Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1338 E. 2022/794 K. 10.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2020/1338 – 2022/794
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1338
KARAR NO : 2022/794
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/07/2020
NUMARASI : 2019/104 E. – 2020/91 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 03/07/2020 tarih ve 2019/104 E. – 2020/91 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı … ve davalı … Kurumu tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin “…” ibareli markanın kendi adına tescili için başvuruda bulunduğunu, bu başvuruda marka olarak ticaret sicilinde kayıtlı olan ticaret unvanının özünün seçildiğini, markada geçen “…” ibaresinin “…” anlamına geldiğini, bu ibarenin markanın tescilinin talep edildiği sınıfta ayırt edicilik vasfının bulunmadığını, markada geçen “…” ibaresinin bir bütün olduğunu ve tek bir anlama geldiğini, bu sebeple parçalara bölünerek inceleme yapılmasının doğru olmadığını, davalı şahsın itirazına mesnet aldığı markalarında ise “…” ibaresinin tek başına ayırt edici unsur olmadığını, markalardaki “…” ve “…” ibarelerinin de ayırt edici unsurlar olduğunu, zira bu ibarelerin markaların tescilli olduğu 41. Sınıfa giren hizmetler ile bir ilgilerinin olmadığını, davalı şahsın markalarını 2002 yılından bu yana 41. Sınıfa giren hizmetlerde hiç kullanmadığını, yamaç paraşütü faaliyetlerinin de bulunmadığını, ancak markalarını haksız ve kötü niyetli olarak o tarihlerden beri bazı eklemeler yaparak yenilediğini, hal bu iken davalı şahsın sadece son marka tescilini dikkate alarak geçmişe yönelik 5 yıllık sürenin dolmadığından bahisle davacının ileri sürdüğü kullanmama def’ini dikkate almamasının hukuka aykırı bir durum oluşturduğunu, oysa ki kanun koyucunun amacının tescilli markaların ciddi kullanımının sağlanması olduğunu, somut olayda marka kullanımının ilk incelenmesi gereken tarihin 2014 değil 2011 senesi olduğunu, davalı şahsın kullanmadığı markaları tescil ederek marka yedeklemesi yaptığını ve haksız bir gücü elinde barındırdığını ileri sürerek YİDK’nın 2019-M-6267 sayılı kararının iptalini ve davacının 2018/01644 sayılı markasının tescilini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, kullanmama nedeniyle iptal davasının ancak 04.04.2021 tarihinden sonra açılabileceğini, müvekkilinin markasını kullandığını, taraf markalarının her ikisinin de “…” ibaresini esas unsur olarak ihtiva ettiğini, markaların aynı sınıfa giren hizmetlerde kullanılacağını, bunun da karıştırılma ihtimalini doğuracağını, davacının huzurdaki davayı açmaktaki ve dava konusu marka başvurusunda bulunmaktaki kötüniyetli bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … Kurumu vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı şahsın dava konusu ret işlemine gerekçe olan 2014/98358 numaralı markasının tescil tarihinin 01.12.2014 tarihi olduğu, dava konusu edilen markanın başvuru tarihi olan 08.01.2018 tarihi itibariyle, SMK m.19/2 hükmünde aranan “itiraz gerekçesi markanın itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinde Türkiye’de en az beş yıldır tescilli olması” ön şartının gerçekleşmediği, davacının, redde mesnet 2014/98358 sayılı marka bakımından ileri sürdüğü kullanmama def’i şartları gerçekleşmediği, SMK’nın 6/1. maddesinde aranan “aynı/aynı tür mal ve hizmetler için tescil edilmiş olma” şartının gerçekleştiği, “…” ibaresinin, İngilizce kökenli bir sözcük olup, Türkçe’deki anlamının “…” olduğu, davalının markasının Türkçe’deki anlamının “…”, davacının markasının ise “…” algılarını çağrıştırdığı, markalarda “…” ibaresinin ortak olduğu ve markalarda geçen diğer kelime unsurlarının anlamları itibariyle ayırt edici nitelikten yoksun olduğu tartışmasız olsa da, markalarda farklı şekilde konuşlandırılmış şekil unsurlarının, markaların renk kompozisyonlarının ve “…” ortak ibaresi dışında kalan diğer kelime unsurlarının, markaları genel görünüm ve bütünü itibariyle bıraktıkları izlenim, tümüne hakim olan görünüş ve ayırıcılığını vurgulayan imajı itibariyle farklı kıldığı, SMK m.6/1 hükmü şartlarının somut olayda oluşmayacağı gerekçesi ile davanın kabulü ile 2019-M-6267 sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, iltibas incelemesinde markaların esas ibaresi olan “…” ibaresinin dikkate alınmamış olması ve tali ibarelerin dikkate alınmasının doğru olmadığını, “…” ibaresindeki “…” ibaresinin yamaç paraşütçülüğünün ingilizcesi olup, hizmetin ve yapılan sporun kendisi oluğunu, markaların karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde de dikkate alınamayacağını, müvekkilinin markasında da değerlendirmeye alınması gereken ibarenin “…” şeklinde olduğunu, markaların karıştırılma ihtimali değerlendirmesi yerel mahkemece ve bilirkişi raporunda eksik, hatalı ve Yargıtay’ın yerleşik içtihadına aykırı nitelikte yapıldığını, tali unsurların sanki ayırt edicilik katıyorcasına değerlendirme yapıldığını, ilgili tüketici kitlesi ve algıları rapora itiraza rağmen belirlenmemiş, rapor bu kapsamda Yargıtay denetimine elverişli olarak alınmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … Kurumu vekili istinaf başvuru dilekçesinde, dava konusu markalar arasında genel izlenim itibariyle benzerlik bulunduğunu, karıştırma tehlikesinin oluşacağını, SMK’nın 6/1. maddesinin uygulanması gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka ile ilgili Kurum kararlarının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacının başvurusuna konu “… ” ibareli marka ile davalı …’nin itirazına mesnet gösterdiği “…” ibareli marka arasında SMK’nın 6/1. maddesi anlamında benzerlik bulunmadığı, zira İngilizce bir kelime olan “…” ibaresinin Türkçe’deki anlamının “…” olduğu, bu anlamı itibariyle davalının markasının Türkçe’deki anlamının “…”, davacının markasının ise “…” algılarını çağrıştırdığı, bu itibarla anlamsal farklılık yarattığı, diğer yandan markalarda farklı şekilde konumlandırılmış şekil unsurlarının, markaların renk kompozisyonlarının ve “…” ortak ibaresi dışında kalan diğer kelime unsurlarının, markaları genel görünüm ve bütünü itibariyle bıraktıkları izlenim itibariyle farklı hale getirdiği anlaşılmakla, davalı … ve davalı … Kurumu vekillerinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı … ve davalı … Kurumu vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı … ve davalı … Kurumundan ayrı ayrı alınması gereken 80,70.TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davalı … ve davalı … Kurumu tarafından istinaf başvurusunda ayrı ayrı yatırılan 54,40.TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davalı … ve davalı … Kurumundan ayrı ayrı tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında Davalı … ve davalı … Kurumu tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalılar üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 10/06/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 10/06/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.