Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1360 E. 2022/742 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

…..
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

…..
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/02/2018
NUMARASI …..

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 28/02/2018 tarih ve 2017/305 E. – 2018/79 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin dünyaca tanınan … markasının lisansörü olarak Türkiye’de faaliyet gösteren, 17,5 milyon aboneye hizmet veren bir GSM kuruluşu olduğunu, tescilli “…” ve “…” asıl unsurlu seri markaların bulunduğunu, davalı Şirketin 2016/70795 “… …” ibareli marka başvurusuna yaptıkları itirazın davalı Kurum tarafından reddedildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu başvuru ile müvekkili markaları arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunu, tescili halinde dava konusu başvurunun, müvekkilinin seri markalarından biri olarak algılanacağını, “…” ibareli markalarının tanınmış olduğunu, başvurunun tescil edilmesi durumunda davalının, bu tanınmışlıktan haksız yarar sağlayacağını, müvekkili markalarının itibarlarının ve ayırt edici karakterlerinin zedeleneceğini, marka başvurusunun tamamen müvekkilinin ticari itibarından faydalanmak için yapıldığını ve kötü niyetli olduğunu ileri sürerek YİDK’ın 2017-M-5333 sayılı kararının iptaline, marka başvurusunun tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markaları arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkili şirketin bahis oyunları alanında faaliyet gösterdiğini, markaların benzer olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacı markalarının “…” ibareli oldukları, bazılarının yalnızca … ibaresini bazılarının ise … ibaresi ile birlikte değişik bazı ibareleri içerdikleri, davalının başvurusunun ise “… …+şekil” ibareli olduğu, … ibaresinin “pay senetleri, devlet tahvili gibi değerli kâğıtların üzerinde bulunan ve bu kâğıtların belirli zamanlarda getireceği faiz ya da kazanç payını gösteren, zamanı gelince kesilip ilgili yere verilerek karşılığında nakit para alınan parça” veya ad ve sıfat olarak” tek bir giysilik olarak dokunmuş, üstün nitelikli (kumaş).” anlamlarına geldiği, başvuruda “…” ibaresinin değil “… …+şekil” ibaresinin bulunduğu, başvuru kapsamında bulunan ürün ve hizmetlerin davacının … ibareli bir kısım markalarının kapsamında yer alan ürün ve hizmetlerle aynı türden olduğu; tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede görsel, sescil ve anlamsal benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları nazara alınarak münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin nazara alınarak belirlenmesi gerektiği; bu tetkikatta markanın içerdiği ürün ve hizmetler bakımından ayırt edici gücünün gözden ırak tutulmaması gerektiği, başvuru konusu işaretin kapsamındaki 9, 28, 35, 36, 38, 41 ve 42.sınıf ürün ve hizmetler için … telefonu özelliklerinden istifade edilmek suretiyle anılan ürün ve hizmetin sunulduğuna ilişkin mesaj verdiği, davacının “…” ibareli markalarının bu yönü itibariyle 9, 28, 35, 36, 38, 41 ve 42.sınıftaki ürünler bakımından anılan özelliği itibariyle zayıf bir marka olduğu, buna göre taraf markaları arasında iltibas bulunmadığını, somut olayda 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesindeki koşulların da oluşmadığını, ayrıca iltibas teşkil etmeyen bir marka başvurusunun kötü niyetli olarak kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili , taraf markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında iltibasa neden olacak derecede benzerlik bulunduğunu, müvekkiline ait “…” ibareli markaların seri marka niteliği taşıyan ve kullanım sonucu ayırt edicilik kazanmış markalar olduğunu, aynı zamanda tanınmış marka statüsünde bulunduklarını, dava konusu markanın müvekkilinin seri markası olarak algılanacağını, müvekkili markalarının tanınmışlığından haksız yarar sağlayacağını markanın itibarını ve ayırt ediciliğini zedeleyeceğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, “… …” ibareli dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında ortalama tüketiciler üzerinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimali dahil iltibasa yol açacak düzeyde benzerliğin olmadığı, zira taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin zayıf olduğu ve başvuruya yeterli ayırt ediciliğin sağlandığı, marka işaretleri arasında benzerlik olmadığından 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi koşullarının da somut olayda bulunmadığı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve 2014/11 E., 2016/778 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi iltibas değerlendirmesi, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümleneceğinden ilk derece mahkemesince bilirkişi raporu alınmadan yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 02/06/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 23/06/2022
…..
Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.