Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1405 E. 2022/907 K. 24.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

…..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/07/2020
NUMARASI ……

DAVANIN KONUSU : Taşıma Sözleşmesinden Kaynaklanan Rücuen Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 09/07/2020 tarih ve 2017/583 E. – 2020/320 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı ve davalı …. …. Şti. tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkiline ….. sayılı poliçe ile 07.04.2017 başlangıç tarihli, sigortalı …. ile “…”….. poliçe teminatıyla 144.130,00 USD emtia bedeliyle sigorta teminatı altına alan poliçe akdedildiğini, sigortalı … …… tarafından 91.600 kg. brüt ağırlığındaki 107 kap 4.704,91 m2 master panel emtialarını ……..emtianın sigortalı firma tarafından … … … firmasına satılarak Türkiye’den Türkmenistan’a nakil edilmek üzere nakliyeci … … İnş. Mob. Loj. Taş. San ve Tic. Ltd. Şti. firması sorumluluğunda … … Nak. Hay. Tur. İnş. Tic. Ltd. Şti. firmasına ait araçlara (toplam 8 araç) 07.04.2017 tarihinde yüklenmiş olduğunu, söz konusu emtianın bir kısmının Türkmenistan’daki alıcı firmaya geldiğinde ezilmeye ve sair sebeplerle (ambalaj yetersizliği, istiflemenin hatalı yapılması, sabitlemenin yetersiz yapılması sonucu nakliye sırasında meydana gelen olağan sarsıntılar sonucunda birbirine ve/veya römorkta bulunan diğer emtialara çarpması/sürtmesi sonucu) hasarlanmış olduğunun tespit edildiğini, hasar ihbarının hemen ardından yapılan bağımsız ekspertiz incelemesi neticesinde poliçe özel ve poliçe genel şartları uyarınca davacı Şirket tarafından 12.06.2017 tarihli ödeme belgesi ile 58.826,00 TL hasar bedelini sigortalısına ödendiğini ve TTK’nın 1472. maddesine göre sigortalısının halefi olduğunu, davalılardan … Ltd. Şti.’nin üst nakliyeci (forwarder) olarak … Ltd. Şti.’nin ise fiili taşıyıcı (nihai taşıyıcı) olarak meydana gelen hasardan müvekkiline karşı müşterek ve müteselsilen sorumluluk hükümlerine göre sorumlu olduğunu ileri sürerek şimdilik 58.826,00 TL tazminatın ödeme tarihi olan 12.06.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … …. vekili, taşıma sözleşmelerinde taşıyıcının yükü yükleme yerinden varma yerine kadar taşımak ve gönderilene teslim etmekle yükümlü olduğu, ziya ve hasar iddiaları ile sorumluluk atfını kabul etmemekle birlikte, taşıyıcının eşyanın ziya ve hasarından dolayı sorumluluğunun doğabilmesi için kusurunun bulunması gerektiği ve hasarın taşıma esnasında olduğunun ispatlanması gerektiğini, … m. 17 f. 4 (b) uyarınca, eşyayı ambalajlamak işinin taşıyıcının görevi olmamasından dolayı taşınan eşyanın hiç ambalajlanmaması veya gereği gibi yapılmayan ambalajlama sebebiyle zarara uğraması halinde taşıyıcının sorumluluktan kurtulacağını, davacının dava dilekçesinde mezkur hasar iddiasına sebep olarak “ambalaj yetersizliği” gösterildiğini, bu hali ile iddia edilen hasara istinaden davacının sigortalısına ödediği bedelin, müvekkilinin davalının sorumluluk alanında doğduğundan bahisle davalıya rücu edilemeyeceğinin aşikar olduğunu, taşımacılık işlemine konu … nakliyat belgeleri (… Belgeleri) incelendiğinde, teslimat esnasında nakliyat belgeleri üzerine herhangi bir hasar şerhi düşülmediğinden dolayı sevkiyat ve teslimatın sorunsuz, hasarsız, eksiksiz ve ayıpsız bir şekilde yapıldığının anlaşıldığını, dava dilekçesinin eklerinde yer alan ekspertiz raporunda da … belgelerinde herhangi bir hasar notunun bulunmadığı ve ayrıca sürücülerin imzasının bulunduğu bir tutanak düzenlenmediğinin tespit edildiğini, davalı Şirketin kaşesi olduğu iddia edilen bir kaşe üzerine atılan isimsiz imzalı bir eksik-fazla hasar tutanağından yola çıkılarak müvekkilinin söz konusu hasardan sorumluluğunun kabul edilmesinin yanlış ve hukuka aykırı olduğunu, dava konusu hasarın davacı sigorta şirketi ile davadışı sigortalı arasındaki sigorta poliçesi şartları doğrultusunda teminat kapsamında olmadığının açık olduğunu, dava dışı sigortalının müvekkili Şirkete herhangi bir bildirimde bulunmadığını, dava dışı sigortalının hasar iddiasını davacıya zamanında bildirmediğini, poliçe özel şartlarında sigortalı emtianın özelliğine uygun olmayan ambalajlama, istifleme ve/veya sabitleme kusurlarından doğan hasarların teminat haricinde olduğunun kararlaştırıldığını, oysaki eldeki davanın tam da bu nedenlere dayalı hasar iddiasına ilişkin sigortalıya yapılan ödemenin rücu edilmesi gayesiyle ikame edildiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalılardan … …. vekili, dava dilekçesi ve ek listesinin eksik gönderilmiş olması, dava dilekçesindeki cümlelerin son kısımlarının silinmiş olması ve bu nedenle dilekçenin sonuç ve istem kısmındaki talebin belli olmaması gibi nedenlerle davaya cevap verme haklarını kullanamadıklarını, hukuki dinlenilme ve diğer savunma haklarını kullanabilmeleri açısından dava dilekçesi ve eklerinin tekrar gönderilmesinin talep edildiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davaya konu malzemelerin yükleme yapılırken davalı … Ltd. Şti. tarafından gerekli ambalajlama ve istifleme yapılmaması nedeniyle, diğer davalı … Ltd. Şti. şoförlerinin yolculuk esnasında ani frenleme yolda bulunan kasis, çukur vs.’ye gerekli dikkati göstermemesi nedeniyle araçlardaki malzemelerin zarar gördüğü, zararın davacı sigorta şirketi tarafından karşılandığı, davalıların %25 oranında müterafik kusurlu bulunduklarının bilirkişi raporu ile tespit edildiği, davalıların zarardan TTK’nın 1472. madde gereğince kısmen müteselsilen sorumlu oldukları gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, 14.706,50-TL tazminatın ödeme tarihi olan 12/06/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, mahkeme kararının fahiş hata içerdiğini, yerel mahkeme gerekçeli kararında 09.09.2019 tarihli rapordan hiç bahsedilmediğini, bu raporun hükme esas alınmadığına ilişkin bir gerekçe belirtmediğini, itiraza uğrayan raporu, itirazlarımızı karşılamadan hükme esas almış ve adil yargılanma hakkının ihlal ettiğini, mahkemece yeterli gerekçelendirme yapılmadan karar verildiğini, meydana gelen hasardan davalıların yüzde yüz oranında kusurlu olup hasarın tazmininden müşterek ve müteselsilen sorumlu bulunduğunu, hasara neden olan olayın taşıma esnasında gerçekleşmiş olduğu açıkça ortada olup, huzurdaki rücuen tazminat davasında da davalılar üst ve alt taşıyıcı olarak gerçekleşen hasarın tamamından sorumlu olduğunu, taşıyıcının sorumluluğu ispat külfeti ters çevrilmiş bir kusur sorumluluğu olduğunu, yerel mahkemenin, davalı lehine hükmettiği vekalet ücreti hatalı olduğunu, davanın davalı yönünden kısmen reddedildiği gözetildiğinde yerel mahkeme tarafından davalı taraf lehine hükmedilebilecek maksimum vekalet ücreti miktarının tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde de yer alan 3.400,00-TL’yi geçemeyeceğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı … Ltd. Şti. vekili istinaf başvuru dilekçesinde, … … konusunda uzman bilirkişiden rapor alınmadan hüküm tesis edildiğini, … … konusunda bilgi ve tecrüne sahibi uzman bilirkişiden rapor alınmadan yetersiz bilirkişi raporuna göre hüküm tesis edildiğini, davacı Şirketin dava dışı sigortalısına ödeme yapma koşulları oluşmadığını, sigorta hukukuna göre davacı sigorta şirketinin rücu etme hakkı olup olmadığı hususu hiçbir aşamada tartışılmadığını, müvekkilinin dava konusu hasara ilişkin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, söz konusu hasarın yetersiz ambalajlamadan kaynaklandığının açıkça ortada olduğunu, TTK m. 878 hükmü uyarınca müvekkilinin söz konusu hasar nedeniyle herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, bildirim yükümlülüğüne uyulmadığını, eşyanın hasar veya zıyaı halinde bildirimin süresi içinde yapılmaması, eşyasının sözleşmeye uygun şeklinde teslim edildiği karinesini doğurmakta ve taşınma eşyasının zıya ve hasara uğramasından doğan istem haklarını sona erdirdiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte söz konusu evrakın usulüne uygun tanzim ve tebliğ edildiği düşünülse dahi bildirim süresi içerisinde yapılmadığını, zira emtiaya ilişkin hasar tutanakları 18.04.2017 ve 20.04.2017 tarihinde düzenlenmelerine rağmen davacı tarafın sunmuş olduğu söz konusu evrak 09.05.2017 tarihinde düzenlenmiş gözüktüğünü, kabul anlamına gelmemekle birlikte emtilarda oluştuğu iddia edilen söz konusu hasarın açıkça görünmemesi halinde dahi emtiaların teslimini izleyen 14 günlük bildirim süresi geçirildiğini, kaldı ki, dava dışı sigortalı üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmemesine rağmen davacı taraf gerekli ve titiz bir araştırma yapmadan davadışı sigortalıya haksız ödeme bulunduğunu, Sigorta poliçesi koşullarına aykırı olduğu halde ödeme gerçekleştiren Davacı taraf, bu işlemdeki kusura katlanmak zorunda olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamındaki uyuşmazlığın, dava dışı sigortalının mallarının davalılar tarafından Türkiye’den Türkmenisten’a karayolu ile taşınması sırasında hasarlanması nedeniyle oluştuğu, bu noktada, dava konusu emtianın taşıma sırasında uğradığı hasarın miktarının, davalıların bu hasardan sorumlu olup olmadığının, sorumlu ise davacının rücuen talep edebileceği tazminat oranının, davacının sigortalısının kusurunun bulunup bulunmadığının, yapılan ödemenin sigorta poliçeleri kapsamında kalıp kalmadığının dosya kapsamında tartışılıp değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Ancak dosya kapsamında, dava konusu uyuşmazlığın … … … hükümleri de tartışılarak çözülmesi ve bu kapsamda, davalı tarafça dava konusu emtianın davacı tarafından yüklendiği, ambalajın davacının sigortalısı tarafından yapıldığı bu nedenle sorumluluk bulunmadığı yönündeki savunmasının, dava dışı sigortalı şirketin ihbar yükümlülüğünü yerine getirilmediği yönündeki iddianın, hasarın davalı taşıyıcının kendi fena hareketinin veya kasdi fena hareketine denk tutulan kusurundan meydana gelip gelmediği hususunun, tazminat sorumluluğunun sınırlı olup olmadığının, davacı tarafça yapılan ödemenin sigorta poliçesi kapsamında yapılıp yapılmadığının ve davacının bu tazminatı rücuen talep edip edemeyeceğinin de incelenip belirlenmesi gerekmektedir.
Diğer yandan dosya kapsamında mahkemece 2 kere bilirkişi görüşüne başvurulmuş olmasına ve dosya kapsamında 2 adet bilirkişi raporu bulunmasına rağmen mahkemece sanki yargılama aşamasında tek rapor alınmış gibi hareket edilerek alınan diğer bilirkişi raporuna neden değer verilmediği hususunda hiçbir gerekçeye yer verilmemiştir.
Öte yandan davalı tarafça dava dilekçesi ekindeki hasar tutanağındaki kaşe ve imzanın kendilerine ait olmadığı savunulmuş olmasına rağmen bu savunma da hiç tartışılmamış ve bu hususta da gerekli araştırmalar yapılmamıştır.
Oysa, Anayasamızın 36. maddesinde de düzenleme konusu olan, “Adil Yargılanma İlkesi”nin bir gereği de, bağımsız ve tarafsız mahkemeler önünde hukuki dinlenilme hakkına sahip olmaktır. HMK’nın tüm hukuk yargılamalarında uyulması öncelikli ve zorunlu olan “Yargılamaya Hakim Olan İlkeler” 2 nolu bölüm başlığı altında düzenlenen 27. maddesinde, davanın taraflarının, müdahillerin ve yargılamanın diğer ilgililerinin, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olduğu ifade edilmiştir. Hukuki dinlenilme hakkının kapsamında, yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunması, açıklama ve ispat hakkı ile mahkemelerin, yapılan açıklamaları dikkate alarak değerlendirme yapması ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesi bulunmaktadır (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 24/06/2021 Tarih, 2020/1415 Esas ve 2021/5375 Karar).
HMK’nın 341. vd. maddelerinde bir kanun yolu olarak düzenlenen istinafın amacı, ilk derece mahkemesince verilen kararın denetlenmesi ve kararın yerinde görülmemesi halinde yeniden yargılama yapılarak hüküm kurulmasıdır. Burada, temyizden farklı olarak ilk derece mahkemesi kararı yalnızca hukuka uygunluk yönünden değil maddi yönden de denetlenmektedir. İlk derece mahkemesi kararı yerinde değilse kural olarak istinaf mahkemesinin, ilk derece mahkemesinin kararını kaldırması ve ilk derece mahkemesi yerine gerekirse yeniden yargılama da yaparak karar vermesi gerekir. Ancak, HMK’nın 353/1-a. maddesinde düzenlenen yargılamaya ilişkin bazı temel usul hatalarının bulunması halinde ise istinaf incelemesi sonunda yeniden karar verilmesi söz konusu olmayıp, kararın kaldırılarak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerekmektedir.
Bu kapsamda mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hali de düzenlenmiştir. Gerçekten de ilk derece mahkemesince, taraflarca gösterilen delillerin hiç değerlendirilmeden karar verilmesi ve delillerin ilk defa istinaf aşamasında değerlendirilmesi halinde taraflar, maddi vakıa denetimi yönünden iki dereceli incelemeden mahrum kalacak ve adil yargılanma hakkının unsurlarından olan hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilecektir.
Somut olaya bu açıdan bakıldığında, yukarıda ayrıntısı ile açıklandığı üzere, davacı ve davalı tarafın iddialarına ve savunmalarına ilişkin esaslı deliller toplanmamış ve değerlendirilmemiştir. Bu itibarla, yapılan açıklamalar çerçevesinde mahkemece, belirtilen hususlar üzerinde durulup tüm delilleri toplanmak suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir.
2- İstinaf sebep ve şekline göre taraf vekillerinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1- HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince taraf vekillerinin istinaf itirazların kabulü ile, Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 09/07/2020 tarih ve 2017/583 E. – 2020/320 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Kararın niteliğine göre, İİK’nın 36. maddesi uyarınca icranın geri bırakılması kararı için davacı tarafından yatırılan 4.450,00 TL. nakdi teminatın İADESİNE,
4-Taraf vekillerinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
5-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davacıya iadesine,
6-Davalı … …. …. tarafından yatırılan 252,00 TL istinaf karar ve ilam harcının istek halinde anılan davalı şirkete iadesine,
7-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
9-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 24/06/2022 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 27/06/2022

……

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.