Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1387 E. 2022/991 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE … MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/09/2020
NUMARASI ….
DAVANIN KONUSU : Haksız Rekabetin Tespiti,Men’i, Ref’i, Hükmün İlanı

Taraflar arasında görülen davada Eskişehir Asliye … Mahkemesince verilen 01/09/2020 tarih ve 2018/1015 E.- 2020/333 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalı şirketin merkezi Ankara ilinde bulunan, 24/05/2018 tarihinde … Odasına kayıt olarak Eskişehir ilinde de faaliyetini sürdürmeye başlayan bir danışmanlık şirketi olduğunu, davalı tarafından sürdürülen faaliyetlerin büyük bir kısmının münhasıran avukatların yapabileceği iş ve işlemler kapsamında olduğunu, bu nedenle yapılan işlemlerin hukuka aykırı bulunduğunu, ayrıca davalının ofisinin bulunduğu binanın giriş katına ve pencere altlarına “…” yazan tabelalar astığını, böylelikle öncelikle ofisine bir avukatlık ofisi görüntüsü vererek vatandaşları yanılttığını, ancak ofis içerisinde herhangi bir avukatın faaliyet yapmadığını, trafik kazası yapan kişiler hayatta ise onlarla, eğer ölümlü kaza ise yakınlarıyla iletişime geçerek sigorta şirketinden 45-60 gün içerisinde para alabileceklerini, bu kapsamda kendilerine ve birlikte çalıştıkları avukatlara vekalet verilmesi gerektiğini belirterek mağdurlardan vekaletname aldıklarını, davalı şirketin bu eylemlerinin Avukatlık Kanunu’nun 35. maddesine aykırı bulunduğunu ve bu faaliyetlerinin haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürerek, haksız rekabetin tespitini, önlenmesini, davalı şirket ana sözleşmesinin konu ve amaçları arasında yer alan 1136 S.K. m.35’e aykırı olan tüm ibarelerin ana sözleşmeden çıkarılmasını, davalı şirketin avukatlık tekiline aykırı olan reklam ve yayınlarının yasaklanarak facebook ve twitter hesaplarına ve internet sitesine olan erişimin engellenmesini, eğer bu mümkün olmayacaksa yayın ve paylaşımlarının tekel hakkını ihlal etmeyerek ve haksız rekabete yol açmayacak şekilde düzeltilmesini ve hükmün ilanını talep ve dava etmiştir.
Feri müdahil vekili müdahale dilekçesinde özetle; davacı … tarafından merkezi Ankara’da bulunan … … Ltd. Şti’nin Eskişehir Şubesi üzerinden yürütülen faaliyetleri Avukatlık Kanunu’nun 35. maddesi ile avukatlara verilen tekel hakkını ihlal ettiğinden bahisle şirket faaliyetlerinin haksız rekabete yol açtığının tespiti, haksız rekabetin önlenmesi ve davalı şirketin Avukatlık Kanunu m.35’e aykırılık teşkil eden faaliyetlerinin ana sözleşmeden çıkarılması, şirketin sosyal medya ve internet yayınlarının haksız rekabet yaratmayacak şekilde düzeltilmesi ile hükmün TTK 59. Md uyarınca ilan edilmesi talebiyle açılan davaya müdahale taleplerinin olduğunu, merkezi Ankara’da olan davalı şirketin Avukatlık Kanunu’na aykırı olan ve bu dava konusu faaliyetlerine ilişkin verilecek kararının kendilerini de doğrudan ilgilendirmesi nedeniyle davacı yanında davaya müdahil olmalarına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davalı şirketin 12/02/2018 tarihinde kurulduğunu, kuruluşu, amaç ve konuları ile diğer hususların 15/02/2018 tarihli … … Gazetesi’nin 9517 sayısında ilan edildiğini, söz konusu ilanın 3 nolu bendinde görüleceği üzere şirketin amaç ve konu kısmında davalı şirketin iştigal konusunun sadece hasar danışmanlığı olmadığını, ayrıca inşaat ve çiçekçilik alanında da faaliyet gösterdiğinin sicile tescil edildiğini, dolayısıyla daha çok hasar danışmanlığı yapan davalı şirketin tek iştigal konusunun bu olmadığını, davalı şirketin ana sözleşmesinde de görüleceği üzere sigorta sözleşmeleri kapsamında meydana gelen hasarların tasfiyesi hususunda gerçek ve tüzel kişiler ile sigorta şirketlerine danışmanlık hizmeti verdiğini, davalı şirketin yaptığı işlerin hiçbiri ne avukatların ne de baronun iştigal alanı içerisinde olmadığını, avukatların yaptığı işlerin hiçbirini davalı şirketin yasalar gereği yapmadığını ve böyle bir yetkisinin de bulunmadığını, ayrıca şirketin bünyesinde avukatların da olduğunu, hasar danışmanlık ve hukuki yardım verilen avukatların yaptığı işlerin birbirinden ayrı olduğunu, hal böyle iken baroya kaydı gerektirmeyen bir danışmanlık faaliyeti olan hasar danışmanlığı faaliyetinin davacının iddia ettiği şekilde hukuka aykırı olmadığını, Türkiye genelinde bu şekilde faaliyet yürüten bir çok şirket bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalı şirkete ait internet sitesindeki, facebook ve twitter hesaplarındaki açıklama, bilgilendirme ve reklam mahiyetindeki yazıların, davalı şirketin faaliyet alanı olan kaza ve hasar hususlarına ilişkin danışma niteliğini aşıp, Avukatlık Kanunu 35. maddesine göre avukatlara ait olduğu belirtilen nitelikte hukuki, hukuki hizmet vermeye ilişkin açıklamalar ve bu nitelikteki reklamları