Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1309 E. 2022/833 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2020/1309 – 2022/833
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1309
KARAR NO : 2022/833
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/01/2020
NUMARASI : 2018/424 E. – 2020/20 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Marka, YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 27/01/2020 tarih ve 2018/424 E. – 2020/20 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin Fransız menşeili bir şirket olup, tüm dünyada 2000 yılından bu yana müşteri ilişkileri alanında danışmanlık yaptığını, Türkiye’deki ticari faaliyetlerinin de 2008 yılında başladığını, faaliyet alanlarının operatör ve çağrı merkezi hizmetleri, dış kaynaklı müşteri ilişkileri ve yenilikçi çözüm stratejileri geliştirmek olduğunu, dünyanın pekçok ülkesinde “…” markasının tescilli bulunduğunu, müvekkilinin davalı Kurum nezdinde de 2018/06165 numaralı “…” ibareli marka tescil başvurusunun, YİDK’nın 2018-M-7159 sayılı kararı ile 6769 sayılı SMK’nın 5/l-(b),(c) bentleri uyarınca reddedildiğini, oysa anadili İngilizce olan ülkelerde bile markanın tescil edilmesinde bir sakınca görülmezken, Türkiye’de tescilinin, dava konusu marka başvurusunun ayırt edici niteliğinin olmadığı ve tanımlayıcı olduğu gerekçesiyle reddedilmesinin haksız olduğunu, davacının markasının ortalama tüketiciye değil, kendi sektöründe lider olan şirketlere hitap ettiğini, “…” ibaresinin tek başına bir anlamının olmadığını, orjinal bir kelime olduğunu, markada geçen kelimelerin Türkçe anlamları düşünüldüğünde dahi müvekkilinin internetten yardıma ihtiyaç duyan kişilere yardım etmek gibi bir hizmet, hatta internet ile ilgili bir hizmet vermediği gerçeği gözetildiğinde, markanın tanımlayıcı olduğunun da söylenemeyeceğini, zira müvekkilinin verdiği hizmetin, şirketlerin müşterileri ile olan ilişkilerinde kullandıkları çağrı merkezi için teknolojik alt yapı ve personel sağlamak olduğunu, aynı zamanda şirketlerin tüketicilere daha kolay ulaşması amacıyla izlenmesi gereken yollar ve ürünler hakkında da danışmanlık hizmeti verdiğini, müvekkilinin markasına yoğun faaliyetleri ve yaptığı yatırımlar neticesinde ayırt edicilik kazandırdığını ileri sürerek, davalı … YİDK kararının iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Kurumu vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, başvuru konusu markada geçen “…” ibaresinin tüketiciler nezdinde yaratacağı açık ve birincil algının “internet/bağlantı/ağ teknik desteği”, “internet/bağlantı/ağ yardımı” olduğu, herkes tarafından bu şekilde algılanan bir ibarenin, bir markanın esas unsuru olarak kullanılarak, belirli bir ticari kaynağa ait bir işaret olarak algılanması ve o ticari kaynağın emtialarını diğer ticari kaynakların emtialarından ayırması mümkün olmadığından, kavramsal açıdan “marka olabilme kabiliyeti”ne sahip, soyut ayırt edici niteliği haiz bir ibare olmadığı, tescil edilmek istenilen ve 09, 35, 38 ve 42. sınıflara giren tüm mal ve hizmetlerin, “müşteri destek hizmetleri, müşteri ilişkileri yönetimi, müşteri hizmetleri, müşteri ilişkilendirme ve yardım masası işlerliği alanları” ile ilişkilendirilmesiyle oluşturulan emtia listesi açısından, davacının markasını tescil ettirmek/kullanmak istediği mal ve hizmetlerin “müşterilere teknoloji vasıtasıyla, onların da kendi müşterilerine destek vermesini ve müşteri ilişkilerini yönetmesini sağlama” için kullanılacağı ve bunların “müşteri ile teknolojik yollarla bağlantı kurarak onlara yardım etme” özelliği gözetildiğinde, “…” anlamına gelen bir ibarenin bu mal ve hizmetler açısından kavramsal olarak malları/hizmetleri doğrudan çağrıştırması, bu ibarenin anlamının söz konusu emtialarla doğrudan bağlantısı olması yüzünden ve bu malları/hizmetleri, aynı hizmeti veren/malı piyasaya arz eden diğer ticari kaynakların ürün ve hizmetlerinden ayırması mümkün görülmediğinden, marka olabilecek nitelikte ayırt edici bir ibare olmadığı, dolayısıyla dava konusu edilen markanın somut ayırt edici niteliğinin de bulunmadığı, davacı adına başka ülkelerde aynı marka için yapılan tescil başvurusunun kabul edilmiş olmasının, aynı markanın Türkiye’de de tescilini mevzuat açısından zorunlu kıldığının söylenemeyeceği, dava konusu 2018/06165 numaralı “…” marka müracaatının, üzerinde kullanılacağı emtialar açısından, doğrudan bir tanımlama yaptığı ve bu ibarenin marka olarak kullanılmak üzere bir kişinin/firmanın inhisarına verilmesi mümkün olmadığı cihetle, 6769 sayılı SMK’nın 5/1-c bendi uyarınca tescil talebinin reddinin gerektiği, davacının “…” markasının, dosyaya sunulan internet çıktıları dikkate alındığında, ilgili olduğu emtialar bakımından 6769 sayılı SMK’nın 5/2 maddesinde düzenlenen “kullanım sonucu ayırt edicilik kazanılmış olması” niteliğini kazandığının ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, dava konusu başvurunun anadili İngilizce olan ülkelerde bile tescil edilmesinde bir sakınca görülmezken, Türkiye’de tescilinin dava konusu marka başvurusunun ayırt edici niteliğinin olmadığı ve tanımlayıcı olduğu gerekçesiyle reddedilmesinin haksız bulunduğunu, “…” ibaresinin tek başına bir anlamının olmadığını, orjinal bir kelime olduğunu, markada geçen kelimelerin Türkçe anlamları düşünüldüğünde dahi müvekkilinin internetten yardıma ihtiyaç duyan kişilere yardım etmek gibi bir hizmet, hatta internet ile ilgili bir hizmet vermediği gerçeği gözetildiğinde, markanın tanımlayıcı olduğunun da söylenemeyeceğini, müvekkilinin markasına yoğun faaliyetleri ve yaptığı yatırımlar neticesinde ayırt edicilik kazandırdığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve başvuru konusu markada geçen “…” ibaresinin, tüketiciler nezdinde yaratacağı açık ve birincil algının “internet/bağlantı/ağ teknik desteği” veya “internet/bağlantı/ağ yardımı” olduğu, herkes tarafından bu şekilde algılanan bir ibarenin, bir markanın esas unsuru olarak kullanılarak, “müşteri destek hizmetleri, müşteri ilişkileri yönetimi, müşteri hizmetleri, müşteri ilişkilendirme ve yardım masası işlerliği alanları” ile ilişkili 09, 35, 38 ve 42. sınıflara giren mal ve hizmetlerde tescilinin, belirli bir ticari kaynağa ait bir işaret olarak algılanması ve o ticari kaynağın emtialarını diğer ticari kaynakların emtialarından ayırması mümkün olmadığı gibi, üzerinde kullanılacağı emtialar açısından, doğrudan bir tanımlama yaptığı ve bu ibarenin marka olarak kullanılmak üzere bir kişinin/firmanın inhisarına verilmesi mümkün bulunmadığı, dolayısıyla anılan ibarenin tescilinin 6769 sayılı SMK’nın 5/l-b, c bentleri uyarınca mümkün olmadığı, davacı tarafça anılan ibarenin ilgili olduğu emtialar bakımından 6769 sayılı SMK’nın 5/2 maddesinde düzenlenen “kullanım sonucu ayırt edicilik kazanılmış olması” niteliğini kazandığının da ispat edilemediği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 16/06/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 16/06/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.