Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1206 E. 2022/603 K. 29.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

…..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/11/2019
NUMARASI ….
DAVANIN KONUSU : Markaya Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti, Meni, Refi
ve Maddi-Manevi Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 21/11/2019 tarih ve 2016/305 E. – 2019/508 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, asıl ve birleşen davalarda, müvekkilinin 1995 yılından beri emlakçılık sektöründe Türkiye çapında tanınmış ve önde gelen firmalardan biri haline geldiğini, yoğun emek ve çabası sonucunda ayırt edicilik kazandırdığı “… …” markasının 2007/60684 sayı ile “sigorta hizmetleri, Finansal ve parasal hizmetler, … komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri. … müşavirliği hizmetleri” kapsamında 36. sınıf hizmetlerinde tescil ettirdiğini, müvekkilinin tescilli ve tanınmış markasının hukuka aykırı şekilde davalılar tarafından kullanıldığının tespiti üzerine noterden gönderilen ihtarnameler ile durumun bildirildiğini, davalılardan bir kısmının kaldıracağını belirtmesine rağmen kullanmaya devam ettiğini, bir kısmından ise hiç yanıt gelmediğini, kötüniyetli bu eylemlerin müvekkilinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini ve müvekkilinin maddi zarara uğradığını ileri sürerek, davalılarca müvekkilinin markasının kullanımının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ile durdurulmasını ve men’ini, ayrıca her bir davalıdan şimdilik 100,00 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminatın tahsilini talep ve dava etmiş, 06.11.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile birleşen davalarda davalılar yönünden maddi tazminat taleplerini 10.000,00’er TL’ye yükseltmiştir.
Davalı … vekili, müvekkilinin bir tüzel kişiliği temsili sebebiyle dava konusu olaya dâhil edildiğini ve dava dilekçesinde ilgili tüzel kişiliği temsilen şeklinde belirtilmesinin gerektiğini, müvekkilinin “…” isminin bir başka şahıs adına tescilli olduğunu öğrenmekle birlikte şirket sahibine ulaştığını, kendilerini bilgilendirdiğini ve akabinde isim değişikliğine giderek bu durumu belgelendirdiğini, müvekkili aleyhine açılan davada herhangi bir hukuki yararın bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … … … A.Ş. vekili, öncelikle İstanbul mahkemelerinin yetkili olduğunu, müvekkili firmanın ürün/hizmet satışı ilanlarına yer sağlayıcısı olduğunu, içerik sağlayıcısı olmadığını, dolayısıyla internet sitesinde yayınlanan içeriği kontrol etme yükümlülüğünün bulunmadığını, müvekkilinin davacı tarafından gönderilen ihtarname sürecinin ardından, bildirilen ilanlara ilişkin olarak inceleme başlattığını, davacının şekil markasına benzeyen mağaza isimlerinin hak ihlaline neden olmayacak surette değiştirilmesini sağladığını, davacının iddialarına mesnet markanın “…” ibaresinden değil, davacı yanın ticaret unvanının tamamından meydana geldiğini, “…” ibaresinin geniş kesimler tarafından kullanıldığını, müvekkilinin salt ticaret unvanında “…” ibaresi geçen her … firmasının/kullanıcıların davacı yan markasına tecavüz ettiği yönünde bir tespit yapmaya yetkili olmadığını, hal böyleyken müvekkilinin kusurlu olduğundan bahsedilmeyeceğini savunmuştur.
Diğer davalı … … ve … A.Ş. vekili, müvekkili firmanın ürün/hizmet satışı ilanlarına yer sağlayıcısı olduğunu, hukuka ve kanuna açıkça aykırı talepler dışındaki ilanların verilmesini engelleme yükümlülüğünün bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davacının 2007/60684 numaralı “… … müşavirlik inşaat turizm sanayi ve ticaret limited şirketi” ibareli markasının başvuru tarihinin 16/11/2017, tescil tarihinin 13/11/2018, tescil kapsamının 36. sınıf “sigorta hizmetleri. Finansal ve parasal hizmetler. … komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri. … müşavirliği hizmetleri” olduğu, dolayısıyla markasının asıl unsurunun “…” ibaresi tarafından temsil olunduğu, “…” kelimesinin anlamı itibariyle dava konusu 36. sınıf hizmetler bakımından ayırt edici nitelikte bulunduğu, bununla birlikte gerek ilgili sektörde gerekse diğer mal/hizmetlerde sıklıkla kullanılan/tercih edilen bir işaret olduğu, dolayısıyla “…” kelimesini ayırt edici niteliği zayıflamış bir ibare olarak değerlendirmek gerektiği, bununla birlikte tescilli bir markanın hepten korumasız bırakılmasının ve serbest bir işaret gibi değerlendirilmesinin de mümkün olmadığı, Yargıtay 11.H.D.’nin 2010/15117 E, 2012/14012 K sayılı ilamı uyarınca, davacı markasının tanınmış marka olmadığı ve “…” ibaresinin zayıf ayırt edici gücü dikkate alındığında, “…” ibaresinin ilk görüldüğünde refleks olarak davacıyı çağrıştıran ve doğrudan ve davacı ile ilişkilendirilecek nitelikte bir ibare de olmadığı, davacı markası ile davalıların “… …”, “… …” ve “… 4 …” şeklindeki kullanımları arasında, benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, bir başka ifade ile davalı kullanımlarının davacının markasal haklarına tecavüz teşkil ettiği, bununla birlikte asıl davada davadan feragat edildiği, birleşen davalarda keşide edilen 20.12.2016 tarihli ihtarnamelerin, birden fazla kişiye aynı şekilde düzenlenmiş tek bir ihtarname olduğu, her bir kullanıcı yönünden hangi tarihli, hangi kullanımların, ne şekilde tecavüz teşkil ettiği yönünden, her bir kullanımla ilgili somutlaşmış verileri taşıyan bir bilginin bulunmadığı, yer sağlayıcı olan davalıların usulüne uygun somutlaştırılmış ilan sahipleri, ilan tarihi ve numaraları, hangi ilan olduklarına dair somut bir ihtarname ile uyarılmadığından, ihtarın geçerli bulunmadığı ve bu durumda yer sağlayıcı konumunda olan davalıların bu davada markaya tecavüzün men ve ref’i yönünden sorumluluğuna gidilemeyeceği, maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden de kusur yüklenemeyeceği, ayrıca davacı markasının zayıf bir marka oluşu, TPE kayıtlarında “…” ibareli 942 kayıt bulunması ve bunlardan 63 adedinin 36. sınıfla ilgili olması ve “…” ibaresinin doğrudan doğruya davacıyı çağıştıran, davacı ile bağlantı kurulan bir ibare olmaması, ticaret hayatında ve … sektöründe çok kullanılan bir ibare olması karşısında, yer sağlayıcı durumundaki davalılar yönünden, teknik alt yapı sağladığı hizmet nedeniyle birden fazla içerik sağlayıcının binlerce reklamındaki ortak ibarenin davacı markasına tecavüz teşkil edip etmediğini ilk bakışta hiçbir inceleme araştırmayı gerektirmeyecek şekilde bilebileceğinin beklenemeyeceği gerekçesiyle asıl davanın feragat nedeniyle reddine, birleşen davaların reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, müvekkilinin 1995 yılından beri emlakçılık sektöründe faaliyet gösterdiğini, yıllardır kullandığı ve yoğun emek ve çabalarının sonucunda ayırt edicilik kazandırdığı “… …” markasının Türkiyede tanınmış bir marka olduğunu, davalı … … … A.Ş. ile müvekkilinin marka hakkına tecavüz eden ilanları kaldırması konusunda telefon görüşmeleri yapıldığını, e-postalar gönderildiğini, müvekkilinin tescilli marka hakkına tecavüz eden ilanların somutlaştırıldığını, bu görüşmelerden bir sonuç alınamayınca, 20.12.2016 tarihli noter ihtarnamesinin davalılara keşide edildiğini, ihtarnamelerde de görüleceği üzere davalıların marka hakkına tecavüz niteliğindeki ilanlardan haberdar edildiğini, hangi isimler altında kaç tane ilan olduğunun ve ilan numaralarının da bildirildiğini, davalılara gönderilen ihtarnamelerin hukuka aykırılığı somutlaştırmaya yeter nitelikte olduğunu, daha önce benzer şekilde yer sağlayıcının sorumlu olmadığına ilişkin Ankara 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 30.11.2017 tarih ve 2017/115 E. 2017/530 K. sayılı kararın, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/618 E. 2019/8167 K. sayılı kararıyla bozulduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : 1- Asıl ve birleşen davalar, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, men’i, ref’i ve maddi-manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer istinaf itirazlarının reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2- Davacı tarafça işbu davada davalı şirketlere 20.12.2016 tarihli aynı ihtarname keşide edilmiş, bu ihtarnamelerden bir sonuç alınamayınca da aynı nitelikteki davalar açılmıştır. İşte davalı Zingat … A.Ş. aleyhine Ankara 3. FSHHM.’nde açılan bu türden bir davada, Yargıtay 11. HD.’nin emsal niteliğindeki 16.12.2019 tarih ve 2019/618 E.- 8167 K. sayılı ilamında belirtildiği üzere, “5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un 5. maddesi ve 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 9. maddesi ile yer sağlayıcı ve aracı hizmet sağlayıcıların, tazminat sorumluluğu açısından, yayınlanan içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırma yükümlülüğü bulunmamaktadır. Ancak marka hakkı sahibi, devam etmekte olan tecavüz ve haksız rekabet eylemleri yönünden, bu eylemlerin tespiti, tecavüzün durdurulması, önlenmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılması davalarını herkese karşı yöneltebilecektir. Mutlak hak niteliğindeki bu tür haklar herkese karşı yöneltilebilecek olup, illiyet bağının varlığı halinde, hakkın yöneltildiği kişinin kusurunun varlığı ya da yokluğunun önemi bulunmamaktadır. Bu bağlamda, internet yer ve hizmet sağlayıcılarına karşı da anılan hakların ileri sürülmesine bir engel bulunmamaktadır. Öte yandan, gerek haksız fiillere ilişkin 6098 sayılı TBK’nın 50 ve gerekse ülkemizin de taraf olduğu Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Sözleşmesi’nin 45.maddesi uyarınca, fikri mülkiyet haklarına tecavüz nedeniyle tazminat sorumluluğuna hükmetmek için fiillerine iştirak veya yardım etmek ya da bu fiilleri teşvik etmek veya yapılmasını kolaylaştırmak eylemini gerçekleştiren yer ve hizmet sağlayıcıların kusurunun ispat edilmesi gerekmektedir. 6563 sayılı Elektronik Ticaret Kanunu’nda da vurgulandığı üzere, içerik sağlayıcı sıfatı bulunmayan internet yer ve hizmet sağlayıcı kuruluşların tazminat sorumluluğundan bahsedebilmek için, imkan sağladıkları içeriğin hukuka aykırı ve marka hakkına tecavüz niteliğinde olduğunun bilmeleri gerekir. Bunun için de önceden hak sahipleri tarafından uyarılmaları ve hukuka aykırı içeriği makul süre içerisinde kaldırmalarını yer ve hizmet sağlayıcı kuruluşlardan talep etmeleri gerekir. Ayrıca hak sahiplerinin, içeriğinin kaldırılmasını talep ederken, kendilerinin önceden elde edilmiş üstün hak sahibi olduklarını yaklaşık ispata yeterli delillerini de anılan kuruluşlara sunmuş olmaları gerekir.”
Somut uyuşmazlıkta da davalıların devam etmekte olan tecavüz ve haksız rekabet eylemleri yönünden, bu eylemlerin tespiti, tecavüzün durdurulması, önlenmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılması talepleri bakımından, kusurunun varlığı ya da yokluğuna bakılmaksızın sorumluluğu bulunmaktadır. O halde mahkemece birleşen davalarda davalıların anılan eylemlerinden sorumlu tutulmaları gerekirken, yazılı gerekçelerle birleşen davaların tümüyle reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Ancak anılan Yargıtay ilamında da belirtildiği gibi davalıların maddi ve manevi tazminat taleplerinden sorumlu tutulabilmesi için önceden davacı tarafından uyarılması ve hukuka aykırı içeriği makul süre içerisinde kaldırmasının kendilerinden talep edilmesi, ayrıca davacının içeriğin kaldırılmasını talep ederken, kendisinin önceden elde edilmiş üstün hak sahibi olduğunu yaklaşık ispata yeterli delillerini de davalılara sunmuş olması gerekir. Somut uyuşmazlıkta ise davacı tarafça davalı şirketlere keşide edilen 20.12.2016 tarihli ihtarnamenin ekinde, önceden elde edilmiş üstün hak sahibi olduğunu ispata yönelik hiçbir delil sunulmamıştır. Ayrıca ilk derece mahkemesince karar yerinde belirtildiği üzere, birleşen davalarda keşide edilen 20.12.2016 tarihli ihtarnameler, birden fazla kişiye aynı şekilde düzenlenmiş tek bir ihtarname olup, ihtarnamelerde her bir kullanıcı yönünden hangi tarihli, hangi kullanımların, ne şekilde tecavüz teşkil ettiği yönünde, her bir kullanımla ilgili somutlaşmış verileri taşıyan bir … de bulunmamaktadır. Yer sağlayıcı konumunda olan davalıların ilan sahipleri, ilan tarihi ve numaraları konusunda usulüne uygun şekilde somutlaştırılmış bir ihtarname ile uyarılmadığından, anılan ihtarnameye dayanılarak yer sağlayıcısı bulundukları internet sitesindeki içeriği kaldırmamakta kusurlu olduğu da söylenemeyecektir. O halde mahkemece davalıların maddi ve manevi tazminat talebinden sorumlu tutulmamasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu durum karşısında mahkemece birleşen davalarda davalıların marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet eylemlerinin tespiti, durdurulması, önlenmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılması talepleri bakımından davanın kabulüne, buna karşılık maddi ve manevi tazminat talepleri bakımından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, HMK.’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin diğer istinaf başvurusunun, HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile, Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 21/11/2019 gün ve 2016/305 E. – 2019/508 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
3-Asıl dava yönünden feragat nedeniyle davanın REDDİNE,
4-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 29,20-TL’nin mahsubu ile bakiye 51,50-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Karşılıklı olarak ücreti vekalet ve yargılama gideri talep edilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
8-Birleşen 2018/81 Esas sayılı davanın KISMEN KABULÜ ile davalı tarafa ait internet sitesinde 10.09.2018 tarihli bilirkişi raporu ile tespit edilen “… …, … …, … …, … …” şekildeki “…” esas unsurlu kullanımların, davacının 2007/60684 tescil sayılı marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun TESPİTİNE, tecavüzün REF’İNE VE MEN’İNE,
9-Davacı tarafın maddi ve manevi tazminat istemlerinin REDDİNE,
10-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70.TL maktu karar ve ilam harcından, davacı tarafça peşin yatırılan 31,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 49,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
11-Birleşen davada davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, kabul edilen maddi olmayan talepler yönünden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 7.375,00 TL vekalet ücretinin birleşen davada davalıdan alınarak birleşen davada davacıya verilmesine,
12-Birleşen davada davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, reddedilen maddi tazminat talebi yönünden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 7.375,00 TL, reddedilen manevi tazminat talebi yönünden 5.000,00 TL olmak üzere, toplam 12.375,00 TL vekalet ücretinin, birleşen davada davacıdan alınarak birleşen davada davalıya verilmesine,
13-Birleşen davada davalı … … ve … A.Ş. tarafından istinaf aşamasında yapılan 39,60 TL tebligat ve posta giderinin, davanın 1/3 kabul ret oranına göre takdiren 13,20 TL’nin birleşen davada davacıdan alınarak birleşen davada davalıya verilmesine,
14-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
15-Birleşen 2018/88 Esas sayılı davanın KISMEN KABULÜ ile davalı tarafa ait internet sitesinde 10.09.2018 tarihli bilirkişi raporu ile tespit edilen “… …, … …” şekildeki “…” esas unsurlu kullanımların davacının 2007/60684 tescil sayılı marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun TESPİTİNE, tecavüzün REF’İNE VE MEN’İNE,
16-Davacı tarafın maddi ve manevi tazminat istemlerinin REDDİNE,
17-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70.TL maktu karar ve ilam harcından, davacı tarafça peşin yatırılan 31,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 49,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
18-Birleşen davada davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, kabul edilen maddi olmayan talepler yönünden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 7.375,00 TL vekalet ücretinin birleşen davada davalıdan alınarak birleşen davada davacıya verilmesine,
19-Birleşen davada davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, reddedilen maddi tazminat talebi yönünden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 7.375,00 TL, reddedilen manevi tazminat talebi yönünden 5.000,00 TL olmak üzere, toplam 12.375,00 TL vekalet ücretinin, birleşen davada davacıdan alınarak birleşen davada davalıya verilmesine,
20-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
21-Birleşen davalarda davacının yapmış olduğu masrafları ayırmak mümkün olmadığından, davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 3.600,00 TL bilirkişi ücreti, 1.935,00 TL tebligat ve posta masrafı olmak üzere toplam 5.535,00 TL yargılama giderinin, davanın 1/3 kabul ret oranına göre takdiren 1.845,00 TL’ye 783,86 TL peşin harç, 29,20 TL başvurma harcı, 338,15 TL ıslah harcı tutarı eklenerek oluşan toplam 2.658,06.TL’nin, davalı … … ve … A.Ş. ile davalı … … … Paz. ve Tic. A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
22-Davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
23-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 29/04/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 09/05/2022
….
Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.