içerdiği, yine celp edilen vekaletnamelerden, farklı illerde bulunan kişilerin davalı şirketle birlikte, şirket ortağı avukata birlikte vekalet verdiği, dolayısıyla davalı şirketin üçüncü kişileri, ortağı olan avukata yönlendirdiği, dolayısıyla davalı şirketin Avukatlık Kanunu Md. 35’te belirtilen tekel hakkına aykırı faaliyette bulunduğu, bu faaliyetlerin haksız rekabete yol açtığı, ayrıca davalı şirketin sigorta tazminatlarının tahsili yönünde yaptığı aracılık faaliyetlerinin yargıma sırasında yürülüğüe giren 7251 sayılı Kanunun 57. maddesi ile 5684 sayılı Kanunun eklenen ek madde 6’da açıkça aykırılık oluşturduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile davalı şirketin Avukatlık Kanunu m.35’te belirtilen tekel hakkına aykırı faaliyette bulunduğunun ve bu faaliyetlerin haksız rekabete yol açtığının tespiti ile haksız rekabetin önlenmesine, davalı şirket ana sözleşmesinin konu ve amaçlarında yer alan 1136 sayılı Kanunun 35. maddesine aykırı olan tüm ibarelerin ana sözleşmeden çıkarılmasına, davalı şirketin haksız rekabet teşkil eden internet sitesindeki facebook ve twitter hesaplarındaki yayın ve paylaşımlarının kaldırılmasına, TTK’nın 59. maddesi uyarınca hükmün ulusal bir gazetede ilanına karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili, mahkemece tanıkların bildirilmesinin istenilmesi üzerine tanıklarını bildirdiklerini, ancak tanıkların dinlenip dinlenmeyeceği yönünde bir ara karar oluşturulmadan davanın kabulüne karar verildiğini, ayrıca davacı tarafça mahkemece verilen kesin süreden sonra bildirilen delillerin, muvafakatları olmamasına rağmen dikatte alındığını, müvekkilinin daha çok hasar danışmalığı yaptığını ancak tek faaliyet konusununda bu olmadığını, müvekkilinin ana sözleşmesinden de görüleceği üzere, sigorta sözleşmeleri kapsamında meydana gelen hasarların tasfiyesi hususunda gerçek ve tüzel kişiler ile sigorta şirketlerine danışmanlık hizmeti verdiğini, müvekkili şirketin yaptığı işlerin hiç birinin he avukatların ne de baronun iştigal alanında bulunmadığını, müvekkilinin hukuki danışmanlık yapmadığını, hem müvekkilin bulunduğu Eskişehir’de hem de ülkemizin bir çok yerinde aynı işi yapan çok sayıda şirket olduğunu, mahkemece alınan bilirkişi raporunda müvekkilin yaptığı işlerin yasa gereği avukatlara ait kabul edilen işlem ve faaliyetlere ilişkin olduğu yönünde şüpheden uzak somut bir verinin bulunmadığının belirlendiğini, ayrıca celp edilen vekaletnamelerde sadece müvekkili şirkete değil birçok avukata vekaletname verildiğini bu durumun müvekkilinin avukatlık mesleği ile bir bağlantısının bulunmadığının kanıtı olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, haksız rekabetin tespiti, men’i, ref’i ve hükmün ilanı istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun “Yalnız avukatların yapabileceği işler” başlıklı 35. maddesinin “Kanun işlerinde ve hukuki meselelerde mütalaa vermek, mahkeme, hakem veya yargı yetkisini haiz bulunan diğer organlar huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek ve savunmak, adli işlemleri takip etmek, bu işlere ait bütün evrakı düzenlemek, yalnız baroda yazılı avukatlara aittir.” düzenlemesini haiz olduğu, Türk hukuk sisteminde hukuki konularda danışmanlık şirketi kurulmasına olanak bulunmadığı, somut olayda da davalı şirketin faaliyetlerinin kaza ve hasar hususlarına ilişkin danışma niteliğini aşıp 1136 sayılı Kanunu’nun 35. maddesiyle avukatlara özgülenen hukuki danışmanlık mahiyetinde bulunduğunun tüm dosya kapsamından anlaşıldığı, davalı Şirketin tabelasında dahi “…” ibaresinin yer aldığı, davalının bu eylemlerinin TTK’nın 55/1-a-3 maddesi uyarınca haksız rekabet teşkil ettiği, nitekim benzer bir uyuşmazlıkta Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 01/04/2015 tarih ve 2015/219 E-2015/4572 K sayılı ilamında da aynı sonuçlara varıldığı, diğer taraftan davacı tarafça dosya kapsamına sunulan tüm delillerin mahkemece verilen kesin sürede sunulduğu gibi mevcut deliller karşısında mahkemece tanık dinlenmemesinde de bir isabetsizlik bulunmadığı, kaldı ki 01/09/2019 tarihli celse de davalı vekilinin tanık dinlenmesi talebinin mahkemenin takdirinde olduğu aksi halde tanıkların dinlenmesini talep etmediklerini beyan ettiği, öte yandan mahkemece davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi için talimat yolu ile alınan bilirkişi raporunda incelenen davalının defter ve kayıtlarına göre davalı tarafça verilen hizmetin niteliğinin anlaşılamadığı yönünde tespitte bulunulduğu gibi HMK’nın 282. maddesi uyarınca hakimin, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendireceği anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davalı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 30/06//2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 04/07/2022
….