Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1322 E. 2022/852 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/02/2020
NUMARASI : …
DAVANIN KONUSU :… sayılı YİDK Kararının İptali ve
Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 05/02/2020 tarih ve 2018/326 E. – 2020/30 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraflar tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacılar vekili, müvekkilinin “…” ibareli markalarının dava konusu marka ile benzerlik taşıdığını, müvekkilillerinin markalarının toplumda tanınmışlık düzeyine erişmiş markalar olduğunu, ayrıca bu markalara kullanım yoluyla ayırt edicilik kazandırıldığını, 556 sayılı KHK m. 8/1-b şartlarının var olduğunu, davalı tarafından yapılan başvurunun kötüniyet taşıdığını, ayrıca KHK m. 8/3 yönünden de reddinin gerektiğini ileri sürerek 2018-M-2929 sayılı kararının iptalini, 2016/90504 sayılı “… … …” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Şirket vekili, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesinde yer alan koşulların oluşturmadığını, markaların benzer bulunmadığını, bağlantılı olduğu da dahil olmak üzere karıştırılma ihtimali bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … Kurumu vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu markalara ait sınıf kapsamı 556 sayılı KHK’nın m. 7/1-c bakımından incelendiğinde, tüm emtianın gıda ürünleri olduğu, dolayısıyla hızlı tüketilen emtia oldukları, herhangi … gıda ürününün raf ömrü uzun dahi olsa hızlı tüketime dahil olabileceği, belirtilen tüm emtia bakımından ayırt edici olmadığı ve tanımlayıcı olduğu, dava konusu marka başvurusunun kapsamındaki mallar açısından 556 sayılı KHK 7/1-c maddesi kapsamında “tanımlayıcı, vasıf bildirici özellikleri taşıdığından bu madde açısından davanın kabulü gerektiği, diğer yönden dava konusu marka başvuru ibaresinin 556 sayılı KHK 7/1-a (ayırtedicilik), 7/1-d (Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan adlar ve işaretler), 7/1- f (Mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya üretim yeri, coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltıyor olması) maddesindeki mutlak ret sebeplerinin oluşmadığı, diğer … açıdan da davalının “… … …” ibareli marka başvurusu ile davacının “… …” ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede … benzerlik bulunmadığı, dolayısıyla 556 sayılı KHK 8/1-b maddesindeki iltibas, benzerlik koşulu oluşmadığı, yine davacının başvuru ibaresi üzerinde 556 sayılı KHK’nın 8/3. maddesindeki önceye dayalı kullanım hakkının ve kötüniyetli yapıldığının kanıtlanmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne, 2018-M-2929 sayılı YİDK kararının iptaline, dava konusu 2016/90504 sayılı marka tescilli olduğundan hükümsüzlüğüne, sicilden terkin edilmesine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde, yerel mahkemenin, davalı yan başvurusu ile müvekkili Şirketlere ait “…” ibareli markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesindeki iltibas, benzerlik koşullarının oluşmadığı yönündeki gerekçesinin kabulünün mümkün olmadığı, mahkemece 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi yönünden benzerlik koşullarının oluşmadığı ve iltibas tehlikesinin bulunmadığına ilişkin yeterli gerekçe sunulmadığını, davalı tarafından tescili istenen marka “… … …” olup, müvekkili şirketler adına tescilli “… …”, ” …” markaları ile benzer olduğunu, “…” ibaresinin, ayırt edici unsur haline geldiğini, davalı Şirketin iş bu ibare ile tescil başvurusunda bulunmasının kötüniyetin göstergesi olduğunu, ayrıca, sayın dairece dosya kapsamında sunulan deliller ve emsal kararlar incelendiği takdirde açıkça görüleceği üzere, dava konusu marka ile müvekkil Şirketlere ait redde mesnet markalar arasında tüm mal ve hizmetler yönünden iltibas bulunduğunu, emsal kararlar olduğunu, huzurdaki davanın 556 sayılı KHK’nın 7-1/a, d ve f bentleri uyarınca da kabulü gerektiğini, dava konusu markanın aynı zamanda 556 sayılı KHK’nın 7/1-b ve 8/a maddesi yönünden