Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1418 E. 2022/934 K. 24.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
….
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/02/2020
NUMARASI ……

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 21/02/2020 tarih ve 2018/71 E. – 2020/53 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin Türkiye’de ve yurt dışında tanınmış bir fotoğraf sanatçısı olduğunu, fatura karşılığı ödeme yapılmakla davalıya teslim edilen fotoğrafları çekmek için geceli, gündüzlü yıllar harcayarak çalıştığını, dünyanın en pahalı ekipmanlarını kullandığını, davalının ise fotoğrafları farklı mecralarda kullandığı halde, fotoğraf sahibi müvekkilinin adını belirtmediğini, müvekkilinin eserlerinin isimsiz umuma arz edildiğini, böylece ciddi bir manevi hak ihlalinin söz konusu olduğunu, bu eserlerin ajanda, takvim, kartpostal gibi pek çok yerde ve internette kullanıldığını ve eserlerin sanatçıya ait olduğunun bilinmemesinin sanatçının itibarını, şeref ve haysiyetini zedeleyici bir durum oluşturduğunu, bu materyallerin yüzbinlerce kişiye ulaştığını ve herkesin görebileceği yerlerde sergilendiğini ileri sürerek, müvekkilinin eser sahibi olduğu fotografik eserlerin, müvekkilinin ismi olmadan umuma arzının, çoğaltılmasının ve yayılmasının önlenmesi için muhtemel tecavüzün men’ine, “…” adresinde eserlerin yayını devam ettiğinden tecavüzün ref’ine ve bu şekilde yayınlanmasının önlenmesine, FSEK 14 ve 15. madde anlamında ihlal nedeniyle yıl yıl ve her yılın birinci gününden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte manevi hak ihlali nedeniyle fotografların yılbaşında yayınlandığı göz önünde bulundurularak, her yılın 1 Ocak tarihi itibariyle işleyecek avans faizi ile birlikte toplam 537.100,00-TL’nin davalıdan tahsiline, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın TBK’nın 72. maddesi uyarınca zaman aşımına uğradığını, müvekkili şirketin parkların tanıtımı için gerek internet sitesinde yayımlamak, gerekse ajanda, takvim ve kartpostal gibi araç ve gereçler üzerinde kullanmak üzere, parkların fotoğraflarına her dönem ihtiyaç duyduğunu, davacı taraf ile bu hususta 2006 – 2017 yılları arasında fotoğraf çekimi konusunda anlaşma sağlandığını ve davacıdan fatura karşılığı hizmet alındığını, müvekkili şirket ile davacı arasında 2007 yılında hizmet sözleşmesinin imzalandığını, ilerleyen yıllar için ise tarafların karşılıklı irade ile sözleşme yapmaya gerek duymadığını ve bunun yerine fatura karşılığı iş ilişkisinin kurulduğunu, uzun yıllar süren iş ilişkisi sonrasında davacı tarafın bu davayı açmasının haksız olduğunu, fotoğrafların iddia edildiği şekilde kullanımının iş ilişkisi içerisinde olunan uzun yıllardır davaca tarafça bilindiğini ve bu hususta bir talebinin ya da itirazının olmadığını, diğer yandan davanın zaman aşımıma uğradığını, müvekkili şirketin web sitesinde kullanılan fotoğraflarda davacı tarafın isminin belirtilmiş olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, eylemin dava tarihine kadar devam ettiği nazara alındığında, zaman aşımı def’inin yerinde görülmediği, davacının telefonla veya sözlü olarak uyarılarda bulunduğu, dolayısıyla sessiz kalmadığından, davacının sesiz kalma yoluyla hak kaybına uğramadığı, davaya konu olan ve davalı tarafça 1.320 yerde kullanıma konu edinen 339 adet fotoğrafın, estetik niteliği haiz özgün nitelikte fotoğrafik eserler olduğu, bu bağlamda söz konusu fotoğrafların, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 1/B ve 4. maddesi anlamında “güzel sanat eseri” niteliğinde oldukları, davacı tarafın eser sahibi sıfatıyla dava konusu fotoğraflar üzerinde FSEK kapsamında manevi ve mali haklara sahip bulunduğu, dosya içeriğinde her hangi bir yazılı sözleşmenin bulunmamakla birlikte, taraflar arasında karşılıklı olarak 2006 – 2017 tarihleri arasında, fotoğraf çekimi ve bu fotoğrafların davalı tarafça çoğaltılması, yayılması ve umuma iletimi konusunda fiili olarak mutabakata varılmış olduğu, bu süre zarfında davacı tarafa çekimini yaptığı fotoğraflar karşılığında, davalı tarafça fatura ile çeşitli tarihlerde ödemeler yapıldığı, tarafların eylemli olarak kabulü karşısında, davalı tarafın davacının eser sahibi olduğu söz konusu fotoğraflar üzerinde FSEK 21, 22, 23 ve 25. maddeler kapsamındaki mali haklardan “işleme”, “çoğaltma”, “yayma” ve “umuma iletim” haklarını kullanma yetkisinin bulunduğu, diğer yandan FSEK kapsamında eser sahibine tanınan manevi hakların, eser sahibinin kişiliğine sıkı sıkıya bağlı haklardan olup, eser sahibinin iradesi ile dahi olsa devre konu olamayacağı, davalı tarafın yukarıda anılan mali hakları kullanma yetkisinin olduğunun kabulü gerekmekle birlikte, bu yetkisinin manevi haklar üzerinde de tasarruf edebileceği anlamına gelmediği, davacı tarafın davalıya teslim ettiği dava konusu fotoğrafların davalı tarafça işlendiği, davalı tarafın logosunun bulunduğu takvimlerde ve çeşitli not defterlerine basılarak çoğaltıldığı ve bu suretle fiziki olarak yayıldığı, ayrıca bahse konu fotoğrafların davalı tarafın web sitelerinde de umuma iletiminin gerçekleştirildiği, davalı tarafın tasarruf yetkisinin olduğu değerlendirilen mali haklar kapsamında gerçekleştirildiği anlaşılan söz konusu fiiller icra edilirken, davacı tarafın adının bahse konu fotoğraflar üzerinde, eser sahibi olarak herhangi bir şekilde belirtilmediği, bu kapsamda ortaya çıkan fiil ile davacı eser sahibinin FSEK 15. maddesi kapsamında doğan “adın belirtilmesi salahiyeti” başlıklı manevi hakkının ihlal edilmiş bulunduğu, davacının FSEK 69. maddesi kapsamında muhtemel tecavüzün men’ini talep edebileceği gerekçesiyle davanın kısmen kabul kısmen reddi ile davacının eser sahibi olduğu fotoğrafların fiziki ortamlarda ve davalıya ait internet sitesinde kullanımlarında davacı adının belirtilmediği, bu nedenle manevi hakların ihlal edildiği anlaşılmakla eylem süresi, ihlal eden hakkın niteliği, fotoğraf sayısı, yayım ve yayma şekilleri, ihlalin boyutu ve miktarı göz önünde bulundurularak, toplam 100.000,00 TL manevi hak tazminatının (eylemin dava tarihinden sonra davalı internet sitesinde sona erdiği bilirkişi raporu ile anlaşıldığından) dava tarihinden itibaren değişir oranlarda yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, manevi tazminata ilişkin fazlaya dair talebin reddine, muhtemel tecavüzün men’ine, hüküm özetinin ilanına, “…” internet sitesindeki yayınların yargılama sırasında kaldırıldığı anlaşıldığından, yayınların kaldırılması ile ilgili ref talebinin konusu kalmadığından, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, müvekkili şirketin Ankara … Belediyesi’ne bağlı bir şirket olup, Ankara’nın eşsiz parklarını tanıtmak saiki ile gerek internet sitesinde yayınlamak gerekse ajanda, takvim, kartpostal gibi basılı araç gereçler üzerinde kullanmak amacıyla park fotoğraflarına ihtiyaç duyduğunu, bu amaçla davacı ile 2006-2017 yılları arasında fotoğraf çekimi hususunda anlaşma sağlandığını ve 2007 yılında hizmet sözleşmesinin imzalandığını, ilerleyen yıllar için ise tarafların bu iş ilişkisini sözleşme yapmaya gerek duymadan, fatura karşılığı iş görme ilişkisine çevirdiğini, fotoğrafların iddia edildiği şekilde kullanımının, iş ilişkisi içerisinde olunan 2006 yılından bu yana davacı tarafından bilindiğini, dolayısıyla işbu davanın açılmasının dürüstlük ilkesine de aykırılık teşkil ettiğini, kabul anlamına gelmemekle beraber söz konusu hakkın TBK’nın 72. maddesi uyarınca zamanaşımına uğradığını, müvekkili şirketin dava konusu fotoğrafları basılı ve görsel platformlarda kullanmak ve umuma arz etmek amacı ile çektirdiğini, davacının bu hususu en başından beri bildiğini ve fotoğrafların kullanım şekline herhangi bir itirazda bulunmadığını, davacının fotoğrafların altına isminin yazılıp yazılmadığını 12 yıl boyunca kontrol etmemiş olmasının inandırıcılıktan uzak mahiyette bulunduğunu, davacının bu kadar uzun süre fotoğrafların mevcut şekilde kullanılmasına sessiz kalmasının “zımmen kabul” olarak değerlendirilmesinin gerektiğini ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : 1- Dava, 5846 sayılı FSEK’na dayalı tecavüzün ref’i, önlenmesi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve davacıya ait güzel sanat eseri niteliğindeki fotoğrafların, davacının isminin çıkarılması suretiyle davalıya ait tanıtıcı materyallerde kullanıldığı ve internet sitesinde halen kullanılmakta olduğu, eylemin dava tarihine kadar devam ettiği nazara alındığında, zaman aşımı def’inin yerinde görülmediği, dinlenen tanık beyanlarından, davacının telefonla veya sözlü olarak, gerek dava konusu resimleri teslim ederken gerekse teslim ettikten sonra, davalıdan adının yazılmasını isteyerek şikayet ve uyarılarda bulunduğu, dolayısıyla sessiz kalmadığından, davacının sesiz kalma yoluyla hak kaybına uğramadığı anlaşılmakla davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer istinaf itirazlarının reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2- Ancak somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesi uyarınca kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir. Manevi zarar, kişinin duygusal dengesini bozan, yaşama sevincini, yaşama keyfini azaltan, panik, korku, dehşet, yas, öfke, iğrenme, elem, küçük düşme, utanç duyma, moralsizlik, tedirginlik, ümitsizlik, yalnızlık hissi, aşağılık hissi, hayal kırıklığı gibi olumsuz duygusal sarsıntılar ve/veya fiziksel acılardır (Oğuzman, M. Kemal, Özer Seliçi, Şaibe Oktay Özdemir, Kişiler Hukuku (Gerçek ve Tüzel Kişiler), 8.bası, İstanbul 2005, sayfa:167). Manevi tazminat ne bir ceza ne de gerçek anlamda bir tazminattır. Zarara uğrayan kişinin çektiği acıyı, duyduğu elem ve üzüntüyü bir nebze olsa da dindiren, zarara uğratan olay nedeniyle oluşan ruhsal tahribatı onarmaya yarayan bir araçtır. Hakimin özel durumları göz önünde tutarak hükmedeceği manevi tazminat miktarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Yine 22.06.1966 tarihli 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel durum ve koşullar açıkça gösterilmiştir. Bunlar her somut olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri karar yerinde objektif bir biçimde göstermeli ve bu taktir hakkını MK’nun 4. maddesine göre hukuka ve hakkaniyete uygun olarak kullanmalıdır.
Aynı davacının benzer bir olayda açtığı manevi tazminat davasında verilen Yargıtay 11. H.D.’nin 20/12/2017 tarih ve 2016/5277 E.- 2017/7443 K. ve 10/03/2021 tarih ve 2020/1991 E.- 2021/2238 K. sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere, davalı eyleminin 2006 yılında başlayıp dava tarihine kadar devam eden tek bir eylem olarak kabulü ile tecavüze konu eser sayısı, yayım ve yayımlanma şekil, miktar ve boyutu da dikkate alınarak, tek bir manevi tazminata hükmolunması, yine davaya konu fotoğrafların yayımlanma amacıyla davalıya verildiği de gözetilerek, fotoğrafların nitelik ve değerleri de nazara alınarak her bir eser için hesap yapılmaksızın, makul bir manevi tazminata hükmedilmesi gerekir.
Dolayısıyla somut uyuşmazlıkta 5846 sayılı FSEK kapsamında eser mahiyetinde bulunan fotoğrafların, eser sahibinin ismi belirtilmeksizin kamuya arz edilmesinden kaynaklanan manevi tazminat koşullarının davacı yararına gerçekleştiği yönündeki ilk derece mahkemesi kabulünde bir isabetsizlik yok ise de, mahkemece hükmedilen manevi tazminat tutarı, davaya konu fotoğrafların yayımlanma amacıyla ücreti de alınmak suretiyle davalıya verilmesi, olayın oluş şekli, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, olay tarihindeki paranın satın alma gücü, davacının içinde bulunduğu manevi elem ve üzüntü gözetildiğinde, hakkaniyete uygun görülmemiştir. Bu durumda Dairemizce 40.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesi uygun bulunmuştur.
Bu durum karşısında mahkemece, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın anılan meblağ üzerinden kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değilse de, HMK.’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK ‘nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. Bu yeni kararın istinaf kararı olduğu ve istinaf karar tarihinde geçerli bulunan harç ve vekalet ücretine göre hüküm kurulması gerektiği ise tabiidir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince, davalı vekilinin yerinde görülmeyen diğer istinaf itirazlarının ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 21/02/2020 gün ve 2018/71 E. – 2020/53 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
3-Davanın KISMEN KABULÜ ile 40.000,00-TL manevi tazminatın (eylemin dava tarihinden sonra davalı internet sitesinde sona erdiği bilirkişi raporu ile anlaşıldığından) dava tarihinden itibaren değişir oranlarda yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Manevi tazminata dair fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
5-Muhtemel tecavüzün men’ine,
6-Kararın kesinleşmesine müteakip hüküm özetinin masrafın davalıdan alınmak kaydıyla Türkiye genelinde yayınlanan tirajı yüksek bir gazetede bir kez ilanına,
7-“…” internet sitesindeki yayınların yargılama sırasında kaldırıldığı bilirkişi incelemesi ile anlaşıldığından yayınların kaldırılması ile ilgili ref talebinin konusu kalmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 2.732,40-TL karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 9.172,33-TL harcın mahsubu ile bakiye 6.439,93‬-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
9-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 7.375,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 7.375,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
11-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 1.500,00-TL bilirkişi ücreti, 241,50-TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 27,50-TL tebligat ve posta masrafından oluşan toplam 1.769‬,00-TL’nin, davanın kabul ve ret oranına göre takdiren 131,74-TL’ye, 35,90-TL başvurma harcı, 9.172,33-TL peşin harç tutarı eklenerek oluşan toplam 9.339,97-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
12-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan 33,50-TL posta masrafı, 148,60-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 182,10-TL yargılama giderinin davanın kabul ve ret oranına göre takdiren 168,53-TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
13-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
14-Davalıdan peşin olarak alınan 2.341,33-TL nispi istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
15-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 24/06/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 24/06/2022