Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1176 E. 2021/792 K. 28.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1176
KARAR NO : 2021/792
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/06/2020
NUMARASI :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 16/06/2020 tarih ve …../….. E. – …../…… K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin …../…. sayılı “…” ibareli marka başvurusunun 556 s. KHK’nın 7/1-b bendi uyarınca ……./41616 sayılı “… tarım” ibareli marka nedeniyle reddedildiğini, müvekkilinin Türk Patent kurumu nezdinde “…” ibareli çok sayıda marka başvurusu yaptığını ve her birinin yayınına karar verildiğini, müvekkilinin 29,30,31. sınıflarda tescilli “… şekil” ibareli, ……/…. sayılı markası nedeniyle … ibaresi üzerinde müktesep hakkının bulunduğunu, redde mesnet marka ile müvekkili markasının 7/1-b maddesi anlamında aynı olmadığını, başvurunun ayrıca 7/1-a bendi uyarınca reddinin mümkün bulunmadığını, tescili talep edilen 35. hizmetler bakımından tanımlayıcı olmadığını “…” kelimesinin Türk Dil Kurumu tarafından “….. ……. …” olarak tanımlandığını, bu anlamı itibariyle de tescili istenen sınıflar bakımından tanımlayıcı bulunmadığını ileri sürerek, YİDK’ın ……-M-…. sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekili, davaya konu markanın “…” ibareli, redde mesnet markanın ise “… tarım” şeklinde olduğunu, her iki markanın da “…” ibaresini ortak olarak içerdiklerini ve bu ibarenin markalardaki ayırt edici tek unsur olduğunu, markalar kapsamındaki emtiaların aynı bulunduğunu, dava konusu “…” ibaresinin reddedilen hizmetler açısından ayırt edici nitelikten uzak olduğunu, aynı zamanda … ibaresinin Antalya’da turistik açıdan maruf bir yer adı olup ibarenin kullanımının tek bir kişiye bırakılamayacağını dolayısıyla münhasıran maruf yer adını içeren başvurunun bu nedenle 7/1-a bendi uyarınca reddi kararının yerinde olduğunu savunarak, davanın reddini talep etmiştir

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, çekişme konusu işaretin “…” kelimesi olduğu, bu kelimenin Antalya ilinin tanınmış bir turizm merkezinin adı olmasının tüketicilerce doğrudan ürünün ya da hizmetin coğrafi kaynağı ve ürünü ya da hizmeti tanıtıcı bir ibare olarak algılanması sonucunu doğurmayacağı bu yönüyle dava konusu markanın 556 s. KHK’ nın 5. ve 7/1-a maddelerinde belirtilen kriterleri karşıladığı, taraf markalarında “…” ibaresi dışında herhangi bir ortaklık bulunmadığı gibi reddedilen pek çok emtia açısından da yine markaların aynı/aynı tür emtiaları kapsamadığı, bütünsel bakış açısıyla başvuru ve redde mesnet marka arasında ilk bakışta hiçbir inceleme ve araştırma yapmayı gerektirmeyecek şekilde ayırt edilemeyecek bir benzerliğin bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne TPMK YDİK’nın ….-M-…. sayılı kararının iptaline karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekili dava konusu başvuru ile redde mesnet markanın 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi anlamında ayırt edilemeyecek derecede benzer olup tescil kapsamlarında da aynı mal ve hizmetlerin bulunduğunu, diğer yandan dava konusu “…” ibaresinin reddedilen hizmetler açısından ayırt edici nitelikten uzak olduğunu, … ibaresinin Antalya’da turistik açıdan maruf bir yer adı olduğunu, ibarenin kullanımın tek bir kişiye bırakılamayacağını dolayısıyla münhasıran maruf yer adını içeren başvurunun 7/1-a bendi uyarınca reddi kararının yerinde olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

GEREKÇE: Dava, marka başvurusunun 556 sayılı KHK’nın 7/1-a ve 7/1-b maddeleri uyarınca reddine dair YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinde; davacının ……./……. sayılı “…” ibaresini 35. Sınıfta yer alan hizmetler yönünden yaptığı marka tescil başvurusunun, Markalar Dairesi Başkanlığınca …./…… sayılı “… tarım şekil” ibareli markaya dayalı olarak, 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi uyarınca reddine karar verildiği, davacı başvurucu tarafından bu karara yapılan itirazın YİDK’in …-M-…… sayılı kararıyla davacının başvurusunun 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi uyarınca reddine dair Markalar Dairesi Başkanlığı kararının yerinde olduğu ve ayrıca re’sen yapılan incelemede “…” ibaresinin Antalya’da turistik açıdan maruf bir yer adı olduğu, enstitü uygulamaları ve ilgili Yargıtay kararları doğrultusunda ibarenin kullanımının tek bir kişiye bırakılamayacağı, dolayısıyla münhasıran maruf yer adı içeren başvurunun 556 s. KHK’nın 7/1-a bendi kapsamında reddi gerektiği gerekçesiyle reddine karar verildiği, anlan YİDK kararının 04.01.2017 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü sürenin sonu olan 04.03.2017 tarihi, Cumartesi gününe denk geldiğinden 06.03.2017 tarihinde açılan işbu davanın süresinde olduğu anlaşılmıştır.
Başvuru tarihi itibariyle dava konusu uyuşmazlığa uygulanması 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi hükmünün uygulanabilmesi için markalar arasındaki benzerliğin iltibasa yol açacağının ayrıca inceleme yapılmasını gereksiz kılacak derecede güçlü ve açık olması gerekmekte olup, anılan madde kapsamındaki benzerlik olgusunun dar yorumlanması yerleşik Yargıtay kararları ile kabul edilmektedir. Buna göre, “”…” ibareli başvuru ile redde mesnet “… tarım şekil” ibareli marka arasında açıklanan anlamda bir benzerlik bulunmadığından ilk derece mahkemesince bu yönden yapılan değerlendirmede bir isabetsizlik görülmediğinden davalının bu yöne ilişen istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Dava konusu başvuru münhasıran “…” ibareli olup, başkaca ilave unsur içermemektdir. …, Antalya ili sınırlarında bulunan ilçenin ismi olup turistik açıdan bilinen bir yerdir.
556 sayılı KHK’nın 7/1-a maddesinde, 5. madde kapsamına girmeyen işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceği düzenlenmiştir.Aynı KHK’nın bir nevi marka tanımını içeren 5. maddesinde, markanın, bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini, bir başka teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar ve malların, biçimi veya ambalajlarının gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edebilen, baskı yoluyla yayımlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretlerin marka olabileceği belirtilmiştir. Görüldüğü gibi, anılan düzenlemede coğrafi yer isimlerinin marka olarak alınabileceği yönünde açık bir düzenleme yok ise de, maddenin genel düzenlemesi ve özellikle son sözcüklerinden bu gibi yer isimlerinin de marka olarak tescil edebileceği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, başvuru konusu ibarenin 7/1-a maddesi kapsamında marka olarak tesciline bir engel bulunmadığından mahkemece bu yönden yapılan değerlendirmede de isabetsizlik bulunmamaktadır.
Yukarıda özetlendiği üzere işbu uyuşmazlık, marka tescil başvurusunun 556 sayılı KHK’nın 7/1-b ve 7/1-a maddesi uyarınca reddine ilişkin YİDK kararının iptali istemine ilişkindir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 22.03.2005 tarih, 2004/4734 esas, 2005/2590 karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere 556 sayılı KHK’nın 7. maddesindeki mutlak ret nedenlerinin, gerek Türk Patent ve Marka Kurumu gerekse de mahkemelerce resen gözetilmesi gerekmektedir. Zira, söz konusu hükümde düzenlenen mutlak ret nedenleri, toplumun ortak menfaatleri gereği olup, kişilerin menfaatinden önde gelmektedir. Eldeki davaya konu YİDK kararı, her ne kadar 556 sayılı KHK’nın 7/1-b ve 7/1-a maddesine ilişkin ise de aynı maddenin diğer bentlerindeki mutlak ret nedenlerinin de açıklanan nedenlerle işbu davada değerlendirilmesi zorunludur.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 26.11.1999 tarih, 1999/5790-9590 E.K. sayılı kararında da belirtildiği gibi ülkemizdeki şehir, bölge, coğrafi yer veya maruf mahal isimlerinin tek bir sözcük olarak bir kişi lehine marka olarak tesciline olanak tanımak, bu isimlerin artık başkaları tarafından markalarında kullanılamayacağı sonucunu ortaya çıkaracak, bir kişi adına marka olarak tescil edilmesi halinde bu sözcük artık bir kişinin tekelinde kalacak ve bu şekilde bir coğrafi ad başkaları tarafından markalarında kullanılamayacaktır. Ayrıca, yerleşen uygulamaya göre, bu isim, markanın “kök” sözcüğü olacak ve iltibas iddiası ile diğer marka başvurularının önlenmesine neden teşkil edecektir. 556 sayılı KHK’nın genel amacı dikkate alındığında, böyle bir imtiyazın kimseye tanınmaması gerekir. Bu şekildeki şehir, ilçe veya maruf yerleşim yeri adlarının 556 sayılı KHK 7/1-c bendi veya 555 sayılı Cografi İşaretlerin Korunması Hakkında KHK hükümleri anlamında coğrafi işaret anlamını taşımamak kaydıyla yanlarına ilave ekler yapılması suretiyle marka olarak tescili mümkündür.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde; dava konusu başvuruyu oluşturan “…” ibaresi Antalya’nın turistik açıdan bilinen bir ilçesinin adı olup , dava konusu markada bu ibareden başka ilave bir unsur da bulunmadığından anılan ibarenin tek başına tescili yukarıda açıklanan gerekçelerle 556 sayılı 7/1-c maddesi uyarınca mümkün değildir. Bu durumda, mahkemece anılan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile, Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 16/06/2020 gün ve …/….. E. – ……./…… K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Davanın REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90 TL karar ve ilam harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 5.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından istinaf aşamasında yapılan tebligat ve posta giderleri toplamı 57,73 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalı Kuruma verilmesine,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
8-Davalı Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
9-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 28/05/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 20/06/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip