Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1421 E. 2022/1088 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1421
KARAR NO : 2022/1088
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/02/2020
NUMARASI : 2018/244 E. – 2020/31 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 11/02/2020 tarih ve 2018/244 E. – 2020/31 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, davalı Şirket tarafından 2017/19543 sayılı ”…” ibareli marka başvurusunun yapıldığını, müvekkilinin adına tescilli 1741119 ve 2002/21178 sayılı “…” ibareli markalarına dayalı olarak dava konusu başvuruya itiraz ettiğini, bu itirazın davalı Kurum tarafından reddedildiğini, alınana kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu başvuru ile müvekkili markaları arasında karıştırılma tehlikesinin bulunduğunu, müvekkili markalarının asli unsurunu oluşturan “…” ibaresinin dava konusu başvuruda aynen kullanıldığını, 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesinde düzenlenen koşulların somut olayda gerçekleştiğini, müvekkili markasının tanınmış olduklarını, dava konusu başvurunun kötü niyetli olarak yapıldığını, “…” ibaresinin müvekkilinin ticaret unvanında da yer aldığını ve bu nedenle SMK’nın 6/6 maddesi uyarınca da başvurunun reddinin gerektiğini ileri sürerek, YİDK’in 2018-M-3804 sayılı kararının iptaline, tescili halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında karıştırılma tehlikesinin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, davacı ile müvekkilinin müşteri çevrelerinin tamamen birbirinden farklı olup, tüketicilerin yanılma olasılıkları olmadığını, müvekkili firma ile davacı şirket arasında kesişen faaliyet alanı bulunmadığını, bu anlamda tamemen başka ve farklı nitelikteki müşterilere hizmet verildiğini, davacıya ait 2002/21178 kod numaralı markanın 36. sınıf kapsamında kullanılmadığını, markaların yazılış biçimleri ve görünümlerinin tamamen farklı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacı markasının esaslı unsuru olan … kelimesinin, davalının “…” ibareli markasında aynen ve kül halinde yer almakla birlikte markanın sadece bu ibareden oluşmadığı, ”…” şeklinde okunan, bütün olarak algılanan ve fantezi bir ibare olarak zihinde özel bir çağrışım yaratmayan davalı markasının, davacı markaları karşısında yeterli düzeyde farklılaştığı, davacı markasının gerek renk tasarımı, gerekse de kompozisyonu itibariyle yarattığı bütünsel algı göz önünde bulundurulduğunda, davalı başvurusunun bütün olarak bıraktığı genel izlenimin, davacı markalarından farklı olduğu, bu kapsamda, davalı markasının son hecesi olan … ibaresinin, tek başına markaların benzerliğine yol açmayacağı, zira mezkur markanın parçalara bölünerek incelenmesinin Marka Hukukunun genel ilkelerine aykırı olduğu, davalı marka başvurusunun kapsadığı taraf markalarının kapsadığı 36 sınıflardaki hizmetlerin tüketicileri toplumun her kesiminden kişiler olmakla birlikte, işbu mal ve hizmetlerin kullanım amaçları, mahiyetleri ve fiyatları gereği tüketicilerin daha dikkatli ve özenli olacakları, buna göre 2017/19543 kod numaralı … ibareli davalı markası ile 2002/21178 ve 174119 sayılı davacı markaları arasında bağlantı kurma ihtimali kapsamında “benzerlik” ve iltibas tehlikesi bulunmadığı, davacı markalarının tanınmışlığının ispatına yönelik herhangi bir delil sunulmadığı, davacının ticaret unvanının somut olayda 6769 sayılı SMK 6/6 maddesi anlamında bir tescil engeli oluşturmadığı, kötü niyet iddiasının ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, dava konusu YİDK kararında kabul edilenin aksine 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesinde öngörülen koşulların somut olayda gerçekleştiğini, müvekkili markasının esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu ve davaya konu markada söz konusu esas unsurun aynen kullanıldığını, dolayısıyla markalar arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik olduğunu, marka kapsamlarındaki hizmetlerin de benzer bulunduklarını, 1986 yılından beri yoğun kullanım ve 1996 yılından bu yana tescil başvuruları ile yayıldığı coğrafi alanın genişliği göz önünde tutulduğunda tanınmış olarak kabul edilmesi gereken müvekkili markası karşısında, dava konusu “…” ibareli markanın, ayırt ediciliği ve reklam gücü yüksek olan müvekkil markası ile iltibas yaratacağının kesin olduğunu, 2017/19543 sayılı … ibareli markanın başvurusunun kötü niyetli bulunduğunu, özellikle tanınmış markalarda, markanın benzerini seçen ya da kullanan kişinin bu kullanımı ya da seçimi haklı kılacak bir gerekçeyi ortaya koyması gerektiğini, somut olayda davalı yanın markanın seçilmesinde ise amacının müvekkiline ait markanın bilinirliğinden yararlanmak olduğunu, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/6 fıkrası gereğince firmanın ticaret unvanı üzerinde önceye dayalı kullanım sureti ile hak elde etmiş bulunduğunu, dolayısıyla ile müvekkilinin hak sahipliğinin marka hakkından bir başka sınai hakka daha dayandığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin dikkate alınarak belirleneceği, buna göre “…” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunmadığı, zira dava konusu başvuruda “…” ibaresinin öne çıkarılmayıp bir bütün olarak “…” ibaresine yer verildiği, markaları hecelerine bölerek karıştırılma tehlikesinin değerlendirilmesinin mümkün olmadığı da gözetildiğinde, markaların benzer olarak kabul edilemeyeceği, kötü niyet iddiasının ispat edilemediği, işaretler arasında benzerlik görülmediğinden davacının ticaret unvanına dayalı istinaf itirazının da yerinde bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70.TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40.TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30.TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 15/09/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 12/10/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip