Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1293 E. 2022/917 K. 24.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/12/2017
NUMARASI …
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 19/12/2017 tarih ve 2016/462 E. – 2017/586 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:Asıl ve birleşen davada davacı vekili, müvekkilinin 2015/34086 sayılı “…+şekil” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, davalı Şirketin 2011/26033 sayılı “… … …+şekil” ibareli markasına dayalı olarak başvuruya itiraz ettiğini, Markalar Dairesi Başkanlığınca itirazın kabul edilerek, müvekkili başvurusunun reddine karar verildiğini, müvekkilinin bu karara yönelik itirazının ise YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkili ile … … … İşletmeciliğin sahibi … …’in kardeş olduklarını, her iki otelin de babalarından miras kaldığını, miras taksim sözleşmesi uyarınca … …’in müvekkiline, … … Otelinin ise kardeşi … …’e kaldığını, her iki otelin de müvekkilinin ve … …’in babaları tarafından açılıp işletildiği için aynı sokak içerisinde yer aldığını, ayrıca her iki otelin de müvekkilinin babasından kaldığı için 20 yılı aşkın bir süredir faaliyette olduğunu, bu sebeple müvekkilinin … … Otelinin müşterisinden ve köklü bir firma olmasından yararlanma durumunun olmadığını, her iki otelin hemen, hemen aynı tarihlerde faaliyete başlaması ve miras yolu ile intikal etmiş olması nedeni ile müvekkilinin maliki olduğu … …’in, yeni faaliyete geçmiş bir firma olmadığını ileri sürerek, YİDK’in 2016-M-9484 sayılı kararının iptaline, marka başvurusunun müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile redde mesnet marka arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davalı Şirket vekili, müvekkilinin markası olan “… …” ve davacının tescilini istediği “… …”in hem aynı iş kolunda hem aynı sokakta olduğunu, markalarda “…” ibaresinin baskın unsur olarak öne çıktığını, markalar arasında karıştırılma tehlikesinin bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacıya ait 2015/34086 sayılı “… …+şekil” ibareli markanın kapsamında yer alan 43. Sınıf hizmetlerin, redde mesnet 2011/26033 sayılı “… … …” ibareli markanın kapsamındaki hizmetlerle aynı/aynı tür olduğu, marka işaretleri arasında da karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunu, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi koşullarının oluştuğu, davacının “… …” ibaresini uzun yıllardır … … …. unvanı ile kullandığı, eskiye dayalı kullanım nedeniyle marka başvurusunun kabul edilmesi gerektiği yönündeki iddiasının iş bu davada değerlendirilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, gerek tescil başvurusuna itiraz eden Şirketin, gerekse müvekkilinin sahip olduğu otelin adının … …’ten geldiğini, … …’in müvekkilinin ve davalı şirket yetkilisinin babası olduğunu, müvekkilinin ve … … …’in sahibi … …’in kardeş olduklarını, adı geçenlerin babası … …’in sahibi olduğu oteller zincirinin, vefatının ardından beş kişi tarafından paylaşıldığını, bu otellerden birinin davalıya, birinin de müvekkiline düştüğünü, … …’ten miras kalan tüm otellerin isimlerinin aynen kullanıldığını ve isim değişikliğine gidilmediğini, yani baba … …’in sağlığında var olan 5 otelin, ölümünden sonra mirasçıları tarafından işletildiğini, “…” ibaresinin aslında soyadı olduğunu ve bu hali ile … ilk açıldığı günden bu yana kullanıldığını, davada en önce değerlendirilmesi gereken hususun bu olduğunu, “… … …” markası ile müvekkilinin tescil talebinde bulunduğu markanın karıştırılmasının mümkün olmadığını, başvuruya yeterli ayırt ediciliğin kazandırıldığını, markalarda yer verilen şekil ve renk unsurlarının karıştırılma tehlikesini ortadan kaldırdığını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2015/5402 E. 2015/12384 K. sayılı kararında belirtildiği üzere soyadından oluşan ibarenin kullanılmasının ayırt ediciliği sağlayacağını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, “…+şekil” ibareli başvuru ile redde mesnet “… … …” ibareli marka arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğu, zira her iki markanın asli unsurunun da “…” ibaresinden oluştuğu, bu ibarenin davacının mevcut soyadı da olmadığı, her ne kadar davacı tarafça, başvuru konusu ibarenin, kendisine babasından miras yoluyla intikal eden otelin adı olduğu ve uzun yıllardır bu marka altında otelin işletildiği ileri sürülmüş ise de eldeki davanın, marka başvurusunun reddine ilişkin YİDK kararının iptali olduğu, bu tür bir davada, davacının anılan iddiasının tartışılamayacağı, çünkü koşullarının bulunması halinde tescilsiz marka kullanımının sahibine ancak 556 sayılı KHK’nın 8/3 maddesi kapsamında itiraz hakkı sağlayacağı, yoksa tescilli bir markanın varlığına karşın, tescilli markanın benzerini tescil hakkı vermeyeceği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70.TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40.TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 24/06/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 05/07/2022

….