Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1318 E. 2022/796 K. 10.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2020/1318 – 2022/796
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1318
KARAR NO : 2022/796
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/06/2020
NUMARASI : 2019/168 E. – 2020/121 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 24/06/2020 tarih ve 2019/168 E. – 2020/121 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davaya konu olan “…” ibaresinin günümüzde iletişim hizmetleri dahil olmak üzere, hizmet ya da ürün sağlayıcıların bu işlemi tüketicileri cezbedecek daha avantajlı, şaşırtıcı, cazip koşulları sağlayarak gerçekleşeceğini, bu durum dikkate alındığında başvuruya konu “…” sloganının ayırt edici özelliğinin olduğunu, başvuru markasının birden fazla ibareden oluşması nedeniyle tek kelime unsurunun değil bir bütün olarak değerlendirilmesinin gerektiğini, bu markanın bir slogan olduğunu, ayırt edici özelliğinin bulunduğunu, marka özelliğine sahip olduğunu, kelime kombinasyonları ile anlamlı bir bütün oluşturmuş ve kullanıldıkça daha çok ayırt edicilik kazanacak olan “…” ibareli slogan marka başvurusu hakkında tüm sınıf ve mallar için ret kararı verilmesinin yerinde olmadığını ileri sürerek 2019-M-691 sayılı YİDK kararının iptalini, tescil işlemlerinin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Şirket vekili, “…” ibareli markanın ayırt edicilikten yoksun olduğunu, tanımlayıcı nitelik taşıdığını, başta ayırt edicilik olmak üzere kaynak gösterme fonksiyonunu yerine getiren “…” ibaresinin marka olarak tescil edilemeyeceğini, … ibaresinin bilişim, haberleşme ve telekomünikasyon sektöründe sıklıkla kullanıldığını, dava konusu mal ve hizmetler için tanımlayıcı olduğunu, davacı tarafın kullanıma dayalı kazanılmış hak iddiasının yerinde olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … Kurumu vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davaya konu olan “…” markasının ortalama tüketici kitlesi tarafından amacının işlevinin ne olduğu bilinebilecek ya da en azından tüketicinin zihninde telekomünikasyon ve bilişim sektörü ile ilgili olabilecek bir kelime olduğunu düşündüreceği, davacının dava konusu başvurusu, ortalama tüketici bu markanın bir GSM numarasının bir başka GSM operatörüne taşırken herhangi bir sıkıntı yaşamayacağın ve bunun uyumlu olarak yapılacağını düşüneceği, bu nedenle “…” ibaresinin redde konu olan mal ve hizmetler ile doğrudan ilişkilendirilecek bir başvurunun söz konusu olduğu, başvuru markasının tescil edilmek istendiği 09, 35, 38, 41 ve 42. sınıftaki mal ve hizmetlerdeki tüm mal ve hizmetler ile ilişkilendirilmesi veya belirtilen sonuçların hedef olarak konulması durumunda hedefe ulaşmadaki araç olarak düşünülmesinin mümkün olduğu, telekomünikasyon ve bilişim sektörünü temsil eden bir ifadenin markasal ayırt ediciliğinin bulunmadığı, davaya konu marka başvurusunun SMK 5/1-b kapsamında ayırt edicilik niteliği taşımadığı, 6769 sayılı SMK madde 5/1-c anlamında tanımlayıcı olduğunu ve bu maddede düzenlenen tescil engelinin somut olayda bu emtialar yönünden oluştuğu, davacının marka başvurusu dolayısıyla 6769 sayılı SMK’nın 5/2. maddesindeki kullanım sonucu ayırtedicilik kazanma koşulunun da oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, tescil edilen tüm mal ve hizmetler için markanın ayırt edici olmadığı kararının hatalı olduğunu, bir bütün olarak bakıldığında “…” ibaresinin, teknolojik gelişmenin çok hızlı yaşandığı günümüzde, bir slogan markası olarak nitelendirilmesi gerektiğini, kelime kombinasyonları ile anlamlı bir bütün oluşturulduğunu, “…” ibareli slogan marka başvurusu hakkında tüm sınıf ve mallar için ret kararı verilmesinin yerinde bulunmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacı Şirketin başvuru konusu yaptığı “…” ibaresinin redde konu olan mal ve hizmetler ile doğrudan ilişkilendirileceği, telekomünikasyon ve bilişim sektörünü temsil eden bu ifadenin markasal ayırt ediciliğinin de bulunmadığı, davaya konu marka başvurusunun SMK’nın 5/1-b maddesi kapsamında ayırt edici nitelik taşımadığı gibi 6769 sayılı SMK’nın 5/1-c anlamında tanımlayıcı da olduğu, 6769 sayılı SMK’nın 5/2. maddesindeki kullanım sonucu ayırtedicilik kazanma koşulunun da somut uyuşmazlıkta bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 10/06/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 27/06/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.