Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1319 E. 2022/654 K. 13.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/11/2019
NUMARASI : ….

DAVANIN KONUSU : Marka Hakkına Tecavüzün Tespiti, Önlenmesi, Durdurulması
ve Ortadan Kaldırılması

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 27/11/2019 tarih ve 2017/258 E. – 2019/412 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalı şirketin 1997 yılında kurulduğunu, …sayılı “…” asıl unsurlu markaların davalı adına tescilli iken, önce dava dışı …’a, sonra dava dışı …’a, en sonunda da 26/06/2008 tarihinde müvekkili şirkete devredildiğini, davalılardan …’un şirketin eski ortaklarının akrabası olduğunu ve 2011/12966 sayılı marka tescil başvurusunda bulunduğunu, ancak müvekkili şirkete devir edilen markalar nedeni ile 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi gereğince başvurusunun ret ile sonuçlandığını, davalı …’un bu kez müvekkili şirket markalarının hükümsüzlüğü, marka hakkına tecavüz, tazminat talepli dava açtığını, ancak bu davanın da ret ile sonuçlandığını ve kesinleştiğini, davalıların bu sefer internet üzerinden marka hakkına tecavüz eylemlerine başladıklarını, internet sitesinde müvekkilinin markalarının şekillerini kullandıklarını, müvekkilinin ürünlerini kötülediklerini ileri sürerek, “………” ve “………” adlı internet sitesi içeriklerinin uzman bilirkişiler vasıtasıyla tespiti ile davalıların markaya tecavüz ve haksız rekabet eylemlerinin önlenmesini, internet sitelerinden “…” ibaresinin çıkarılmasını, davalı şirketin ticaret unvanından “…” ibaresinin çıkarılmasını, 50.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, “…” markasının müvekkilinin babası … tarafından tanınır hale getirildiğini, davacı markalarının sürekli el değiştirdiğini ve muvazaalı satışların olduğunu, müvekkilinin “… …” markasını kullandığını, davacı tarafın markasının ise “…” olduğunu, taraf markalarının birbirine benzemediğini, müvekkilinin bu marka üzerinde üstün ve öncelikli hakkının bulunduğunu savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … …Ltd. Şti. vekili, müvekkilinin taraf sıfatının bulunmadığını, ticaret sicilden terkin edildiğini, müvekkili şirketin davacı adına tescilli markaya yönelik bir müdahalesinin olmadığını, “…..” alan adının 2001 yılından itibaren müvekkili adına tahsisli olduğunu, ticaret sicil kayıtları ve ticaret unvanına dayalı olarak bu alan adının alındığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacıya ait 2010/12996 sayılı markanın 14/04/2011, 2004/23687 sayılı markanın 02/09/2005, 98/003989 sayılı markanın 18/08/1999, 2003/35091 sayılı markanın 28/01/2005, 98/003972 sayılı markanın 17/02/1999 tarihinde tescil edildiği, … …. ve Tic. Ltd. Şti.’nin ticaret sicil kaydına tescil tarihinin 12/11/1997, terkin tarihinin ise 23/01/2014 olduğu, “………” ve “………” alan adlarının davalılar adına tescilli bulunduğu, alan adlarının idari sorumlularının da davalı … olduğu, bu internet sitelerinde, davacının hak sahibi bulunduğu “…” ibaresini taşıyan marka işaretlerinin kullanıldığı, sadece bu davayla sınırlı kalmak üzere TTK’nın geçici 7. maddesi kapsamında davacıya verilen sürede davalı şirketin ihyası davasının açıldığı, davalı firma açısından Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinden ihya kararının alınıp, taraf teşkilinin sağlandığı, ancak dava tarihi itibariyle adı geçen şirketin tüzel kişiliğini yitirdiğinden (re’sen sicilden terkin edildiğinden), dava tarihi itibariyle taraf sıfatını taşımadığı ve husumet nedeniyle bu şirket yönünden açılan davanın reddinin gerektiği, diğer davalı … yönünden ise davacıya ait işaretin benzerini “………” ve “………” adlı internet siteleri ile sosyal medya hesaplarında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullandığından, bu eyleminin dava tarihinde yürürlükte olan 556 sayılı KHK 61 ve TTK 54. maddeye göre ihlal oluşturduğu gerekçesiyle davalılardan … … ve Tic. Ltd. Şti. aleyhine açılan davanın, dava tarihinde adı geçen şirket tüzel kişiliğini yitirdiğinden husumet nedeniyle davanın reddine, davalı … yönünden açılan davanın kısmen kabulü ile davacı tarafın tescilli “…” ibareli markalarına yönelik her türlü internet ortamı ve e-posta da adresleri dahil olmak üzere davalı eylemlerinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, önlenmesine, durdurulmasına ve ortadan kaldırılmasına, takdiren 5.