareli markasının sağladığı haklara tecavüz oluşturmasının mümkün olmadığını, müvekkili şirketin ticaret unvanını kullanması sebebiyle davacı tarafın tazminata ilişkin herhangi bir talep hakkı doğmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalının davaya konu edilen fiili kullanımlarının 36. Sınıftaki gayrimenkul, taşınmaz değerleme ve danışmanlık hizmetleri için olduğu, davacı … Müşavirlik İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin 2007 … tescil nolu markasının tescil kapsamında ise “SINIF KODU: 36 Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri”nin bulunduğu, dolayısıyla, taraf hizmetleri aynı olmasa bile aralarında bir bağlantı ve benzerlik olduğu, davacı … Müşavirlik İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin 2007 60684 sayılı markasının şeklinde olmasına karşılık, davalının … internet sitesindeki kullanımının … Taşınmaz Değerleme ve Danışmanlık A.Ş. şeklinde olduğu, davalının tescilli markasının “…”, tescilli ticaret unvanının … Taşınmaz Değerleme ve Danışmanlık A.Ş. olması ve tescilli olduğu müddetçe söz konusu kullanımların tecavüz olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, bu durumda davalının … şeklindeki internet alan adı ve internet sitesi içeriğindeki … Taşınmaz Değerleme Ve Danışmanlık A.Ş. şeklindeki kullanımının davacı adına tescilli markadan doğan haklara tecavüz teşkil etmediği, buna karşılık davalı adına tescilli markanın … “…” şeklinde olmasına karşın, davalı internet sitesinde TD harflerinin silik olarak kullanılması ve vurgunun … ibaresi üzerinde yoğunlaşarak tescilli markanın ayırt edici karakterini değiştirmesi nedeniyle kullanımın tescilli marka kullanımı olarak kabul edilemeyeceği, aynı şekilde davalının tescilli ticaret unvanının … Taşınmaz Değerleme ve Danışmanlık A.Ş. şeklinde olmasına karşın internet sitesinde A.Ş.’nin kullanılmaması ve kullanımda … ibaresinin ön plana çıkarılarak adeta marka şeklinde konumlandırılması nedeniyle davalı sitesindeki kullanımın da tescilli ticaret unvanı kullanımı olarak kabul edilemeyeceği, bu nedenle davalıya ait … internet sitesi içeriğindeki ve … “…” şeklindeki kullanımların davalının tescilli marka ve ticaret unvanı kullanımı olarak kabul edilemeyeceği ve bu kullanımlarda “…” ibaresinin asli unsur olduğu ve davacı … Müşavirlik İnşaat Turizm Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi’nin ihtilafa mesnet markasının da asli unsurunun da aynı şekilde “…” ibaresi olduğu davalının kullanımları ile davacı markasının asli unsurunun aynı “…” ibaresi olması nedeniyle davacı … Müşavirlik İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin markası ile davalının iki kullanımı arasında ilişkilendirme ihtimali dahil karıştırılma ihtimali yaratabilecek derecede benzerlik olduğu, markalar ve markaların üzerinde kullanılacağı hizmetlerin benzerliği/bağlantılı olması nedeniyle davalı kullanımlarının, davacı markası ile karıştırılma ihtimali yaratacağı ve bu nedenle davalının … internet sitesi içeriğindeki ve … “…” şeklindeki kullanımının davacının 2007 60684 sayılı “… Müşavirlik İnşaat Turizm Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi“ markasından doğan haklara karıştırılma ihtimali yaratmak suretiyle tecavüz ettiği, ancak, davalıya ait … web sitesinin davalı tarafından 10/02/2011 tarihinde oluşturulduğu, davalının … sitesine ilişkin ilk arşiv kaydının 03/08/2012 tarihinde tespit edildiği, davalının alan adı kaydının 10/02/2011 tarihinde olması ve webarchive sitesindeki arşiv kayıtlarının ise alan adının faaliyete başlamasından belli bir süre sonra tutulmaya başlanması nedeniyle davalının internet kullanımının en geç 2012 yılında başladığının kabul edilmesi gerektiği, bu kapsamda somut uyuşmazlık ele alındığında, davalı ticaret unvanının 09.02.2011 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği, davalının ticaret unvanı tescilinden yaklaşık 5 yıl 3 ay sonra ve internet sitesinde kullanımına başladığı 2011 tarihinden yaklaşık 5 yıldan fazla bir süre sonra markaya tecavüzle ilgili ihtarname çekip dava açtığı geçen bu uzun süre içerisinde davalının kullanımlarına uzun bir süre sessiz kaldığı davacının ticari bir şirket olarak bulunduğu piyasayı kollaması basiretli bir tacir olmanın gereği olduğu davacının davalı kullanımlarından haberdar olabilecek konumda olduğu yüksek daireninde görüşleri haberdar olmayı değil haberdar olabilecek durumda olmayı aradığı davacının beyanında geçtiği üzere İzmir’de de bir şubesinin olduğu davalı adresininde İzmir olması nedeniyle aynı şehirdeki davalı kullanımlarından haberdar olabilecek konumda bulunduğu davalının ticaret unvanında ticaret sicil kayıtlarına işlenmiş olduğu ve ticaret sicil kayıtlarının tüm Türkiye’de herkese açık olması ve öğrenme kolaylığı nedeniyle bu durumda haberdar olmadığının iddia edilemeyeceği, davacının bu günkü teknik imkanlarla davalının tecavüz teşkil ettiğini iddia ettiği kullanımlarından kolaylıkla haberdar olabileceği 5 yıl gibi uzun bir süre haberdar olmadığını iddia etmenin iyi niyetli sayılamayacağı internet sitesindeki kullanımlara tacirlerin veya diğer insanların kolaylıkla ve hızlı bir şekilde kullanım konusunda kullanılan marka emtia ve kullanılan markanın kendi markasına tecavüz teşkil edip etmediğini bu günkü teknik imkanla kalaylıkla görüp öğrenebileceği ve davacının davalı kullanımlarında haberdar olabilecek konuda iken davalının tecavüz teşkil eder kullanımlarına 5 yıl ve daha fazla suskun kalarak sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığı, davacının basiretli bir tacir gibi davranmadığı hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanarak kendi lehine hak sağlayamayacağından davalının kullanımlarınında ticaret unvanı ve tescilli markaları karşısında kötü niyetli bir kullanım olduğununu ileri sürülemeyeceği, 5 yıl ve daha fazla bir süre sonra açılan davada davacının uzun süreli sessiz kalması nedeniyle hak kaybına uğradığı kabul edilmiştir. MK 2. Maddeden kaynaklanan genel kabul görmüş ”sessiz kalma nedeniyle hak kaybı” ilkesine göre dava hakkının hiçbir zaman sınırlaması olmaksızın sınırsız olarak tanınması hukuki güvenlik ve iyi niyet kuralları ile bağdaşmayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, yerel Mahkemenin susma yolu ile hak kaybına uğrandığına ilişkin kabulünün, usul ve yasaya, yerleşik Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğunu, Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 25. maddesinin 6. fıkrasında hükümsüzlük talebinde bulunmak için hak düşürücü süre düzenlendiğini, sessiz kalma yoluyla hak kaybının uygulama alanı hükümsüzlük davaları olduğunu, bu dava dışındaki marka hukuku davalarında SMK 25. maddesinin 6. fıkrasının uygulanmasının mümkün olmadığını, davalı tarafça yapılan marka tescil başvurusuna da itiraz edilmiş olup müvekkilinin davalı kullanımına sessiz kaldığının kabulünün mümkün olmadığını, ayrıca müvekkili şirketin İzmir’de şubesinin bulunması sebebiyle davalının kullanımlarından haberdar olabilecek durumda olduğu tespitinin de yerinde olmadığını, bununla beraber davalı Şirket dava dosyası kapsamında yapılan yargılamada cevap dilekçesi yahut ikinci cevap dilekçesinde sessiz kalma sebebiyle hak kaybı savunmasına dayanmadığı halde, savunmanın genişletilerek Yerel Mahkeme tarafından resen bu kapsamda değerlendirme yapılması ve hüküm kurulmasının usul hukuku ilkelerine aykırı bulunduğunu, sessiz kalma yolu ile hak kaybı düzenlemesi dava konusu marka hakkına tecavüz iddiasına da uygulanacak ise de, 5 yıllık sürenin müvekkilin davalıya ihtarname tebliğ ettiği tarihten itibaren hesaplanması gerektiğini, ayrıca Yerel Mahkemenin gerekçeli kararında da belirtildiği üzere; davalının marka hakkına tecavüz niteliğindeki fiilleri internet sitesinde yer alan kullanımlarından kaynaklanmakta olup; gerek bilirkişi raporları, gerek gerekçeli kararda yer aldığı gibi davalının internet sitesi kullanımlarının 10.02.2011 tarihinden sonra en geç 2012 yılında başlamış olduğunu, davalının ticaret sicil gazetesindeki kuruluş ilan tarihine 5 yıl eklenerek sessiz kalma süresi hesaplanması hatalı bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı Şirket vekili istinaf başvuru dilekçesinde, her ne kadar istinafa konu karar sonuç itibariyle müvekkili şirket lehine ise de, kararın gerekçesinde yer alan aleyhe hususların kabulünün mümkün olmadığını, müvekkilinin davaya konu edilen fiili kullanımlarının 36. sınıfta yer alan “gayrimenkul değerleme ve danışmanlık hizmetleri” için olduğunu, davacının 2007/60684 tescil numaralı markasının ise yine 36. sınıfta yer alan “gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri” olduğunu, her iki tarafın hizmet sınıflarının aynı olmadığının kabulüne rağmen aralarında bir bağlantı ve benzerlik bulunduğunun tartışmasız olduğu tespitlerinin kabul edilebilir nitelikte bulunmadığını, müvekkil adına kayıtlı “… “…”” ibareli markanın internet sitesindeki kullanımında vurgunun “…” ibaresinde olmasının (td harflerinin silik şekilde kullanımı) kabul edilemeyeceği, aynı zamanda müvekkilin ticaret unvanının “… taşınmaz değerleme ve danışmanlık a. ş.” olmasına karşın, internet sitesinde “…” ibaresinin ön planda tutulması ve “a. ş.” ibaresinin kullanılmamasının, tescilli ticaret unvanı kullanımı olarak değerlendirilemeyeceği, zira, işbu kullanımda “…” ibaresinin asli unsur olduğu ve bu şekildeki kullanımın karıştırılma ihtimali yaratabilecek şekilde benzerlik yarattığı ve dolayısıyla bu şekildeki kullanımların marka hakkına tecavüz oluşturduğu tespitine katılmanın mümkün olmadığını, “… değerleme ve danışmanlık a.ş.” müvekkil şirket adına tescilli ticaret unvanı olup, tescilli ticaret unvanının müvekkili şirket tarafından kullanımının davacı şirket tarafından engellenemeyeceği açık olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : 1-Dava, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, refi, meni ve maddi-manevi tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davalının davaya konu edilen fiili kullanımlarının 36. Sınıftaki gayrimenkul, taşınmaz değerleme ve danışmanlık hizmetleri için olduğu, davacı Şirketin 2007 60684 tescil nolu markasının kapsamında da, 36. Sınıf; “Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri”nin bulunduğu, dolayısıyla, tarafların hizmetlerinin benzer olduğu, diğer yandan davalı adına tescilli markanın “…” şeklinde olmasına karşın, davalının internet sitesinde TD harflerinin silik olarak kullanıldığı, vurgunun … ibaresi üzerinde bulunduğu, davalının bu kullanımın tescilli marka kullanımı olarak kabul edilemeyeceği, davalının … internet sitesi içeriğindeki “…” şeklindeki kullanımının davacının 2007 60684 sayılı “… Müşavirlik İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi” markasından doğan haklara karıştırılma ihtimali yaratmak suretiyle tecavüz ettiği anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2-Davacı vekilinin istinaf istemine gelince; mahkemece davanın sessiz kalma yolu ile hak kaybı oluştuğu gerekçesi ile reddine karar verilmiştir.
Ancak, markaya tecavüz istemli bir davada sessiz kalma yoluyla hak kaybından bahsedebilmek için marka sahibinin, markasına tecavüz edildiğinden haberdar olmasından ya da haberdar olması gerektiği tarihten itibaren uzunca bir süre bu kullanıma karşı çıkmaması gerekmektedir. Yerleşik Yargıtay uygulamasında hak kaybı için kesin bir süre öngörülmemekle birlikte yaklaşık beş yıllık sürenin varlığı halinde hak kaybının gerçekleşeceği kabul edilmektedir.
