Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2020/1438 – 2022/1147
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/1438
KARAR NO : 2022/1147
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/05/2019
NUMARASI : 2017/438 E. – 2019/264 K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU :YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 23/05/2019 tarih ve 2017/438 E. – 2019/264 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin “…” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalı Şirketin bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “ ……” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı Kuruma başvurduğunu, başvuruya müvekkilince yapılan itirazın dava konusu YİDK kararı ile nihai olarak reddedildiğini, oysa dava konusu “……” ibareli başvuru ile müvekkili adına tescilli ve tanınmış “…” ibareli markalar arasında ayırt edilemeyecek kadar benzerlik bulunduğunu ve bu benzerliğin iltibasa neden olacağını, başvurunun müvekkilinin seri markalarından biri olarak algılanacağını, “……” ibareli markanın tescili halinde davalı Şirketin müvekkili markalarının tanınmışlığından haksız yarar sağlayacağını ve müvekkili markalarının itibarının ve ayıt edici karakterinin zedeleneceğini, dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2017-M-7904 sayılı kararının iptaline, tescili halinde markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, taraf markalarının görsel ve işitsel olarak aynı ya da benzer olmadıklarını, müvekkili bankanın tescilli 2009/26023 sayılı “…”, 2010/32034 sayılı “…” markalarının bulunduğunu, “…” ibaresinin günlük hayatta yaygın olarak kullanıldığını, “…” ibaresinin verilen hizmetin kaynağı ya da verildiği noktanın … telefonu olduğunu belirttiğini, Yargıtay’ın konuyla ilgili verdiği kararlarının da bu yönde bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu 2013/44525 sayılı “… …” ibareli marka ile davacı yanın önceki tarihli “…” markaları arasında, ilgili tüketici nezdinde, iltibasa neden olabilecek düzeyde bir benzerliğin mevcut olmadığı, 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesinin şartlarının da bulunmadığı, davalı başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, taraf markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında iltibasa neden olacak derecede benzerlik bulunduğunu, … ibaresinin zayıf marka niteliğinde olmadığını, müvekkiline ait “…” ibareli markaların seri marka niteliği taşıyan ve kullanım sonucu ayırt edicilik kazanmış markalar olduğunu, bu markalar aynı zamanda tanınmış olduklarından 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi uyarınca da başvurunun reddinin gerektiğini, ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, “ … …” ibareli dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında ortalama tüketiciler üzerinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimali dahil iltibasa yol açacak düzeyde benzerliğin olmadığı, zira taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin zayıf olduğu ve başvuruya yeterli ayırt ediciliğin sağlandığı, marka işaretleri arasında benzerlik olmadığından 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi koşullarının da somut olayda bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 22/09/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 12/10/2022
Başkan
Üye
Üye
Katip