Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1210 E. 2022/604 K. 29.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/11/2019
NUMARASI :….

DAVANIN KONUSU : Fikir ve Sanat Eseri (Manevi Tazminat İstemli)

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 26/11/2019 tarih ve 2018/215 E. – 2019/525 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin veri tabanı ve bilgi erişim sistemleri, yazılım mühendisliği ve yapay zeka konularında tanınan uzman bir öğretim üyesi olduğunu, davalı şirket tarafından internet üzerinde çalıştırılan ve her biri ayrı bir internet kaynağı olan “……. isimli üç projenin mucidi ve bu projelerin hayata geçirilmesi için gerekli bilgisayar programlarının yaratıcısı ve üreticisi olduğunu, projenin müvekkiline ait bulunduğu gibi, projenin hayata geçirilmesi için gerekli yazılımın da davacı tarafından bir araya getirilen takım tarafından, yine davacının denetim, gözetim ve rehberliğinde oluşturulduğunu, projelere dair fikrin ve üretilen yazılımın da davacının eseri olduğunu, yazılımın davacıya aidiyetini gösterir kaynak kodlarının da davacıda bulunduğunu, yazılım ve projenin geliştirilmesinin ve hayata geçmesi için gereken teknik ve ticari tüm çabanın dahi davacı tarafından yapıldığını, yurt dışı bağlantı ve ticari anlaşmaları da davalı şirketin verdiği vekaletname ile müvekkilinin bizzat gerçekleştirdiğini, bu konuda … isimli firma ile … test ve analizi için bir anlaşma yaptığını, davalı şirket adına imza edenin dahi davacı olduğunu, müvekkilinin eser mahiyetinde olan yazılım üzerindeki maddi ve manevi haklarının hiçbirini davalıya devretmediğini, başlangıçta müvekkilinin çabalarına ve eseri üzerindeki maddi ve manevi haklarına karşılık, projenin maddi getirisinden ve şirketten davacıya hisse verileceği vaat edilmiş ise de bu vaadin yerine getirilmediğini, davalı şirketin yazılımın hayata geçirilmesinden sonra müvekkili ile olan ilişkisini sona erdirdiğini, müvekkilini yurtdışı ticari bağlantıları gerçekleştirmesi için verilen vekaletten azlettiğini, davalı şirketin davacı ile tüm ilişkisini sona erdirmiş olmasına karşın, davacının eseri olan yazılımı izinsiz olarak kullanmaya devam ettiğini, internet sitelerinde halen davalı tarafça kullanıldığını ileri sürerek, davalının müvekkilinin eserine vaki tecavüzünün men’i ve ref’i ile 1 TL manevi tazminata hükmedilmesini ve hükmün özetinin ilanını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava dışı …, …, …, …, …, … ile davacının katılımı ile 12/01/2017 tarihinde Ankara … AVM’de bir toplantı gerçekleştirildiğini ve yurt dışı menşeli bir kısım projenin Türkiye’de hayata geçirilmesi yönünde karar alındığını, projenin hayata geçirilmesi için 100.000 TL öngörüldüğünü, gelir elde edildiğinde mahsuplaşmak kaydıyla 100.000 TL esas sermayenin davalı şirketin tek ortağı olan … tarafından karşılanmasına, bu miktarın aşılması halinde, aşan kısmın taraflar arasında paylaştırılmasına karar verildiğini, ancak davacının görev paylaşımı gereği üzerine düşen taahhütlerini yerine getirmemekte ısrarcı olduğunu ve iş ortamının ahengini bozacak tavır ve davranışlar sergilediğini, taraflar arasında adi ortaklık kurulmasına ve planlanan bütçeyi aşan kısmın yine taraflar arasında paylaşılmasına ilişkin olmak üzere, … tarafından hazırlanan sözleşmeyi imzadan gerekçe göstermeksizin imtina ettiğini, davacının iş planını kendisinin hazırlayacağını ifade etmesine ve aradan 1 aydan uzun bir süre geçmesine rağmen, hem bunu hazırlamadığını hem de işleri aksattığını, bu nedenle iş planını ortaklardan … ve …’ın hazırladığını, davacının 2018 yılı Ocak ayı içerisinde 2 defa haricinde, Aralık 2017 tarihinden sonra şirketin ofisine gitmediğini, sermayenin 200.000 TL üzerine çıkması nedeniyle ortaklardan kendi payına düşen miktarın ödenmesinin istenildiğinde, davacının bu parayı ödemediğini ve kendisine fikri haklara ilişkin de ödeme yapılmasını talep ettiğini, “… …”, “aile …” ve “… … hizmetleri” ibareli markaların davalı şirket adına tescilli olduğunu, “…”, “…” ve “…” alan adlarının davalı adına kayıtlı bulunduğunu, yine “….org” ve “…” adreslerine …’den alınan com.tr uzantılarına dair faturaların davalı adına olduğunu, davacının “….” isimli internet kaynaklarından yayınlanan üç projenin mucidi ve bu projelerin hayata geçirilmesi için gerekli bilgisayar programlarının yaratıcısı ve üreticisi olduğu iddiasının ispatına yönelik bir delil sunmadığını, salt kaynak kodları elinde bulundurmanın eser sahipliğini bahşetmeyeceğini, bu kaynak kodları elinde bulundurmasının yegane sebebinin de bir dönem şirket ile olan ilişkisinden kaynaklandığını, elinde şu an bulundurmasına şirketin izninin olmadığını, ilgili web sitelerinin şirket personeli tarafından geliştirildiğini ve bu nedenle eser üzerindeki hakları kullanma yetkisinin davalı şirkete ait olduğunu, projenin hayata geçirilmesi için gerekli yazılım çalışmalarının da şirket personelleri tarafından yapıldığını, davacının denetim gözetim ve rehberlik faaliyetlerinin FSEK 10/III madde kapsamında eser sahipliği bahşetmeyen türden teknik ve ayrıntıya ilişkin yardımların ötesine geçmediğini, “e …” projesinin süreç içerisinde askıya alınmış olunduğunu, marka tescili ve ilgili web adresi tecili dışında herhangi bir somut adım atılmadığını, “www….” adresli sitenin hiçbir zaman kullanıma açılmadığını, “e …” projesinin fikir aşaması ötesine geçemediğini, dolayısıyla FSEK korumasından yararlanamayacağını, “aile …” ve “… …” projeleri yönünden davacının yurt dışında bulunan fikri ürünlerin, herhangi bir yenilik katılmaksızın sözleşme kapsamında Türkiye’de kullanılması şeklindeki eylemler sebebiyle hak iddia etmesinin mümkün olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davacı tarafın, davaya konu uygulamaların fikirlerinin kendisine ait olduğu iddiasında bulunduğu, anılan kodları kendisinin geliştirmediği ve/veya kodların davalı firma projelere başlamadan önce kendisinde var olan kodlar olduğu yönünden bir iddiasının olmadığı, kodların oluşturduğu ekip tarafından geliştirildiğini beyan ettiği, bu durumda kodların davalı firmada çalışan yazılım ekibi tarafından, davacının da katılımı ile geliştirildiğinin anlaşıldığı, davaya konu her üç programın da 5846 sayılı FSEK kapsamında ilim ve edebiyat eseri olduğu, davacının web siteleri ile ilgili herhangi bir hak iddiasının bulunmadığı, davacının iddiasının web siteleri üzerinde çalıştırılan yazılımın eser ve hak sahipliği konusunda olduğu, davacı tarafın CD içeriğinde kaynak kodlarını sunduğu, sunulan kaynak kodlarının “…”, “…” uygulamalarına ait olduğu, “…” uygulamasına dair kaynak kodu sunmadığı, davalı tarafın sunduğu kaynak kodlarının da “…”, “…” ve “…” uygulamalarına ait olduğu, iki tarafın da sunduğu kaynak kodlarının benzerlik taşıdığı, davacı tarafın kaynak kodlarını salt kendi geliştirdiğine ve/veya daha önce geliştirmiş olan kodları projeye sunduğuna dair bir iddiasının bulunmadığı, hem davacının hem de davalının beyanından bir ekip tarafından hazırlanmış ve iştirak halinde eser sahipliği bulunan bir eserden bahsetmenin mümkün olduğu, bu eserin eser sahibinin anılan birlik bulunduğu, tarafların iddia ve savunmalarından ve davacının kaynak kodları elinde bulundurmasından, davacının da eser sahipliği birliği içerisinde yer aldığının kabul edildiği, dava dilekçesinin ekinde sunulan 13/11/2017 tarihli iş planının hazırlayıcısının B4U Yönetim kurulu olarak belirtildiği, firma tanıtımı ve künyesinde davalı şirket isminin yazıldığı, organizasyon başlığı altında firmanın 5 kişilik yönetim kurulunun bulunduğu, tamamının bilişim konusunda 20-30 yıllık geçmişe sahip olduğu, birinin ise finans ve muhasebe uzmanı bulunduğu, şirketin yönetim kurulunun davacı dahil 5 kişiden oluştuğu, davacı tarafından sunulan mail çıktılarında, ortaklıktan ayrıldığına ilişkin beyanlarının da olduğu, davalı tarafça sunulan ancak davacının imzasını içermeyen adi ortaklık belgesinde ise bağlı olunan şirket olarak davalı şirketin belirlendiği ve ortaklığın hisse nispetinde kurulmuş ve kurulacak şirketlere ortak olunduğunun kararlaştırıldığı ve şirket borçları ödendikten sonra kar paylaşımı şeklinde anlaşıldığı, davacının her ne kadar davalı şirket tarafından sunulan adi ortaklık sözleşmesinde imzası bulunmuyor ise de ve esasen davalı şirkette kayıtlı ticari ortak statüsünde bulunmuyor gözükse de, bizzat kendisince sunulan mesaj çıktıları, imzalanan sözleşme planları, marka tescil belgeleri, davalının ilgili yazılımın personelinin şirket bünyesinde istihdam edilen personel olduğu beyanı, davacının da projenin hayata geçirilmesi için gerekli yazılımın da kendisinin denetim ve gözetimi altında kendisi tarafından bir araya getirilen takım tarafından oluşturulduğu beyanı, davacının davalı şirket vekaleti ile faaliyette bulunması, davalının yazılım personelinin şirket bünyesinde istihdam edildiği iddiasına itiraz etmemesi ve kendisini şirket yönetim kurulu içerisinde göstermesi hususları birlikte gözetildiğinde, her ne kadar davacı tarafından kendisinin eser sahibi olduğunu gösterir bir delil sunulmamış ise de davacı ve davalı bünyesinde istihdam edilen personelin birlikte hazırlamış olduğu değerlendirilen program üzerinde iştirak suretiyle eser sahibi olduğu kabul edilse dahi, FSEK 10/4. maddesi gereği, tüm sürecin şirket bünyesinde ve ona bağlı olarak yürütülmesi, davalı şirketin eser sahiplerini bir araya getirmiş olduğu ve yazılımın davalı tarafından satışının yapılmasının FSEK’in 11. maddedeki “yayımlanmış̧ eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi olarak kabul edilir.” karinesi ışığında değerlendirilmesi, yazılımı gerçekleştiren personelin davalı şirket bünyesinde istihdam edildiği savunması karşısında ve yine FSEK 18. madde gereği şirket personeli tarafından yazılımın gerçekleştirildiği hususları ve davacının dava dilekçesi ekinde sunduğu iş planında, kendisini yönetim kurulu içerisinde belirttiği hususları birlikte değerlendirildiğinde, davaya konu eser niteliğindeki bilgisayar yazılımları üzerindeki mali hakları kullanma yetkisinin, davalı firmaya ait olduğunun kabulünü gerektirdiği, dolayısıyla davalı şirket tarafından yazılımın eser sahiplerinin bir araya getirilmiş bulunduğu ve yazılımı gerçekleştiren ekibin şirket bünyesinde istihdam edilen personel olduğu, bu durumda davalı şirketçe söz konusu yazılımın kullanılmasının herhangi bir manevi hak ihlalinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik teknik inceleme ile düzenlendiğini, teknik incelemenin kaynak kodların benzerlik taşıdığı tespitinden ibaret olduğunu, oysa tarafların sunduğu kaynak kodların bilirkişi heyetince ayrıntılı şekilde tetkiki ile ayniyet taşıyıp taşımadığının tespit edilmesinin gerektiğini, eksik inceleme sebebi ile fikri davacıya ait olan “e-…” yazılımının sonlandırılmadığının, taslak halinde kaldığının ve internette çalışan bir “e-…” programının bulunmadığının dahi tespit edilemediğini, eser sahibinin yazılımı yapan ekip, yani davacı ve liderliğindeki kişiler olduğunun tespit edilmesine, hatta davacının eser sahibi olduğuna dair bir delil sunmadığı maddi vakıasına rağmen, sonuçta davalı şirketin mali haklara sahip olduğunun kabul edilmesinin hatalı bulunduğunu, davacının adi ortaklık sözleşmesinde imzası olmadığının tespit edilmesine karşın, bu sözleşmenin delil olarak kabul edildiğini, hatta davacının bu sözleşme ile bağlı imişçesine değerlendirme yapıldığını, davalı şirketin ortaklarının kimler olduğuna dair dosyada belge – sicil gazetesi mevcut olmasına karşın, davacının davalı şirketin yönetim kurulu üyesi gibi kabul edildiğini, FSEK 10. maddesi uyarınca yazılımı gerçekleştiren ekibin davalı şirket değil, bizzat davacı tarafından bir araya getirildiğini, keza davalının buna bir itirazının olmadığını, hatta bu kişilerin tamamının o tarihte davacının öğrencileri olduğunu, davalının cevap layihasında yazılım ekibinin yurt ücretlerinden bahsetmesinin de bu hususu teyit ettiğini, mahkemenin yazılımı geliştiren ekibi davalı şirketin bir araya getirdiği sonucuna nasıl vardığının anlaşılamadığını, davalının ekibi kendisinin bir araya getirdiğine dair bir iddiasının dahi bulunmadığını, dava konusu yazılım “işçilerin işlerini görürken meydana getirdikleri” bir eser olmadığını, kaldı ki kararda aynı olayda birlikte uygulanma imkanı olmayan FSEK 10 ve 18. maddelerinin her ikisine birden dayanılmasının dahi çelişkili olduğunu, bir an için bilirkişi raporunun doğru olduğu düşünülse, davalı şirketin konusunda uzman bir profösörü projede bedava çalıştırdığı sonucunun doğacağını, bunun hayatın olağan akışına aykırı olacağını, taraflar arasında FSEK’nin 52. maddesi kapsamında mali hakların devrine dair bir sözleşmenin olmadığından, hükme esas alınan bilirkişi raporundaki “davacının yazılımların marka tescilinin davalı adına yapılmasında bilgi sahibi olduğu ve davalı şirket bünyesinde internet sitelerinde yayınlanacağı konusunda mutabakata varıldığı” şeklindeki dayanaksız tespitin dahi, mali hakların davalıya aidiyetine gerekçe olarak kabulünün mümkün olmadığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, 5846 sayılı FSEK’na dayalı tecavüzünün men’i ve ref’i ile manevi tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve her ne kadar dava konusu bilgisayar programları, davacının da içinde yer aldığı birlik tarafından oluşturulmuşsa da, davacının liderliğindeki bu öğrencilerin, davalı şirket bünyesinde, sırf bu iş için çalıştırıldıkları, bu durumun davacının 21.09.2018 tarihli cevaba cevap dilekçesinde, “davalının personeli olan anılan öğrencilerin maaşının davalı şirketçe ödenmesi gerektiğinin tabii olduğuna” dair beyanından anlaşıldığı, davacı tarafça dava dilekçesinin ekinde sunulan 13/11/2017 tarihli iş planının hazırlayıcısının da B4U yönetim kurulu olarak belirtildiği, bizzat davacı tarafça sunulan mesaj çıktıları, imzalanan iş planları, marka tescil belgeleri, davacının davalı şirket vekaleti ile faaliyette bulunması ve kendisini şirket yönetim kurulu içerisinde göstermesi, yine davacının anılan adi ortaklığa 30.000,00 TL para verme borcunu ödeyeceğine dair mail çıktıları, yazılımın davalı şirket tarafından satışının yapılması hususları, FSEK’in 11. maddedeki karine ışığında, hep birlikte değerlendirildiğinde, davaya konu eser niteliğindeki bilgisayar yazılımları üzerindeki mali hakları kullanma yetkisinin, davalı firmaya ait olduğunun, zira davalı şirket tarafından yazılımın eser sahiplerinin bir araya getirilmiş bulunduğunun ve yazılımı gerçekleştiren ekibin şirket bünyesinde istihdam edilen personel olduğunun, bu durumda ise davalı şirketçe söz konusu yazılımın kullanılmasının herhangi bir hak ihlali oluşturmayacağının kabulünün gerektiği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 29/04/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 29/04/2022