Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1262 E. 2022/710 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1262
KARAR NO : 2022/710
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/02/2018
NUMARASI : 2014/489 E. – 2018/32 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU :MarkayaTecavüzünDurdurulması,Önlenmesi,
Maddi-ManeviTazminat, Hükmün İlanı

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 06/02/2018 tarih ve 2014/489 E. – 2018/32 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 2013/10717 sayılı, “…” ibareli markasının 42. sınıfta yer alan hizmetler yönünden tescilli olduğunu, davalı şirket tarafından işletildiği belirlenen “…” adlı internet sitesinin alan adında ve internet sitesi içeriğinde müvekkiline ait “…” ibaresinin ve logosunun kullanıldığının tespit edildiğini, davalı şirketin bu ve diğer internet siteleri içeriğinde müvekkiline ait pek çok soru ve çözümlerini, ses ve video dosyalarını, gramer ve yapısal gramer videosunu kullanarak bundan ekonomik fayda elde ettiğini, bu nedenle Ankara 3. FSHHM’nin 2014/16 D. İş sayılı dosyası ile 05.08.2014 tarihinde tespit yaptırıldığını, Ankara 50. Noterliğinin 12.08.2014 tarihli ve … yevmiye nolu ihtarnamesinin gönderildiğini, Ankara 4. FSHHM’nin 2014/405 sayılı dosyasıyla dava açıldığını ve Ankara Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu, davalının kullandığı ….alan adı ve içeriğindeki … yazısının ve logosunun müvekkili adına tescilli marka hakkını ihlal ettiğini, müvekkilinin buna muvafakati olmadığını, davalı eylemlerinin marka hakkına tecavüz oluşturduğunu ileri sürerek marka hakkına tecavüz fiillerinin durdurulmasına ve tecavüzün önlenmesine, 10.000 TL maddi, 10.000 TL manevi tazminat ve 10.000 TL yoksun kalınan kazancın marka tescil tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsiline, davalı aleyhine verilecek mahkeme kararının, masrafları davalıdan karşılanarak ilgililere tebliğ edilmesine ve kamuya yayın yoluyla duyurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının dava konusu “…” markasının müvekkili şirkete ait olduğunu ve kendisinin kullanım ve tescilinden çok önce müvekkili şirketin alan adında kullanıldığını bildiğini ve kasten bu durumu gizlediğini, … ortaklığında bir aile şirketi olan müvekkilinin başta internet ortamı üzerinden olmak üzere dil eğitimi konusunda faaliyette bulunmak üzere 04.01.2011 tarihinde kurulduğunu, bu tarihten itibaren aktif olduğunu, şirketin kuruluşu ile şirket adına tescil edilen ancak öncesinde … tarafından yaratılan … sitesi üzerinden verilen online genel İngilizce hizmetinin davacının dikkatini çektiğini, davacı ile …’in 2010 yılı yaz aylarında görüştüklerini, bu görüşmede benzer bir sitenin hazırlanmasının mali detaylarını öğrenen davacının bu mali külfetin kendisini aştığını beyan ettiğini, bunun üzerine …’in davacıya KPDS/ÜDS (şimdiki adıyla YDS) sınavına yönelik online genel İngilizce eğitimi veren … alan adıyla bir site kurduklarını, ayrıca bir şirket kurma hazırlığında olduklarını bildirerek davacının dilerse her türlü hakkı şirkete ait olmak üzere kendileri ile ücret karşılığı çalışabileceğini söylediğini, davalı şirketin 14.01.2011 tarihinde kurulmasının ardından davacının, müvekkili şirketin ortağı …, şirket ortağı olmayan … ve … ile bir araya gelerek internet üzerinden yayınlanmak üzere müvekkili tarafından hazırlanmış materyallere video çekimi yapma ve mevcut kelime çalışmalarına hafıza teknikleri ile hazırlanmış ses bağlantısı hazırlama vb. konusunda müvekkili ile anlaştığını, bu anlaşma uyarınca davacının müvekkili şirketin emir ve talimatlarına uygun olarak müvekkilinin denetiminden geçecek şekilde video çekmeyi ve hazırlamayı, içerikleri müvekkili şirket nezdindeki server üzerinden kendisine tanımlanan alana yüklemeyi ve iletmeyi üstlendiğini, davacının yaptığı hizmetlerin akabinde ücretinin peyder pey ödenmesini kabul ettiğini, bu çerçevede bir kısım ses ve görsel dosyaların bedeli karşılığı davacıya hazırlatıldığını, davacının hazırladığı materyalleri peyderpey kendisine tanımlanan alana yüklediğini ve ödemelerin banka kanalı ile kendisine yapıldığını, davacının müvekkilinden edindiği bilgi ve deneyimi kötüniyetle kendi lehine kullanmak amacıyla 27.12.2013 tarihinde … alan adını 30.12.2013 tarihinde de “…” markasını tescil ettirdiğini, davacının müvekkilinden izin almaksızın müvekkili ile aynı hizmette kullanılmak üzere tescil ettirdiği … markasının davacıdan çok önce müvekkili tarafından kullanıldığını ve müvekkilinin ibarenin gerçek hak sahibi olduğunu, … sitesinin yine davacıdan çok önce müvekkili tarafından oluşturulup işletildiğini, bu durumun davacı tarafından da bilindiğini, davacının amacının müvekkilinin faaliyetlerini engellemek ve haksız yarar elde etmek olduğunu, “…” ibaresinin ve logosunun müvekkilinin tescilsiz markasının esas unsurunu oluşturduğunu, markayı ihdas ve istimal edenin müvekkili olduğunu, davacının kötüniyetle markayı kendi adına tescil ettirdiğini, müvekkilinin “…” markasını ve logosunu alan adında ve ticari faaliyetlerinde uzun süredir kullandığını, kullanım sonucu markaya ayırt edicilik ve bilinirlik kazandırdığını savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalının “…” alan adındaki ve web sitesi içeriğindeki kullanımının, 556 sayılı KHK m.61 ve 9 hükümleri kapsamında davacının marka haklarına yönelik ihlal oluşturmadığı, davalının gerçek hak sahibi olduğu ve davacının davalıdan sonra tescil ettirdiği markaya dayanarak tescilli markadan doğan haklarının ihlal edildiği iddiasında bulunamayacağı, davalıya karşı bu hakkı ileri süremeyeceği, maddi- manevi tazminat talep edemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili ,mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun hatalı tespitler içerdiğini, dava konusu markayı ilk bulan ve kullanılmasını sağlayanın kayıtlardan da anlaşılacağı üzere müvekkili olduğunu, Ankara 4 FSHHM’nin 2014/405 sayılı dosyasına delil olarak dayandıkları halde ve müvekkili ile davalı arasında geçen mail yazışmalarının incelenmesi istenmesine rağmen eksik inceleme ile karar verildiğini, müvekkili tarafından davalı aleyhine açılan Ankara 4. FSHHM 2014/405 E. sayılı dosyanın ve eklerinin incelenmesinin iş bu dava açısından da önem arz ettiğini, zira bu dosya incelendiğinde “…” markası/ibaresinin ilk defa müvekkilinin … ile yaptığı 2010 yılındaki görüşmeden sonra ortaya çıktığı, o tarihten önce … tarafından “…” isimli bir internet sitesi üzerinden benzer alanda faaliyet gösterildiği, müvekkilinin ise 2010 yılı Haziran ayında … ile görüştüğü, benzer şekilde bir iş yapmak istediği, işletme maliyetinin ne olduğunu sorduğu, anılan şahıs tarafından site işletme maliyetinin yüksek olduğu ve teknik bilgi – zaman gerektirdiğinin ifade edildiği, kayıt ve benzeri sebeplerle ayrı bir şirket kurulmasının kararlaştırıldığı , bu sebeple müvekkilinin geri planda kaldığı, yani iş bu davaya ve Ankara 4. FSHHM 2014/405 E. sayılı dosyaya esas teşkil eden fikri materyaller, iş planı ve markanın müvekkiline ait olduğu hususlarının anlaşılacağını, ayrıca davadaki her bir talep bakımından ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin de hatalı bulunduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, markaya tecavüzün durdurulması, önlenmesi, maddi- manevi tazminat ve hükmü ilanı istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 19.10.2016 tarih, 2005/7175 E. – 2006/10558 sayılı “…” kararı ile bu karardaki ilkeleri tekrar eden 11.11.2020 tarih, 2019/5145 E.-2020/4970 K. sayılı kararında açıklandığı üzere gerçek hak sahipleri yasal süreler içerisinde sonraki tarihli marka başvurusuna itiraz etmemiş veya hükümsüzlük davası açmamış olsalar bile, markayı tescil ettiren kişilerin, gerçek hak sahiplerinin önceye dayalı kullanımına karşı çıkamayacakları, aynı kararlarda, “bir markanın tescilinden önceki dönemde bu markanın aynısı veya benzerinin bir başkasınca tescilli marka aynı sınıf mal veya hizmetlerde sürekli bir şekilde kullanımı halinde, sırf sonradan tescil olunan markaya dayanarak, önceden beri var olan kullanımların önlenmesi “kazanılmış haklar” ilkesine ve TMK’nın 2. maddesi uyarınca dürüstlük kuralına aykırılık teşkil eder. Keza Türkiye’nin de tarafı olduğu TRIPs (Trade Related Intellectual Property Rights – Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları) Sözleşmesinin 16. maddesinde, marka sahiplerinin tescilli haklarına dayanarak üçüncü kişilerin markaya konu işareti veya benzerini tescil kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden kullanmalarını önleme yönünde üstün hakka sahip oldukları belirtilmiş, ancak tescile dayalı bu üstün hakların, başkalarının daha önceye dayalı haklarını etkilemeyeceğine vurgu yapılmıştır.” açıklamasına da yer verildiği, o halde bir markayı tescil ettiren kişinin, bu markanın aynısını ya da benzerini, tescil ettirdiği markanın koruma tarihinden önce fiilen kullanan ve bu suretle marka üzerinde hak sahibi olan kişinin kullanımına karşı çıkamayacağı, somut olayda da davalının, eğitim ve öğretim hizmetleri ile 42. Sınıf bilgisayar hizmetlerinin kombine edildiği online eğitim hizmetlerinde “…” ibaresini davacının marka tescilinden önce markasal biçimde, dava konusu edildiği şekilde kullandığının dosya kapsamına sunulan deliller ve HMK’nın 7251 sayılı Kanun’la değişik 353/1-b.3 maddesi kapsamında , istinaf incelemesi için Dairemize bulunan Ankara 4. FSHHM’nin 2014/405 esas sayılı dava dosyasından işbu dava dosyasına örneği alınan taraflar arasındaki e-mail yazışmalarından anlaşıldığı, davacının adına sonradan tescil ettirdiği aynı ibareli markaya dayalı olarak davalının kullanımına karşı çıkamayacağı, açıklanan nedenlerle mahkemece yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği, diğer taraftan davacı tarafça, delil olarak dayanılan ve Ankara 4. FSHMM’nin 2014/405 Esas sayılı dava dosyasında bulunduğu bildirilen taraflar arasında e-mail yazışmalarının incelenmediği bir istinaf itirazı olarak ileri sürülmüşse de, anılan dava dosyasının ilk derece mahkemesince celp edildiğinin ve o dava dosyası içeriğindeki e-mail yazışmalarının incelendiğinin 06/02/2018 tarihli duruşma tutanağından açıkça anlaşıldığı, ilk derece mahkemesince incelendiği anlaşılan e-mail yazışmalarının işbu dava dosyasında bulunmamasının kararın kaldırılmasını gerektirmediği, ayrıca davada vekille temsil olunan davalı taraf yararına, somut olayda objektif dava birleşmesi söz konusu olduğundan, reddedilen markaya tecavüzün durdurulması,önlenmesi, maddi ve manevi tazminat istemleri yönünden 3 ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinde de bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 7251 sayılı Kanun’la değişik 353/1-b.3 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 26/05/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 19/06/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip