Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1368 E. 2022/848 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/03/2020
NUMARASI …
DAVANIN KONUSU : Haksız Rekabetin Tespiti,Men’i, Maddi-Manevi Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 13.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 10/03/2020 tarih ve 2018/668 E. – 2020/180 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin merkezinin Hollanda olduğunu, sektörde faaliyet gösteren ve kamu kurumları dahil çeşitli mekanlara, işletmelere kurulum yapan ve ürünlerini satan müvekkili şirketin, aerosol söndürücülerini söndürme ve yangın bastırma işlerinde kullanımını amaçlayıp bu alanda faaliyet gösterdiğini, bu ticari alanın kısıtlı müşteri potansiyelinin ticari sır niteliğinde bulunduğunu, davalının davacı şirkette 18/02/207 tarihinde işe başlayıp 24/05/2018 tarihine kadar kurumsal satış sorumlusu olarak çalıştığını, davalının kendisine verilen görevde güveni kötüye kullanarak sadakat, sır saklama yükümlülüklerine aykırı davranıp iş sözleşmesi feshedilen…ile sıkı irtibata geçerek müşteri bilgilerini sızdırmasından kaynaklı iş aktinin feshedildiğini,davalının işi gereği müvekkilinin ticari sır niteliğinde olan müşteri bilgilerine ve müşteri portföyüne erişim sağladığını ve çalıştığı süre boyunca bu bilgileri zilyedinde bulundurduğunu, iş sözleşmesinin feshinden sonra bu bilgileri ve yaklaşık 1000 kişiden oluşan müşteri portföyünün müevekkiline teslim etmediğini, davalının iş sözleşmesinin feshinden hemen sonra , …isimli eski çalışanla birlikte ortak şirket kurduğunu, davalının açıkca dürüstülük kuralına aykırı davranarak müvekkiline ait olan müşteri bilgilerinden faydalanarak gelir sağladığını, müvekkilinin bu nedenle satışlarının durma noktasına geldiğini ve ciddi bir kardan mahrum kaldığını, davalının müvekkilinin müşteri portföyünü kullanarak kurduğu şirket üzerinden müvekkilinin daha önce irtibat kurduğu ve iş yapmakta olduğu kurum ve kuruluşlarla müşteri portföyünü kullanarak iletişime geçtiğini, ayrıca davalının iş sözleşmesinin feshinin akabinde… Üniversitesi ile yürütülen proje kapsamında müvekkilinin adı ve imkanlarını kullanarak 06/06/2018 tarihinde … … … bir demeo çalışması ve sunum yaptığını, davalı şahsın birlikte dava dışı şirketi kurduğu…hakkında da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının … saylı dosyasında suç duyurusunda bulunduklarını, davalının eylemleri nedeniyle müvekkilinin müşteri nezdinde zor durumda kaldığını, ticari itibarının zedelendiğini ve mağdur olduğunu, davalının bu eylemlerinin haksız rekabet oluşturduğu gibi işçinin iş sözleşmesinden sonra da sır saklama yükümlüğünün düzenleyen TBK’nın 396/4 maddesine aykırılık teşkil ettiğini ileri sürerek, haksız rekabetin tespitini, men’ini, davalının haksız rekabeti ve TBK’nın 396/4 maddesine aykırı hareketi nedeniyle uğradıkları zarar nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 500 TL maddi ve 5000 TL manevi tazminatın tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, taraflar arasında rekabet yasağı sözleşmesi bulunmadığını, davacının bu davayı açmasında hukuki yararının da bulunmadığını, hizmet sözleşmesi sona eren davalının artık sır saklama veya rekabet yasağına aykırı hareketinden bahsedilemeyeceğini, kaldı ki böylesi haksız bir durumun da söz konusu olmadığını, davalının müvekkilinin SGK çıkışını iptal edip çalışıyor gibi göstermeye çalıştığını, müvekkilinin işçilik haklarından kaynaklı alacakları için Ankara 38.İş Mahkemesinin 2018/194 esas sayılı dava dosyasında dava açılmasını takiben bu davanın haksız biçimde ikame edildiğini, …isimli şahısla iş arkadaşlığının olup davacı şirkete de dışarıdan montaj desteğinin verdiğini, davacının müşteri portföyünü kaybettirecek derece ağır bir paylaşımın varlığı ve iddiasının gerçeği yansıtmadığını, zira davacının müşteri portföyünün kayıtlarında yer aldığını, müvekkilinin de çalıştığı süre boyunca müşteri bilgilerine davacı şirket kayıtlarından ulaştığını, müvekkilinin davacı şirkete ait hiçbir bilgiyi kullanmadığını, davacı şirketle iş ilişkisi bittikten sonra dava dışı şirkete ortak olduğunu, müvekkilinin uzun çalışma hayatı boyunca edindiği bilgi ve tecrübenin ticari sır olarak değerlendirilemeyeceği, davacı şirketten ayrıldıktan sonra ortaklık kurmasının çalışma özgürülüğü kapsamında ele alınması gerekeceği, davacı müşterilerinin yeni kurulan şirket ile çalıştığının kanıtlanması gerektiğini, kazanılan bilgi ve tecrübenin kendi özel işinde kullanılmasının doğal olduğunu, manevi tazminat koşullarının bulunmadığını, mağdur olan tarafın kendisi olup iş mahkemesindeki davanın incelenmesi gerektiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, taraflar arasında rekabet yasağının öngörüldüğü bir anlaşmanın var olmadığı, dosya kapsamı tarafların iddia ve savunmaları ile davacının rekabet yasağının ihlaline dair iddiaların niteliği olguları birlikte değerlendirildiğinde, davacı yanın tacir sıfatını haiz bulunduğu ve işçi sıfatı ile çalıştırdığı davalıya yönetici ve ticari sır niteliğinde olduğunu ileri sürdüğü bilgi ve belgeleri şirket içi önlemini ve sorumluluk kapsamını belirlemeden tevdii etmesinin basiretli tacir kavramı ile bağdaşmadığı gibi bu edinilen bilgi ve belgelerin korunmasına dair önlem de almadığı, kaldı ki bir örneğinin de kendi uhdesinde dahi olmadığı, iletişimden kaynaklı tüm becerinin işçinin sorumluluğuna terkedilmesinin ticari sır olarak nitelenemeyeceği, işçilik sıfatı sona erdikten sonra davalının bir iş kurmasında TTK’nun 444. ve devamı maddelerinde açıklanan rekabet yasağına aykırılık nedeni olarak kabul edilemeyeceği, çalışma esnasında davalının kendi araştırma ve emeğine dayalı bir kısım bilgiyi de eski çalışan arkadaşı ile paylaşmasının işçinin özen yükümlülüğüne aykırı davranışı olarak değerlendirilebilir ise de bunun güvenlik önleminin davacı tarafça alınmadığı, işçinin kendisinin yarattığı tecrübe neticesi bilgilerin de yine rekabet yasağı kapsamında ele alınamayacağı ve davalıya karşı bu yönde kısıtlayıcı bir talepte bulunulamayacağı bu nedenlerle davacının davasının yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, ilk derece mahkemesince iddialarının ispatlanmasına imkan verilmediğini, ön incelemenin yapıldığı ilk celsede dosyanın bilirkişiye tevdi edildiğini ve dosya bilirkişiden döndükten sonra direkt olarak bilirkişi raporuna dayanılarak davanın reddine karar verildiğini, oysa davanın ispat edilebilmesi için tanıklarının dinlenilmesi ve diğer delillerinin de değerlendirilmesi gerektiğini, bu nedenle mahkemece verilen kararın eksik incelmeye dayalı bulunduğunu, davanın, davalının haksız rekabet hükümleri ve sır saklama ile sadakat yükümlülüklerine aykırı davranarak müvekkil Şirketi zarara uğrattığı iddiasına dayalı olduğunu, “rekabet yasağı sözleşmesi bulunduğu” iddiasında bulumadıklarını buna rağmen mahkemece alınan bilirkişi raporunda ve mahkemece taraflar arasında rekabet yasağı bulunmadığının üzerinde durulduğunu, TBK’nın 396. maddesi gereğince işverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde işçinin, hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonra da sır saklamakla yükümlü bulunduğunu, her ne kadar ortada bir rekabet yasağı sözleşmesi olmasa da davalının sır saklama ve sadakat yükümlülüğünün devam ettiğini, durum böyle iken, davalınun bu yükümlülüklere aykırı davrandığını, müvekkili iş vereninin sırlarını haksız bir şekilde alıkoyduğunu, ticari sır niteliğindeki bu bilgileri kendi menfaatine kullandığını, böyle bir durumda müvekkili şirketin zarara uğramadığından bahsedilmeyeceğini, müvekkili Şirket bünyesinde yaklaşık 14 aylık bir süre ile çalışmış olan ve görevi “Kurumsal Satış Sorumlusu” olan davalıya 14 ay boyunca maaş, araba, telefon, yemek gibi bedeller ödendiğini ve karşılığında müşteri portföyü oluşturulması istendiğini, ancak davalının oluşan müşteri portföyünün müvekkili şirkete ait olmasına rağmen vermediğini, ticari sır niteliğindeki bu bilgileri kendi menfaati için kullanmaya başladığını hiç bir şekilde ticari ahlaka sığmayacak bir şekilde müşterileri ile irtibat kurduğunu, davalının eylemlerinin TTK’nın 54. maddesi gereğince haksız rekabet de oluşturduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, haksız rekabetin tespiti, men’i, haksız rekabete ve TBK’nın 396/4 maddesine dayalı maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
6102 sayılı TTK’nın 54. maddesinde, haksız rekabete ilişkin hükümlerinin amacının, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması olduğu düzenlenmiş, anılan maddenin ikinci fıkrasında ise rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamaların haksız ve hukuka aykırı bulunduğu hüküm altına alınmış, müteakip maddede ise başlıca haksız rekabet halleri sayılmıştır. Bu kapsamda, başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemenin, başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almanın, kendisine emanet edilmiş teklif, hesap veya plan gibi bir iş ürününden yetkisiz yararlanmanın, üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmenin haksız rekabet oluşturacağı hüküm altına alınmıştır.
TBK’nın 396/4 maddesinde de, işçinin, iş gördüğü sırada öğrendiği, özellikle üretim ve iş sırları gibi bilgileri, hizmet ilişkisinin devamı süresince kendi yararına kullanamayacağı veya başkalarına açıklayamayacağı, işverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde işçinin , hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonra da sır saklamakla yükümlü olduğu düzenlenmiştir.
Somut olayda da davacı taraf, dava ve cevap dilekçelerinden anlaşılacağı üzere, davacının aerosol söndürücülerini söndürme ve yangın bastırma işlerinde kullanımını amaçlayıp faaliyet gösterdiğini, bu ticari alanın kısıtlı müşteri potansiyelinin, ticari sır niteliğinde bulunduğunu, davacı şirkette kurumsal satış sorumlusu olarak çalışan davalının iş akdinin feshinden sonra, işi gereği kendisinde bulunan ve ticari sır niteliğinde olan yaklaşık 1000 kişiden oluşan müşteri portföyünü teslim etmediğini ve işten ayrıldıktan sonra yine davacının eski çalışanı olan dava dışı…ile birlikte kuruduğu şirkette bu bilgileri kullanarak gelir elde ettiğini, yine davalının davacının müşterileri irtibata geçerek müvekkilini kötülediğini, davalının işten ayrıldıktan sonra… Üniversitesi ile yürütülen bir proje kapsamında, davacının adı ve imkanları kullanılarak 06/06/2018 tarihinde … … … bir demo çalışması ve sunum yaptığını, davalının davacı nezdinde çalıştığı sırada, davacının bahsi geçen proje kapsamındaki fiyat teklifinin davalı tarafça hazırladığını, işten ayrıldıktan sonra davalının ticari sır niteliğindeki bu bilgileri kullanarak kendi adına satış yaptığını, yine ticari sır mahiyetinde olan ve davalının işi gereği vakıf olduğu davacının ihalelerde uyguladığı fiyat politikasını ve vereceği fiyat tekliflerini, kullanarak kurucusu olduğu dava dışı şirket ile bayisi olduğu dava dışı şirketlere menfaat sağladığını, davalının bu eylemlerinin haksız rekabet ve TBK’nın 396/4 maddesi uyarınca sır saklama ile sadakat yükümlülüklerine aykırılık teşkil ettiğini ileri sürerek, haksız rekabetin tespiti, men’i, haksız rekabet hükümlerine ve TBK’nın 396/4 maddesine dayalı maddi ve manevi tazminat istemiyle eldeki davayı açmıştır.
İlk derece mahkemesince yazılı şekilde davanın reddine karar verilmişse de davacının yukarıda açıklanan iddiaları bakımından herhangi bir delil toplanmadığı, olumlu-olumsuz bir değerlendirme de yapılmadığı gibi uyuşmazlığın davacı tarafça ileri sürülmeyen ve dayanılmayan TBK’nın 444 vd maddelerinde düzenlenen rekabet yasağı hükümleri çerçevesinde ele alınarak çözümlenmesi yoluna gidilmesi de doğru görülmemiştir.
HMK’nın 341. vd. maddelerinde bir kanun yolu olarak düzenlenen istinafın amacı, ilk derece mahkemesince verilen kararın denetlenmesi ve kararın yerinde görülmemesi halinde yeniden yargılama yapılarak hüküm kurulmasıdır. Burada, temyizden farklı olarak ilk derece mahkemesi kararı yalnızca hukuka uygunluk yönünden değil maddi yönden de denetlenmektedir. İlk derece mahkemesi kararı yerinde değilse kural olarak istinaf mahkemesinin, ilk derece mahkemesinin kararını kaldırması ve ilk derece mahkemesi yerine gerekirse yeniden yargılama da yaparak karar vermesi gerekir. Ancak, HMK’nın 353/1-a. maddesinde düzenlenen yargılamaya ilişkin bazı temel usul hatalarının bulunması halinde ise istinaf incelemesi sonunda yeniden karar verilmesi söz konusu olmayıp, kararın kaldırılarak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hali de düzenlenmiştir. Gerçekten de ilk derece mahkemesince, taraflarca gösterilen delillerin hiç değerlendirilmeden karar verilmesi ve delillerin ilk defa istinaf aşamasında değerlendirilmesi halinde taraflar, maddi vakıa denetimi yönünden iki dereceli incelemeden mahrum kalacak ve adil yargılanma hakkının unsurlarından olan hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilecektir. Somut olaya bu açıdan bakıldığında, davacının, yukarıda belirtilen iddialarına ilişkin hiçbir delil toplanmamış ve değerlendirilmemiştir. Bu itibarla, yapılan açıklamalar çerçevesinde mahkemece, davacının belirtilen iddiaları üzerinde durulup tüm delilleri toplanmak suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir.
2-Kaldırma kararının niteliğine göre davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ ile, Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 10/03/2020 tarih ve 2018/668 E. – 2020/180 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
8-Kararın niteliğine göre, İİK’nın 36. maddesi uyarınca icranın geri bırakılması kararı için davacı tarafından yatırılan 4.674,34 TL. nakdi teminatın İADESİNE dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 16/06/2022 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 04/07/2022

….