Dosya kapsamındaki iddia marka tecavüzü olup, sessiz kalma yoluyla hak kaybından bahsedebilmek için marka sahibinin, markasına tecavüz edildiğinden haberdar olmasından ya da haberdar olması gerektiği tarihten itibaren uzunca bir süre bu kullanıma karşı çıkmaması gerekmektedir. Dosya kapsamında, davacı tarafça davalıya marka tecavüzü hususunda, davadan önce 03/05/2016 tarihinde, ihtarname çekildiği, bu ihtarnamenin davalıya 05/05/2016 tarihinde tebliğ edildiği, bu ihtara uyulmaması üzerine somut uyuşmazlığa ilişkin davanın 03/08/2016 tarihinde açıldığı, yargılama sırasında alınan 08/01/2018 tarihli bilirkişi raporunda yapılan tespitlerden de, davalının … internet sitesi içeriğindeki … kelimesini öre çıkaran kullanımının davacının 2007 60684 sayılı “… Müşavirlik İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi” markasından doğan haklara, karıştırılma ihtimali yaratmak suretiyle, tecavüz ettiği anlaşılmakta olup, bu tecavüzden davacının haberdar olduğunun veya haberdar olması gerektiği tarihin belirlenmesi gerekmektedir.
Dosya kapsamında görüşüne başvurulan bilirkişiler raporlarında da belirttikleri üzere davalıya ait … web sitesinin davalı tarafından 10/02/2011 tarihinde oluşturulduğu, davalının … sitesine ilişkin ilk arşiv kaydının 03/08/2012 tarihinde oluşturulduğunun tespit edildiği anlaşılmaktadır. Bu tespitlerden de anlaşılacağı üzere, davalının kubulünde olan kullanım şeklinden davacının haberinin olduğu hususunun sadece internet sitesi alan adının alınma tarihi ile ispatlanamayacağı gibi bilirkişi raporunda belirlendiği üzere ilk arşiv kaydının tarihi olan 03/08/2012 tarihi esas alındığında da dava tarihi olan 03/08/2016 tarihi itibariyle 5 yıllık sürenin dolmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Bu nedenlerle mahkemece sessiz kalma yolu ile hak kaybının bulunduğu yönündeki gerekçesi yerinde bulunmamıştır.
Bu hale göre, davalının davaya konu edilen fiili kullanımlarının 36. Sınıftaki gayrimenkul, taşınmaz değerleme ve danışmanlık hizmetleri için olduğu, davacı Şirketin 2007 60684 tescil nolu markasının tescil kapsamında ise 36. sınıf; Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetlerinin bulunduğu, dolayısıyla, taraf hizmetleri arasında benzerlik olduğu anlaşılmaktadır.
Davalının … şeklindeki internet alan adı ve internet sitesi içeriğindeki … Değerleme ve Danışmanlık A.Ş. şeklindeki kullanımının davacı adına tescilli markadan doğan haklara tecavüz teşkil etmediği, buna karşılık davalı adına tescilli markanın “…” şeklinde olmasına karşın, davalı tarafça internet sitesinde “…” harflerinin silik olarak kullanılarak vurgunun “…” ibaresi üzerine yapıldığı, bu kullanım şeklinin davalının da kabulünde olduğu, ancak tescilli markanın ayırt edici karakterini değiştirmesi nedeniyle kullanımın tescilli marka kullanımı olarak kabul edilemeyeceği, aynı şekilde davalının tescilli ticaret unvanının “… Değerleme ve Danışmanlık A.Ş.” şeklinde olmasına karşın internet sitesinde A.Ş.’nin kullanılmaması ve kullanımda “…” ibaresinin ön plana çıkarılarak adeta marka şeklinde konumlandırılması nedeniyle davalı sitesindeki kullanımın da tescilli ticaret unvanı kullanımı olarak kabul edilemeyeceği, bu nedenle davalıya ait … internet sitesi içeriğindeki bu kullanımların davalının tescilli marka ve ticaret unvanı kullanımı olarak kabul edilemeyeceği, davacı markası ile karıştırılma ihtimali yaratacağı ve davacının 2007 60684 sayılı “… Müşavirlik İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi” markasından doğan haklara tecavüz ettiği anlaşılmıştır.
Davacının 556 sayılı KHK.’nın 66/2-b maddesi uyarınca talep edebileceği zararının hesabı konusunda ise dosya kapsamında görüşüne başvurulan bilirkişi raporunda belirtilen şekilde, 4.109,73 TL maddi tazminat talep edebileceği kabul edilmiştir. Ayrıca bu zarar miktarı Dairemizce de, TBK’nın 50/2. maddesine, olayların olağan akışına ve hakkaniyete de uygun bulunmuştur.
Yine KHK’nın 62/b. maddesi gereğince ise, marka hakkı tecavüze uğrayan marka sahibi, manevi zararının tazminini talep etme hakkına sahiptir. Bu istemin, genel hükümler arasında yer alan 6098 sayılı TBK’nın 58 (818 sayılı BK m. 49) ve 6102 sayılı TTK’nın 56/1-e (6762 sayılı TTK m. 58/1-e) maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Manevi tazminat rakamının belirlenmesi hakimin takdir yetkisindedir. Ancak bu yetki kullanılırken olayın oluş şekli, ihlal süresi, sayısı, tarafların ekonomik ve sosyal konum ve durumları dikkate alınmalıdır. Dava konusu olayda da, davalının eylemi ve tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetildiğinde, 5.000,00 TL manevi tazminatın uygun bir miktar olduğunun Dairemizce takdiri ile manevi tazminat talebinin bu miktar üzerinden kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HMK.’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. Bu yeni kararın istinaf kararı olduğu ve istinaf karar tarihinde geçerli bulunan harç ve vekalet ücretine göre hüküm kurulması gerektiği ise tabiidir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenle davalı Şirket vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 07/11/2019 tarih ve 2016/342 E. – 2019/466 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
3-Davanın KABULÜ ile, davalının davacıya ait “…” ibareli markaya tecavüzünün ve haksız rekabetinin TESPİTİ İLE TECAVÜZÜN VE HAKSIZ REKABETİN REFİNE, MENİNE,
4- 4.109,73 TL maddi tazminatın ihtarname tebliğ tarihi olan 05/05/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5- 5.000 TL manevi tazminatın ihtarname tebliğ tarihi olan 05/05/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6- Davalının haksız rekabet ve marka tecavüzü şeklindeki kullanımlarını içeren tabela, dekarasyon, mobilya, ilan, kartvizit vs. basılı tanıtım malzemeleri ile ilgili her türlü malzemenin kullanımının sona erdirilmesine, söz konusu malzemelerin üzerinden davalının tecavüz eden kullanımlarının silinmesine, bunun mümkün bulunmaması halinde masrafı karşı taraftan alınmak suretiyle imha edilmesine,
7- Masrafın davalıdan alınması suretiyle mahkeme kararının yurt çapında yayın yapan tirajı yüksek bir gazetede ilanına,
8-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 80,70.TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 29,20.TL harcın mahsubu ile bakiye 51,5‬0.TL’nin davalı Şirketten tahsili ile Hazineye irat kaydına,
9-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine maddi tazminat yönünden 4.109,73 TL, manevi tazminat yönünden 5.000,00.TL, diğer istemler yönünden 7.375,00.TL olmak üzere toplam 16.484,73.TL olarak belirlenen vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacı tarafa verilmesine,
10-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 2.400,00.TL bilirkişi ücreti, 180,00.TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 22,00.TL tebligat ve posta giderleri toplamı 2.602‬,00.TL yargılama gideri, 29,20.TL peşin harç, 29,20.TL başvurma harcı, 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvuru harç tutarı eklenerek oluşan toplam 2.809‬,00 TL’nin davalı Şirketten tahsili ile davacıya verilmesine,
11-Davalı Şirket tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
12-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
13-Davacıdan peşin olarak alınan 54,40.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
14-Davalı Şirketten alınması gereken 80,70.TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 54,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30.TL’nin davalı Şirketten alınarak Hazineye irat kaydına,
15-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 30/06/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 01/07/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip