Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1430 E. 2022/1154 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2020/1430 – 2022/1154
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1430
KARAR NO : 2022/1154
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/10/2019
NUMARASI : 2017/321 E. – 2019/400 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 08/10/2019 tarih ve 2017/321 E. – 2019/400 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkilinin sanal gerçeklik teknolojisi ve buna ilişkin yazılım ve donanımlar işiyle iştigal eden küresel ölçekte bir firma olduğunu, tanınmış marka statüsünde … markası üzerinde müvekkilinin hak sahibi bulunduğunu, markanın Türkiye sınırları içinde Türk ticari ve toplumsal yaşamında eylemli olarak kullanıldığını, müvekkili markasının onlarca ülkede ve Avrupa Birliği ülkelerinde tescilli olduğunu, bu kapsamda markanın Türkiye’de de tescili için müvekkilinin 2016/58013 sayılı “… …” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, markanın yayımına davalı Şirket tarafından 2011/118896 sayılı “…” markasına dayalı olarak itiraz edildiğini, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından itirazın yerinde görülerek başvurunun reddine karar verildiğini, müvekkilince bu karara yapılan itirazın ise YİDK tarafından reddedildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, marka işaretleri arasında arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik olmadığı gibi marka kapsamlarının da benzer bulunmadıklarını, müvekkili adına tescilli 2015/46180 sayılı markanın bulunduğunu ve markanın kapsamında 28 ve 41. sınıf mal ve hizmetlerin yer aldığını, müvekkilinin bu markadan kaynaklanan müktesep hakkının olduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2017-M-5800 sayılı kararının iptaline ve marka başvurusunun tesciline karar verilmesini talep ve iddia etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile redde mesnet marka arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı, yasal süresi içinde davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu başvuru ile redde mesnet marka arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunu, dava konusu başvuru açısından davacı yararına müktesep hak koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, müvekkili başvurusu ile davalının tescilli markasının ayırt edilemeyecek düzeyde benzer olmadıklarını, markaların bir bütün olarak kıyaslandığında; görsel, işitsel ve anlamsal farklılıklar olduğunu, müvekkili başvurusundaki mallar ile davalının tescilli markasının kapsamında yer alan hizmetlerin ilgisiz bulunduklarını, müvekkili markasının 9. sınıf malları kapsadığını, davalı markasının tescil kapsamının ise “hizmet” sınıflarından oluştuğunu, 42. sınıftaki hizmet markası için müvekkilinin 9. sınıftaki başvurusunun, üstelik yeterli ayırt edici unsurlar taşımasına rağmen reddedilmesinin yasa ve usule aykırı bulunduğunu, markaların ilgilisi olan tüketici kitlesinin farklılığının analiz edilmediğini, müvekkilinin marka başvurusunun kapsamında yer alan ve 9.sınıftaki malları kullanmaya amade tüketici profilinin, redde mesnet markanın ve malikinin tüketici profilinden farklı olduğunu, tüketici kitlesi belirlenirken, müvekkilinin belirli tüketici grubuna yönelik spesifik ürünleri ile davalı firmanın her düzeydeki tüketiciye yönelik ürünleri ve dolayısıyla markalarının kullanımının saptanmasının gerektiğini, tüketici kitlelerinin müvekkili ile davalı firmayı bağlantılı zannetme tehlikesinin olmadığını, kendiliğinden veya pazarda sahip olduğu ünden kaynaklı olarak yüksek ayırt ediciliğe sahip markaların, düşük ayırt ediciliğe sahip markalara kıyasla daha geniş korumadan yararlandıklarını, taraf tüketicilerinin bilgi düzeyinin incelenmemesinin, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını gerektirdiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, “… …” ibareli başvuru ile redde mesnet “…+şekil” ibareli marka arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğu, zira her iki markanın asıl unsurunun da “…” ibaresinden oluştuğu ve başvuruda farklı olarak yer verilen “…” ibaresinin başvuruya yeterli ayırt ediciliği sağlamadığı, öte yandan içinde bilgisayar mühendisi bilirkişinin de bulunduğu bilirkişi heyetince hazırlanan bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere redde mesnet markanın kapsamında yer alan “bilgisayar hizmetleri” ile dava konusu başvuru kapsamında yer alan 9. sınıf malların da benzer oldukları, taraf marka işaretleri arasındaki ayırt edilemeyecek derecedeki benzerlik karşısında, dava konusu marka kapsamındaki ürünlerin tüketicilerinin dikkat ve özen seviyelerinin yüksek olduğuna ilişkin davacı istinaf itirazının yerinde bulunmadığı, dava konusu başvuru yönünden davacı lehine müktesep hak koşullarının oluşmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70.TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40.TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 22/09/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 19/10/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.