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine, davacının diğer ve fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekilince sunulan istinaf başvuru dilekçesinde, yargılama sürecinde davalı şirketin Türk Ticaret Kanununun geçici 7. maddesine göre ihya edildiğini ve taraf teşkilinin sağlandığını, dolayısıyla mahkemece husumet nedeniyle ret kararı verilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığını, davalı şirketin markası ve davalı şirket adına kayıtlı web sitesi üzerinden ihlallerin yapıldığının sabit olduğunu, müvekkili şirketin marka değerine verilen zarar gözetildiğinde, talep edilen manevi tazminatın gayet makul ve ılımlı bulunduğunu, mahkemece öncesinde 7.000-TL manevi tazminat takdir edilmişken, taraf teşkiliyle ilgili BAM kararından sonra yapılan yargılamada, manevi tazminatın yalnızca 5.000-TL olarak takdirinin hatalı olduğunu, reddedilen manevi tazminat yönünden davalı asıl lehine 3.931-TL, davalı şirket lehine 5.300-TL vekalet ücreti olmak üzere davalı lehine toplam 9.231-TL vekalet ücreti takdir edilmesinin de davalılar yararına hükmedilen vekalet ücretinin, davacı lehine hükmedilen manevi tazminatı geçmesi mümkün olmadığından hatalı bulunduğunu, yine davacı lehine takdir edilen vekalet ücretinin düşük tutulmasında hukuka uyarlık bulunmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : 1- Dava, marka hakkına tecavüzün tespiti, önlenmesi, ortadan kaldırılması ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer istinaf itirazlarının reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2- Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının 2010/12996, 2004/23687, 199775, 2003/35091, 188925 sayılı “…” ibaresi içeren tescilli markalarına yönelik davalı şirket ve şahsın internet sitelerinde, mail adreslerinde, sosyal paylaşım sitelerinde gerçekleşen eylemlerinin, davacının marka hakkını ihlal edip etmediği, ihlal söz konusu ise men, ref, ortadan kaldırma, manevi tazminat taleplerinin yerinde olup olmadığı, davalı tarafın kullandığı iddia edilen internet sitelerinden “…” ibaresinin çıkartılmasının gerekip gerekmediği noktalarında toplandığı anlaşılmaktadır.
İlk derece mahkemesince davalı gerçek kişi yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar anılan davalı tarafça istinaf edilmemiştir.
Mahkemece davalı şirketin ise 23/01/2014 tarihinde resen sicilden terkin edildiği, 29.06.2015 dava tarihi itibariyle taraf sıfatını taşımadığı gerekçesiyle husumet nedeniyle bu şirket yönünden açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Oysa dava konusu “………” ve “………” adlı internet sitelerinin davalı şirketin adına tescilli olduğu, bu sitelerdeki malların davacı adına tescilli markaların kapsamında aynen yer aldığı, ayrıca bu sitelerde davacının marka devir ve tescil işlemlerinin haksız olduğuna, gerçekte bir üretiminin bulunmadığına, mevcut ürünlerle hiçbir ilgilerinin olmadığına dair beyanlara yer verildiği, mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemeleri ile tespit edilmiştir. Davalıların internet sitelerinde, sosyal medya hesaplarında, davacıya ait markaların ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullandığından, bu eylemlerinin, davacının marka hakkına tecavüz teşkil ettiği ve yukarıda anılan beyanların davacının itibarını zedelemesi nedeniyle de aynı zamanda haksız rekabet oluşturduğu açıktır. Haksız fiilin bir türü olan bu eylemlerden, fiilin gerçekleştiği tarih itibariyle tüzel kişiliğini sürdüren davalı şirketin de sorumlu bulunduğu tabiidir. Esasen bu nedenle de mahkemece verilen süresi içinde davacı vekilince, sadece bu davayla sınırlı kalmak üzere TTK’nın geçici 7. maddesi kapsamında, davalı şirketin ihyası davası açılmış, davalı firma açısından Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinden 12.09.2018 tarih ve 2017/765 E.- 2018/689 K. sayılı ihya kararı alınıp, 23.05.2019 tarihinde davalı şirketin ticaret siciline tescili ile birlikte, taraf teşkili sağlanmıştır.
Eğer tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmış ise, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile, tüzel kişiliğin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır. Somut olayda da ihyası istenen davalı şirketin ticaret sicilinden terkin edilmesi tarihinden önce, şirkete ait internet sitelerinde gerçekleşen eylemler sonucunda davacının zarara uğradığının iddia edilmesine göre, şirketin sorumlu tutulmasını gerektirecek bu durum nedeniyle ticaret sicilindeki terkin kaydının kaldırılması gerekir. (Yargıtay 11. H.D.’nin 04.11.2004 tarih ve 2004/1698 E.- 10818 K.).
O halde mahkemece dava konusu taleplerden davalı şirketin de sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken, davalı şirket hakkındaki davanın, yazılı gerekçelerle reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Ayrıca özel durumlar göz önünde tutularak hükmedilecek manevi tazminat miktarı adalete uygun olmalıdır. Bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Somut uyuşmazlıkta manevi tazminat koşullarının davacı yararına gerçekleştiği yönündeki ilk derece mahkemesi kabulünde bir isabetsizlik yok ise de mahkemece hükmedilen manevi tazminat tutarının, davalının markasal kullanımının boyutu, marka hakkı tecavüze uğrayan davacının, piyasada oluşturduğu kalite algısı, yarattığı güven ve imajda meydana gelebilecek tahribat ile tarafların ekonomik ve sosyal durumu göz önünde bulundurulduğunda, somut olayın özelliklerine uygun olmadığı, daha fazla bir manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Bu noktada somut uyuşmazlıkta ilk derece mahkemesinin önceki kararında 7.000,00 TL manevi tazminata hükmedildiği ve verilen kararın davacı tarafça istinaf edilmediği de, yukarıda açıklanan hususlarla birlikte değerlendirilerek, 7.000,00 TL manevi tazminatın somut olayın özelliklerine ve hakkaniyete uygun bir miktar olduğu kabul edilmiş ve bu miktar Dairemizce hüküm altına alınmıştır.
Bu durum karşısında mahkemece, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değilse de, HMK.’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK ‘nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. Bu yeni kararın istinaf kararı olduğu ve istinaf karar tarihinde geçerli bulunan harç ve vekalet ücretine göre hüküm kurulması gerektiği ise tabiidir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince, davacı vekilinin yerinde görülmeyen diğer istinaf itirazlarının ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile, Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 27/11/2019 gün ve 2017/258 E. – 2019/412 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
3-Davanın KISMEN KABULÜ ile davacı tarafın tescilli “…” ibareli markalarına yönelik her türlü internet ortamı ve e-posta adresleri de dahil olmak üzere davalıların eylemlerinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun TESPİTİNE, ÖNLENMESİNE, DURDURULMASINA ve ORTADAN KALDIRILMASINA,
4-Takdiren 7.000 TL manevi tazminatın, dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
5-Davacının diğer ve fazlaya ilişkin taleplerinin REDDİNE,
6-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken değere tabi olmayan talepler yönünden 80,70-TL ile manevi tazminat talepleri yönünden alınması gereken 478,17-TL nispi karar ve ilam harcı olmak üzere toplam 558,87-TL harçtan, peşin olarak alınan 853,88-TL harcın mahsubu ile bakiye 295,01-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya verilmesine,
7-Davacı kendini vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen değere tabi olmayan talepler yönünden 7.375,00-TL, kabul edilen manevi tazminat talebi yönünden AAÜT’ne göre takdir edilen 7.000,00-TL vekalet ücreti olmak üzere toplam 14.375,00-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden reddedilen manevi tazminat talebi yönünden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre takdir edilen 7.000,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
9-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 1.900,00-TL bilirkişi ücreti, 292,50-TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 68,30-TL tebligat ve posta masrafından oluşan toplam 2.260,80-TL’nin davanın kabul ve ret oranına göre takdiren 316,51-TL’ye, 27,70-TL başvurma harcı, 853,88 peşin harç ile 148,60-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı tutarı eklenerek oluşan toplam 1.346,69-TL’nin davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 222,00-TL tebligat ve posta gideri, 85,70-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 307,70-TL’nin davanın kabul ve ret oranına göre takdiren 264,62-TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile anılan davalıya verilmesine,
11-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatıran tarafa iadesine (HMK m.333),
12-Davacıdan peşin olarak alınan 54,40-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
13-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından, taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 13/05/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 13/05/2022

….