Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1264 E. 2022/807 K. 10.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2020/1264 – 2022/807
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1264
KARAR NO : 2022/807
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/10/2019
NUMARASI : 2018/79 E. – 2019/411 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 10/10/2019 tarih ve 2018/79 E. – 2019/411 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin çok sayıda “…” ibareli markaların sahibi olduğunu, davalı şirketin bu markalarla iltibas yaratacak nitelikteki 2016/107677 numaralı “…” ibareli marka başvurusuna yönelik itirazlarının, YİDK’nın 2018-M-147 sayılı kararı ile nihai olarak reddedildiğini, oysa söz konusu marka ile müvekkilinin markasının ayırt edilemeyecek düzeyde benzer olduklarını, Ankara 4. FSHHM’nin 2016/362 E. – 2018/14 K. sayılı kararında, davalıya ait önceki tarihli “…” markasının hükümsüzlüğüne karar verildiğini, dava konusu başvuruda kırmızı rengin kullanıldığını, müvekkili şirkete ait markalarda da ya kırmızı ya da siyah rengin kullanıldığını, dolayısıyla davalı yanın renk tercihlerini tesadüfi olarak seçmediğini, dava konusu markada “…” ibaresinin hem anlam olarak hem konumlandırılış itibariyle markada farklılık yaratmadığını, dava konusu markanın 09, 11 ve 35. sınıf emtialarda tescil edilmek istenildiğini, bu emtiaların özellikle müvekkilinin tanınmış olduğu sınıflara yönelik bulunduğunu, müvekkilinin markalarının tanınmış marka olduğunu, kurum nezdinde T/00102 ve T/02680 sayılı tanınmış markalarının sahibi bulunduğunu, müvekkilinin aynı zamanda 556 sayılı KHK’nın 8/5 maddesi anlamında da bir üstün hakkının bulunduğunu, zira müvekkilinin tescilli markalarının yanı sıra “…” alan adının ve ticaret unvanının da mevcut olduğunu, başvurunun kötü niyetli bulunduğunu ileri sürerek, davalı … YİDK kararının iptalini ve diğer davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Kurumu vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı Şirket vekili, müvekkilinin başvurusunda asli unsur olarak “…” ibaresinden daha büyük şekilde yazılmış “…” ibaresinin yer aldığını, bu nedenle iltibastan söz edilemeyeceğini, davacının dayanak yaptığı Ankara 4. FSHHM’nin 2016/362 E. – 2018/14 K. sayılı kararına karşı istinaf yoluna başvurduklarını, “…” ibaresinin … numarası ile daha önce tesciline karar verilmiş bir marka olduğunu, yine … numaralı “…” markasına karşı da davacının yaptığı itirazların reddedildiğini, müvekkiline ait markanın daha önce kullanılan tescilli bir marka olmasına rağmen, sahibinin söz konusu markayı yenilememesi ve bu markayı kullanmaması nedeniyle müvekkili tarafından tekrar ticaret hayatına kazandırılmak adına, anılan ibare için yeniden başvuru yapıldığını, müvekkilinin markasının davacı markasından farklı bir yazı stili taşıdığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan emtiaların tamamının, davacı yana ait önceki tarihli tescilli markalar ile aynı/aynı tür olduğu, dava konusu 2016/107677 markanın “…” ve “…” ibarelerinin bir araya getirilmesi ile oluşturulduğu ve herhangi bir figüratif unsur içermediği, “…” ibaresinin “…” sözcüğüne göre nispeten daha büyük yazılmış ise de bu durumun anılan ibareyi geri plana iter nitelikte olmadığı, “…” kelimesinin herhangi bir anlamının bulunmadığı, davacının itiraza mesnet markalarının esas unsuru olan “…” kelimesinin de dilimizde herhangi bir anlamının bulunmadığı, fantazi bir kelime olduğu, taraf markalarının bütünsel açıdan değerlendirildiğinde farklı oldukları, davalı başvurusundaki farklı kelimelerden oluşmuş bütünün, davacı markasından yeterince uzaklaştığı ve farklılaştığı, yazım biçimlerinin de farklı olduğu, olayda 556 sayılı KHK’nın 8/1-b hüküm anlamında tescil engelinin gerçekleşmediği, aynı nedenle somut olayda 556 sayılı KHK’nin 8/5 maddesi anlamında bir tescil engelini oluşmadığı, kötü niyetli başvuru olduğunu kabule yeterli delil bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, taraf markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas oluşturacak derecede benzerlik bulunduğunu, bu hususun Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2016/362 E.- 2018/14 K. sayılı kararı ile sabit olduğunu, bahsi geçen mahkeme karara karşı davalılarca yapılan istinaf başvurusunun, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi tarafından 2018/715 E.- 2019/81 K. sayılı ilamı ile reddedildiğini, 556 sayılı KHK’nın 8/4 ve 8/5. maddeleri şartlarının da müvekkili yararına oluştuğunu, davalı başvurusunun kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka ile ilgili kurum kararlarının iptali ve hükümsüzlük istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve her ne kadar dava konusu marka başvurusunun kapsamında yer alan emtiaların tamamı, davacı yana ait önceki tarihli tescilli markalar ile aynı/aynı tür olsa da, dava konusu 2016/107677 markanın “…” ve “…” ibarelerinin bir araya getirilmesi ile oluşturulduğu, “…” ibaresinin davacının “…” asıl unsurlu markaları ile benzer bulunmadığının açık olduğu gibi, “…” ibaresinin de davacının markaları ile benzer olmadığı, dolayısıyla somut olayda 556 sayılı KHK’nın 8/1-b hüküm anlamında tescil engelinin gerçekleşmediği, Yargıtay 11. H.D.’nin ilk derece mahkemesinin karar yerinde belirttiği ilamlarının bu yönde olduğu gibi, 06.01.2020 tarih ve 2019/2121 E.- 2020/20 K. sayılı ilamının da aynı yönde bulunduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 10/06/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 10/06/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.