de reddi gerekirken, yerel mahkemece bu madde yönünden herhangi … inceleme yapılmaksızın karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinin düzeltilerek davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı Şirket vekili istinaf başvuru dilekçesinde, müvekkilinin “… … …” markasının 556 sayılı KHK m.7/1-c bendinde sayılan, “Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin yapıldığı zamanı gösteren veya malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini belirten işaret ve adlandırmaları münhasıran veya esas unsur olarak içeren markalar.” özellikleri bulundurmadığını, “… … …” ifadesinin, ne şekilde tanımlayıcı unsur olduğunun ifade edilmediğini, “… … …” şeklindeki tescil edilen müvekkili Şirket markasının, tabi sınıflarda yer alan emtia yönünden tanımlayıcı değil ayırt edici nitelikte bulunduğunu, diğer yönlerden mahkeme kararının yerinde olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … Kurumu vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davanın tümüyle reddi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, … ibarenin 556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi anlamında tasviri nitelikte sayılması için markada münhasıran veya esas unsur olarak kullanılması gerektiğini, ibarenin herkesin kullanımına açık olmadığını, tasviri bulunmadığını, YİDK kararının yerinde olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : 1-Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgelerden, davalının, “… … …” ibaresinin 29. sınıfta yer alan … kısım emtiada tescili için başvuruda bulunduğu, davacıların bu başvuruya 556 sayılı KHK’nın 7/1-a, c, d, f ile 8/1-b maddesi kapsamında itirazlarının davalı Kurum tarafından reddedildiği, davanın, iki aylık hak düşürücü süre içinde açıldığı anlaşılmıştır.
556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi uyarınca ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin yapıldığı zamanı gösteren veya malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini belirten işaret ve adlandırmaları münhasıran veya esas unsur olarak içeren markaların tescili mümkün değildir. … işaretin anılan bu madde kapsamında değerlendirilebilmesi için, mal veya hizmetin karakteristik … özelliğini hiçbir özel zihni çabaya mahal bırakmadan derhal düşündürmesi ve akla getirmesi gerekmektedir. … mal veya hizmeti doğrudan çağrıştırmayıp akla getirmeyen ancak imada bulunan kelimelerin tescilinin bu maddeye göre engellenmesi mümkün değildir. Tüketici işareti gördüğünde kesin olarak mal veya hizmetin niteliğinin tanılayamıyor fakat olasılıkları zihninde birkaç seçeneğe kadar indirebiliyorsa o markanın tescili mümkündür.
Somut olayda, başvuru “… … …” ibaresinden oluşmakta olup, bu haliyle başvuru konusu ibare, belli … düşünce ürünü olarak yaratılmış, ayırt edicilik vasfı bulunan … ibare olup, başvuru kapsamından çıkarılan hizmetler yönünden anılan madde kapsamında marka olarak tesciline engel … hal bulunmamaktadır. Zira, yukarıda belirtildiği üzere “… … …” ibaresi, hiçbir özel … zihni çabaya gerek kalmadan başvuru kapsamından çıkarılan malları veya onların karakteristik özelliklerini akla getirmemektedir. Diğer … deyişle başvuru konusu ibarenin, başvuru kapsamından çıkarılan hizmetlerle birebir özdeşleştiği, akla derhal bu hizmetleri getireceği söylenemeyecektir. Yine yukarıda belirtildiği üzere, anılan hizmetleri dolaylı olarak çağrıştırması ya da ima etmesi ise başvuru konusu ibarenin tesciline engel olmayacaktır.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, başvuru konusu “… … …” ibaresinin 556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi kapsamında tesciline … engel bulunmadığı anlaşıldığından dosyada mübrez bilirkişi raporunda varılan aksi yöndeki sonuçlara itibar edilmemiş ve 556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi kapsamında … ibarenin tescil edilip edilemeyeceğine ilişkin değerlendirme hukuki … konu olduğundan ayrıca … bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiştir.
Bu nedenle mahkemece, yukarıda açıklanan gerekçelerle karar verilmesi doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiğinden davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun kabulü ile aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
2-Davacı vekilinin istinaf istemine gelince, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun geçici 1. maddesi yollamasıyla somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış … marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış … markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış … marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede … benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Burada öncelikle iltibas (Karıştırılma) kavramı açıklanmalıdır. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409).
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davalı Şirketin başvurusunun “… … …” ibaresinden oluştuğu, itiraza mesnet davacı taraf markalarının ise “… …” ibareli olduğu, asıl unsurunun “…” ibaresinden meydana geldiği, davacı tarafın itirazına mesnet markaları ile davalının başvurusu arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede … benzerlik bulunduğu, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının başvurusuna konu ibare ve biçimli işareti gördüğünde bunun davacının itirazına mesnet markalarından farklı … marka olduğunu algılayamayacağı, başvuruya konu markanın davacı adına tescilli markaların … uzantısı, yeni … versiyonu, yeni … serisi olarak algılanmasının yüksek ihtimal dahilinde olduğu, başvuruya konu markada yer alan diğer unsurların yeterli ayırt ediciliğe sahip olmadığı, emsal nitelikteki başka … davada, davalının “… … …” ibareli başvurusu hakkında Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 13.05.2019 tarih ve 2018/2010 E.- 2019/3723 K. sayılı ilamı ile de aynı sonuçlara varıldığı, bu itibarla davalının başvurusuna konu ibare ile davacı tarafın itirazına mesnet markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas bulunduğu kanaatine varılmıştır.
556 sayılı KHK’nin 8/1-b uyarınca iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin de aynı ya da benzer olması gerekmekte olup, mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken, mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörlerin dikkate alınması gerekmektedir.
Bu hususlar dikkate alındığında, mahkemece alınan bilirkişi raporunda, davacı … …’nin 2016/09106, 2010/10560, 2014/74017, 2009/38523; davacı …’ün 2015/31335 ve 2010/10555 sayılı markalarının yayına itiraz aşamasında hükümden düşmüş olduğu, bu nedenle 556 sayılı KHK’nın 8(1)(b) maddesi yönünden itiraz gerekçesi olamayacağı, YİDK kararı ile dava konusu markadan çıkarılmayan dava konusu 29.01 gruptaki mallarla (Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri) davacı … … markaları kapsamındaki malların aynı / aynı tür olduğu, YİDK kararı ile dava konusu markadan çıkarılmayan dava konusu 29/02, 03, 04, 05, 06, 07, 08, 09, 10, 11 gruptaki mallarla (Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Süt ve süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri) davacı … markaları kapsamındaki malların aynı / aynı tür olduğu belirlenmiş olup, davalının başvurusunun kapsamında bulunan mal ve hizmetlerin davacıların itiraza dayanak markalarının koruma kapsamlarında bulunan mal ve hizmetler ile aynı aynı tür, benzer olduğu kanaatine varılmıştır.
556 Sayılı KHK’nın 8/4. maddesi gereğince “Marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış … markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız … yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış … marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile” sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir. Ancak dosya kapsamında sunulan delillerin davacıların “…” ibareli markalarının tanınmışlığını ispatlamadığı, 556 sayılı KHK’nın 8/4. maddesinin dava konusu markaya tescil engeli oluşturmadığı anlaşılmış olup, davalı başvurusunun kötü niyetli yapıldığının da kanıtlanmadığı anlaşılmıştır.
Ayrıca 556 sayılı KHK’nın 7/1-a maddesinde, 5. madde kapsamına girmeyen işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceği düzenlenmiştir. Aynı KHK’nın 5. maddesinde ise “Marka, … teşebbüsün mal veya hizmetlerini … başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretleri içerir.” düzenlemesine yer verilmiştir. O halde, teşebbüslerin mal veya hizmetlerini diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmesi şartıyla çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretin marka olarak tescili mümkündür. Bu madde kapsamında tanımlanan ayırt edicilik, soyut ayırt edicilik olarak kabul edilmektedir. … işaretin soyut ayırt ediciliğinin varlığının kabul edilebilmesi için işaretin belli … bütünlük arz etmesi gerekmektedir. Bütünlük arz etmek, işaretin fark edilebilir, … bütün olarak tanınabilir, sınırlarının tespit edilebilir olması anlamına gelmektedir. Bu nedenle, işaretin tüketici tarafından uzun incelemeler sonucu anlaşılabildiği hallerde işaretin bütünselliğinden söz edilemez. Örneğin onlarca meyve sebzeden oluşan … kompozisyon ya da birçok cümleden oluşan … paragraf bütünlük şartını sağlamadığından soyut anlamda ayırt edici değildir. İşaret birçok unsurdan oluşsa da, bu unsurların kendi içinde … bütünlük oluşturması halinde bütünlük şartının sağlandığının kabulü gerekir.
Dava konusu “… … …” ibaresi bu anlamda ayırt ediciliğe sahiptir. Diğer … deyişle bu işaret, … işletmenin mal ve hizmetlerini diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt etmeye elverişli, ilgili tüketici kitlesinin algısında belli … işletmeyle bağ kurabilecek niteliktedir. Dolayısıyla, başvuru konusu ibarenin 7/1-a maddesi kapsamında marka olarak tesciline … engel bulunmamakta olup mahkemece de bu hususta isabetli karar verilmiştir. Yine dava konusu “… … …” ibareli marka başvurusu yönünden 556 sayılı KHK’nın 7/1-d maddesi anlamında ticaret alanında herkes tarafından kullanılan adlar ve işaretler kapsamında bulunmadığı gibi 556 sayılı KHK’nın 7/1- f maddesi anlamında, mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya üretim yeri, coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltıyor olması niteliğinde de bulunmadığı anlaşılmakta olup, mahkemece de bu hususta da isabetli karar verilmiştir. Bu nedenlerle, davacının bu yöne ilişkin istinaf itirazları yerinde bulunmamıştır.
Sonuç olarak davalı Şirketin “… … …” ibareli başvurusu ile davacıların itirazına mesnet “…” esas ibareli markaları arasında görsel, işitsel, kavramsal ve bütün olarak ortaya çıkan izlenim bakımından, benzerlik olmasına rağmen mahkemece, tarafların ibareleri arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin söz konusu olmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 05/02/2020 tarih ve 2018/326 E. – 2020/30 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Davanın yukarıdaki gerekçe ile KABULÜ ile, … Kurumunun 2018-M-2929 sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
3-Dava konusu 2016/90504 sayılı marka tescilli olduğundan HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE,
4-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 80,70.TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80.TL’nin davalı şirketten ve davalı … Kurumundan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacılar kendilerini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 7.375,00.TL maktu vekalet ücretinin davalı Şirketten ve davalı … Kurumundan alınarak davacılara verilmesine,
6-Davacılar tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00.TL bilirkişi ücreti, 129,50 TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 38,50.TL tebligat ve posta giderleri, 148,60 istinaf kanun yoluna başvuru harcı toplamı 2.116,6‬0 TL yargılama gideri, 35,90 TL peşin harç, 35,90 TL başvurma harç tutarı eklenerek oluşan toplam 2.188,4‬0 TL’nin davalı şirket ve davalı … Kurumundan tahsili ile davacılara verilmesine,
7-Davalı … Kurumu tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Taraflardan peşin olarak ayrı ayrı alınan 54,40.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara ayrı ayrı iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 16/06/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 27/06/2022
….

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.