Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1245 E. 2022/667 K. 13.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1245
KARAR NO : 2022/667
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/05/2019
NUMARASI : 2016/91 E. – 2019/261 K.

ASIL DAVADA DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Marka Hükümsüzlüğü, Marka İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 23/05/2019 tarih ve 2016/91 E.- 2019/261 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi asıl ve birleşen davada davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, asıl davada, müvekkili şirketin kurulduğu günden ve daha öncesinde gerçek kişi işletmesinden devraldığı haklarla birlikte 30.12.1994 yılından itibaren benzin istasyonları ve plazalarında “…” ibaresini kullandığını, Balgat … Plaza’da 1997’den bu güne, Keçiören … alışveriş merkezinde ise 2001’den bu güne kesintisiz olarak yoğun şekilde … ibaresini kullandığını ve anılan ibarenin müvekkili ile özdeşleştiğini, davalı yanın müvekkilinin fiili kullanımları ile haklı marka başvurularını engellemek amacıyla gerçekleştirdiği ve oldukça geniş mal ve hizmet gruplarını içeren 2005/18218 sayılı “… ” ibareli markayı kötü niyetle tescil ettirdiğini, “… ” markasının 35. Sınıftaki “mağazacılık hizmetleri” üzerinde tescilli olduğu halde asıl unsurunun mağazacılıktan tümüyle farklı şekilde, “ofislerin bulunduğu binayı” ifade eden “… ” ibaresinden oluştuğunu, bu ibarenin ortalama tüketiciler yönünden mutlak şekilde yanıltıcı bulunduğunu, davalı yanın faaliyet gösterdiği 25. sınıftaki giyim eşyalarına dair başka markaları olduğu halde iş bu davaya konu markası kapsamında 25. sınıfa hiç yer vermediğini, asla kullanmadığı ve kullanmayacağı (işyerleri ofis işletmeciliği anlamını taşıyan) … ibaresini asıl unsur içine dahil ederek ve bu ibareyle çelişir şekilde 35/06 mağazacılık hizmetleri için başvuruda bulunarak kötü niyetle hareket ettiğini, ayrıca 2005/18218 sayılı ve “… ” ibareli davalı markasının tescil kapsamındaki 35. Sınıftaki mağazacılık hizmetleri yönünden kullanılmadığını, bu sebeple iptali ve sicilden terkini gerektiğini, davalı yanın işyerinde yapılacak keşiften de anlaşılacağı üzere “… ” şeklindeki bir işletme adı kullanımının 2005/18218 sayılı “… ” ibareli markanın 35/06 mağazacılık hizmetinde kullanıldığı anlamına gelmediğini, ileri sürerek davalı adına tescilli 2005/18218 sayılı ve “… ” ibareli markanın yanıltıcı ve kötü niyetli tescil edilmiş olması nedeniyle tümüyle hükümsüzlüğüne, bu istemin kabul görmemesi halinde dava konusu markanın 556 sayılı KHK’nın 14. maddesi uyarnca iptaline ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiş, birleşen davada da 2005/18218 sayılı ve “… ” ibareli markanın 35.sınıf hizmetleri yönünden tescil edildiği 07/06/2006 tarihinden itibaren hiç bir şekilde kullanılmadığını ileri sürerek SMK’nın 9. maddesi gereğince markanın iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili asıl davada, müvekkili şirket ortağı …’in kurucu ortağı olduğu 02.08.1994 tarihinde kurulan ve daha sonra aile şirketi haline gelen … Giyim San. Ve Tic. Ltd. Şti. tarafından … markasının tescilden önce dahi ciddi olarak kullanıldığını, daha sonra 28.12.1999 tarihinde … no ile … nezdinde tescil edildiğini, bu markanın söz konusu şirket tarafından kesintisiz olarak kullanıldığını, bu durumun Ankara 1. FSHHM’nin 2005/945 E. sayılı dosyasında kapsamlı olarak incelenip karara bağlandığını, söz konusu kararda müvekkili tarafından markanın 35. Sınıf yönünden ciddi kullanımda olduğunun belirtildiğini, … esas unsurlu … markasının 35. Sınıf açısından ve 556 s. KHK anlamında müvekkili tarafından kullanıldığının yargılama aşamasında yapılacak keşifle ve müvekkili şirketin kayıtları incelendiğinde açıkça görüleceğini, müvekkili şirket markalarının ayırt edici unsurunun … olduğunu, … ibarelerini mağazacılık hizmetleri yönünden kullanma önceliğinin müvekkili şirkete ait olduğunu, bu hususun yargı kararıyla kesinleştiğini , davacı yanın müvekkili şirketin salt … olarak mağazalaştığı iddiasının haksız olduğunu, women ibaresinin İngilizcede “kadın” anlamına geldiğini ve genel bir kelime olduğunu, “… ” ibaresindeki ana unsurun … markası olduğunu savunarak asıl davanın reddini istemiş, birleşen dava yönünden de asıl davada aynı markanın kullanmama nedenine dayalı iptali talebinde bulunulduğundan derdestlik nedeniyle davanın reddi gerektiğini, dava konusu markanın tescilinden bu yana kullanıldığını savunarak birleşen davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, “… ” ibareli davalı markasının tescilinin 556 sayılı KHK’nın 7/1-f bendine aykırılık teşkil etmediği, davacının … ibaresi üzerinde 35/06 alt grubu bakımından üstün/öncelikli hakkı bulunmadığı ve gerçek hak sahipliği iddiasının mesnetsiz olduğunun mahkemenin 15.02.2011 tarih, 2005/945 E. ve 2011/29 K. sayılı kararı ile hükme bağlandğı, söz konusu kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, bu bağlamda, davacının bu iddialara dayalı kötüniyet iddiası ve hükümsüzlük isteminin mesnetsiz bulunduğu, davacı tarafça ayrıca kendisinin mağazacılık hizmetlerinde marka tescili yaptırmasını engellemek amacıyla dava konusu markanın tescil edildiğinin ileri sürüldüğü, dosya kapsamında yer alan delillerden, davacının, davalıyı engellemek maksadıyla değil, 25. sınıftaki emtiaların satışında ve mağazacılık hizmetlerinde kullanmak maksadıyla dava konusu markayı tescil ettirdiğinin anlaşıldığı, her ne kadar, davalının 2005/18218 sayılı … markasının 25. Sınıftaki malların satışı ile sınırlandırılmaması kötü niyet olarak ileri sürülmüşse de dava konusu markanın tescil başvurusunun yapıldığı 2005 yılında 35/06 alt grubundaki mağazacılık hizmetlerinin belli bir emtianın satışı ile sınırlandırılmasını zorunlu kılan bir düzenleme bulunmadığı, davalının engelleme amacıyla markasını tescil ettirmediği, aksine 25. Sınıfta fiilen kullandığı mal markasını, hizmet markası olarak tescil ettirmesinin ticari teamüllere uygun olduğu, bu nedenle dava konusu markanın hükümsüzlüğü koşullarının oluşmadığı, 556 sayılı KHK’nın 14. Maddesinin Anayasa Mahkemesi kararı ile iptali edildiği, bu itibarla davacının anılan maddeye dayalı terditli talebinin yasal dayanağını kaybettiği gerekçesiyle asıl davanın reddine , birleşen davanın da asıl davada da aynı markanın kullanılamama nedenine dayalı iptalinin talep edildiği, asıl davadaki bu talebin birleşen dava bakımından derdestlik teşkil ettiği gerekçesiyle dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl ve birleşen davada davacı vekili, dava konusu markanın kötü niyetli olarak tescil edildiğini, taraflar arasında 2005 yılından itibaren birçok davanın bulunduğunu, davalının müvekkilin … ibaresini kullandığını bilmemesinin mümkün bulunmadığını, dava konusu markanın davalı yanın müvekkilinin fiili kullanımları ile haklı marka başvurularını engellemek amacıyla tescil ettirildiğini, ayrıca dava konusu markanın içerdiği “…” ibaresi nedeniyle 556 sayılı KHK’nın 7/1-f maddesi uyarınca yanıltıcı olduğunu, bu itibarla asıl davanın reddinin yerinde bulunmadığını, birleşen dava bakımında da derdestliğin söz konusu olmadığını, zira asıl davadaki uyuşmazlığın terditli olarak dava konusu markanın dava tarihi olan 14/03/2016 tarihinden itibaren geriye dönük olarak 5 yıl süreyle kullanılmaması iken birleşen davada asıl davadan farklı olarak 14/02/2017 dava tarihinden geriye dönük biçimde kullanılmaması vakıasına dayanıldığını, ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak 2005/18218 sayılı markanın hükümsüzlüğüne, asıl davadaki hükümsüzlük talebi kabul edilmez ise dava konusu markanın SMK’nın 9. Maddesi uyarınca kullanılmaması nedeniyle iptaline karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :1-Asıl dava, davalı Şirkete ait 2005/18218 sayılı markanın hükümsüzlüğü olmadığı takdirde 556 sayılı KHK’nın 14. maddesi uyarınca kulllanmama nedeniyle iptali istemlerine, birleşen dava da 2005/18218 sayılı markanın SMK’nın 9. maddesi uyarınca kullanmama nedeniyle iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Yukarıda da belirtildiği üzere birleşen dava, davalı Şirket adına tescilli 2005/18218 sayılı markanın SMK’nın 9. maddesi uyarınca kullanmama nedenine dayalı iptali istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, asıl davada da aynı markanın kullanmama nedeniyle iptalinin talep edildiği, dolayısıyla asıl davanın birleşen dava yönünden derdestlik teşkil ettiği kabul edilerek birleşen davanın derdestlik nedeniyle yazılı şekilde reddine karar verilmişse de, 6100 sayılı HMK’nun 114/1-ı maddesi anlamında derdest bir davadan bahsedebilmek için ilk koşul tarafları, müddeabihi ve dava sebebi aynı olan bir davanın daha önce açılmış olması, ikinci koşul ise daha önce açılmış bulunan davanın hâlen görülmekte olmasıdır. Somut olay bakımından asıl davada, birleşen davanın da konusunun oluşturan 2005/18218 sayılı davalı Şirket markasının kullanılmadığı iddiasıyla iptali talep edilmişse de asıl davadaki bu talebin Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilen 556 sayılı KHK’nın 14. maddesine dayalı olduğu, birleşen davada ise aynı markanın 6769 sayılı SMK’nın 9. maddesi uyarınca kullanmama nedenine dayalı iptalinin talep edildiği, asıl ve birleşen dava tarihi itibariyle markanın kullanımının ispatlanması gerektiği dönemlerin farklı bulunduğu, bu bağlamda her ne kadar asıl dava ve birleşen davanın tarafları aynı olsa da dava sebebinin ve konusunun farklı bulunduğu gözetildiğinde asıl davanın birleşen dava bakımından derdestlik teşkil etmeyeceği kanaatine varılmıştır. Nitekim Yargıtay 11. H.D.’nin aynı taraflar arasındaki benzer bir uyuşmazlıkta verdiği 2020/1626 E- 2021/2026 K sayılı kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu itibarla, ilk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan nedenlerle asıl davanın birleşen dava yönünden derdestlik oluşturmayacağı nazara alınarak birleşen dava yönünden işin esasına girilmesi gerekirken birleşen davanın yazılı şekilde dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi doğru olmamış, Dairemizce davacı vekilinin birleşen davaya yönelik istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir.
2-İstinaf kararın niteliğine göre davacı vekilinin asıl davaya ilişkin tüm, birleşen davaya yönelik sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 23/05/2019 gün ve 2016/91 E. – 2019/261 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Kararın niteliğine göre davacı vekilinin asıl davaya ilişkin tüm, birleşen davaya yönelik sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı vekili tarafından yatırılan 54,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde kendisine iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 13/05/2022 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 353/1-a.6. maddesi uyarınca KESİN olarak karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 05/06/2022

Başkan Vekili

Üye

Üye

Katip