Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/129 E. 2021/1232 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/10/2019
NUMARASI …

DAVANIN KONUSU : Marka ile İlgili Kurum Kararlarının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 22/10/2019 tarih ve… sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalı gerçek kişinin “… …” ibareli marka başvurusuna “…” ibareli tanınmış markalarına dayanarak yaptıkları itirazın nihai olarak … tarafından reddine karar verildiğini, oysa marka başvuruna itiraz aşamasında dayandıkları markaların hepsinin incelenmediğini, müvekkilinin “…” ibareli markaları ile dava konusu başvuru arasında iltibas tehlikesinin bulunduğunu, zira dava konusu başvuruda müvekkilinin markalarının asıl unsurunun aynen yer aldığı gibi tescil edilmek isteten 41. Sınıf hizmetlerin itiraz dayanak markalarının tescili kapsamında yer alan mal ve hizmetlerle aynı ve benzer bulunduğunu, öte yandan davalı gerçek kişinin kötüniyetli olduğunu, davalının müvekkili şirketin kurucusu olduğu … … ve Araştırma Vakfında 26/09/2007 tarihinde işe başlayıp 13/03/2016 tarihinde işten ayrıldığını, bu itibarla müvekkilinin “…” ibareli markalarından haberdar olduğunu, davalının kuracağı ya da kuruduğu derneğe isim seçerken de “…” ibaresini bilinçli olarak tercih ettiğini ileri sürerek …. sayılı … kararının iptalini ve dava konusu başvurunun tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Kurumu vekili, taraf markaları arasında görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzerlik bulunmadığını, davacının tanınmışlık ve kötüniyet iddialarının yerinde olmadığını, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı, davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, taraf markalarının asli unsurlarının “…” ve “…” şeklinde birbirinden farklı işaretlerden oluşması karşısında marka işaretleri arasında bir benzerlik ve/veya ilişkilendirilme durumunun söz konusu olmayacağı , davacının itirazına dayanak marklarının tanınmış olduğu isptalanamadığı gibi taraf marka işaretleri arasında benzerlik bulunmadığından 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesinin uygulama imkanı bulunmadığı, kötüniyet iddiasının da ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, taraf markaları arasında iltiba tehlikesi bulunduğunu, zira dava konusu başvurudaki asli unsurun “…” ibaresi olduğunu, mahkeme kararının eksik incelmeye dayalı bulunduğunu, ayrıldığı işyerinin/vakfın sahibi olduğu “…” ismini/markasını markasal biçimde kullanmaya niyetlenen davalının kötü niyetli olduğunu, ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, … kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemler ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davalı gerçek kişinin 04/03/2016 tarihinde “… …” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle davalı Kuruma başvuruda bulunduğu, tescil kapsamında 41. Sınıftaki hizmetlerin yer aldığı, başvurunun Resmi Marka Bülteninde ilan edildiği, ilana davacının “…” ibareli markaları ile benzerlik arz ettiği iddiasıyla itirazda bulunduğu, itirazın Markalar Dairesince marka işaretleri benzer görülmesine rağmen emtia benzerliği koşulu gerçekleşmediğinden reddine karar verildiği, bu karar karşı yeniden inceleme isteminin ise ….. sayılı sayılı kararı ile markalar arasında benzerlik bulunmadığı gerekçesiyle nihai olarak reddine karar verildiği, bu kararın iptali istemiyle iş bu davanın yasal süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.
İlk derece mahkemesince, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markaları arasında benzerlik bulunmadığı, davacı markalarının tanınmışlığı ispatlanamadığı gibi markalar arasında benzerrlik bulunmadığundan 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesinin uygulanma yeri olmadığı, kötüniyet iddialarının da ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olup davacının istinaf itirazları dikkate alındığında istinaf incelmesine konu uyuşmazlık taraf markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas bulunup bulunmadığı ve dava konusu marka başvurusunun kötüniyeti olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yapılan bu açıklamadan sonra somut olaya dönüldüğünde, davacı taraf dava konusu başvurunun ilanı üzerine davalı Kuruma sunduğu itiraz dilekçesi içeriğinde …sayılı markasına dayanmakla birlikte aynı dilekçesi ekinde 116107 sayılı markasına ait tescil belgesini de sunduğundan, iltibas değerlendirilmesinde davacının her iki markasının da nazara alınması gerekmektedir. Buna göre yapılan değerlendirmede, davacının itirazına mesnet…. ve … sayılı markaları “…” ve “… … … A.Ş ” ibarelerinden , dava konusu başvuru ise “… …” ibarelerinden oluşmaktadır. Görüldüğü üzere hem davacının itirazına mesnet markalarında hem de dava konusu başvuruda “… “ibaresi asli unsur olarak yer aldığından tarafların marka işaretleri arasında benzerlik bulunduğu açıktır. Dava konusu ibarenin iç içe geçmiş iki çember şeklinin içine konumlandırılarak iç taratfa kalan çemberin içine ” …” ibaresinin kısaltması olan “…” ibaresinin, dıştaki çemberede bu ibareyi çerçeveleyecek şekilde “…” ibaresinin yazılması da varılan sonucu değiştirmeyecektir. Zira az öncede belirtildiği gibi … ibaresi başvuruda yer alan diğer ibarelerin ksılatması olduğu gibi diğer ibarelerinin yazım şekli ve konumu itibariyle “…” ibaresine göre geri planda kaldığı da söylenemez. Bu itibarla tarafların marka işaretleri arasında 556 Sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik bulunduğu kannatine varılmış mahkemenin aksi yöndeki kabulüne itibar edilmemiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve… sayılı kararı uyarınca, iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu bildirildiğinden, Dairemizce de bu konuda dosyada mevcut bilirkişi raporuna itibar edilmemiş, ayrı bir bilirkişi raporu alınmasına da gerek görülmemiştir.
Davacı tarafın bir başka iddiası ise dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli olduğudur. Yargıtay HGK’nun 16.07.2008 gün ve….K. sayılı kararında da belirtildiği gibi marka hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre, tescil yoluyla sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tesciller kötü niyetli olarak kabul edilmektedir. Kötü niyetin varlığı, her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak belirlenecektir. Öte yandan, Türk Medeni Kanunu hükümleri uyarınca iyiniyetin asıl, kötüniyetin istisna olması sebebiyle marka başvurusunun kötü niyetli olduğunun, iddia eden tarafça ispat edilmesi gerekmektedir. Somut olayda davacı kötüniyet iddiasına ilişkin olarak, davalının davacının kurucusu ve yöneticisi olduğu ….. 26/09/2007 tarihinde işe başlayıp, 13/03/2016 tarihinde işten ayrıldığını, dolayısıyla “… ” markasından haberdar olduğunu ileri sürmüştür. Gerçekten de dosyaya sunulan … kayıtlarından davalı …’ın bahsi geçen Vakıfta 26/09/2007 tarihinde işe başladığı, dava konusu marka başvurusunu yaptıktan 9 gün sonra işten ayrıldığı anlaşılmakta olup , davalının çalıştığı vakıf unvanının asıl unsuru olan “… ” ibaresini, yine bir dernek ismi olarak üstelik daha önce çalıştığı vakıfla bağlantılı olduğunu izlenimini yaratacak şekilde yaptığı marka başvurusunun kötü niyetli olduğu değerlendirildiğinden mahkemenin aksi yöndeki kabulüne de iştirak etmek mümkün olmamıştır.
Bu durumda, mahkemece açıklanan nedenlerle, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli olduğu ve kötüniyetin bölünemeyeceği gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan nedenle kabulü ile aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 22/10/2019 gün ve …. K. sayılı kararın KALDIRILMASINA;
2-Davanın KABULÜ ile …’in 02/08/2017 tarih, … sayılı kararının İPTALİNE,
3-Dava konusu marka tescil edilmediğinden hükümsüzlük talebi konusunda karar verilmesine yer olmadığına,
4-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90 TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 1.800,00 TL bilirkişi ücreti, 207,70 TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 105,00 TL tebligat masrafından oluşan toplam 2.113,70 TL’nin, davanın kabul ve ret oranına göre takdiren 1/2’si olan 1.056,85 TL’ye, 31,40 TL peşin harç, 31,40 TL başvuru harç tutarı eklenerek toplam 1.119,65 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin olarak alınan 44,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 07/10/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 01/11/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip