Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1214 E. 2022/613 K. 29.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1214
KARAR NO : 2022/613
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/02/2020
NUMARASI : 2017/79 E. – 2020/35 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 11/02/2020 tarih ve 2017/79 E. – 2020/35 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili Şirketin ilaç sektörünün lideri olarak faaliyet gösterdiğini, 2007 yılında dünyanın en büyük 100 ilaç şirketi arasına girdiğini, 180’i aşkın marka ve yaklaşık 350 ürünle faaliyetlerinin devam ettiğini, “…” ibaresinin 1991 yılından beri 124363 sayısı ile 05. Sınıfta müvekkili adına tescilli olduğunu, davalı tarafın 2016/18352 sayılı “…” şeklindeki davalı başvuruna yönelik itirazlarının Kurum tarafından reddedildiğini, verilen kararın hatalı olduğunu, müvekkilinin “…” markasının, dava konusu marka içerisinde birebir yer aldığını, yalnızca sonuna “…” eki getirilerek bir farklılık yaratılmaya çalışıldığını, ancak anılan markanın yeterince farklılaşmadığını, markaların harf dizilimlerinin aynı olduğunu, tüketicinin dikkatinin ilk heceye yoğunlaşacağını, dava konusu markanın müvekkilinin bir serisi olarak algılanacağını, Yargıtay’ın “… – …” markası ile ilgili verdiği kararın bu dava bakımından emsal olduğunu, dava konusu markanın da 05. Sınıf emtiaları kapsadığını, bu anlamda müvekkili markaları ile aynı emtia sınıfını içerdiğini, müvekkilinin markasının uzun yıllardır tescilli ve yaygın olarak kullanımı nedeniyle sektörde bilinen bir marka haline geldiğini, dolayısıyla dava konusu markanın 05. Sınıf emtia bakımından tümden reddinin gerektiğini, başvurunun aynı zaman da kötüniyetle yapılmış bir başvuru olduğunu ileri sürerek 2017-M-48 sayılı YİDK karar iptaline ve dava konusu markanın tescil edilmiş halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkilinin markasının gıda takviyesi, şurup formundaki bir gıda takviyesi olmasına karşı, davacı adına tescilli “…” markasının ilaç emtiası olduğunu ve yanık kremi olarak kullanıldığını, bu iki markanın karıştırılma ihtimalinden bahsedilemeyeceğini, davacının sadece müvekkiline karşı dava ikame etmiş olmasının tamamen kötü niyetli olduğunu, “…, …, …, …, …, …, …, …” gibi markaların var olduğunu, markaların görsel olarak da işitsel olarak da kavramsal olarak birbirlerinden farklı olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı ile mübaneyet giderici bilirkişi raporuna göre, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamındaki iltibas değerlendirmesinin, markalardaki iltibas ihtimali iddiasının temelinde yer alan “…” ibaresinin, kavramsal niteliği itibariyle “bitkisel içerikli ilaç ve tedavi yöntemleri” ile ilgili bir kavram olarak karşıya çıktığı, dolayısıyla anılan ibarenin tıp literatüründe yaygın kullanımı bulunan bir karşılığı varken sadece davacı inhisarına bırakılmasının, bu yönde faaliyet gösterenler yönünden haksız bir sınırlama doğuracağı, dava konusu markanın bu bağlamda bütünsel olarak davacı markasından yeterince farklılaştığı, “…” kelimesinin markaya yeterli ayırt edicilik kattığı, ilaç sektöründeki yaygın teamüller ve Yüksek Yargı kararları gereği iltibas ihtimali değerlendirilirken göz önünde bulundurulması gereken ilgili nitelikte tüketicinin, markalar kapsamında benzerliği tespit olunan ilaç ve tıbbi içerikli emtialarda, sadece “…” ibaresinden kaynaklı bir yanılgıya düşeceğinden bahsedilmesinin mümkün olmayacağı, bununla birlikte başvuru kapsamındaki bir kısım emtia açısından ise taraf markalarının zaten ortak bir emtia grubu taşımadıkları, hal böyleyken işaretler arasında 8/1-b maddesi anlamında iltibas ihtimaline yol açan bir benzerliğin mevcut olmadığı, yine 8/4 maddesinin uygulanabilirliği açısından aranılan şartlardan herhangi birinin somut uyuşmazlıkta oluşacağından bahsedilmesinin mümkün olmadığı, kötüniyetle başvuruda bulunduğu ispat edilemediğinden kötüniyet iddiası ispat edilemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, pek çok markası bulunan müvekkilinin 124363 numaralı, 05. sınıfta tescilli “…” markasını dayanak göstererek davalı tarafın “…” ibareli marka başvurusunun 05. Sınıfta reddi için itiraz ettiğini, uyuşmazlık konusu “… ve “…” ibarelerinin kelime markaları olduğunu, dava konusu markanın ilk dört harfinin, dolayısıyla başlangıç kısmının, markayı bir bütün olarak ve aynı şekilde ihtiva ettiğini, markaların karıştırılacak düzeyde benzer olduğunu, davalı Şirketin “…” ibareli markasında yer alan 05. sınıftaki malların müvekkilinin adına tescilli “…” ibareli markanın 05. sınıf “tıbbi müstahzar” ile aynı/benzer nitelikte bulunduğunu, ilaçların nihai tüketicisi olan hastaların, müvekkilinin markası olan “…” ile davaya konu “…” markasını karıştırmasının kaçınılmaz olduğunu, davalı Şirketin, dava konusu marka başvurusunu kötü niyetle yaptığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, marka ile ilgili Kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosyada bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinde, davalı Şirketin “…” ibaresinin tescil edilmesi için başvuruda bulunduğu, davacının “…” ibareli tescilli markası ile bu başvuruya itiraz ettiği, ancak davacının itirazının nihai olarak YİDK tarafından reddedildiği, iş bu davanın söz konusu YİDK iptali için, iki aylık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, bu kapsamda taraflar arasındaki uyuşmazlığın, tarafların dava konusu markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi bağlamında iltibas oluşup oluşmadığı noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun geçici 1. maddesi yollamasıyla somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Burada öncelikle iltibas (Karıştırılma) kavramı açıklanmalıdır. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir. Öte yandan, markaların ayırt edicilik güçlerinin de iltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde dikkate alınması gerekmektedir. Zira, ayırt edici niteliği zayıf olan markalar yönünden iltibas ihtimali daha düşük olacaktır. Diğer bir deyişle, tescili istenilen mal ve hizmetleri, diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt etme gücü düşük kalan, zayıf marka olarak nitelendirilebilecek markaların koruma alanı daha dar bulunmaktadır. Böyle durumlarda, küçük farklılıklar dahi tescil olunmak istenen markaya ayırt edicilik kazandırabilecektir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davalı Şirketin “…” ibareli marka başvurusu ile davacının “…” ibareli markası arasında görsel ve sescil olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, her iki taraf markasında “…” ibaresinin baskın olarak ön plana çıktığı, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının başvurusuna konu ibare ve biçimli işareti gördüğünde bunun davacının itirazına mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayamayacağı, başvuruya konu markanın davacı adına tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının yüksek ihtimal dahilinde olduğu, bu itibarla davalının başvurusuna konu ibare ile davacının itirazına mesnet markası arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas bulunduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgeler incelendiğinde, davacının itirazına mesnet markasının, 05.01. Sınıfta “tıbbi müstahzarlar” için tescilli bulunduğu, dava konusu edilen davalı Şirketin başvurusunun kapsamının ise 5. Sınıfın tüm alt sınıflarını içerdiği görülmektedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2015/8980 esas, 2016/3973 karar ve 11/04/2016 tarihli kararında belirlendiği üzere de, tıbbi müstahzar emtiası 5/1. sınıfta yer alan ürünlere karşılık gelmekte olup, 5. Sınıfta bulunan diğer ürünlerin, kullanım amaçları, hedeflenen halk kesimleri ve dağıtım kanallarının farklı olması nedeniyle birbiri yerine ikame edilebilme veya kullanılabilme olanakları bulunmamaktadır. Diğer taraftan 5/2-7.sınıf ürünlerin alıcıları da belli uzmanlık seviyesine sahip, bilinç düzeyi yüksek tüketicilerdir.
Bu bağlamda somut uyuşmazlık irdelendiğinde, davacının itirazına mesnet olan markasının kapsamındaki tıbbi müstahzar emtiası ile dava konusu marka başvurusu kapsamındaki 05.01. sınıftaki mallar dolaylı olarak benzerdir. Dava konusu marka başvurusu kapsamında, 5.1. sınıf dışındaki tüm mallar ile davacı markası kapsamındaki tıbbi müstahzar emtiasının, doğası, kullanım şekli ve dağıtım kanallarının farklı olduğu, aynı mağazalarda satılsalar bile, farklı reyonlarda bulundukları, ayrıca, birbirini tamamlayan veya rekabet halinde olan mallar da olmadıkları, bu nedenle davalı Şirketin başvurusu kapsamında bulunan 05.01. sınıf dışındaki tüm malların davacının mesnet markasının kapsamından farklı bulunduğu anlaşılmıştır.
Tüm bu açıklamalar karşısında davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken, mahkemece yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde görülmediğinden, Dairemizce davacı vekillinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince kararın kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir. Bu yeni karar istinaf kararı olduğundan, istinaf karar tarihinde geçerli bulunan harç ve vekalet ücretine göre hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 11/02/2020 tarih ve 2017/79 E. – 2020/35 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Davanın KISMEN KABULÜ ile, …nun 2017-M-48 sayılı YİDK kararının, 5. Sınıfın 1. Alt sınıfında bulunan “İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal reaktif maddeler” yönünden İPTALİNE,
3-Dava konusu marka tescilli bulunduğundan 2016/18352 sayılı “…” ibareli markanın, 5. Sınıfın 1. Alt sınıfında bulunan “İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal reaktif maddeler” yönünden HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, sicilden terkin edilmesine,
4-Fazlaya ilişkin istemlerin REDDİNE,
5-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 80,70 TL. maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 54,40 TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı Şirket ve davalı … kendilerini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı Şirket ve davalı … Kurumuna verilmesine,
8-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 5.400,00 bilirkişi ücreti, 227,00 TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 57,30 TL tebligat masrafından oluşan toplam 5.684,30 TL’nin, davanın kabul ve ret oranına göre takdiren 1/2 kabul edilerek 2.842,15 TL.’ye, 31,40 TL başvurma harcı ile 31,40 TL peşin harç tutarı eklenerek oluşan toplam 2.904,95‬ TL’nin davalı Şirket ve davalı … Kurumundan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
10-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
11-Davacıdan peşin olarak alınan 54,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
12-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 29/04/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 06/05/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip