Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1337 E. 2022/854 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
.
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

.
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
.
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/07/2020
NUMARASI …..

DAVANIN KONUSU :Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Markanın Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 03/07/2020 tarih ve 2019/220 E. – 2020/77 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 1974 yılından beri “…” markası ile faaliyet gösterdiğini ve ilk olarak 1994 yılında markasının tescil ettirdiğini, müvekkilinin “…” markasını ve ticaret unvanının 40 yılı aşkın bir süredir aralıksız kullanım sonucunda tanınmış marka haline getirdiğini, “…” markasının 2011 yılından beri tanınmış markalar sicilinde kayıtlı olduğunu, aynı şekilde yurtdışında da birçok ülkede markanın tescilli olduğunu, müvekkilinin markalarını korumak için bugüne kadar 70’den fazla dava açtığını, dava konusu 2018/106222 sayılı “… …” markasına karşı itirazlarının reddedildiğini, verilen kararın hatalı olduğunu, dava konusu markanın “…” esas unsuruna … kelimesi ve şekil unsuru eklenmesiyle oluşturulduğunu, “…” kelimesinin hem anlam bakımından hem de markadaki konumu bakımından ikincil unsur konumunda kullanılmış ayırt ediciliği zayıf bir ibare olduğunu, markadaki tek asli unsurun “…” ibaresi olduğunu, “…” kelimesinin ortalama tüketici tarafından hizmetin cinsini, çeşidini belirten bir kavram olduğunu, davalı tarafında anılan ibareyi markanın sonuna ve daha küçük ve ince puntolarla yerleştirerek esaslı unsur olarak “…” ibaresini kullanma iradesini ortaya koyduğunu, yine markadaki şekil unsurunun da markaya kattığı bir ayırt edicilik bulunmadığını, dava konusu markadaki “…” ibaresinin müvekkili markaları ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, “…-…-…” ibarelerinin ortalama tüketici tarafından benzer bulunacağını, markaların yalnızca ilk harfler bakımından farklı olduklarını, ancak söz konusu harflerin işitsel olarak birbirlerine yakın harfler olduklarını, ….. harfleri arasındaki farklılığın ise ne görsel ne de işitsel açıdan ortalama tüketicinin fark edemeyeceği derecede ufak farklılıklar olduğunu, müvekkilinin 2001/21466 sayılı “… … …” markasında … ibaresinin tüm dillerde telaffuzunun kolay olması amacıyla … şeklinde tescil ettirildiğini, … markası ile … ibaresinin işitsel açıdan ne denli benzer olduklarının açıkça ortada olduğunu, bu nedenle somut olayda markaların hem görsel, hem işitsel hem de anlamsal olarak ayırt edilemeyecek kadar benzer olduklarını, daha önce 35. Sınıfta tescilli 2010/06914 sayılı “…” markası ile müvekkili markasının, müvekkilinin tanınmışlığı da gözetilerek karıştırılma ihtimaline yol açacağının tespit edildiğini, benzer şekilde verilmiş kararların bulunduğunu, davaya konu markanın 29, 30, 32, 35 ve 40. Sınıflarda tescil edilmek istenildiğini, müvekkili markalarının hepsinin 29 ve 30. Sınıfta tescilli olduğunu, ayrıca 2015/22505 sayılı markasının 29,30,32, 35 ve 40. Sınıflarda tescilli olduğunu, dolayısıyla markalar kapsamındaki tüm emtianın benzer olduklarını, müvekkilinin aynı zamanda gerçek hak sahibi olduğunu, başvurunun kötü niyetli bir başvuru olduğunu ileri sürerek 2019-M-6948 sayılı YİDK karar iptali ve 2018/106222 sayılı markanın hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkilinin gerçekleştirdiği marka başvurusu ile davacı markalarının görsel olarak birbirlerinden tamamen farklı olduklarını, müvekkilinin gerek … sitesinde gerekse de diğer mecralarda, faaliyet alanı ile özdeş hale gelen yeşil renk temasını “… …” markasında da kullandığını, müvekkili markasındaki şekil unsurunun ayırt edici olduğunu, taraf markaları arasında bir benzerlik bulunmadığından 6/5 maddesinin şartlarının da somut olayda oluşmayacağını, davacının itirazlarına dayanak tüm markalarının zaten tescilli olduğunu ve her halde taraf markaları arasında bir benzerlik bulunmadığını, bu nedenle 6/3 maddesi kapsamındaki iddiaların somut uyuşmazlık bakımından bir etkisinin bulunmadığını, müvekkilinin kötü niyetli olarak değerlendirilemeyeceğini, yine davacının ticaret unvanı ile müvekkili markası arasında hiçbir benzerlik bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu marka başvurusunda yer alan mal ve hizmet sınıflarının tamamının, davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında yer alan aynı sınıflarda yer alan mal ve hizmetler ile aynı tür emtia olduğu, markadaki asıl sözcük unsuru “…” kelimesi olup bu kelimenin dilimizde “saydam tabaka ile göz merceği arasında bulunan, ince, kasılabilen bir zardan oluşan, gözün renkli bölümü.” anlamına gelen bir sözcük olduğu, davacı taraf markalarına bakıldığında ise davacı yanın dayanak markalarınının genel anlamda “şekil+…” şeklinde bir logo ile birlikte kulanılan “…” kelimesi ve bu kelime etrafında yaratılmış logolu ya da logosuz şekildeki markalarının bulunduğu, davacı markalarının esas unsuru olan “…” kelimesinin “… işi” anlamına geldiği gibi “…” fiilinin de kökü olarak algılanabilecek somut bir anlamı bulunmadığı, dolayısıyla ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi altında bulunmadığı, karşılaştırılan işaretler arasındaki görsel, işitsel ve kavramsal düzeydeki farklılıkların davacı yan tanınmışlığına bir zarar vermeyeceği, her ne kadar tanınmışlıktan kaynaklı korumada iltibas ihtimalinin varlığı aranmasa ve asıl olanın önceki markanın ayırt edici gücünün zayıflatılması veya sulandırılmasının önüne geçilmesi ise de davalı yana ait dava konusu markanın tescilinin, herhangi bir şekilde davacı markasına bir zarar verme ihtimalinin bulunmadığı gibi davalının da bu tescil sayesinde davacı markalarından haksız bir yarar elde etme ihtimalinin mevcut olmadığı, kötüniyet iddiasına dayalı hükümsüzlük istemi yerinde bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, taraf markalarının sadece 35/1-4 ve 40. Sınıflarda değil, bilinç ve dikkat düzeyinin düşük olduğu gıda sınıflarında da benzer olduğunu, gıda ürünleri bakımından tüketicilerin bilinç düzeylerinin daha düşük bulunduğunu, bu hususun da göz önünde bulundurulması gerektiğini, müvekkilinin markasının tanınmış olduğu gözetildiğinde davalının marka başvurusunun tescil edilmemesi gerektiğini, zira ibareler arasında çok benzerlik olduğunu, markalar arasında gerek görsel gerek işitsel anlamda ayniyet derecesinde benzerlik bulunduğunu, SMK’nın 6/1. maddesi uyarınca benzerlik şartının gerçekleştiğini, diğer yandan SMK’nın 6/5. maddesindeki koşulların da olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka ile ilgili kurum kararlarının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davalı Şirketin başvuru konusu yaptığı “… …” ibareli marka ile davacının itirazına mesnet olarak gösterdiği “…” esas unsurlu markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi anlamında bir benzerlik bulunmadığı, zira “…” kelimesinin dilimizde “saydam tabaka ile göz merceği arasında bulunan, ince, kasılabilen bir zardan oluşan, gözün renkli bölümü.” anlamına geldiği, davacı markalarının esas unsuru olan “…” kelimesinin ise “… işi” anlamına geldiği gibi “…” fiilinin de kökü olarak algılanabildiği, bu anlamda karşılaştırılan işaretler arasındaki görsel, işitsel ve anlamsal farklılık bulunduğu, kötüniyet iddiasının ispatlanamadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 16/06/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 27/06/2022

…..

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.